Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yazılarımıza ara verdiğimiz hafta boyunca, Türkiye başlıca iki konuyu enine boyuna tartıştı: Biri, Öcalan'ın PKK'nın silahlı eyleme son vermesi yönündeki talimatı, diğeri ise tahkim sorunu. Her iki konu da, Türkiye'nin dış ilişkileri açısından büyük önem taşıyor.
Bunun önemi, iki konuda da yapılan değerlendirmelerin ve alınacak kararların, Türkiye'nin 21. yüzyıla girerken, iç durumunu ve dünyadaki konumunu etkileyecek nitelikte olmasıdır.
Bu değerlendirmelerde eski düşünce kalıplarını aşan, yeni kavramlara ve yaklaşımlara ihtiyaç vardır...
* * *
ÖCALAN'ın örgütüne direktifi ilk bakışta "silahlara veda" olarak görünüyor. Gerçi bu emirde "silahları bırakın, teslim olun" denmiyor. Çağrı, stratejik bir yeniden yapılanma amacına yöneliktir. Bu "re - organizasyon" sayesinde PKK, terörist yüzünü terkedip, siyasal bir çehre alacaktır. Yeni hedef, örgütü siyasileştirmek ve böylece ona uluslararası platformda meşruiyet ve destek kazandırmaktır.
Kuşkusuz PKK'nın terör eylemlerinden vazgeçmesi, Türkiye'nin güvenliği açısından çok önemli - ve olumlu - bir gelişmedir. Fakat, PKK'nın gündeme bir siyasi hareket olarak gelmesi ve hele daha geniş uluslararası destek görmesi Türk diplomasisini belki de eskisinden daha büyük sıkıntıya sokacaktır.
Örneğin, 1 Eylül'de eylemlere son verecek PKK'lılar nereye gidecek, gittikleri yerlerde nasıl bir faaliyete geçecek? Ankara gidebilecekleri ülkeleri şimdiden uyarıyor. Ama bu ne kadar etkili olabilir? Türkiye'nin tepkisi, özellikle bazı komşu veya dost ülkelerle ilişkilerin gerginleşmesine yol açmaz mı? Ankara üzerinde - FKÖ, IRA, ETA gibi örnekler de gösterilerek - daha uzlaşıcı bir tavır alması yönündeki telkinler yoğunlaşmaz mı?
Türk diplomatları şimdi işin bu yanını düşünüyor ve çeşitli senaryolara karşı kendilerini hazırlamaya çalışıyor.
Ancak gelinen noktada artık tepkisel politikaların ötesinde, sorun ile ilgili yeni stratejiler üretmek gerektiği bir gerçek. Hükümet, partiler, Meclis, Dışişleri ve tüm politika yapımcıları, yaratıcı bir yaklaşımla konuya eğilmelidir...
* * *
TAHKİM konusu tartışmaları, daha çok ideolojik bir zemine kaymıştır. Bu bağlamda, Sevr ve kapitülasyon kompleksinin yüzeye çıkması, "tahkim"e yüzeysel bakışın ulusal duygulara hitap etmesi, tartışmanın asıl "avantajlar - sakıncalar" zemininde yapılması gerektirdiğini unutturmuştur.
Bu değerlendirmelerde dikkate alınması gereken önemli bir nokta da, konunun Türkiye'nin siyasal ve ekonomik geleceği ile olan yakın ilintisidir. Uluslararası ilişkilerde (özellikle ekonomik alanda) "karşılıklı bağımlılığın" klasik "egemenlik" kavramında bir değişiklik yarattığını bilenler, herhalde buna ayak uydurma ihtiyacına karşı çıkmayacaklardır.
Bunu kavrayan koalisyon liderlerinin ülkenin egemenliğine, temel çıkarlarına ve ulusal değerlere, en az tahkime karşı çıkanlar kadar önem verdiklerinden herhalde kimsenin kuşkusu olamaz...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr