Oktay Kaynarca Türk usulü televizyonculuk olayının çarpıcı örneklerinden biri. Bunu eleştirmek adına değil, bizim televizyonculuk anlayışımızın bir sonucu olarak değerlendiriyorum. O bir profesyonel. Kim para veriyorsa, kime aklı da yatıyorsa yapar işini. İki açıdan bakalım: Oktay Kaynarca şu an ne yapıyor? ‘Nuri’ dizisinde oynuyor. TV8’de ‘Salı Sefası’nı sunuyor. Peki ayrıca ne yapacak? Bugünden itibaren TNT kanalında yarışma sunacak. Peki kendisi bugüne kadar kaç yarışma sundu? Efendim benim aklımda kalan, üç yarışma programı (hani çok da eski değil). Ne oldu bu yarışmalar? Uçtu gitti. İşte Türk usulü televizyonculuk böyle bir şey. Aynı anda iki dizide birden oynayan, aynı anda bir yarışma, bir program ve bir dizide görünen isimler... Hatta birer tane daha iş verilse alırlar. Kısa zamanda çok yorulup iyi para kazanıp sağlam bir gelecek kurmak, güzel bir formül. Helal olsun gerçekten. Kolay değil yani. Bu arada Kaynarca’nın sunacağı yeni yarışmanın adı da bu açıdan manidar: ‘Aklın Yolu Bir’! TNT/21.15
KOLLAMA, HAYALİMİ ZORLAMA!
Uzun zamandır yayında olan ‘Kollama’ dizisi değerli basınımız tarafından keşfedildi. Hatta köşe yazarlarımız da konuya eğildi. Dizideki savcı
Dizilerdeki reklam kuşakları yenilenmiş. ATV’de ‘Çocuklar Duymasın’ın cuma günü yayınlanan bölümünü izlerken dumur oldum. Bir garip telaş vardı. Reklam giriyor, dizi başlıyor, sonra tekrar reklam giriyor. Başdöndürücü sıklıkta. Sonra oturup çetele tutmaya başladım.
Dizinin ilk yarım saatinde dört reklam kuşağı vardı. Ortalama 8 dakika dizi, 2 dakikayla 56 saniye arasında değişen reklamlar. Tüm dizi işte bu ortalamayla devam ediyordu. Şöyle bir şey; tak fişi çıkar fişi.
Efendim bu RTÜK’ün yeni reklam düzeni oluyor. Bir saatlik yayın içinde 12 dakika reklam. İstediğin saat dilimlerine ayırabiliyorsun. Durum böyle olunca ATV ‘Çocuklar Duymasın’ı resme kesip biçmiş. Birol Güven’e sordum; “Yeni düzenlemenin kobay dizisi olduk” diyor. Ben ne mi yaptım? Bıraktım!
Diğer dizilerde durum neydi?
Diğer dizilerdeki izdüşümünü görmek için küçük bir tur attım. Bu rakamlar net değil, ama üç aşağı beş yukarı fikir verdi. Mesela ‘Hanımın Çiftliği’nde girdiğim zaman dilminden saymaya başladım; yaklaşık 20 dakikalık bölümün ardından 5 dakikalık reklama girdiler. Bu arada belirteyim, yeni düzende kaç dakika reklama girildiği köşede yazıyor. Bu en azından iyi. ‘Adını Feriha Koydum’ da
Şirin Payzın’la ilgili bir yazı yazmıştım. Kendisini ‘telaşlı’ bulmuştum. Bir de reklama girerken ‘RTÜK’ uyarısına dikkat çekmiştim. Kendisinden cevap geldi.
“Beni ‘telaşlı’ olarak değerlendirmişsiniz. Ben kendimi, ‘haberin ve yaptığı işin heyecanını hâlâ yaşıyor’ olarak değerlendiriyorum. Ekranda herkesin aynı şekilde davranması, aynı ruh halini taşıması diye bir şart yok. Benim tarzım bu. Böyle olmasından da gayet memnunum.”
“Reklama ne zaman girileceğine ben karar vermiyorum”
Payzın, “Gelelim reklam işine” dedikten sonra bu olayı anlatmış: “RTÜK’ün bahsettiğiniz yeni reklam düzenlemesi (bir saat içinde sadece 12 dakika reklam) 1 Nisan’dan itibaren uygulanmaya başlanacak. Yani, şu anda eski düzen geçerli. Bu da bize her 20 dakikada bir reklam vermemizi şart koşuyor (...) Reklam düzenlemeleri, ne zaman reklama gidilmesi gerektiği benim keyfime göre karar verdiğim bir konu değil. Programın yönetmeni ne şekilde uyarıyorsa o şekilde reklam arası veriliyor.”
