Salgın neredeyse tüm yılı aldı. Ekran gidişatı buna göre ayarlandı. 274 dakika izliyorduk, pandemiyle 377 dakikaya çıktı izleme süremiz mesela. Tüm günde total izleyicide yüzde 18 olan rakam yüzde 26’ya yükselmiş. Televizyon salgınla ‘hayal edemediği bir izlenme oranını yakaladı. Koronayla tanıştığımız ayların ekran hali pek bir ilginç olmuştu. Şöyle bir hatırlayalım... Mart, nisan ve mayıs aylarının yani salgının ilk günlerinin ekran hali. Birçoğu bugüne de işaret eden görüntüler olmuş.
Canlı yayınların unutulmazları
- CNN Türk’te yayınlanan ‘Mercek Altında’ programının sunucusu Buket Güler, konuğu İstanbul Aile Hekimliği Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Mustafa Tamur doktorların tehlikede olduğunu söylerken, gözyaşlarını tutamamıştı. Doktor haklıydı, bugün geldiğimiz noktada 200’ün üzerinde sağlık çalışanını kaybettik.
- Ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Birgün Sönmez, “Önlem almakta geciktik, büyük bir felakete gidiyoruz” demişti Habertürk’te.
- Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, canlı yayında açıkladı: “Koronavirüsün düşmanı güneş ve deterjan...” Epey tartışılmıştı.
- Salgın günlerinin en çok ekrana çıkan ismi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan oldu diyebiliriz. Bir televizyon programında farklı alanlarda uzman isimlerin salgınla ilgili konuşmalarına, “Gazetelerden öğrenilenlerle uzman gibi tartışmayı doğru bulmuyorum. Böyle tartışacaksanız, ben gidiyorum” diyerek, programdan ayrıldığı an epey ses getirmişti.
- Astrolojiye göre koronavirüsün ne zaman biteceği de konuşulmuştu. Hatta ‘uzaydan mı geldiği’ de sorulmuştu Beyaz TV ‘Ne Var Ne Yok’ta...
Bizim genç ev ahalisi FX kanalında bazı dizileri takip ediyor. Genç kesim, yabancı dizileri internet ortamında izler. Bazı sitelerden yararlanır. Ama FX kanalı büyük bir disiplin getirmiş bu işe. Yani özetle ‘kaçak izleme şansın yok’. İzleyeceksen, kanala gideceksin. “Çok iyi dizileri var” diyorlar. Meraklısı, D-Smart’a abone olmak durumunda yani...
YAPIMCILAR PEK BİR MUTLU
Geçenlerde sektörün iyi iş yapan yapımcılarından biri ile konuştum. Malum ‘Salgın var, işler nasıl?’ sohbeti. “Millet memnun iş kaynıyor” dedi. Efendim şimdi bu dijital platform işleri aldı başını gitti. Netflix’i var, blu TV’ si var, Acun’un kanalı geliyor, sonra Gain biraz farklı da olsa kısa yerli işler koyacak, açık kanallar devam ediyor. Salgın sonrasını bekleyen iki platform daha var: Amazon ve Disney...
Boşuna Saran Holding yapım şirketi kurmadı. Duyduğum daha önce benzer bir teklif gelmiş kendisine epey evvel. O zamanlar böyle durumlar yoktu. Şimdi ‘bu işten bize de pay düşer’ mantığı diyelim. Yani özetle dizi sektörünün yeni gelir kaynağı ‘paralı platformlar’. Tabii ülkenin durumunu da düşünmek lazım. Tüketime ya da keyfine ne kadar para harcayabilir?
‘Menajerimi Ara’ ev ahalisinin listesinde bir dizi. Son bölümleri izlerken pek keyifleri yoktu. “Bir menajerlik şirketi, eften püften nedelerden oyuncu kaybediyor. Pek bir sığ gelmeye başladı bu hali ile dizi” dediler. ‘Star oyuncu’lar ilk başlarda vardı sonra ‘karizma çizilir’ diye olacak, uğramaz oldular. Ev ahalisi diziden soğudu. “Oyuncular her zaman iyi ama senaryo nedense hani gittiği yere kadar havasında” diyorlar...
Benden uyarması.
BU FİLM ÇOK İYİ İŞ YAPTI
‘7. Koğuştaki Mucize’ bir uyarlama film. Ama kendi başına marka olmasını bildi. Bizde değil; ülke sınırlarının dışında büyük ilgi görüyor.
Yayınlandığı kanallarda en çok izlenen film oldu. Meksika’da 3.1 milyon kişi izlemiş, yüzde 19 izlenme payı almış, Imagen TV’de çok izlenen zaman diliminde. Kanalın tarihindeki en başarılı reyting olarak yorumlanıyor.
Şili’de Canal 13’ te yayınlandı. Yüzde 11.6 ‘lık bir pay almış. Söylenen kanalın en çok izlenen filmi olmuş. Netflix’ in popüler 10 filminden biri.
İLK AŞI CANLI YAYINLANIR MI?
İspanya’da ilk aşı 96 yaşında yaşlılar evinde kalan Araveli Hidalgo’ ya yapıldı. Kamu televizyonu TVE1 kanalı bu olayı canlı ekrana getirmiş.
Hekimoğlu kendisini vuran adam ile tantuni yiyor. “Bilginin kendisi zarar vermez. Fikirler ne iyi ne kötüdür. Onlarla ne yaptığına göre yararlı ya da yararsız olurlar” diyor vuran adam. Bir yerlere gönderme de gitmiş olsun.
Daha çok dizide oynar
‘Akrep’ dizisi ‘entrika yapalım olsun’ dizisi değil. Harbi “Ya valla olabilir” dedirtiyor. Küçük baldız izliyor. “Demet Akbağ’ı komedi rollerinde gördük. Ama böyle sert bir karakteri de başarıyla oynuyor” dedi. Dizide genç bir isim dikkatimi çekiyor. Merve rolünde Müge Su Şahin. Onu daha çok izleriz.
Uyku ilacı diye tanıttılar
‘Akrep’te Perihan’ın yatağının başında duran ilacın uyku ilacı olduğu söylendi. Bizim büyük baldız eczacı; “Bu ateş düşürücü” dedi.
Bir kanal alkışlarla
Arkadaşlarım var, birlikte çalıştığım, izleyip yaptıkları programları yazdıklarım var... Teknisyeni, ışıkçısı, editörü, yönetmenleri, muhabirleri, montaj masası çalışanları teker teker ekranı doldurdular sessiz ve sadece alkışlarla. Sonra ışık yavaş yavaş sönmeye başladı. Sonra, karardı ekran. Dedim ya arkadaşlarım vardı, yıllar öncesinin fotoğraf kareleri bir bir geçti gözümün önünden. Tarifi zor, anlatması zor anlar...
‘Ofansif orta saha’
Çağlar Boyu Aydınlatma Isıtma Koleksiyonları Müzesi... TRT 2’de ‘Koleksiyoncu’ programında kendisiyle tanıştık. Ev ahalisi önce ‘anlatıma’ taktı. “Ders anlatır gibi” dedi. Sonra kaldık. 65 yıllık bir koleksiyoncu Mehmet Yıldız’ın anlattığı kendi hikayesini dinlemeye koyulduk.
“En zengin tuğla koleksiyonu bende” diyordu. Osmanlı’dan bu yana ne kadar tuğla örneği varsa bulmuştu. Bunun gibi “İlk bende” dediği ne parçalar ekranda gösterildi. Bu koleksiyonun nasıl kurulduğunu, her parçada bir ilginç hikayenin olduğunu ağzımız açık izledik diyeyim. ‘Yüzyıllar önce insanlar nasıl aydınlanıyorlardı, nasıl ısınıyorlardı?’ sorusunun cevabı sanki bu müzedeydi. Sonra neredeymiş diye bu müze sayfasına girdim. Ve üzüldüm.
Kültür Bakanlığı’nın bünyesinde ‘Dünyanın ve ülkemizin tek özel müzesi’ olarak tanıtılıyor. Bu tek özel müze, dış cepheden görünüşü büyükçe bir tamirhane gibi. İçeriden görüntüler vermişler. Dinlenme ve kahve içme bölümü var büyükçe bir ilçe pastanesi gibi. Bu unvana yakışır bir görüntü yok.
