Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AB'nin Ankara temsilcisi Karen Fogg, önceki gün İstanbul'da YASED (Yabancı Sermaye Derneği) üyelerine hitap ederken şöyle dedi: "Her ne kadar AB, Parlamento seçimlerinde zayıf bir katılım nedeni ile acı bir deneyim geçirmişse de, Avrupa'nın yeniden yapılanması konusunda iyimser bir havanın estiği görülüyor. Kosova'da savaşın sona ermesi Balkanlar'da barışı kurma şanslarını artırıyor. AB şimdi muazzam ekonomik bir sorumluluk yüklenmeye hazırlanıyor. AB aynı zamanda bölgesel güvenlik konusunda da bir rol üstlenmek niyetindedir"...
AB'li diplomatın belirttiği gibi, Avrupa Parlamentosu seçimleri, gerek katılımın çok düşük olması, gerekse sonucun üye ülkelerdeki iktidarlar için tam bir yenilgi oluşturması nedeni ile düş kırıklığı yaratmıştır. Ancak bu, AB'nin son zamanlarda geçirilen tecrübelerin ışığında, kendisini toparlama ve ekonominin dışında, siyasal, hatta askeri alanda bir rol üstlenme yönünde kaydettiği ilerlemeyi gölgelememelidir. "Le Monde"un da belirttiği gibi, her şeye rağmen trend, "daha etkin ve demokratik bir Avrupa" istikametindedir...
* * *
AVRUPA Parlamentosu (AP), dünyanın en ilginç meclisidir. Merkezi Strasbourg'dadır ama, toplantıların bir kısmı Brüksel'de ve Lüksemburg'da yapılır. Burada 11 dil konuşulur. 800'ü çevirmen 4 bin personel çalışır...
Parlamento, AB'nin bütçesini düzenler, yasalar çıkarır, uluslararası anlaşmaları onaylar, gerekirse Komisyon'un bazı kararlarını veto eder. AP, Komisyon'un ve ayrıca üye ülke hükümetlerinin kararları üzerinde de etkilidir...
* * *
BU kez seçimlere seçmenlerin sadece yüzde 43'ü katılmıştır. Bu İngiltere'de, Belçika'da, Hollanda'da çok daha düşük düzeyde olmuştur.
Bunun başlıca nedeni, ilgisizliktir. Avrupalı seçmenler hala "ulus - üstü" bir meclise ısınamadılar.
Ancak bu kez seçimlerin önemli yanı, düşük katılımdan çok, sonucu oldu: Sol geriledi, sağ kazandı. Oysa 15 üye ülkenin 13'ünde şu anda sol partiler iktidarda! Bu nasıl oluyor?
Bir nedeni, bazı ülkelerde sol iktidarların yıpranmaya başlamamasıdır.
Her ne kadar bu "ulus - üstü" bir parlamento ise de, seçimlere gene "iç politika" faktörleri - ve iç ekonomik sorunlar - hakim oldu. Bu bakımdan bu seçimler özellikle Blair ve Schröder için hiç de iyi bir sınav olmadı.
Bu sonucun diğer bir nedeni de Avrupa'da ulusçuluk akımının yaygınlaşması ile izah edilebilir.
Muhafazakar partiler, egemenlik kavramı üzerinde daha duyarlılar. Bu da halkın önemli bir kesimi için hala büyük önem taşıyor. Açıkçası birçok Avrupalı, ulusal kimliğini ve egemenliğini, "ulus - üstü" bir kuruma devretmeye hazır değil. Bu da bir gerçek...
* * *
TÜRKİYE açısından AP'nin kompozisyonundaki değişiklik, - yani soldan sağa kayış - ilk bakışta olumlu görünebilir.
Sosyalistler özellikle insan hakları konusunda Türkiye'ye sıkıntı veren bir tavır içindeler. Aralarında bu yüzden AB'nin kapılarını Türkiye'ye açmak istemeyenler de var. Ancak sağcıların (Hıristiyan Demokratların) Türkiye'ye başka nedenlerden (din, kültür farkı gibi) sıcak bakmadıkları da tecrübe ile sabit! Bu bakımdan AP'nin yeni çehresinin, sonuçta Türkiye politikalarında hissedilir bir değişiklik yaratmasını beklememek lazım...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr