Fransızlar 'Non' dediler!

30 Mayıs 2005

Peki bu sonuçtan ne çıkar? AB açısından bakacak olursak, kim ne derse desin, bu sonuç siyasi açıdan tam bir felaket anlamına geliyor. Maastricht, Amsterdam, Nice anlaşmaları derken, bu anayasa ile AB'nin 'kurumsal evriminin' tamamlanması ve 'Avrupa Birleşik Devletleri' düşüne doğru önemli bir adımın atılması bekleniyordu. Bu düşün şimdi ertelenmesi ve 25 üyeli AB'nin -tüm yetersizliklerine rağmen- mevcut yasal altyapısı üzerinden çalışması gerekecek. Bu yazıyı yazdığımız sıralarda haber merkezlerine ulaşan kesin olmayan -ancak tüm gözlemcilere göre 'kesine yakın olan'- sonuçlara göre, Fransız seçmeninin yüzde 56'sı Avrupa Anayasası'nı reddetmiş bulunuyor. Fransızların referanduma yüksek oranda katılmaları ise bu işi gerçekten ciddiye aldıklarını gösteriyor. Gerçi, AB Komisyonu'nun Ankara Temsilcisi Hans Jörg Kretschmer, AB'nin geçmişte bu tür krizlerle çok karşılaştığını ve bunları aşmasını bildiğini söylüyor. Ancak bu seferki durum eskiden yaşanmış olanlara benzemiyor. Zira ortaya AB'nin temel mantığının sorgulanmasına kadar giden bir yola girilmiş bulunuyor. Bu yolda yeni formüllerin üretileceği kesin. Sonuçta şu veya bu şekilde çalışması gereken bir birlik söz konusu. Ancak,

Yazının Devamı

'3 Ekim' engellenemez

29 Mayıs 2005

AVRUPA KOMİSYONU TEMSİLCİSİ MİLLİYET'E KONUŞTU - 2 Türkiye'nin AB üyeliğinin önünde sonunda Türkiye'nin kendi performansına bağlı olduğunu söyleyen Büyükelçi Kretschmer'in Türk-AB ilişkileri ile ilgili sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilcisi Hansjörg Kretschmer, Fransız referandumunda Avrupa Anayasası'nın reddedilmesi veya Almanya'da Hıristiyan Demokratların iktidara gelmelerinin Türkiye'nin '3 Ekim randevusu'nu etkilemeyeceğini söyledi. Fransa 'hayır' derse Bu Anayasa ile amaçlanan, 25 üyeli bir Avrupa Birliği'ni, doğru dürüst çalışabilmesi için, uygun prosedürler ve oy kullanma yöntemleri ile donatmaktır. Anayasa tüm üyelerce onaylanmazsa yürürlüğe giremeyecektir. Bu durumda AB mevcut yasal altyapısı ile yoluna devam edecektir. Onun için, Fransızlar anayasaya hayır derlerse ortaya ne tür bir AB'nin çıkacağını soruyorsanız, bu bugünkü AB olacaktır ve mevcut anlaşmalar üzerinden hareket edecektir. Fransız halkı Avrupa Anayasası'na 'hayır' derse ortaya nasıl bir Avrupa Birliği çıkar sizce? Tabii mesele bundan ibaret değil. Anayasa'nın reddedilmesi bundan sonra ne yapılabileceği arayışını da getirecektir. Buna ise devlet başkanları karar

Yazının Devamı

Son gelişmeleri endişeyle izliyoruz

28 Mayıs 2005

AVRUPA KOMİSYONU TEMSİLCİSİ, SORULARIMIZI YANITLADI Avrupa Komisyonu Türkiye temsilcisi Hansjörg Kretschmer, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in son günlerde dile getirdiği tartışmalı görüşlerle, Eğitim-Sen'in kapatılması kararı gibi gelişmeleri endişe ile izlediklerini söyledi. Kretschmer, bu gelişmelerin, Türkiye'nin daha alacak çok yolunun olduğunu gösterdiğini belirtti. Leyla Zana ile arkadaşlarının PKK ile aralarına gözle görülür bir şekilde mesafe koymaları gerektiğini de vurgulayan Büyükelçi Kretschmer'in güncel konularla ilgili sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: Kretschmer: Adalet Bakanı'nın sözleri gerçekten de dikkate değerdi. Bu sözler AB başkentlerine anında intikal etti. Boğaziçi üniversitesi'nde gerçekleşen bu olay, Eğitim Sen ile ilgili karar ve benzeri diğer bazı gelişmeler, tarafımızdan not ediliyor ve bu yıl sonunda, müzakerelerin başlamasından sonra yayınlayacağımız olağan İlerleme Raporu'nda yer alacak. Bu gelişmeler elbette ki liberal demokrasinin ruhuyla uyumlu değil Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in, Boğaziçi üniversitesi'ndeki konferansla ilgili sözlerine, Eğitim-Sen ile ilgili karar ve benzeri gelişmelere nasıl bakıyorsunuz? AB'nin bu konulara eğilmesi de yeni

Yazının Devamı

Türkiye nereye gidiyor?

