Herkes kendi sınırına çekilsin

23 Haziran 2008

Taraf gazetesinde çıkan “Genelkurmay’ın Türkiye’yi biçimlendirme planı” başlıklı haber geçmiş hatalardan hiç ders almadığımızı tekrar gösterdi. Haber elbette ki Genelkurmay tarafından “yalanlandı.”
Ancak, “Komuta katı tarafından onaylanmış böyle bir resmi evrak veya plan bulunmamaktadır” şeklinde. Yani “Bilgi Destek Faaliyeti Eylem Planı” var ama resmi değil. Askeri yetkililerimiz kızmasınlar ama açıklamalarından bu çıkıyor.
Daha önce de yaşadık. Andıçlar hazırlandı. Gazeteciler hakkında özel bilgi notları derlendi. İnternet yoluyla e-muhtıraları yayımlandı. Hepsi ters tepti. Ayrıca ülkenin itibarını sarsmakla kalmadı, demokrasimizin geleceği hakkındaki belirsizliği derinleştirdi. 
Hesap sorma mekanizması yok
“Postmodern iç savaşımız” öyle bir noktaya geldi ki herkes, demokrasiyi bir yana bırakıp kendi anayasal sınırını zorlamaya, kendi karasularının dışına çıkıp oradan siyasi ortamı el altından veya alenen etkilemeye çalışıyor.
Demokratik yoldan “seçilmiş” kişilerin Meclis

Yazının Devamı

Obama’nın Ermeni merakı ABD’ye pahalıya patlar

21 Haziran 2008

Amerika’da başkanlık seçimleri yaklaştıkça adaylar oy uğruna her türlü vaatte bulunuyorlar. Demokratların adayı Barack Obama’nın Ermenilere verdiği sözü gazetelerde okuduk. Obama,  seçilmesi halinde Ermeni soykırımının resmen tanınmasını sağlayacağını söylüyor.
Cumhuriyetçilerin adayı John McCain ise daha gerçekçi. “Tehlikeli bir coğrafyada kilit bir müttefiki kızdırmanın anlamı yok” diyor. Özetle, Obama şu anda “hayali” bir dünyada, McCain ise “gerçekçi” bir dünyada yaşıyor.
Seçilmesi halinde Obama da kuşkusuz gerçekleri tanıyacaktır. Tabii ki Ermenilere verdiği sözü tutmak isteyecektir. Ancak, geçen yıl Kongre’nin gündemine gelen soykırım tasarısıyla yaşanan gerginlik kendisine hatırlatılacaktır.
O sırada tasarı yanlısı Demokratlara karşı kullanılan temel bir argüman, “Ermeni lobisinin ve Ermenistan’ın çıkarlarını mı, yoksa ABD’nin çıkarlarını mı savunacağız?” olmuştu. Bu soru kuşkusuz Obama’nın önüne de gelecektir.

O

Yazının Devamı

AKP’yi kapatma kararı AİHM’den döner

19 Haziran 2008

Güneri Cıvaoğlu’nun da dün belirttiği gibi, Devrim Sevimay’ın AİHM eski yargıçlarından Rıza Türmen ile yaptığı söyleşi (Milliyet, 16 Haziran) futbol furyası nedeniyle güme gitti. Oysa Türmen’in, özellikle AKP’ye karşı açılan kapatma davasıyla ilgili sözlerinin ciddiyetle not edilmesi gerekiyor.
Uzun yıllardır tanıdığım Türmen, hukuki konularda ideolojik yaklaşımlardan uzak ve elinden geldiğince nesnel olmaya çalışan biridir. Türkiye’nin de kabul ettiği Avrupa müktesebatı hakkında söyledikleri ise her zaman aydınlatıcıdır. Sevimay ile yaptığı söyleşide de bu özelliklerini yansıtmış.
Türmen’in sözleri, Anayasa Mahkemesi’nin türban kararının AİHM’ye götürülmesi durumunda, altında kendi imzası da olan ve içtihat haline gelmiş bulunan Leyla Şahin davası nedeniyle,  bundan sonuç alınamayacağını gösteriyor. Ancak sözlerinden, kapatma davası konusundaki görüşlerinin farklı olduğu görülüyor. 

Türmen’in AKP’ye borcu yok
Leyla Şahin kararı

Yazının Devamı

İrlanda referandumunun sonuçları Türkiye’ye yarar

16 Haziran 2008

İrlanda’nın Lizbon Antlaşması’nı reddetmesi AB’yi yeni bir krize sürükledi. 27 üyeli bir deve dönüşen Birlik’te, homojen bir siyasi yapı oluşturmanın zorluğu böylece tekrar ortaya çıktı.
İrlanda referandumu ayrıca, AB’de  “ulusal egemenlik” kavramının hâlâ “kolektif egemenlik” kavramının önünde olduğunu da ortaya koydu. 860 bin İrlandalı sonuçta “Brüksel tarafından daha fazla yönetilmek istemiyoruz” demiş oldu.
İrlandalılar bu konuda yalnız da değiller. Bugün 18 ülke Lizbon Antlaşması’nı onaylamış olsa da İrlanda dışında geri kalan sekiz ülkenin hepsi bu antlaşma konusunda hevesli değil.
AB’de İrlanda’ya kızan ve “500 milyonluk Avrupa 860 bin İrlandalıya rehine olamaz” diyenlerin yaklaşımı ise antlaşma karşıtlarını daha da cesaretlendirecektir. Zira bu yaklaşım, AB’nin aslında bir “eşitler kulübü” olmadığını gösteriyor.
Zaten bazıları şimdiden, “Fransızlar 2005’te Avrupa Anayasası’nı reddedince kötü olmuyorlar da İrlandalılar