Mehmet Yıldız beyefendi yaşamı boyunca kendi üzerine düşeni çoktan yapmış. Böyle bir müzenin içindeki bu değere yakışır bir yapının altında olması gerekirdi. Şanına uyan bir mekanda... Türkiye’nin ‘sanatsever zenginleri’ne duyurulur!
SABUN KÖPÜĞÜNE DOĞRU
Ev ahalisinin keyifle izlediği dizilerden biri ‘Sadakatsiz’... Son bölümü izlerken, “Erkekleri bir kenara koydular. Kadınlar kendi aralarında mücadele ediyorlar” dedi. Vakıf toplantıları, dedikodular, Asya’nın saldırıya uğraması... Ha bir de Ali durumu var. “Tenis topu gibi oldu çocuk” diyor ev ahalisi. Söylerken de merakla izliyorlar tabii ki. Ama o ilk bölümlerindeki ‘asil görünümlü entrika’ yerini ‘Türk telenovela’sına bıraktı.
Kanal D’de haberlerde vardı; “Dokuz yaşındaki bu çocuk, sadece bu yıl 240 milyon TL kazandı. Üç yıldır zirvede. 417 milyon takipçisi var.” Bu yılın YouTuber şampiyonu Ryan Kaji. İkinci sırada habere göre Jimmy Donaldson var. Video çekmek için üniversiteyi bırakmış. 24 milyon dolar kazanmış bu yıl.
Hayli uzak olduğum bir dünya... Yaş değil; merakla ilgili diye düşünüyorum. Yok yani merak ve de oturup izleme isteği. Ryan, dokuz yaşında bu durumda. Şimdiden iş insanı olmuş zaten! Okula filan gitmeye gerek var mı? Öyle ya da böyle yetenek, hırs, sevmek önüne arkasına ne koyarsanız koyun, insanın vardığı son nokta tüm bunların karşılığında parayı kazanmak. YouTube dünyası da böyle. Karşılığında ‘YouTube milyonerleri’ çıkıyor. Bizde de olduğu söyleniyor. Aylık 200 bin TL’ye ulaşan isimlerin olduğunu gösteriyor bizde. Tabii ilgi ve alaka bazen ‘en uç noktalara gitmek’ durumunda bırakıyor insanı. Sınır tanımıyor. İranlı ‘fenomen YouTuber’ polis aracı ile tur atınca sınır dışı edildi! Bir de işin yararlı tarafları var. Emeğini sunmak ve karşılığında ilgi ve alakayı görmek için büyük bir fırsat kabul etmek lazım. İyi bir müzisyen, başarılı bir belgeselci, kabiliyetli bir fotoğraf sanatçısı eserlerini ve ürünlerini bu ortamda paylaşıyor ve beğenilme mutluluğuna erişebiliyor.
DİZİ TARİHİNE DAMGA VURDU
“Dün akşam özel bir bölüm izledik. Türk dizi tarihinin en iyi bölümlerinden biri belki de en iyisi. Çok iyi yazılmış ve oynanmış bir bölüm” diye bir not okudum Ekşi Sözlük’te. Aynen öyle. Genç ev ahalisi öyle kolay kolay yerli izlemez. Oturdu kalkamadı. ‘Hekimoğlu’nda Timuçin Esen iyi bir oyuncu olduğunu ispatladı ve noktayı koydu.
Senaryo, bizlere, bir halüsinasyon resmi geçidi sundu. Geçmiş ile hesaplaşma, yaptıkları ile hesaplaşma... Ve onun başladığı nokta bir silahlı saldırı. Merminin ucunda yitirilmiş bir hayatın öcü var. Öyle bir ‘uyarlama’ ki hani kendini kaptırmış kişiliğini ortaya koymuş... Bu oyuncu, bu yönetmeni ve senaristi başka bir konuda bir araya getirseniz, yine iş yapar, öyle bir ekip var. Şu zaman biraz daralsa! Çünkü çok kıymetli bir iş. Sarkmalar hırpalıyor onu. “Uzat gitsin” diyecek bir iş değil. ‘Telenovela’ değil yani...
