Çözüm İslamın bir barış dini olduğu söylemlerinden vazgeçilecek. Hazreti Muhammed'in İslamın yayılması için silahlı savaşlar yapan kimliği öne çıkarılacak. Yeni enerji kaynakları bulunması amacıyla başlatılan "Manhattan Projesi"ne ciddi ölçüde hız verilecek. Böylece, Amerika'nın Ortadoğu petrolüne olan bağımlılığı azaltılacak.Amerika'nın enerji sistemi ve bunun dağıtımıyla yedeklemeleri yenilenecek ve güçlendirilecek.Laik yönetimleri olmayan ve camilerinde "cihat" konusunda eğitim verilmeyen, Mısır, Pakistan, Türkiye gibi ülkeler dışındaki İslam ülkelerine parasal dış yardım sağlanmayacak.Gelişmiş ülkelerdeki ve özellikle Amerika'daki Müslüman gruplar ve bunların önderleri, sık sık "cihat"ı ve "terör"ü lanetlemeye çağrılacak. "Terör Tehdidi" ile başa çıkabilmek için Amerika'da geliştirilmiş ve uygulanması önerilen temel prensipler şöyle: İslam ülkelerinden alınacak göçmen vatandaşların sayı ve kalitesinde seçici davranılacak."Koruma Kalkanı" oluşturma projesi tamamlanacak. Amerika içindeki güvenlik tedbirleri de artırılacak. Petrol fiyatları ve terör olayları bizim de büyük sorunumuz. Terör ve petrol sorunu, günümüzde o denli iç içe geçmiş durumda ki, petrol üretim ve ulaşım
Çözüm Nicolas Sarkozy, seçildikten hemen sonra, Akdeniz Birliği Projesi'ni gündeme getirmiş ve hatta Türkiye'nin Avrupa Birliği yerine buraya üye olabileceğinden bahsetmişti. Biz de, projenin gerçek niyetini görmeyi beklemeden, bu fikre karşı çıkmıştık.Zannedilenin aksine, imzalanan protokolde açıkça "Akdeniz Birliği, Hırvatistan ve Türkiye ile Avrupa Birliği arasında devam eden müzakere sürecine karışmayacaktır" ifadesi yer alıyor. Zaten, böyle bir girişim, Akdeniz Birliği'nin daha baştan ölü doğmasına neden oludu.Sarkozy'nin bu proje için atadığı Özel Temsilci-Büyükelçi Alain Le Roy, bu hafta salı ve çarşamba günü Türkiye'de idi. Dışişleri Bakanlığı ile görüştü ve sonrasında benim de dahil olduğum küçük bir grupla yemekte bir araya gelip projeyi anlattı. Fransa, Akdeniz Birliği için düğmeye bastı. 20 Aralık 2007 günü Roma'da bir araya gelen Fransa Cumhurbaşkanı ile İtalya ve İspanya başbakanları bu konuda bir protokol imzaladılar. Benim de bu aşamada faydalı olacağını düşündüğüm "Proje"nin, temel unsurları şöyle: Akdeniz, yeniden barış, refah ve hoşgörü bölgesi olmalıdır.Akdeniz'e kıyısı olan Avrupa ve Afrika ülkeleri eşitlik temelinde bir ortaklık oluşturacaklardır.Birlik'in
Çözüm Cumartesi günkü Yeni Şafak, "Büyük loca düğmeye bastı" başlığıyla çıktı. Bütün rektörler, laik cumhuriyeti savunan insanlar, sanki masonmuş gibi, halk kışkırtılıyor. Statükoyu bozan, durup dururken türbanı gündeme getiren Başbakan, cumartesi günkü konuşmasıyla türbana karşı çıkanları bölücülükle suçluyor. Şimdiye kadar, hükümeti destekleyen sermaye, ilk kez hükümete karşı çıkıyor. Sermaye, ekonomik istikrar bozulmasın diye, hükümeti desteklemiş ve hatta, birçok işadamı AKP'ye oy vermişti. AKP'ye oy verdiklerini açık açık söylemekten kaçınmayan işadamları bile şimdi "Hiç bu kadar karamsar olmamıştım" diyorlar. Cumartesi günkü Vakit, "İslam'a savaş açtılar" başlığıyla çıktı. Üniversite rektörlerini, türbana karşı oldukları için, İslama karşı imişler, gibi gösteriyor. Sanki, türban İslamın şartlarından birisiymiş, gibi. Laik cumhuriyeti savunanlar, dinsiz gibi gösterilmeye çalışılıyor. Halkı bölmek için her şey yapılıyor. Tam türbanla ilgili gelişmelerin yaşandığı sırada, Başbakan'ın Davos seyahatini iptal etmesine yol açan Ergenekon harekâtı başlatıldı. Konuyla ilgili haber yapılması yasaklanmışken, dinci gazetelerde bu konuda her türlü haber yayımlanıyor. Uğur Mumcu'dan
Çözüm Maslak'taki gökdelenlerin en ön sırasında Oyakbank Genel Müdürlüğü'nün bitişiğinde, neredeyse yarım milyar dolarlık bir arsaya inşa edilmeye başlanan bir plaza ise, değil kaçak kat çıkma, binanın tamamını kaçak yapıyor. Tesadüfen işyerimin önünde olan bu plazada, ruhsat yok. Ama, kule vinçler kurulmuş, inşaat 4. kata gelmiş durumda. İstanbul'da Zincirlikuyu'dan Maslak'a kadar olan bölge, New York-Manhattanvâri gökdelenlerle kaplanıyor. Bu bölgede arsa fiyatları milyar dolarlarla ölçülüyor. Böyle olmasına rağmen, bu bölgede, belediyelerin verdiği kat sayısını ikiye katlayan plazalar bile var. Altyapısı olmadan dikilen bu yapılar, müsamaha görüyor. Sarıyer Belediyesi kendi bölgesindeki tüm binaların resimlerini çekmeye başladı. İnsanlar bu bölgede belediyeyi görmeden çatı aktarması, sıva tamiri bile yapamıyorlar. Belediye kaçak inşaatı önlemek için bu tedbirleri aldığını söylüyor. Halk, belediyenin haraç için hazırlık yaptığı fikrinde. Halk bu kurallara mecburen uyarken, çatısı akanlar çatılarını bile aktaramazken, bir taraftan ruhsatsız plaza inşaatları sürüyor. Plaza inşaatında çalışanlar, ruhsat yok ama belediyeyle anlaştık diyorlar. Nasıl anlaştılarsa! İnşaatta ruhsat
Çözüm Dünyada inşaat sektörü büyüklüğünün, milli hasılalar toplamının yüzde 8'ine ulaştığı ve yıllık üretim değerinin 3.5 trilyon doları aştığı tahmin ediliyor. Dünyada, sanayi istihdamında inşaat sektörünün payı ise yüzde 30 civarında. Önümüzdeki 10 yılda sektörün her yıl yüzde 5 büyümesi bekleniyor. Global kriz, temelde gayrimenkul kredilerinin geri ödenememesi nedeniyle başladı. Sanayi üretimi sayılan inşaat sektörünün, ülkemiz için her yönden ayrıcalığı var. İşsizliğin azaltılması, yabancı piyasalara açılma olasılıkları, büyümenin lokomotifi olması, ülkenin modernleşmesi bakımından bu sektör çok önemli. Bu sektördeki beklentileri değerlendirmek açısından, hem dünyada hem de ülkemizde inşaat sektörünün durumunu incelemek gerekli. Amerika'da kriz nedeniyle, bir yıl içinde yeni ev inşaatlarında yüzde 50 düşme yaşandı. Bir yıl önce yaklaşık 2.300.000 ev üretimi başlamışken, 2007 sonunda bu sayı yaklaşık 1.100.000 oldu. Yine bir yıl önce yaklaşık 6.500.000 ev satılmışken, 2007 sonunda bu sayı yaklaşık 5.000.000 adet oldu. Bu sonuç, ev satışlarında bir yıl içinde yüzde 22'lik bir düşüş anlamına geliyor. Amerika'da halen satışa hazır 10.000.000'dan fazla ev var. Bir yıl önce bu rakam
