Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, uzun süre tartışılacak konuşmasını yaptığı törenin ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile sohbet ettik.
CHP, iktidar partisinin Meclis’ten geçirdiği çok sayıda yasal düzenleme için başvurduğu Yüksek Mahkeme’den uzun yıllardır eli boş dönüyor. Bu nedenle CHP liderinin, Anayasa Mahkemesi’ne dönük sert eleştirileri olagelmiştir.
Kılıçdaroğlu, sohbetimizde, bu eleştirileri saklı tutmak kaydıyla, Başkan Haşim Kılıç’ın sözlerini “isyan” olarak nitelendirdi.
CHP liderinin konuya ilişkin önemli değerlendirmeleri Meriç Tafolar’ın haberinde yer alıyor.
Sohbetin diğer gündem başlığı, aslında yargı konusundaki derin tartışmayı da içine alacak şekilde cumhurbaşkanlığı seçimi meselesi oldu.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı yolunda kendisine göre bir yöntem belirleyip o çerçevede ilerlediğini belirttikten sonra, “Kendisine oy veren kitlenin oyunu çantada keklik olarak görüyor. ‘Nasıl olsa benim bu kadar tabanım var, nasıl bunun üzerine oy inşa ederim’ düşüncesi var. Bunu topluma karşı saygısızlık olarak yorumluyorum” dedi.
CHP lideri, kafasındaki Cumhurbaşkanı adayını tanımlarken çerçeveyi
Gezi Parkı olayları ile 17 Aralık operasyo-nunu, uluslararası boyutları da olan bir komplo olarak tanımlayan ve yerel seçim kampanyasını bu komplo karşıtlığı üzerine kuran Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün sandıktan istediği sonucu aldı.
30 Mart’ı bir genel seçim atmosferinde yaşayan, bugüne kadar görülmemiş sertlikte bir kampanya sürecine tanık olan seçmen, tercihini belirlerken, yerel seçim parametrelerinden çok genel seçim dürtüsüyle hareket etti.
Dün, gece yarısı bu yazıyı kaleme alırken Ak Parti’nin oy oranı yüzde 45-46, CHP’nin oy oranı yüzde 28-29 bandında, MHP’ninki ise yüzde 15 civarındaydı.
Dünkü sonuçların gösterdiği gerçekleri çok kaba hatlarıyla sıralarsak:
- Daha çok özgürlük ve daha fazla demokrasi ekseninde cereyan eden Gezi Parkı eylemleri ile Erdoğan karşıtlığı üzerine adı konmamış bir koalisyon üzerinden seyreden 17 Aralık vakası göz önüne alındığında seçmenin yarıya yakınının 17 Aralık’ı Başbakan’ın sunduğu çerçevede kabul ettiği görülmüş oldu.
- Bir yandan da Erdoğan’ın; konsolidasyonu artırma, duygudaşlık ve bir cephede yer alma politikasının yeniden sonuç aldığı ortaya çıktı.
- Sonuçların, genel seçim trendlerini yansıttığı, Ak Parti, CHP,
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, çarşamba günü, memleketi Konya’da sohbet ederken 17 Aralık operasyonunun ardından tapelerle ortaya çıkan kaotik ortamın kendisini nasıl etkilediğini şu sözlerle anlatmıştı:
“Bizi ilgilendiren mesele şu; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın telefonu dinlendi mi? Eğer cevap evetse bu bir ulusal güvenlik meselesidir. Ve bunun doğurabileceği olumsuz sonuçlar. Uçağımız düştüğü zaman ben Sayın Başbakanımız ile defalarca telefonda konuştum. Genelkurmay Başkanımızla defaatle telefonda konuştum. Şimdi benim telefonum dinlenmişse, Başbakanımızın telefonu dinlenmişse ikinci bir ülkenin tarafına verilmişse bundan daha ağır bir suç olabilir mi? Hiçbir ülke, bir ülkenin bu denli önemli mevkilerinde bulunanların telefonlarının dinlenmesini mazur göremez. Yolsuzluklarla ilgili her türlü tedbir alınır. Kendinizin bile unutmak istediği şeyler oluyor ülke güvenliği açısından. Ama üçüncü bir kulak bunu dinliyor. Bu üçüncü kulak sıradan bir iletişim memuru da olabiliyor, başkası da olabiliyor. Nereye gittiğini bilmiyorsunuz. Bakın ben bu sabah Konya’dan Sayın Başbakanımız ile konuştum. Ve şimdi artık biz kriptolu telefonla da konuşamıyoruz, normal telefonla
KONYA
Pazar günkü yerel seçim öncesinde son düzlüğe girildi. Herkes harıl harıl çalışıyor. Bu isimlerden biri de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Son haftalarda bir yandan dış politikadaki sıcak gelişmeleri takip ederken diğer yandan da Türkiye’deki birçok kente giden Davutoğlu ile memleketi Konya’da ilçe ilçe, belde belde gezerken sohbet etme olanağı bulduk.
Meram’daki evinden Derbent ilçesine giderken sohbet ettiğimiz Dışişleri Bakanı, sorularımıza şu yanıtları verdi:
Düşürülen Suriye uçağı ile ilgili CHP’nin tepkileri oldu. Siz, bu tepkileri ihanet diye yorumladınız. Genelkurmay Başkanı ile de bir görüşme yaptınız sanırım. Düşünceleri ne?
