Sirtaki sustu, Anadolu'nun Efeleri Zeybek oynadı.

31 Ağustos 2010

Yunanistan’ın sadece 2-0 öne geçebildiği geri kalan zamanda millilerimizi yakalamaya çalıştığı savunmaysa savunma, hücumsa hücum, psikolojik savaşsa savaş, FIBA’nın spor ahlakından uzaklaşmış hakemlerine rağmen Türkiye’nin muhteşem basketbolunu resitali izledik.

Sanırım bugünlere aşama aşama ulaşıldı. Fildişi Sahili, Rusya maçları tam da Yunanistan maçının kıvamına getirdi, takımı. Fildişi Sahili’nin 47, Rusya’yı 56 sayıda tutan millilerimiz; turnuva ortalaması 85 olan Yunanistan’ı da 20 sayı eksik bıraktırdı.

Bunun nasıl büyük bir başarı olduğunu Tanjeviç’in maç sonu yüz ifadesinde gördük. Bir basketbol adamı için bundan daha rahatlamış bir gülümseme olabilir miydi?

Maçın heyecanına bu kadar kaptırmışken kendimizi şimdi düşünüyorum da karşılaşmada aksayan bir tarafımız var mıydı, diye; açıkçası vardıysa da bunun spor, hataları ve başarılarıyla bir bütün olduğunu bilerek hemen unutuveriyoruz.

Ancak bu maçın da bir kahramanı olacaksa onun adı Ersan İlyasova’dır. 31 dakikalık

Yazının Devamı

Fenerbahçe'de çilingir anahtarı ayaklar ve kafalar

29 Ağustos 2010

Sayıya dayanan her takım oyununun uygulandığında sonuç alınan temel hareketleri vardır. Bu hareketlerin futboldaki karşılıklarından bir tanesi çizgiye inerek, oyunu kanatlara yayarak o bölgeden topu kaleye ortalamaktır.

Buna ek bir şart da koyalım; oyunu tek yönlü oynamadan, sahanın her bölgesini orantılı olarak kullanmak ulaşmaya çalışılan başarının “çilingir anahtarıdır.”

Yan toplar bütün dünyada savunulması en zor ataklardır. Türkiye’de ise henüz çözüm dahi bulunamamıştır. Örneğin Fenerbahçe bu sezon yediği gollerin büyük bölümünü kanatlardan gelen ortalardan olmuştur. İlginçtir Fenerbahçe attığı golün bir benzerini kalesinde gördü. Bu da tartıştığımız şeyin nasıl bir gerçekliğe oturmuş olduğunun göstergesidir.

Fenerbahçe oyunun genelinde olmasa da gol zamanlarında işte yukarıda tanımladığımız bu temel hareketleri yaptı.

Bu doğrular taktiksel bir gelişim miydi?

Gökhan Gönül’ün bölgesini geçici olarak teslim almış “genç” Okan biri

Yazının Devamı

Millilerimiz Sahil'de Fildişi safarisinde gibiydi...

28 Ağustos 2010

Önceki gün benim ölçülerime göre skandal denilecek bir kalitesizlikle açılışı yapılan Dünya Şampiyonası’nın ilk gün karşılaşmaları tamamlandı. İlk göze çarpan şey bazı takımlar arasındaki ciddi güç dengesizlikleriydi. Örneğin Birleşik Devletler neredeyse suyunun suyu denilen bir kadro ile bile Hırvatistan karşısında önemli bir fark yakaladı.

Afrika kıtasının temsilcileri 60’lı sayılara ulaşamadılar. Angola ve rakibimiz Fildişi Sahili 50 sayıya bile gelemeden maçlar tamamlandı. Görünen o ki basketbol futbola hiç benzemiyor. Favori ve kalitesi belli bir standarda oturmuş takımlar mutlak surette ve herhangi sürprize neden olamadan maçlarını açık farkla kazanıyorlar.

Bu turnuvanın evsahibi olarak ilk karşılaşmamızı çok zayıf bir Afrika takımı ile yapmamız birçok açıdan şanstı. Ancak bu maçın niteliği bugün oynanacak Rusya eşleşmesinin motivasyonunu etkileyebilir. Aslında takımımız oldukça tecrübeli oyunculardan oluşuyor. Hatırlarsanız bu kadronun temeli 4 yıl önce Japonya’da atılmıştı. O

Yazının Devamı

Fenerbahçe ve Galatasaray'ın elenmeleri fiyaskodur

27 Ağustos 2010

Fenerbahçe ve Galatasaray’ın Avrupa Kupalarından elenmiş olması futbolumuzun tam da nerede olduğunun çok açık göstergesidir.

Dünya Basketbol Şampiyonası’nın açılış konuşmasında Sn. Bakanımız 2016 ile ilgili yaptığı açıklamalarda Avrupa’ya bir sitem vardı. Hakkımızın nasıl yenilmiş olduğunu şikâyet ediyordu hazır da fırsatını bulmuşken.

Haklı mıydı?

Açıkçası Fransa’nın yaptığı kulis çalışmaları ve bu turnuvanın Fransa’ya veriliş süreci hepimizi rahatsız etti. Bu konuda farklı bir düşünce içinde değiliz; ancak sportif anlamda böylesi turnuvalar düzenlemek için hiç de hazır olmadığımızı görüyoruz.

Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yaşı Avrupa’daki birçok spor kulübünü ikiye katlar büyüklüktedir. Peki, bu yaş iki takımımızı olgun yapabiliyor mu?

Bir süre gündemimizde Fenerbahçe ve Galatasaray olacaktır. Spor kamuoyumuzun bir bölümü suçu teknik adamlara atacaktır. Rijkaard’ın suyu ısıtılıyor zaten. Bu süreci çok yakından

Yazının Devamı

Bursaspor'un Şampiyonlar Ligi grubu değerlendirmesi

26 Ağustos 2010

Bursaspor taraftarı dünyanın devlerini şehrinde ağırlamak istiyordu; Manchester United bu şablona uyan takımlardan biriydi kuşkusuz.

Takımlarımızın İngiliz takımlarıyla eşleşmelerinde ilginç sonuçlar çıkıyor. İngiliz takımları çok uzun maratona ağır ağır hazırlanırlar ve sonradan açılarak ilerlerler. Bu nedenle onlarla bu dönemde karşılaşıyor olmak bir avantaj olabilir.

Valencia son yıllarda bir borç sorunu yaşıyor. Takımına takviye yapmakta güçlük çektiği gibi elindeki yıldızları da kaybediyor. Ancak Avrupa ve Dünya Şampiyonu bir ülkenin ekibi olması bakımından elbette önem arzediyor.

Rangers bu grupta Bursaspor'un gözüne kestirmesi gereken ilk takım. Rangers'la olan eşleşmelerde son yıllarda takımlarımız üstünlük sağladı.

Böylesi gruplarda 7 puan hedefi doğru oluyor.

Bu durumda Bursaspor'un evinde oynayacağı Valencia ve Rangers maçlarını kazanıp, deplasmanda alacağı 1 puana odaklanması stratejik ilk program olacaktır.

Milan, Real Madrid, Ajax'ın bulunduğu grupla karşılaştırıldığında kuşkusuz çok iyi bir kuradır.

Son yıllarda Valencia ve Rangers takımları

Yazının Devamı

İstanbul ile Anadolu'nun değişen rolleri

25 Ağustos 2010

Galatasaray-Bursaspor karşılaşması insana ister istemez bu takımların bir zamanlar tam tersi bir mücadele içinde olduğunu hissettirdi. Şimdiyse; Galatasaray, orta sıralara tutunmaya çalışan ve büyüklere kafa tutan, Bursaspor da şampiyonluk mücadelesi veren bir takımdı. Bir anlamda Beşiktaş-İBB eşleşmesi gibi bir şey yani… Bursaspor bu maçtan 3 puanla ayrılacağını, bir şekilde golü bulacağını bilen bir olgunluk içindeydi. Galatasaray ise mücadele ediyor, gol pozisyonuna giriyor ancak eşitliği sağlayacak sayıyı bir türlü atamıyordu.

Aslında bu görüntü biraz da Trabzon’da da vardı.

Galatasaray’ın gösterişli kadrosundan geriye bunun kalması çok düşündürücü elbette. Birçok Galatasaray taraftarı sahaya çıkan takıma baktığında muhtemelen bunu düşünüyor olmalıdır.

İşte böyle bir görüntünün geri planında takımı toparlamaya çalışan Rijkaard’ın işinin hiç de kolay olmadığını bilmem kaçıncı kere yineleyeceğiz. Üstelik cadı kazanın ateşini güçlendirenlerin bir

Yazının Devamı

Aykut Kocaman işe Alex'ten mi başlamalıdır?

24 Ağustos 2010

Alex’in önceki günkü karşılaşmaya yedek başlaması birkaç senedir yapılan tartışmanın bir kere daha gündeme gelmesine neden oldu. Aslında bu konuyu daha önceki yazılarımızın arasında konuşmuş, tartışmıştık.

“Alex bu takımda olduğu sürece onu yedek kulübesinde oturtmanız kolay değildir.”

Trabzonspor karşılamasının son dakikasında Fenerbahçe bir serbest vuruş kazandı. Topun başına Alex geçti ve o an bütün Türkiye vuruşun sonunu beklemeye başladı. Aykut Kocaman için de zor bir zaman dilimiydi. Alex golü atsa maç 3-3 tamamlanacak bir yönüyle Aykut Hocanın maça başladığı on bir tartışılacak diğer yönüyle Alex’in bu takım için ne kadar önemli bir futbolcu olduğunun altı kalın çizgilerle çizilecekti.

Şimdi tartışılmıyor mu?

Kuşkusuz tam da biz bunu yapıyoruz.

Biz televizyon karşısında kendi ligimizi izlerken zaman zaman akıl tutulması yaşıyoruz. Sanıyoruz ki; Premier Ligi ya da La Liga’yı Takip ediyoruz. Spor Toto Liginden başka bir şey değil bizim futbolumuz.

Bizi çok heyecanlandıran, hop oturup hop kaldıran

Yazının Devamı

Fenerbahçe yine ucuz kurtardı!

23 Ağustos 2010

Bu maçla ilgili olarak Fenerbahçe’nin “yine ucuz kurtulduğunu” söyleyerek bir giriş yapmamız gerekiyor. Karşılaşmanın skoru her iki takım adına da belki 3-2’den fazla olabilirdi ancak sonunda yine de Trabzonspor kazanırdı; kazanmalıydı.

Fenerbahçe futbol adına defansif anlamda o kadar çok hata yaptı ki Trabzonspor aynen Young Boys, PAOK gibi bol bol gol pozisyonuna girdi. Attığı goller belki de Fenerbahçe’nin savunması ve kurtarması en kolay olanlarıydı, çok daha net pozisyonları kaçırdılar.

Alex’in kenara çekilmesi çok radikal bir karadı.

Alex, bugüne kadar Trabzonspor maçlarına damgasını vurmuş önemli bir futbolcuydu. Semih-Niang ikilisi ile ileride baskı kurmayı planlamıştı Aykut Kocaman. Çünkü Trabzonspor’un savunmasında ciddi sıkıntılar vardı. Mehmet Topuz’un attığı ve kaçırdığı gol Aykut Kocaman’ın tam da hayal ettiği şey olmalıydı.

Ancak evdeki hesap Trabzon’a uymadı! Peş peşe yenilen çok basit gollerle Fenerbahçe’nin oyun disiplini bir anda dağıldı. Türkiye’nin hemen her

Yazının Devamı