Çözüm 1992-2003 yılları arasında yaşanan Japon bankacılık krizinin büyüklüğü, Japonya GSMH'sinin yüzde 7'sine ulaşmıştı. Japon krizindeki zarar miktarı, yaklaşık 260 milyar dolar olmuştu. Ancak, yaşadığımız kriz, ekonomi tarihinin dolar cinsinden kayıplar bakımından en büyük krizi olmaya aday. Şimdiki krizin neden olduğu zararın 400 milyar doları aşabileceği anlaşılıyor.Amerikan Merkez Bankası (FED) ve hükümeti krizin mümkün olduğunca az zararla atlatılması için ellerinden geleni yapıyorlar. FED'in gelecek hafta faizleri, yüzde 0.50 puan daha aşağı çekmesi bekleniyor. Böylece, faizler yüzde 3'e çekilmiş olacak. Öte yandan, bu düşük faizlerle piyasaya para sağlamıyor. Hem Amerika'da hem de Avrupa'da piyasaya büyük likidite verildi. Zaten, faizin indirilmesi değil, sağlanan likidite ateşi söndürüyor. Öte yandan, Amerikan hükümetinin yaz aylarındaki vergi geri ödeme programı devreye girecek. Bu da piyasada ilave bir rahatlama yaratacak. Hatırlanacağı üzere, bizdeki 2000 krizinde yapılan en büyük hata, piyasaya likidite verilememesi olmuştu. Uluslararası piyasalardaki kriz daha bitmedi. Amerika'da gayrimenkul kredileri nedeniyle oluşan krizin büyüklüğünün, ülke gayri safi milli
Çözüm Bu garip durumu, Marmara Üniversitesi'nden Doç. Dr. Nadir Eroğlu, Finans Politik Ekonomik Yorumlar dergisinde masaya yatırmış. Eroğlu özetle diyor ki: Gelişmiş ülkelerin merkez bankaları, uluslararası finansal sermayeyi yönlendirirken, gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları, bu tür sermayenin koyduğu kurallarla yönlendirilir. IMF ve diğer uluslararası kuruluşlar, gelişmekte olan ülkelerle anlaşmalar yapıp bu ülkelerin para ve maliye politikaları üzerindeki denetim haklarını ellerinden alarak bu yönlendirmeyi tamamlarlar. Gelişmekte olan ülkeler, iç finansal sistemi düzenleme yetkilerini kaybettiklerinde, bağımsızlıklarının temel göstergesi olan kendi paralarının değerini kontrol etme güçlerini de yitirirler. Artık, ulusal para arzı değişmeleri uluslararası finansal sermayenin kârlılık hesaplarına göre belirlenir. Merkez bankalarının bağımsızlaştırılması, ulusal ekonomilerin sonunun başlangıcıdır. Merkez bankalarının tek hedefi "fiyat istikrarı" olarak belirlenince de, ülkenin ekonomik önceliği artık, kalkınma, gelir dağılımı, işsizlik gibi önemli hedefler değil, yabancı finansal yatırımcının çıkarı olur. Finansal serbestleşme, merkez bankası bağımsızlığı ve fiyat
Çözüm Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınması, Ankara'nın başkent olması tercihinden vazgeçilmeye başlanması gibi manevi sıkıntılar göz ardı edilse bile, şu pratik sıkıntıları gündeme getiriyor:a) Merkez Bankası'nın Anadolu yakasında yerinin hazır olduğu anlaşıldığına göre, bankanın Levent'te bulunan yarım milyar dolar değerindeki arsasının nasıl değerlendirileceği belirsiz.b) Ayrıca, Merkez Bankası'nın Ankara'da şehrin göbeğinde çok kıymetli binaları var. Bunlar nasıl değerlendirilecek? Sayın Başbakan, "Merkez Bankası İstanbul'a taşınacak" demekle, bu konudaki gerginliği iyice tırmandırdı. En son, Guvernör Süreyya Serdengeçti'nin yerine atanacak kişinin seçilmesi sürecinde, istediğini tam olarak gerçekleştiremeyen hükümet, bu seferki dayatmayla laik kesime bir gözdağı daha vermiş oluyor. Belki, Merkez Bankası konusunda kısır çekişmeler içine düşen ve birbirinin başarısına dayanamayanlar da bu davranışı hak ediyor. c) Merkez Bankası, Ankara'da dünyanın en büyük ve gelişmiş banknot matbaalarından birine sahip. Banknotlar, devlet tahvilleri ve hatta Milli Piyango biletleri burada basılıyor. Matbaada, çok özel "güvenlikli baskı sistemi" uygulanıyor. Emisyon Genel Müdürlüğü'nün