RTÜK ceza keser uyarısının nedeni
Verilen ödüller üzerine yorum yapmayacağım, beni aşar. Ödül tanıtımlarında kullanılan müzik dışında çoğu öğe, tam ‘Yeşilçam’dı aslında. İzleyici gözüyle bakıldığında şöyle bir görüntüçıktı ortaya: Bir kere ödül alanların çoğunluğu, özellikle erkekler, özensiz giyimleriyle dikkat çekti. Spor giyinmek başka, özensiz olmak başka. İlerideki kahvede otururken “Oğlum sıra senin ödüle geldi” diye seslenmişler. Adam, apar topar masadan kalkıp salona geçmiş. Oscar’ı izliyoruz ya da Cannes’ı... Bir ‘incelik’ var. Protestolarını da şıklık çerçevesinde yapıyorlar yeri geldiğinde. Yani ödüle saygıdır kısaca güzel giyinmek. Bu özeni sahneye çıkanlarda göremedim.
KISA KONUŞMANIN ÖNEMİ
Ödül alanları bir kenara koydum. Ödül vermek üzere sahneye gelenlerin iki çift lafı vardır. Üç cümle ya da dört, neyse. Laf olsun torba dolsun diye konuşulmaz. Özünde, o kısa zaman diliminde aranılan espridir. Verilen ödülün mahiyeti üzerine gülümseten sözler... Bunda, ödülü sunanlarla salon arasında genelde bir soğukluk sezdim. Sanki “Bu mu ödül sunacak şimdi?” gibi bir hava vardı.
CANSU DERE BİR DE YÜRÜSE
Belki salonda farkedilmiyor. Ama ekran başında böyle küçük ayrıntılar dikkat çekiyor. Cansu
Dünyada Televizyonun Bir Yılı raporu her yıl Eurodata TV Worldwide tarafından yayınlanır. Televizyonlardaki yeni eğilimler, bir yıl içinde öne çıkan yapımlar vs üzerine geniş kapsamlı bir araştırmanın sonucudur. Dizilerle ilgili bölümde bu yıl dizilerin yerel ve bölgesel anlamda farklı yorumlar getirdiği belirtiliyor. Birinci örnek ABD’den. Amerikan dizileri kendi çöplüğünde öterken artık izlenme oranı olarak aynı başarıyı başka ülkelerde gösteremiyor. Yayınlandığı 70 ülkede en çok izlenen diziler kategorisine artık giremiyor.
Raporda sadece ‘House’ ve ‘The Mentalist’ dizilerinin başarılı olduğu yazılmış. En çok izlenen 10 dizi sıralamasında Türk dizilerinin özellikle doğu Avrupa ülkelerinde ‘gerçek bir başarı elde ettikleri’nin altı çiziliyor. Bulgaristan, Makedonya ve Hırvatistan sayılmış örnek olarak. Bu başarıyı elde eden diziler arasında ‘Binbir Gece’ ve ‘Yaprak Dökümü’ verilmiş. Bu dizilerin sözkonusu ülkelerde birden fazla en çok izlenen diziler listesinde yer aldığı vurgulanıyor.
Rapor bir yerde ABD hegemonyasının artık bittiğinin de altını çizmiş oluyor. Türk dizilerinin Ortadoğu ülkelerinden sonra Avrupa’ya açılması önemli.
DÜNYADA TV İZLEME SÜRESİ 5 YILDA 6
Bazen tesadüfler “Aradaki fark nedir?” sorusunun cevabını vermeye olanak sağlıyor. Kerem Görsev caz piyanisti, televizyonlarda da caz müziği programları yapıyor. Fransız müzik kanalı Mezzo’da, tesadüfen Kerem Görsev Trio’nun İstanbul’da verdiği konser kaydını izledim. Biraz da müzik merakımdan “Kayıt ve çekim farkı nedir?” öğrenme fırsatı doğdu.