26 Mayıs 2005

Ancak, Sayın Çiçek, cuntacılara has tehditkâr sözleriyle Türkiye'ye hizmet ettiğini sanıyorsa çok büyük bir yanılgı içinde. Çünkü Avrupa ve Amerika'daki onulmaz Türk ve Türkiye düşmanlarına bundan büyük bir kozu, üstelik gümüş tepsi üzerinde, isteseydi veremezdi. Ermeni konusunda zaten baskılarla karşı karşıya olan Türkiye'nin üzerine şimdi nasıl gelineceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ülkemizde milliyetçi eksenli popülist demagojinin alıcısı her zaman olmuştur. Olacaktır da. Onun için Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in, Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenmek istenen, ancak ağır baskılar nedeniyle ertelenmek zorunda bırakılan "Ermeni Konferansı' hakkındaki sözleri malum kesimlerce alkışlanacaktır. Dün hem Dışişleri Bakanlığı'mızı hem de Ankara'daki diplomatik çevreleri yokladım. Herkes kelimenin tam anlamıyla dehşet içinde. Demokratik olduğunu iddia eden bir ülkenin adalet bakanının, 'akademik özgürlük' kavramını hiçe sayarak, 'Elimde yetki olsaydı hepsinin çırasını yakardım' anlamına gelen sözler sarf etmesi ve adeta engizisyonu göreve çağırırcasına, YÖK'ten duruma müdahale etmesini istemesi gerçekten inanılır gibi değil. Herkes şaşkınlık içinde.Anladığım kadarıyla bu çıkış Çiçek'in

Yazının Devamı

Entelektüel ve sorumlu gazeteciliğin artan önemi

23 Mayıs 2005

"Değişimin hızı ve yoğunluğu, gazetecilerin kendilerini sürekli geliştirmelerini, entelektüel açıdan devamlı yenilenmelerini gerekli kılıyor. Gazetecilik artık gazetecilerin, hangi kademede olurlarsa olsunlar ister genel yayın yönetmeni, ister yazı işleri müdürü, ister muhabir kendilerini sürekli üniversitede seminer öğrencisi gibi görmeleri ve ona göre davranmaları gereken bir uğraş haline gelmiştir." Genel Yayın Yönetmenimiz Sedat Ergin, rahmetli Abdi İpekçi anısına düzenlenen '2004 Milliyet Yılın Gazetecilik Ödülü' töreninde yaptığı konuşmada şu önemli tespitte bulunmuştu: Bazıları bu tespitin önemini fark etmiş olmayabilirler. Ancak Ergin, basınımız açısından günümüzün en önemli sorunlarından birine işaret ediyordu. Yani, rahmetli Abdi İpekçi gibi acımasızca katledilen rahmetli Uğur Mumcu'nun ifadesiyle 'Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak' sorunu.Uluslararası Basın Konseyi'nin (IPI) 54'üncü Genel Kurulu toplantıları için konuşmacı olarak Kenya'nın başkenti Nairobi'de bulunuyoruz. Burada yapılan kilit sunumlarda, Ergin'in yukarıdaki görüşlerinin çeşitli şekillerde gündeme getirilmesi, basında 'entelektüel girdi'nin ne denli evrensel bir gereksinim haline geldiğini

