Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Saraybosna'daki Balkan Zirvesi'nde ele alınmakta olan "İstikrar Paktı"na Türkiye'nin katkısı ve planlanan "imar işleri"ndeki payı ne olacak?
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in katıldığı bu konferansın amacı, son zamanlarda etnik çatışmalar ve savaşlarla sarsılan Balkanlar'da barışı, demokrasiyi ve kalkınmayı sağlamaktır.
Bu amaçla Almanya'nın önayak olduğu "Güneydoğu Avrupa İstikrar Paktı" adlı bir yardım programı gündeme getiriliyor. Balkan Zirvesi'nde bugün detayları tartışılacak olan bu program, aslında tüm Balkanlar'ı kapsıyor, ancak ağırlığı ve önceliği, son savaşta yıkılan Kosova'ya veriyor.
Önceki gün Brüksel'de AB Komisyonu'nun görüştüğü bir rapora göre Kosova'da yıkılan evlerin sayısı 78 bini buluyor. Kış gelmeden 1300 köy ve kasabadaki bu evlerin ivedilikle yeniden inşası veya onarımı gerekiyor. Tabii bunun yanı sıra Kosova'da yıkılan köprü, yol, elektrik şebekesi ve diğer altyapı tesislerinin de yeniden inşası söz konusu.
Bütün bu işler için - daha uzun vadede - gereken para milyarlarca dolar tutuyor. AB Komisyonu, ilk aşamada acil işler için yaklaşık 2 milyar dolarlık bir fon kurma kararı aldı.
* * *
GENELDE "yardım programları"nda kural, parayı veren ülkelerin veya kuruluşların, bu işleri kendi firmalarına yaptırmalarıdır.
Şimdi AB, Balkanlar'da ve özellikle Kosova'da, yeniden yapılanma ve kalkınma projelerinin finansmanını üstlenmeyi kabul ediyor. Bu durumda, AB üyeleri, "parayı veren düdüğü çalar" misali, "pasta"yı kendi aralarında bölüşmek - yani projeleri kendi firmalarına vermek - isterler.
Ama Kosova konusunda, Ankara'nın da girişimleri sonucunda, Türkiye'nin lehinde farklı bir uygulamaya karar verildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Buna göre, Türkiye, Kosova ile ilgili programdan yararlanabilecek. Yani Türk firmaları, AB ülkelerine mensup firmalarla rekabet ederek veya onlarla ortaklık kurarak, AB'nin finanse ettiği işlere girebilecekler...
* * *
BU karar iki bakımdan önem taşıyor: Birincisi, AB'nin bu işler için kendi üyelerine tanıdığı bir hakkı Türkiye ile paylaşmaya razı olmasıdır. İkincisi ise, Türkiye'nin böylece, Kosova'da sadece siyasal ve askeri alanda değil, ekonomik alanda da varlık göstermek olanağına kavuşmasıdır.
Kısacası bu olay bir yandan AB'nin Türkiye'ye karşı tavrında bir yakınlaşmanın işaretini veriyor; diğer yandan da Türkiye'nin Balkanlar'da, Avrupalı partnerleri ile ve bölge ülkeleri ile, daha aktif bir rol oynama imkanına sahip olduğunu gösteriyor.
Artık bundan sonra, "iş bilenin, kılıç kuşananın" misali, söz konusu "pasta"dan pay almaya çalışmak gerekiyor...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr