Komşunun atıkları ormanları öldürüyor

11 Ekim 2000


      Çevre - doğa tahribatında kendi yaptıklarımız yetmiyormuş gibi, bir de komşu atıkları çıktı. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'nin tespitlerine göre; Romanya, Bulgaristan, Ukrayna, Rusya'dan gelen yüksek miktarda kükürt dioksit ormanlarımızı öldürüyor. Özellikle de biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın sayılı yerlerinden biri olan Kaz Dağları'nı... Bölgede sürekli inceleme yapan Toprak İlmi ve Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğan Kantarcı, "1996 - 97'de aldığımız örneklerle 1998 - 99'da alınanlar arasında kirlilikte muazzam artış var" diyor.
      Özetle durum vahim. Peki tehlike sadece Kaz Dağları için mi? Diğer bölgelerde durum nasıl? Ya İstanbul? Doğalgazla birlikte gerçekten kirlilik azaldı mı?..

Muğla'dan başlayalım
      Datça Yarımadası'ndaki ağaçların kuruduğuna değinmiştik. Çevre sakinlerinin araştırmasına göre nedeni gövdelerinde oluşan pamukçuklardı. Ama yanılmışlar. Prof. Kantarcı, 'Neden balsıra dediğimiz o pamukçu bitler değil, Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarının baca gazları' diye konuşuyor. Ardından da yörede zeytin

Yazının Devamı

Metro sinek avlıyor

10 Ekim 2000


      İstanbullu yeraltı ulaşımına ısınamadı. Yılan hikayesine dönen metronun nihayet devreye giren Taksim - Levent hattında vagonlar boş gidip geliyor. Şu anda günlük taşınan toplam yolcu sayısı 70 bin... Oysa hedeflenen saatte 70 bindi.
      Sorunun kaynağında başlıca iki temel neden var. Birincisi halk korkuyor ve güvenmiyor. İkincisi de yeraltı ile yerüstü entegrasyonunun yokluğu. Otopark, otobüs - minibüs hatlarının yeniden organize edilmesi gibi... Görüntü belediyeyi de panikletmiş olacak ki; harıl harıl rapor hazırlığında. Kolay değil; 631 milyon dolar harcandı. İstanbul trafiğine kesin çözüm denildi, henüz rahatlama fark edilmedi.
       Korkudan başlayalım. Vatandaşın en büyük endişesi; deprem... Malum İstanbul tehdit altında. Sarsıntı her an olası. İşte bu nedenlerle insanlar 'Ya ben aşağıdayken deprem olur da tünel ağızları kapanırsa' diye düşünüyor.
      İkinci büyük korku da enerji darboğazıyla birlikte gündeme gelen elektrik kesintileri. Ve şehir şebekesindeki ani arızalar. 'Böyle bir durumda ya tünelin ortasında kalırsam'

Yazının Devamı

Pistte tehlike...

8 Ekim 2000


      Atatürk Havalimanı'nın 3. pisti, inşaat başladığı günden beri tartışılıyor. Yerinin yanlışlığı, özellikle de iniş - kalkıştaki riskten söz ediliyor. Ve buna rağmen inşaat devam ediyor. Üstelik astarı yüzünden pahalıya geldi, trilyonlar yuttu. Bir kaç ay sonra da devreye girmesi amaçlanıyor. Bakalım pilotlar ne düşünüyor:
      "Pistin yeri yanlış. Ama yanlışı yanlışla düzeltmek daha büyük risk. Dünya Sivil Havacılık Teşkilatı (İCAO) kurallarına göre pistin en az 150 metre yakınında bir metrelik inşaat dahi yasak. Bir bakıyorsun Florya yolu 60 metre mesafede. Çevredeki lokantalar binaların yakınlığı 110 metre. Bırakın bunları, pistte iniş kalkışı yönlendiren hava radarının anteni piste 20 metre uzaklıkta. Buraya uçak indirmek faciaya davetiye."
      Eski piste bakıyoruz, standartlara uygun. Yola, binalara uzaklığı 700 - 800 metre. Ama bunlar siyasilerin umurunda değil?

Yok olan güzellikler
      Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecindeki Türkiye çevre ve doğa konusunda da hassas olmak zorunda. Yoksa bu iş zor... Nedenine gelince;
 

Yazının Devamı

Beyoğlu'nda FP yasaları

7 Ekim 2000


      İstanbul'un kültür ve sanat merkezi Beyoğlu, FP'li belediyenin uygulamalarıyla yine huzursuz. Hedef; her zamanki gibi içkili lokantalar. Esnafın iddiasına göre; sudan sebeplerle milyarlık cezalar yağıyor, baskı ve tehditlerle hukuk çiğneniyor. Vermeyenin ise dükkanı mühürleniyor.
      Özetle mantık çok basit; ya paranı ya malını...
      Uzunca süredir FP'li belediyenin uygulamasından, daha doğrusu yasalarından (!) şikayet vardı ama; ses çıkmıyordu. Esnaf belediyenin hışmından korkuyordu. Sonunda bıçak kemiğe dayandı.
      İlk tepki 15 - 17 Eylül'de kapatılan Çatı Restaurant'tan geldi. Belediye Başkanı dahil tüm girişimlerine rağmen, hukuk dışı uygulamaların önüne geçemediğini öne süren işyeri sahibi Hasan Özen, "Belediye gerçek dışı suçlar yaratarak Beyoğlu esnafının üzerine baskı ve şiddet uyguluyor. Esnafın haberi olmadan ceza kesip daha sonra da 'yöneticilerle görüşün onlar bir kolayını bulur' diyerek bağış adı altında adeta rüşvet istiyorlar' diyor. Ve belediyenin esnafın örgütsüzlüğünden, bürokrasiyle uğraşacak zaman

