Fetullahçı Terör Örgütü’yle yapılan mücadelede ankesörlü telefon soruşturması ve FETÖMETRE uygulamasıyla özellikle TSK’da başarılı sonuçlar alındı, binlerce kripto FETÖ’cü deşifre edildi. Aynı durum adliye ve mülki amirler, Emniyet teşkilatı için de geçerli. FETÖ davalarında da ağırlaştırılmış müebbet ya da müebbet kararları peş peşe geliyor. Yani yargı süreci de tam gaz işliyor. Bu arada etkin pişmanlıktan faydalanarak itirafçı olanların verdiği bilgiler doğrultusunda yapılan operasyonlarla da bu halkalara her gün yenileri ekleniyor. Dahası bu gelişmeler nedeniyle FETÖ içinde bölünen ve güç savaşına giren gruplar da birbirini ele vermeye başladılar. Son dönemlerde Türkiye’de polise gelen yurtdışı kaynaklı ihbarlardan bazılarının, örgüt içinden yapıldığı değerlendiriliyor. Üstelik FETÖ’nün bunu aynı zamanda örgüt içi baskı, tehdit yöntemi olarak kullandığına dönük bilgiler de var. Hem örgütün mal ve finans
Ukrayna’yı kullanarak Karadeniz’i ateşleyen ABD, bir yandan da Yunanistan’ı gazlayarak Doğu Akdeniz ve Ege’deki gerilimi körüklemeye devam ediyor. Bu gazın etkisiyle hepten küstahlaşan Yunanistan da kışkırtıcı siyasi manevralar ve tatbikatlarla tam anlamıyla sahte kabadayı havasında. Çünkü son dönemde dur durak vermeden tatbikat adı altında yaptığı faaliyetlerin tamamı doğrudan provokasyon ve akıllarınca Türkiye’ye gözdağı amaçlı. 12 Nisan’da yapacağını duyurduğu “INIOCHOS 21” de öyle. Evet, medyaya yansıyan hem ABD hem Yunanistan kaynaklı haberlere bakıldığında, “INIOCHOS 21” Yunan Hava Kuvvetleri liderliğinde ABD, Kanada, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail, Slovenya, İspanya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin katılımıyla yapılacak çok uluslu bir tatbikat gibi görünüyor. Açıklandığı üzere amacı da “savaşa hazır olma, savaşma kabiliyetini artırma ve aynı zamanda çok uluslu, müşterek kuvvet ortamında karmaşık hava operasyonları yürütmeyi planlama fırsatı sunma” ama yine tam yersen
Ukrayna’nın ABD-Rusya geriliminde yeni oyun alanı olduğu herkesçe malum. Çünkü dağılan Varşova Paktı’ndaki eski yoldaşları artık NATO üyesi olan ve batıdan kuşatılan Rusya, NATO’ya üyelik sürecindeki Ukrayna’ya gözdağı veriyor. ABD ise kuşatma zincirini tamamlamak ve Karadeniz’de askeri varlığını hissettirmek için her yolu deniyor. Dolayısıyla, Donbas’taki krizle bağlantılı olarak iki küresel güç arasında karşılıklı tehditler havada uçuşuyor. Tabii Ukrayna-Rusya arasında bir savaş durumuna yönelik farklı sorular da. Örneğin, Rusya Ukrayna’ya direkt müdahale ederse ne olur? Ukrayna’ya destek veren ABD ve NATO müdahil olur mu? Ya da Rusya’nın NATO’ya dönük “Bizi ekstra tedbir almaya zorlarsınız” şeklindeki uyarısı ne anlama geliyor gibi... Ancak bir de sütre gerisinde kalan daha başka kritik sorular da var. Özellikle de ABD’nin kafasındaki planlar ve bunları uygulama noktasında neler yapabileceği dikkate alındığında. Hele de ABD’nin Karadeniz’e çıkma ve 2008’deki
Türk savunma sanayinin geldiği nokta nedeniyle dünyanın gözü Türkiye’de... Özellikle de İHA-SİHA’lar ile muharip araç gereçler, silahlar ve mühimmatların sahada gösterdiği üstün başarı, performans uluslararası güçlerin dikkatini çekmiş durumda. Bu bağlamda da sadece övgüler değil, gelişmiş ülkelerin artık işlevsiz kalan savaş stratejilerini yeniden düzenlemeleri gibi bir arayış da söz konusu. Hele de Dağlık Karabağ’da Türk yapımı SİHA’ların Ermenistan’ın hava savunma sistemlerini ve ağır zırhlı kuvvetlerini nasıl etkisiz hale getirdiği gerçeği ortadayken. Yani yakın bir geçmişe kadar kendi sınırları içindeki terör unsurlarını dahi başka ülkelerin sağladığı görüntülerle takip etmek zorunda kalan Türkiye, kısa sürede kat ettiği mesafeyle bugün sadece istihbarat amaçlı insansız hava araçlarında değil, bunların silahlı versiyonlarında da en iyiler arasında yerini aldı ve dünyayı yönetmek isteyen egemen güçlerin taktiklerini, hesaplarını bozdu,