Yazının Devamı

Japon yatırımcısı ‘Bekle gör’ diyor

9 Haziran 2008

Japonya ziyareti sırasında, başta Anayasa Mahkemesi’nin türban kararı olmak üzere, iç siyaset konularına girmeme kararı alan Cumhurbaşkanı Gül, gazetecilerin bu konularda yine de ısrar etmeleri karşısında bunaldı.
Önceki gün Osaka’da, Japonya’daki temaslarını değerlendirmek için bir sohbet toplantısı düzenleyen Gül, bu ısrar karşısında gazetecilere, “Niye buraya geldiniz ki? Türkiye’deki arkadaşlarınıza bırakın bunları. Siz buradaki haberleri yazın” diye sitem etti.
Türkiye’de fırtınalar koparken gazeteciler elbette ki o soruları sormak zorundaydılar. Ancak,  Cumhurbaşkanı Gül de haklıydı. Zira, kendi ifadesiyle, bir süredir “rölantide” olan siyasi ilişkilerde sayfa açacak nitelikte olan Japonya gezisi de önemliydi. 
Japonya ilgisiz değil
Japonlar, Türkiye’de yatırım konusunda çekingen davransalar da, bu, Türkiye’ye karşı ilgisiz oldukları anlamına gelmiyor. Tam aksine, yetkilileri ve işadamları Türkiye’deki gelişmeleri çok yakından izliyor.
Bu arada, Ankara’nın AB ile

Yazının Devamı

Türban kararının Tokyo yansımaları

7 Haziran 2008

Tokyo
Türkiye’deki gündem Anayasa Mahkemesi’nin türban kararına boğulmuşken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Japonya ziyareti hakkında okuyucuya hem ciddi hem de ilginç olan bir şeyler aktarmak zor görünüyor. Gene de bir çaba göstermek gerekiyor.
Burada hemen şunu söylemekte yarar var. Biz basın olarak istediğimiz kadar zorlayalım, Cumhurbaşkanı Gül, Japonya ziyareti sırasında, türban kararı konusunda önceki gün yaptığı açıklamanın ötesine gitme niyetinde değil. En azından bize aktarılan bu.
Başka bir ifadeyle, “Bu bir hukuki süreçtir, buna bir şey ilave etmek istemiyorum” demekle yetinecek. Ancak bu kararın Japonya ziyareti sırasında çıkmasının Cumhurbaşkanı’nın keyfini kaçırdığı da kesin.  

Karar, somut bir işaret
Gül sadece bu kararın kendisinden dolayı değil, aynı zamanda Türk-Japon ilişkilerinde açmak istediği yeni dönem için sarf ettiği çabanın gölgelenmesinden dolayı üzüntülü. Nedeni ise malum.

Yazının Devamı

Japonya ile ilişkiler Türk-AB ilişkilerine bakıyor

5 Haziran 2008

Tokyo
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’den ziyaret eden ilk devlet başkanı sıfatıyla dün geldiği Tokyo’da gazetecilerle konuşurken, bunun bir turistik gezi olmadığını, aksine, somut sonuçlar almaya dönük bir ziyaret olduğunu söyleme gereğini duydu.
Gül’ün bu sözleri elbette ki buradaki programının magazin boyutunun ön plana çıkarılarak yanlış yorumlara yol açmasından duyduğu endişeyi yansıtıyordu.
Verdiği bilgiler ise, iki millet arasında var olan son derece olumlu duygulara rağmen, Türk-Japon ilişkilerinin özellikle ekonomik alanda anlamlı bir düzeye çıkarılması için  büyük çabalara ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyordu.
Gül’ün de işaret ettiği gibi, Japonya bugün sadece dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip değil. Aynı zamanda dünyada en çok tasarruf yapan ülke. Bu çerçevede de sürekli dış ticarete ve yatırım olanaklarını araştırmaya endekslenmiş bir politika güdüyor.
Bu amaçla da  mesafeye bakmadan sürekli yeni

Yazının Devamı

Fransa ile tansiyonun sebebi Fransa, Türk medyası değil

2 Haziran 2008

Fransa’nın AB dönem başkanlığına birkaç hafta kala, Fransız Büyükelçisi Bernard Emie bu dönemin ikili ilişkiler açısından yumuşak geçmesi için büyük çaba sarf ediyor. Reuters ajansının geçen hafta yayına koyduğu ve Milliyet’in de kullandığı bir haberin kendisinde telaş yaratması bu nedenle doğal sayılmalı. 
Söz konusu haberde, Polonya’nın Dziennik gazetesine konuşan Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin,  laik olsa dahi Türkiye’nin Avrupalı olmadığına dair görüş beyan ettiği bildiriliyordu.  Sarkozy’nin sözleri tırnak içinde verilmediği gibi, sonradan anlaşıldığı üzere, bu görüş aslında Reuters’in söylenenlerden çıkardığı kendi görüşüymüş.  

Ateş olmayan yerden...
Ancak, Sarkozy’nin gerçek sözlerini veren Fransız Büyükelçiliği açıklaması dahi ateş olmayan yerden duman çıkmayacağını gösteriyor. Büyükelçiliğe göre, Sarkozy aslında şunları söylemiş:
“Türkiye’nin adaylığı

Yazının Devamı