Ergin, “Düzenlemeler belli amaçlar için yapılırsa ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Diyelim bir gün Ogün Samast milletvekili seçildi. Değişikliğe göre tahliye olması gerekecek” dedi
Dün milletvekillerinin yemin töreni için toplanan Meclis’in koridorlarında, siyasi tarihimizde benzeri görülmemiş bu krizin nasıl çözüleceği, en çok üzerinde durulan konu oldu.
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek’in bugün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla yapacağı görüşme bu anlamda çok kritik bir önem taşıyor. Bu noktada, AK Parti’nin CHP’nin hazırladığı kanun teklifine nasıl bakacağı, sorunu bir anda çözebileceği gibi kilitleyebilir de.
YSK’nın 77 bin oy alan Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürmesinin ardından Kürt sorununun çözümünde ne kadar taze bir başlangıç yapılabileceği sorusu artık gündemin ilk sırasında.
Dicle ile ilgili gelişmeyi, KCK tutuklusu vekillerin tahliyesi konusunda savcılığın olumsuz görüş bildirmesi izledi. Dün bu tabloyu, seçimden önceki BDP Genel Başkanı, Hakkari Milletvekili Selahattin Demirtaş’la konuştuk. Demirtaş’ın değerlendirmelerini özetle şöyle aktarabilirim:
TAHLİYE YOKSA HUKUK DA YOK: AKP’nin kontrolünde devlet yeniden dizayn ediliyor. AKP, elinin uzanabildiği her yerde bütün muhalefeti susturmaya, her türlü gayrı ahlaki yöntemi kullanarak sindirmeye ve teslim almaya çalışıyor. Demokrat bir çizgi izlediğini de kamuoyuna yutturuyor. Biz bunu yemeyiz. Arkadaşlarımız tahliye edilmeyecekse, orada bir hukuk yoktur. Hatip Bey meselesinin hiçbir açıdan elle tutulacak bir yanı yok.
HELALLEŞME BİZİ KAPSAMIYOR: Helalleşme bizi kapsamıyor. Bir tek bizle helalleşmedi. Bizimle helalleşmek istemiyor anlaşılan. Yeni bir başlangıç deniliyordu. Çok yazık edilmiş durumda. Milletvekili olma sevdalısı değiliz. Çözümü Ankara’da, parlamentoda görüyoruz. Bu ısrar anlaşılmıyor demek ki, ‘Yok
YSK’nın seçimin kesin sonuçlarını ilanının ardından Meclis’in geleneksel mesaisi başlayacak. Önce yemin töreni yapılacak, ardından 5 gün ara verilecek ve Meclis Başkanlığı için adaylar belirlenecek. Önümüzdeki hafta sonunda Meclis Başkanlığı seçiminin turları başlayacak.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim gecesinden bu yana uzlaşma mesajları veren Başbakan Erdoğan’ın, bu konudaki ilk sınavının Meclis Başkanlığı seçimi olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu’nun siyasi uyarısının ötesinde, bu yasama dönemi zaten önündeki anayasa değişikliği nedeniyle uzlaşma üzerinden yürütülmesi gereken bir mesaiyle geçecek. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın işaret edeceği ismin nitelikleri önem taşıyor.
ÇUBUKÇU BAŞBAKAN YARDIMCILIĞI’NA
Seçimlerin ertesi gününden bu yana Ankara’da Meclis Başkanlığı için belli isimler üzerinde bir spekülasyon yapılıyor. Bu isimlerden ikisi Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu.
Çubukçu’nun, “kadın Meclis Başkanı” olarak bu dönemde görev üstleneceği, Milli Eğitim Bakanlığı’na ise mevcut kabine üyelerinden birinin getirilebileceği iddiaları konuşuluyor. Buna karşın, Ankara kulislerinde son birkaç gündür ibre, Çubukçu’nun
AK Parti’nin zaferiyle sonuçlanan seçimin ardından yol haritası net. Önce Meclis Başkanı seçilecek, sonra hükümet kurulacak. Meclis’in ilk işi anayasa değişikliği olacak. Yeni anayasa yapılırken, Başbakan Erdoğan’ın kafasındaki Başkanlık sistemini ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin 7 yıl mı 5 yıl mı olduğunu da tartışacağız. Dün Milliyet’i konuk eden Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le, bu yol haritasını konuştuk.
Çiçek, Meclis Başkanlığı için en güçlü aday. İktidar partisinin ihtilaflı olduğu kesimlerle de dengeli ilişkiler yürüten, “zor günlerin adamı” diyebileceğimiz, devlet adamı kimliği önde bir isim. Keza, pazar günkü seçimde Yenimahalle gibi, sosyal demokrat seçmenin ağırlıklı olduğu Ankara 2. bölgede, her kesimden oy alarak AK Parti’nin ibresini yükseltmeyi başardı.
Gülten hanım Adil Gür’ü sollamış
Çiçek, sohbetimizin başında bir seçim günü ritüelini şöyle anlattı:
“Eşimin iki dönemdir bir olayı var. Geçen sefer dedi ki ‘yüzde 47 olur.’ Ben ‘45’ dedim. Çocuklar ‘44-45.’ Bu defa yine sordum, dedi ki ‘49.5’ olur. Seçim günü evlilikte 35. yıldönümümüzdü. Eşime, ‘Bugün sana bir şey alma imkânım yok, çünkü sandık dolaşacağız. Ama iyi başarı armağan
CHP’nin, pazar günkü seçimde ancak yüzde 25,9’luk bir oy oranı yakalayabilmesinin ardından partinin genlerindeki iç muhalefet geleneği hemen kendisini gösterdi. 3,5 milyonluk oy artışının bir anlam ifade etmediğini savunan kimi tanıdık isimlerden kurultay ve “yönetim istifa” sesleri yükseliyor.
