Demokraside gelişmişliğin temel göstergelerinden biri de olgu-algı ilişkisini sağlıklı ayarlayabilmek.
Bu ilişkinin tersinden seyretmesi, neredeyse algının olgunun önüne geçmesi, üstelik bıçak sırtı bir iş üzerindeyseniz gerçekten tehlikelidir.
Dün Meclis’te, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ak Parti grup toplantısında yapacağı konuşmayı beklerken, iktidar kulisine giden koridorlardaki sohbetlerde de tartışma konularından biri buydu.
Örneğin, eski Kültür Bakanı, Ak Parti İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay’ın söyledikleri...
Strateji ve taktik
Günay, sohbetimizde, çözüm sürecinin algı yönetiminde bir sorun olduğunu vurgulama ihtiyacı hissetti. “Bu süreçte birinin stratejisi var, diğerinin taktiği. Ve strateji öbür tarafta” dedi.
Son dönemde özellikle gündemdeki sıcak konulara ilişkin işin özünü esas alan yaklaşımlarıyla dikkat çeken Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Parti Gene Merkezi’nde sorularımızı yanıtladı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile Parti Genel Merkezi’nde sohbet olanağı bulduk.
Kurtulmuş, özellikle son dönemde yaptığı açıklamalarda, gündemdeki sıcak meselelere ilişkin olarak işin özünü esas alan yaklaşımıyla dikkati çekiyor. İmralı süreci ve bağlantılı konularda bana yaptığı değerlendirmeler de böyleydi. Sorularıma verdiği yanıtlar özetle şöyle:
Bir numaralı gündem barış süreci. Usul ve esas bakımından nasıl gidiyor?
Siyaseten iyi yönetildiğini düşünüyorum. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da muazzam bir bahar havası vardı. Yozgat, Trabzon, Manisa gibi milliyetçi eğilimlerin daha yüksek olduğu kentlerde de yüzde 70-75’ler seviyesinde bir destek vardı. Ama Habur bu algıyı tersine çevirdi, süreç tıkandı. Şimdi, Türkiye’de ilk sefer bir başbakan samimi olarak ‘bedeli ne olursa olsun biz bu sorunu çözmeye hazırız’ diyor. Bu çok önemli.
Böyle söylemesi doğal değil mi?
Dün bütün Türkiye, ikinci BDP heyetinin İmralı’ya ziyaretine kilitlendi. BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ile Altan Tan’ın İmralı’ya yaptığı ve beklenenden çok uzun süren ziyaretin sonuçlarını önümüzdeki günlerde görmeye başlayacağız.
9 saatlik İmralı yolculuğundan sonra heyet ilk kez, Öcalan’dan doğrudan basına yönelik yapılan bir açıklamayı paylaştı. Öcalan, bu açıklamasında, “Devletin elinde tutsaklar var. PKK’nın elinde de tutsaklar var. PKK, elindeki tutsaklara iyi davranmalı. Umarım, en kısa zamanda ailelerine kavuşurlar” dedi.
Bize ulaşan bilgiler, Öcalan’ın bu ifadesinin önümüzdeki günlerde ne gibi sonuçlar doğuracağını ortaya koyuyor.
Karşılıklı güven
Her şeyden önce Öcalan’ın BDP’lilerle yaptığı görüşmede, çözüm konusunda olumlu bir tablo çizdiği ancak sürecin karşılıklı güven esasına dayandırılmasının önemini vurguladığı belirtiliyor.
Bundan sonraki aşamada, altyapısı hazırlanan diyalog sürecinden artık karşılıklı somut adımlar atılması sürecine geçilmesi hedefleniyor. Öcalan’ın dünkü çağrısı aslında tam da bunu ifade ediyor.
ABD Elçiliği’ne yönelik eylemin şokunu atlatırken Suriye sınırındaki saldırının şifrelerini çözmeye çalışan Ankara’da gündem ısınıyor.
Başkent koridorlarında, dün bunu fiziken de görmek mümkündü.
AK Parti grup toplantısı öncesinde, İçişleri Bakanı Muammer Güler, bir ara TBMM’den hızla ayrıldı, Başbakan Erdoğan’la birlikte geri döndü. Belli ki sıcak bir bilgi, toplantı öncesinde paylaşılmıştı.
Diğer yanda, ikinci İmralı ziyaretini ertelemek için, isimler üzerinden bahane oluşturulduğunu düşünen BDP’de, Eş Başkan Selahattin Demirtaş, İmralı’ya giden Mardin milletvekili Ahmet Türk ve Türk’le birlikte DTK Eş Başkanı olan Aysel Tuğluk’la görüşüyordu.
CHP cephesinde ise, eski Genel Başkan Deniz Baykal, kapalı grup toplantısında beklenen konuşmasını yapıyor ve yeni anayasa uyarılarını sıralıyordu.
Sondan başlarsak; Baykal’a göre, AK Parti’nin, yeni anayasa ile yapmak istediği şeyin adı rejim değişikliği ve ulus devletin sırtına bıçak saplanması.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, yeni anayasa çalışması konusunda Meclis’te grubu olan tüm partilerin uzlaşmasının parti olarak en büyük dilekleri olduğunu vurguladı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, yeni anayasa yapımı ile ilgili BDP seçeneğini işaret eden açıklaması önemli tartışmalara neden oldu.