- Görüşmemiz oldu. Tabii üzgünler. Suriye konusunda, uluslararası hukuka uygun, her yerden takdir toplayan bir politika izledik. Angajman kurallarını ilan ederken de uygularken de uluslararası hukuk kurallarına riayet ettik. Uçağımız düştükten sonra 2012’de angajman kurallarını açıklamakla barışı teminat altına alıyorsunuz. Biz, o angajman kurallarını kağıt üzerinde kalsın diye ilan etmedik. İlan ettikten sonra delinmesine izin verirseniz esas o zaman savaşı körüklersiniz. Göstermediğiniz tepkinin çok daha fazlasını ileri
Gezi Parkı dene-yiminin başlattığı, “Demokrasi sadece sandık mıdır, değil midir?” tartışmasının, pazar günü yapılacak yerel seçimin sonuçlarıyla birlikte yeniden alevleneceğini beklerken 17 Aralık patladı, ortalık toz duman oldu.
Öyle bir seçime gidiyoruz ki...
Adı yerel seçim ama yerel seçim değil.
Başbakan’a göre baştan ayağa genel seçim, muhalefete göre her şeyin oylanacağı bir referandum.
17 Aralık’tan bu yana yapılan her işlem, verilen her demeç, miting meydanlarında hançereden çıkan her iddia zavallı seçmenin omzuna ayrı bir yük bindirmiş durumda.
Sandık başına giderken kafalarda uçuşacakların listesi o kadar kabarık ki.
Ayakkabı kutusu içindeki para destelerinden, “bu ülkede yargı bağımsızlığı ölmüştür” açıklamasına kadar.
IŞİD’in tehditleri saldırıya dönüşürse TSK’nın kapsamlı eylem planı hazır. 3 farklı plandan söz ediliyor. Olası saldırıda öncelikle hava kuvvetleri belirlenen hedefleri bombalayacak. Yetmezse kara birliği devreye girecek. Üçüncü aşamada ise taaruz helikopterleri gönderilecek
Türkiye, yakın tarihinde görülmedik kadar sıcak günlerden geçiyor.
Hem içeride hem dışarıda.
Türkiye sınırını ihlal eden Suriye jetinin Türk Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesi, yaklaşık 1 aydır dikkatlerin üzerinde toplandığı sınırın 30 kilometre ötesindeki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi’yle ilgili sıcak gelişmelerin tam ortasında gerçekleşti.
Malum, Süleyman Şah Türbesi, bir başka adıyla Saygı Karakolu ile ilgili olarak El Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti’nden (IŞİD) gelen tehditler, son bir hafta içerisinde hükümetin sabrını zorlayan bir niteliğe büründü.
IŞİD’in, türbenin etrafındaki kontrolü sağlaması ve sosyal paylaşım sitesi youtube’a Türk bayrağının 24 Mart’a kadar indirilmemesi halinde türbenin yıkılacağını ilan eden bir kayıt yüklemesi, tansiyonu yükseltti.
Aslında tehditler 15 Mart’ta yüklenen bu kayıttan çok daha önce gelmeye başladı.
Seçim meydanlarında Gülen cemaatine dönük sert eleştirilerini sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son olarak, bundan sonra cemaatin Türkçe Olimpiyatları’nı yapamayacağını söyledi.
“Bitti artık o iş. Artık bizden stat alacak, kapalı spor salonu alacak; geç o işi geç. Kapandı o defter artık” dedi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Gaziantep’teki seçim mitinginden dönerken Erdoğan’ın bu açıklamasını da sorduk. Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
“Bir diktatörden başka bir şey beklenmez zaten, yasak getirir. Ne zararını gördü ki yasak getiriyor? Anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Türkçe Olimpiyatları yıllardır Türkiye’de yapılıyor. Yabancı ülkelerden öğrenciler Türkiye’ye geliyorlar. Türkçe öğrendiklerini gösterilerle, şiirlerle, şarkılarla, türkülerle halka anlatıyorlar. Bu, doğrusunu isterseniz bu ülkenin gururunu okşuyor. Dünyanın belki de gidip göremediğimiz pek çok yerindeki öğrenciler, şu veya bu şekilde Türkçeyi öğreniyorlar. Bunu yasaklamanın doğru olduğuna inanmıyorum.”
CHP lideri, koşullar uygun olmadığı için bugüne kadar Türkçe Olimpiyatları’na katılamadığını, ancak öğrencilerin kendisini ziyaret ettiğini belirtti. “Bundan sonra katılmayı düşünüyor musunuz”
ADIYAMAN
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Gaziantep, Adıyaman ve Nizip’i kapsayan seçim gezisi sırasında uçakta sohbet olanağı bulduk. Ana gündem maddesi doğal olarak twitter’a erişimin engellenmesiydi. CHP lideri, hem bu konuda hem de Ankara gezisi sırasında yaptığı “bozkurt” işareti konusunda önemli mesajlar verdi. Kılıçdaroğlu’nun değerlendirmeleri şöyle:Twitter’a erişim engellendi. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?Eğer siz yurttaşların haber alma hakkını kısıtlarsanız anayasayı çiğnemiş olursunuz. ‘Twitter’i mvitırı dinlemem, bunların kökünü kazıyacağız’ mesajı bir diktatörün mesajıdır. Toplumu hiçe sayan, dediğim dedik, kendisinin iki dudağı arasından çıkan her sözün ülkenin hukuku olduğunu zanneden bir diktatörün mesajıdır. Böyle bir tablo ile Türkiye’nin karşı karşıya kalması çok üzücüdür, Türkiye bir üçüncü dünya ülkesi değildir. 1071’den beri yönünü çağdaş uygarlığa çevirmiş bir ülkedir. Biz demokrasi ve özgürlükler gelişsin derken tam tersine baskıcı bir anlayışla karşı karşıyayız. Bütün yasaklar sadece yasağı getiren kişiyi ve toplumu zedeler. Hiçbir darbe döneminde olmadı ama halkın oyuyla seçilip iktidara gelen bir diktatör döneminde bu