Bunların, sonuç getirecek bir tepkiye ne kadar dönüşeceğini, eski Genel Başkan Deniz Baykal ve eski Genel Sekreter Önder Sav’ın nasıl bir tutum izleyeceği de belirleyecek. Ancak yaşanacak tartışmaların yeni yönetimi sallayacak bir noktaya gelmesi zor görünüyor.
Hesabı kesecek
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MYK’da; Ankara, İstanbul, İzmir, Adana gibi büyük kentlerde alınan sonucun nedenlerinin inceleneceğini ve “başarısızlığın hesabını soracağını” söyledi. “Tek tek örgüt başkanlarını çağıracağım, gerekirse görevden alacağım” dedi.
Bu cümleler, CHP üst yönetiminde son 48 saattir hâkim olan havayı özetliyor. Dün parti kulislerinden gelen bilgiler de, “örgüt çelmesinin” sonucu etkilediği yerlerde hesabın kesileceğini gösteriyor. Parti tüzüğünde değişiklik yapılarak, oy kaybeden bölgelerdeki örgüt yönetiminin otomatikman düşürülmesi bekleniyor.
Dün, kısa bir süre sohbet
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, dün sandığa giden milliyetçi oyların bir bölümünü hanesine yazdırabilmek için, Kürt meselesine bakışını, “Biz olsaydık Öcalan’ı asardık” ifadesine kadar getirdiği bir kampanya döneminden geçtik.
Herkes biliyor ki, seçim meydanlarına hâkim olan esip gürlemelerin hatırı sayılır bir bölümü orada kalır. Konu Kürt meselesi olunca kalmalıdır da. Dün akşam, seçim sonuçlarının netleşmesiyle birlikte ortaya çıkan tablo da, hem Meclis aritmetiği hem de Güneydoğu’dan yansıyan tartışma götürmez gerçek göz önüne alındığında iktidar partisi tarafından çok iyi okunmalıdır.
BDP destekli bağımsızların parlamentoya kaç milletvekili taşıyacağının kritik önemde olduğu dünkü genel seçim sonucunda Kürt hareketi, parlamentoya 36 milletvekili sokarak çok önemli bir başarı elde etti. 2007’de DTP destekli bağımsızların aldığı oy oranı yüzde 3.8, Meclis’e giren milletvekili sayısı 22’ydi. 2009 yerel seçimlerinde ise yüzde 5.7 oranında oy aldılar.
Dün elde edilen sonuçta, BDP’nin, aday profilini Kürtçü olmayan kimi isimlere daha çok yaymasının etkisi de kuşkusuz yadsınamaz. Başbakan’ın “asardık” söyleminin de AK Parti’nin bölgedeki oylarının düşmesinde etkili
Genel seçime 48 saat kala, seçim sonrası için uyuyan ancak çok gürültü çıkarmaya aday bir konu yavaş yavaş ısıtılıyor. Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarında tutuklu yargılananların milletvekili seçilmeleri halinde tahliye edilmelerinin zorunlu olup olmadığı konusu.
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, dün Zaman gazetesine önemli bir açıklama yaptı. Söz konusu sanıkların seçilseler bile Meclis’e giremeyebileceklerini söyledi. Terör suçundan tutuklu kişilerin dokunulmazlık hakkı kazanamayacağının anayasada açıkça yer aldığını, bu kişilerin anayasanın 2. maddesi çerçevesinde suç işlediğini, milletvekili olamayacağını, seçilmelerinin tahliye edilmelerine gerekçe yapılamayacağını belirterek, bu yöndeki baskıların yargıya müdahale olduğu uyarısında bulundu. Cezaevindeyken vekil seçilen BDP’li Sabahat Tuncel’in serbest bırakılmasını emsal gösterenlerin de konuyu bilerek çarpıttığını savundu. Önce tabloyu netleştirelim:
Balbay, Haberal, Alan
Ergenekon, Balyoz ve KCK gibi davalarda yargılanan 13’ü tutuklu 14 sanık genel seçimde aday. Prof. Mehmet Haberal (CHP) Zonguldak’tan, gazeteci Mustafa Balbay (CHP) İzmir’den, emekli Korgeneral Engin Alan (MHP) İstanbul’dan seçilebilecek yerlerde.
Seçmenin nabzını tutmak için Orta Anadolu’nun kentlerini dolaşırken yolumuz Konya’nın Derbent ilçesine düşüyor.
Konya’da seçimin rengi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu.
Dışişleri Bakanlarının, sorumluluk alanları nedeniyle halkla teması alt düzeydedir. Üstelik Davutoğlu, kabineye dışarıdan gelmiş bir isim. Bu nedenle 12 Haziran nedeniyle çıktığı ısınma turundaki performansı merak konusu.
Derbent’te, “onurlu dış politikanın mimarı” anonsları yapılıyor. Küçücük meydanda toplanmış bir avuç insan ise “ne olacak bu Suriye’nin hali” kaygısından haliyle uzak, televizyondan tanıdıkları Taşkent’li hemşehrilerini görmeye gelmiş. Kadınların ellerine tutuşturulmuş bayraklar, seçim otobüsünden yapılan anonslar tek düze bir miting görüntüsü yansıtıyor. Ta ki Davutoğlu gelene kadar.
Bir süre soluklanan Davutoğlu, otobüsün üstüne çıkıyor, eline mikrofonu alıyor ve doğrusu beni şaşırtan bir konuşma yapıyor.
‘Hizmetkâr olmaya geldik’