Yazının Devamı

Caferi Türkiye'yi tercih etti

21 Mayıs 2005

Caferi'nin ilk ziyaretini Ankara'ya yapması, haliyle, Arap dünyasında da büyük ilgi çekmiş bulunuyor. Başbakan Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Sezer'in, ABD'ye adeta meydan okurcasına, kısa bir süre önce Suriye'yi peş peşe ziyaret etmeleri Arap dünyasındaki dikkatlerin şu sıralarda zaten Türkiye üzerinde odaklaşmasına neden oluyor. Irak Başbakanı İbrahim el Caferi'nin Türkiye ziyareti birkaç nedenden dolayı önem taşıyor. Gözlemciler, Caferi'nin başbakan seçilmesinden sonra ilk dış ziyaretini Türkiye'ye yapmaya karar verdiğine dikkat çekerek; bunun yeni Irak yönetiminin Ankara ile ilişkilere atfettiği önemi açıkça sergilediğini belirtiyorlar. Arap medyasında yapılan çeşitli yorumlara bakılacak olursa, Caferi'nin bu ziyareti başka bir açıdan da ilgi çekiyor. Caferi Arap dünyasının demokratik bir seçimle işbaşına getirdiği ilk liderlerden biri olma özelliğini taşıyor. Bu nedenle de ilk dış ziyaretini, diktatörler veya şeyhler tarafından yönetilen bir Arap ülkesinden ziyade, demokratik bir bölge ülkesine yapmayı tercih ettiği yolunda yaygın spekülasyon var.Terörizm konusu, kaçınılmaz olarak, Caferi'nin Ankara'daki temaslarının başlıca gündem maddelerinden biriydi. Irak Başbakanı son

Yazının Devamı

Fransız referandumunun Türkiye'ye etkileri

19 Mayıs 2005

AB'nin 'federalist' ülkeleri 29 Mayıs'ta yapılacak referandumdan 'hayır' çıkması halinde bunun 'Avrupa Birleşik Devletleri' hayaline son vereceğini düşünüyorlar. Başta İngilizler olmak üzere bu hayali paylaşmayanlar için böyle bir sorun zaten yok. Hatta Fransızların 'hayır' demeleri onları fazlasıyla memnun eder. Zira onlar, Brüksel'e önemli ölçüde hükümranlık transferi getiren Avrupa Anayasası'nı zaten kabul etmiyorlar. Avrupa'yı bir 'Fransız referandumu' telaşı sarmış durumda. 10 gün sonra yapılacak referandumda Fransızlar Avrupa Anayasası'na 'evet' mi, yoksa 'hayır' mı diyecekler? Yoklamalar 'hayır'dan yana bir eğilim gösterirken, uzmanlar 'evet'çilerin durumu kıl payı kurtarabileceklerini söylüyorlar. Fransa'da referandum öncesinde yapılan ateşli tartışmaların odağını ise anayasadan çok, Türkiye konusu oturmuş bulunuyor. Üstelik 'histerik' boyutlarda. Ortalık popülizm ve demagojiden geçilmiyor. O kadar ki, bazı Fransız politikacıları Türkiye konusunda, 'ayıldıklarında' utanacakları şeyler söylemekten çekinmiyorlar. Ağırlıklı olarak sağda duran bu politikacılar, halka, anayasaya 'hayır' demekle Türkiye'nin AB üyeliğine de hayır diyeceklerini anlatmaya çalışıyorlar. Bu

Yazının Devamı

Ermenistan ile sağırlar diyaloğuna devam

18 Mayıs 2005

Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan'ın, Başbakan Erdoğan'ın kendisine bir süre önce gönderdiği mektup ile uzlaşma yönünde yeşeren kimi umutları beslemek yerine, bu umutları adeta söndürmeye dönük yaklaşımı, zaten büyük beklentiler içinde olmayan Türk tarafında yine de hayal kırıklığı yarattı. Ermenistan'ın, Avrupa Konseyi Varşova zirvesini, Türkiye ile diyalog arayışlarına katkıda bulunmak yerine, bilinen tezlerini ilerletmeye dönük bir platform olarak kullanması, Ankara-Erivan hattının ne denli dikenli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Burada konuştuğumuz Azeri yetkililer ile gazeteciler ise bu durumda 'şaşılacak bir şey olmadığını,' eski bir Taşnak olan Koçaryan'dan, 'katı yaklaşımlar' dışında bir şeyin beklenmemesi gerektiğini ısrarla belirttiler. Başbakan Erdoğan'ın Varşova zirvesinde dün yaptığı ikinci konuşmasında, metin dışına çıkarak, önceki gün konuşan ve soykırım iddialarını zirvenin gündemine taşıyan Koçaryan'a sert ifadelerle yanıt vermesi, Ankara ile Erivan arasındaki buzların çözülmesi için daha zamana ihtiyaç olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Buzlar çözülmedi Öte yandan, Erdoğan'ın konuşmasının özellikle Fransız gazeteciler tarafından 'gereksizce sert' ve

Yazının Devamı