En çok yazdığım konulardan biridir; haber kanallarının konukları durumu... RTÜK; “Sanki her alanın uzmanıymış gibi her programda hukukçu, terör uzmanı, siyaset bilimci, sağlık bilimci, deprem bilimci vb. farklı unvanlar kullanmak suretiyle gündemde hangi konular varsa onun üzerine yorum yaptıkları görülmektedir (...) Programlara katılan konukların kendi popülerliklerini artırmak amacıyla bilinçli olarak spekülatif söylemlerde bulundukları da görülmektedir” diyerek, uyarmış konuklarla ilgili kanalları...
Çoğunluk haber kanalları. Ha bir de sabah programlarının ‘sağlık resmi geçidi var’ o ayrı! Geçtiğimiz ocak ayında yazmışım; “Haber kanallarındaki tartışma programlarının konukları kadrolu” diye... Hatta sınırlar kendi programlarıyla kalmıyor, yeni başlayan varsa oraya da gidiyorlar. Bir nevi ‘ekranda uzman tartışmacı’ diye bir iş kolu oldu! Bu durumda, aynı yüzler bir orada, bir burada ‘görüntü tekeli’ oluşturuyor.
HABER KANALI BOLLUĞU...
Bu kargaşanın nedenlerinden biri bol haber kanalının olması. 18 haber kanalı vardı. Yeni 20’yi bulduk. Şöyle bir kaba hesap ortalama dört konuk olsa program başına her akşam, toplam 80 konuk ekranda. Bu isimlerin büyük çoğunluğu ‘sabit’ ya da ‘meşhur, kanalda konuşur’ durumda.
Konusunda uzman isimler yok mu? Var tabii ki. Ama öyle bir format yapıyorlar ki, gündemdeki tüm konuları kadrodaki ekiple konuşuyorlar. Gazeteci, avukat, öğretim üyesi oluyor bu ekipte artık piyangodan ne çıkarsa konu, akşam ekranda. Bu sistemin değişmesi lazım.
İçlerinde ‘iç siyaset’ ya da ‘dış politika’ ya da ‘ekonomi konuları’ üzerine her daim görüşlerini merak ettiğimiz isimler yok mu? Tabii ki var. Ekrana çok az çıkan hatta hiç çıkmayan ama yazılarını ya da medya ortamında görüşlerini takip ettiğimiz isimler yok mu? Var. Çok nadir bir tartışma programında görüyoruz. Bir diğer özellikse her an hazır olmak. Yani televizyon muhabirinin, “Her an ulaşırım” dediği kişi olmak. Böyle olunca durum ister istemez ‘bilenen yorumcu’ olarak size geri dönüyor, şöhret sahibi oluyorsunuz.
Bunu Peru’nun önemli televizyon ağı Latina TV içerik sorumlusu Luis Guillermo Camacho söylemiş. 36 yıldır piyasanın içinde olan bir isim. Latin dizi pazarı ile ilgili önemli haber sitelerinden biri Todonews’e verdiği röportajda sözünü etmiş. “Türk içerikler eskisi kadar ekranda güçlü değil” diyor.
‘İffet’ benim gördüğüm devam eden Türk dizisi bu televizyon ağında. Özellikle Latin pazarı Türk dizileri için çok önemli. Çünkü artık Orta Doğu eski gücünde değil. Ağırlık Latin pazarı ve Avrupa’da İspanya...
Tabii ki satışlar bitmeyecek. Halen devam ediyor. Ama yine de bir işaret bu. Yolunda gitmeyen bazı şeyler var. Peki kendi açılarından gerekçeleri neymiş?
‘İçerikler zayıf’
“Bana öyle geliyor ki Türk dizileri grafiğini düşürdü. Alışılagelmiş bugüne kadar ödenen fiyat değerinde değil. Yapacağımız görüşmeler fiyat indirimiyle ilgili olacak. Birinci sınıf işler değil. Öğleden sonra kuşakları için gider en azından bizde (Yani Peru’da diyor). Türk dizilerinin ilk tercih olma yönündeki iştah yok. Sanırım dönemini kapattı.”
Hâlâ revaçta...
Hâlâ haberlerde Türk dizileri revaçta. Son bir örnek vereyim. Önemli bir dizi pazarı olan NAPTE’nin bünyesinde verilen bir ödül var; Global TV Awards. 100’den fazla ülkeden izleyici talebine göre seçim yapılıyor. Bu yıl ‘Tarihi Diziler’ kategorisinde ‘Diriliş Ertuğrul’ aday.
Ne olacak?