Yazının Devamı

Adalet Bakanlığı: 'F tipi çağdaş'

4 Ekim 2000


      TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Sema Pişkinsüt'ün F tipi cezaevleri için çağdışı yorumuna Adalet Bakanlığı'ndan yanıt var. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, 'Yaşam koşulları açısından Birleşmiş Milletler ve Avrupa Cezaevi Standart Kuralları'nda öngörülen olanaklardan daha iyi' iddiasında. Ve önyargı olarak nitelendirilen havalandırma avlularının da tüm dünya ülkeleri cezaevlerinde mevcut olduğunu söylüyor.
      Ertosun, Pişkinsüt'e verdiği yanıtta öncelikle F tiplerinin kimler için yapıldığına değiniyor:
      "3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu ve hükümlü olarak barındırılması amacıyla projelendirilen, yüksek güvenlikli kapalı cezaevleridir."
      İyi de düşünce suçu da terör kapsamında. Ertosun, soruyu şöyle yanıtlıyor:
      "Terörün sözlük karşılığı şiddet. Düşünce suçlusunun bu kapsama sokulduğu eleştiriliyor ama; bunu eleştirmekten çok düzeltmek Meclis'in

Yazının Devamı

Miranda Kuralı...

3 Ekim 2000


      Yakalanan, sorgulanan kişinin haklarını bilme hakkı temel kural. Yani polis, sorgudan önce kişiye hiçbir şey söylemeyebileceği ve söyleyeceği her şeyin kendisi aleyhine delil olarak kullanılabileceği ikazını yapmak zorunda.
      Miranda Kuralı diye bilinen bu hak, ABD'de 1965 yılında verilmiş olan bir yüksek mahkeme kararına dayanıyor. Şöyle ki; bir olay üzerine Miranda adlı kişi polis tarafından yakalanarak, ifadesi alınmış. Ancak ifade öncesi savunma hakları sanığa bildirilmemiş. Sonuçta; mahkeme ifadeyi kabul etmemiş...
      İşte; işkenceyle suçlanan, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu raporlarıyla zor durumda kalan Türk polisine öncelikle bu kural öğretiliyor. 26 polis okulundaki eğitimde insan hakları derslerine ağırlık veriliyor. 9 aylık eğitim sonrasında başarı notunu tutturamayanlar da polis olamıyor.

Kitapta neler var?
      Polis adaylarına okutulan 17 kitap iki cilt altında toplanıyor. Birinci ciltte Anayasa, İnsan Hakları, Ceza Hukuku, Ceza Muhakemeleri Usul Hukuku, Devlet Güvenliği ve İstihbarat, Polis Meslek

Yazının Devamı

Bakanlığımı gaptırmam...

1 Ekim 2000


      Hükümette denizcilikten sorumlu tek bir bakan var. Ama uygulamada sayı 10'u buluyor. Her kafadan da başka ses çıkınca işler karışıyor... Yürümüyor... Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu 'Tek çözüm Denizcilik Bakanlığı' diyor...
      Aynı öneri yıllardır dillerde. Hatta ANAP - DSP koalisyonuyla oluşan 55. hükümet döneminde yasası dahi hazırlandı. Ancak görüşülemeden kadük oldu. Kısaca herkes aynı görüşe katılıyor, haydi deyince yan çiziyor. Nedenini Mirzaoğlu, şöyle açıklıyor:
      "Her bakan kuruluşlarını vatan toprağı gibi görüyor. Bölünmesine karşı çıkıyor. Şu anda genel başkan düzeyinde ortak fikir oluştu. Şimdi ilgili bakan arkadaşlarla görüşmelere başlayacağız. İnşallah da sonuç alacağız..."
      Tam Türkiş mantık. Sektör krizde, vekil yetki derdinde. Aynı sıkıntı boğaz geçişinde var. Herkes yoğun tanker trafiği nedeniyle İstanbul'un büyük risk altında olduğunu söylüyor. Kazalar yüreğimizi hoplatıyor. Uzmanlar 'güvenli geçiş için radar şart' diyor ama; sistem bir türlü devreye giremiyor. Mirzaoğlu, bu konuda da şunları söylüyor:
&nb

Yazının Devamı

Karakolda ayna var

30 Eylül 2000


      TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun Mayıs 2000'de yayımlanan İstanbul raporu, polisi zor durumda bırakmıştı. Komisyon üyelerinin tespitlerine göre; İstanbul'da işkence ve kötü muamele iddialarına adı karışan çok sayıda karakol vardı. Hatta bazılarında işkence aletleri (Küçükköy Karakolu Filistin askısı vb) dahi bulunmuştu. Ama bu iddiaları İstanbul Valisi yalanlamıştı.
      Aradan yaklaşık 5 ay geçti. Acaba o gün işkenceyle suçlanan karakollar, bugün ne durumda? Raporu hazırlayan ANAP İstanbul milletvekili A. Emre Kocaoğlu periyodik olarak sürdürdüğü incelemelerini şöyle anlatıyor:
      "Çok şey değişti deyip abartmayalım ama; 10 ilçede yaptırdığımız araştırmanın sonuçlarına göre Gaziosmanpaşa dahil her yerde iyileşme var. Hortumla adam dövülen Beşiktaş çiçek gibi karakol oldu. İnsanlar kahve içmeye gidiyor. Ve suç oranı da düşmüş. Benzer bir şey de Üsküdar'da yaşanıyor. Otomobil teybi çalınan hatırı sayılır bir kişi, 'Basın sopayı bulun' diye şikayet etmiş. Polisler 'Biz burada dayak atmıyoruz, kahve ikram ediyoruz' demişler. Buna rağmen suçlu bulunmuş."

Yazının Devamı