Erdoğan’ın, referanduma gitme noktasında BDP ile ittifak yapabileceklerine ilişkin sözlerine, BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın verdiği olumlu yanıtları bu köşeden duyurmuştum.
Bu tartışma, “İmralı süreci ısınırken, diğer taraftan anayasa müzakeresi de sadece BDP ile mi yürüyecek” sorularını gündeme getirdi.
BDP ile ittifak, Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin birinci tercihi mi? Yoksa, Erdoğan “son seçeneğe” mi işaret etti? Bu soruları, dün telefonda görüştüğüm Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’e yönelttim.
Çelik, sorularımı yanıtlarken, birkaç kez, “Başbakan’la bu konuyu konuştum. Bizzat O’nun verdiği cevap çerçevesinde sizi yanıtlıyorum” vurgusunu yaptı. Çelik’in değerlendirmeleri şöyle:
BDP Eşbaşkanı Demirtaş, Başbakan Erdoğan’ın “BDP ile referandum noktasında, müşterek adım atabiliriz” sözleriyle ilgili “Biz ‘her halükârda referandum’ olmalı, diyoruz” dedi...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Slovakya’dan dönerken yaptığı açıklamalar içerisinde, en kritik olanı yeni anayasa konusunda BDP ile ittifak edebilecekleri yolundaki değerlendirmelerdi.
Erdoğan, “BDP ile anayasal değişiklik yapmaya sayımız yetmiyor ama referandum noktasında, 330’u yakalamak adına anlaşabilirsek, onlarla da müşterek adım atabiliriz” dedi.
Belli ki Erdoğan, anayasa yapım süreci için son tarih olarak işaret ettiği mart sonuna kadar 4’lü bir uzlaşma çıkmayacağından emin. Zaten, yönetim sistemi ile ilgili çok temel konularda 4 partinin aynı metinde buluşması hala çok zor görünüyor.
Erdoğan’ın BDP ile ilgili sözleri de kuşkusuz sadece bir “aritmetik desteği temin” olarak yorumlanamaz.
Çünkü, İmralı ile başlatılan barış süreci, anayasa yapım süreci ile içiçe geçmiş durumda. Bir başka deyişle İmralı sürecinin olumlu sonuçlanması için anayasa önemli koltuk değneklerinden biri. Bu nedenle, öyle ya da böyle Ak Parti ile BDP’nin yolları referandum sandığında kesişecek.
DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ve BDP Batman Milletvekili Ayla Akat’ın İmralı ziyaretiyle somutlaşan barış sürecinde manzara çok net değil.
Hükümet tarafından sürece dahil edilen BDP, İmralı’ya henüz ikinci kez gidemedi.
Örgütün sınır dışına çekilmesine ilişkin aşırı iyimser tahminler havada uçuşurken, en kritik açıklamayı Başbakan Erdoğan yaptı ve “İmralı’nın vermiş olduğu mesajların çok önemli olduğunu, bunu yine istihbarat örgütümüzün bizlere aktardığı bilgiler çerçevesinde ediniyoruz” dedi.
Erdoğan’ın bu sözleri, İmralı ile devlet arasındaki temaslarda mesafe alındığını ve bunun örgütte karşılığının olduğunu gösteriyor.
Ancak, BDP’ye biçilen rolün mahiyeti net olmadığı için, kamuoyu ikinci İmralı ziyaretinin gerçekleşmemesini başarı için bir ölçü olarak algılıyor.
‘Elimizden geleni yaparız’
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun Ak Partili üyesi Mustafa Şentop, “Anlaşmamız gereken parti CHP. Kılıçdaroğlu, aslında reel politikayı iyi okuyan bir siyasetçi ama gücü yetmiyor partiye hakim olmaya” dedi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, yeni anayasa için son tarihi Mart sonu olarak açıklaması üzerine, daha başından “zor” denilen süreçte sona gelindi.
Çıkmadık candan umut kesilmez ama TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in samimi çabalarının da Türkiye’yi Mart sonunda yeni bir anayasaya kavuşturması zor görünüyor.
İktidar partisinin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndaki üyelerinden, Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Prof. Mustafa Şentop’tan, tıkanma noktalarını dinlerken bunu daha iyi anladım.
Şentop’un söylediği gibi bu işte anahtar da kilit de CHP’nin elindeydi. Oysa CHP, özellikle resmi ideoloji, Kürt meselesi ve yan unsurları gibi temel konularda hem Ak Parti ile hem de kendi içinde yanyana gelemiyor.
Buna, MHP-BDP temel ayrışması ve Ak Parti’nin yönetim sistemi ile din hürriyetlerinin kullanımı konusunda CHP ile taban tabana zıt yaklaşımını da ekleyince ortak bir metin hayal oluyor. Önümüzdeki günlerde zinciri tersine döndürecek bir gelişme olur mu göreceğiz diyerek