Siyasette erken seçim tartışması gündemden düşmüyor. Muhalefet partileri ısrarla var iddiasında, AKP ve MHP ise seçimler zamanında diyor. Hem de sertleşen bir üslupla. Dolayısıyla, bu konu artık tartışmadan öte, tam anlamıyla siyasi atışmaya dönüşmüş durumda. Bu arada da, muhalefet cenahındaki olası adaylara dönük kamuoyu araştırmaları ve özellikle çatı adaylığında öne çıkan isimler bağlamında hangisi daha avantajlı gibisinden ekran polemikleri yaşanıyor. Hatta bazı isimler üzerine sanki adaymış gibi yapılan kamuoyu yoklamaları dahi söz konusu. Yani değişmezse, seçimlere daha iki yıl var ama muhalefet cenahında adaylık kavgası pik yapmış durumda. En ilginci de son seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yarışan Muharrem İnce’nin adının ne kamuoyu araştırmaları sıralamasında ne de ekran tartışmalarında pek zikredilmemesi. Evet, İnce şu sıralar başlattığı Memleket Hareketi’nin partileşme çalışmalarına odaklanmış durumda ama hâlâ 50 artı bir iddiasında olduğu da malum. O nedenle de İnce’yi aradım ve hem özellikle Ekrem İmamoğlu
Sürekli değişken formuyla bin bir suratlı virüs diye adlandırılan Kovid-19’un bulaş hızı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok yükseldi. Ülkenin tamamında vaka sayısında patlama yaşanıyor. Ama bir yandan da yoğun bir aşılama faaliyeti söz konusu. Evet, aşı temininde sıkıntı ya da gecikme olduğuna dönük iddialar, tartışmalar da var ama Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine bakıldığında, dünya genelinde Türkiye açısından durum hiç kötü değil, hatta iyi de... Örneğin aşı üreticilerinden Almanya bile aşılama konusunda Türkiye’nin gerisinde. Dolayısıyla, iki haftada neredeyse tamamı kırmızıya dönüşen ülkede tam anlamıyla endişe ve umut ikilemi yaşanıyor. Aynı durum dünya için de geçerli. Hem de aşı tedariki konusunda en önde olan zengin ya da güçlü ülkeler açısından dahi. Çünkü bu da bencillik boyutuna ulaşmış durumda. Özellikle de dünya üzerinde daha hiç aşıyla tanışmamış yoksul ülkelerin varlığı dikkate alındığında. Ki bu
CHP İktidar Hareketi oluşumunca “sokağın nabzı” denilerek Kılıçdaroğlu’na sunulan son rapor ne diyor? İttifaklar yapılırken ‘CHP sol düşünceden uzaklaşıyor, sağa kayıyor’ algısı yaratılmamalı ve parti tabanındaki ideolojik düşüncelerin dengeleri korunmalı. Parti örgütlerinde ‘ekipçilik ve tarafçılık’ anlayışı terk edilmeli. Delegelik sistemi kaldırılmalı, her görev ve her makam mutlaka üyelerin katılımıyla yapılacak seçimle belirlenmeli. Yani mesela bir il, ilçede belediye başkan adayı ya da milletvekili adayları o yerlerdeki bütün CHP’lilerin oy kullanımıyla seçilsin. Özellikle de atama asla olmasın. Bu saptamalar parti içi demokrasi adına gerçekten olmazsa olmazlar ama sadece kulağa hoş gelmekten öteye de geçmeyen sözler. Çünkü bu ve buna benzer tespitler daha önce de defalarca dile getirildi, kayda geçti ama o kadar. Dahası bunları çok fazlaca dillendirenler CHP içinde dışlandı, ötelendi, küstürüldü sonunda da ya partiden gönderildi
‘Etki ajanlığı’ konusunun Türkiye’nin beka meselesiyle doğrudan alakalı olduğunu vurgulayan Çiçek, “Günümüz dünyasında ordu savaşları ikinci plana gitti, artık vekâlet savaşları var” ifadelerini kullandı... Konuya ilişkin toplumsal bilinç yaratılmasında siyasi partilere büyük görevler düştüğünü ve meselenin Meclis’e taşınması gerektiğini belirten Çiçek, “İnşallah bir Meclis araştırması konusu yapalım derler” dedi...
İstihbarat mücadelesinde yeni boyut etki ajanlığı ve bunların Türkiye’de ivme kazanan faaliyetlerine dikkati çeken yazımız üzerine arayan 40 yıllık siyaset ve devlet adamı Cemil Çiçek, “Gündeme getirdiğiniz konu Türkiye’nin beka meselesiyle doğrudan alakalıdır. Herkes siyaset yorumu yapıyor. Gündelik siyaset; o onu dedi, bu bunu dedi, Türkiye’nin ömrünü, imkânlarını tüketiyor. Onun için, yazdıklarınız üzerinde önemle durulması gereken bir konu” dedi.
Bu sözlerinin ardından da geride kalan uzun