Kerem Görsev’e sordum, anlattı: “Ben prova için mekana gittiğimde, yönetmen piyanonun başına oturmuş çalıyordu.” Çalıyordu dediği, do-re-mi olayı değil. “Caz çalıyordu” diyor. Yani konseri çekecek televizyonun yönetmeni. Geçelim teknik olaylara: “Öncelikle Fransızlar dört kamera, iki ışıkçı ve iki ses teknisyeniyle geldi. Bir yönetmen, bir resim seçici, iki yönetmen yardımcısı vardı. Kendi ses sistemlerini getirdiler. Digital bir kayıt sistemi ve condenser mikrofonlar kullanıldı.”
Bu ‘condenser’ mikrofon önemli, açıklayayım: Ses alış karakteristiklerindeki aşırı duyarlılık dolayısıyla canlı sahne performanslarında belli bazı durumlar dışında ender olarak kullanılır bu mikrofonlar. Maliyetleri çok yüksektir! Her canlı müzik yayın kaydında pek rastlanmaz bizde!
DÜNYA ÇAPINDA MEKAN
Konser mekanı içinse Kerem Görsev şöyle diyor:
ATV’nin yeni dizisi ‘Tövbeler Tövbesi’ açılışı yaptı. Yeni bir dizimiz daha oldu. Fidan karakterini canlandıran Fulya Zenginer, “Dizinin farklı bir duruşu var; ne salt dram, ne de salt komedi... İçinde her şey var. Hem güldürecek, hem de ağlatacak bir proje...” demiş. Sorun da burada zaten. ‘Tam güleceğiz’, birden kız oturmuş, hüngür hüngür Zeki Müren şarkısı eşliğinde şehir hatları vapurunu izliyor. Sevgilisi takıntılarına dayanamamış, “Yeter” demiş.
Bu mesela, gülünecek bir durum da olabilir. Müşterinin kafasında şişe kıran garsonun işten kovulması da komik olabilir. İlk bölümde bu ayrımın tadı tam da verilememiş galiba. Bakalım bundan sonraki bölümlerde, dramla komedi hem içiçe, hem de ayrışmış şekilde kendi özgür alanlarını izleyiciye nasıl kabul ettirecek?
‘NURİ’ KAPILDI BAHTININ RÜZGARINA‘Nuri’ bir türlü yerini bulamadı. Bir oraya bir buraya gidiyor. Oltaya takılan balık misali. Şimdi çarşamba gününe alındı, bakalım kaç kişi yakalayacak? Dizi fena değil. Güldürmeye zorluyor, bazı karakterleriyle de sürüklüyor. Gazetenin manşeti olabilir mi? Bence değil.
NTV, PROGRAMINI YANLIŞ PAZARLIYOR
Can Dündar’ın ‘Canlı Ana Haber’i kanalda şöyle tanıtılıyor; “Sadece Can
Taklit yeteneği vardı. ‘Yetenek Sizsiniz Türkiye’ yarışmasına girdi. Bunları bir de ‘yetenek’ standardını yükseltip bir skeç altında gösterdi. Ve Sefa Doğanay, birinci oldu. Saba Tümer’de izledim kendisini. Saba Ablası “Yap şu taklidi, yap bu taklidi” dedikçe o da yaptı.
Şimdi biz Sefa’yı ne yapacağız? Program program dolaştıracaklar.Nitekim bu gece ‘Beyaz Show’a konuk oluyor. Reklam filmi çeken olur, dizi teklifi gelir. Bu dönem önemli. Akıl hocalarından biri galiba Yavuz Seçkin. Tecrübe var Yavuz Bey’de. Mutlaka onu yönlendirecektir.
Bizim karşımıza taklitlerin dışında çıkabilecekse, kendi karaktelerini yaratabilecekse başarılı olur. Yoksa işte “Gel evladım bu hafta hangi taklidi çalıştın, göster bakalım” sınırında kalır. Ata Demirer şovunda yaptığı Bülent Ersoy taklidi kadar, kendi yarattığı Niyazi Gül ile de konuşuldu. Televizyonda komik adam, skeçler vs. yok. Kim kaldı? Ata gitti, Şahan gitti, Yavuz gitti. Sefa kardeşimizi böyle bir konumda şu anda.
EĞİTİMLİ SEBZELER TELEVİZYONDA
‘Çocuklar Duymasın’da ‘iyi tarım ürünleri’yle karşılaştım. Eğitimli sebzelerden bahsediliyordu. Soyları belli fidelerden yapılıyormuş. Dizinin demirbaş ailesi masada bu sebzelerden oluşmuş