2.5 milyon adayın YKS maratonu geride kaldı. İyi bir üniversite hayali ile yarışan gençlerimizin teknolojinin ve rekabetin arttığı günümüzde çok daha fazlasını yapmaları gerekiyor. Başarıyı sonuç değil sürece dayalı bir anlayışla ele alan “Modern Başarı” kitabı gençlere bu anlamda yol gösteriyor.
Günümüzde başarılı olmak için sadece sınava girip iyi bir okul kazanmak yetmiyor. Süreç boyunca pek çok yetkinliği kazanmak, akademik gelişimin yanı sıra liderlik becerileri, duygusal dayanıklılık, empati, yaratıcılık, girişimcilik, yapay zekâ araçlarını kullanmak, dikkati koruyabilmek gibi pek çok çeşitli beceriyi de bilinçli bir şekilde geliştirmek gerekiyor. Bu hiç kolay değil. Gençler yorgun ve kaygılı. Hayal kurabilen, hayallerine inanan, çok boyutlu düşünebilen, cesur adımlar atan ve harekete geçen gençler yönlendirecek dünyayı. Bunun için de doğru modellere ve bilgi kirliliğinin çok olduğu bu yolculukta doğru yönlendirmelere ihtiyaçları var. Genç Başarı
LGS’de uzun paragraflardan oluşan zorlayıcı sorular bir kez daha okumanın ve anlama becerilerini geliştirmenin önemini hatırlattı. Matematik gibi temel derslere karşı ön yargı da konuları anlamayı zorlaştırıyor. Tatilde matematiği ders olmaktan çıkarıp çocukların hayatına nasıl katabiliriz?
Bir LGS daha geride kaldı. Son yılların en zoru olarak tanımlanan sınavda hayalindeki liseye girmek için yaklaşık 1 milyon öğrenci yarıştı. Bilginin yanı sıra temel derslerde okuduğunu anlama ve yorumlama yeteneği yeni nesil sorularda öne çıktı. Uzun paragraflardan oluşan yeni nesil sorular öğrencileri en zorlayan konuların başında geliyor. Bu sorulara odaklanabilmek, akıl yürütmek ve doğru cevabı analiz etmek için öncelikle iyi bir okur olmak gerekiyor.
Sistem sınav odaklı olunca, çocukların derslerin mantığını kavramadan, farklı tekniklerle ezber yapmalarına neden oluyor. Bu da zaman içinde matematik gibi temel derslerden uzaklaşmaya yol açıyor. Çocukların “Ama ne işime yarayacak?” soruları da beraberinde geliyor.
20 Haziran’da 20 milyonu aşkın öğrenci karnelerini
Oyun, bir çocuğun duygularını keşfettiği, başkalarıyla ilişki kurduğu en önemli öğrenme alanı. Zamanın hızında çocuklarla oyun oynamak pek çoğumuz için zor gelebiliyor. 11 Haziran Dünya Oyun Günü, içimizde saklı duran oyuncu ebeveyni hatırlamamız için bir vesile oluyor
Günümüzün yoğun hayatlarında, çocuklarımıza boş zaman yaratmak ya da serbest oyun oynamalarına fırsat vermek pek mümkün olmuyor. Öncelik her zaman ödevler, sınavlar ve gidilmesi gereken kurslar oluyor. Elbette rekabet dolu dünyada başarılı olmalarını istiyoruz ancak çoğu zaman, oyunun duygusal, bilişsel ve fiziksel gelişimleri için en önemli araç olduğunu unutuyoruz.
Lego’nun 2024 yılında yaptığı İyi Oyna Araştırması’na göre, ebeveynlerin yüzde 62’si çocuklarıyla ödül olarak oyun oynadıklarını itiraf ediyor. Yani ödevlerini bitirdikleri, iyi not aldıkları, “uslu” oldukları için oyunu bir ödül olarak kullanıyoruz. Ancak çoğu zaman o ödüle de bir türlü sıra gelmiyor. Aynı
Kanser hastalarına terapi köpeği projesinde, sokaklardan sahiplenilen 10 köpek uzun ve kapsamlı eğitimlerini tamamladı ve hastanelerde hasta ziyaretlerine başladı.
Hastane koridorlarında önce Teo dolaştı, şimdi Mochi, Safiş ve diğerleri kanser hastalarının tedavi sürecinde psikolojik destek olmak ve iyileşme süreçlerine olumlu katkı yapmak için ona katıldılar. Ülkemizde kanser hastalarına terapi köpeği projesi başladığında yine bu köşede yazmıştım. Yaklaşık iki buçuk yıl önce başlayan projeyle sokaklardan sahiplenilen miks ırklardaki 10 köpeğin eğitimi tamamlandı. Doktorlarla birlikte vizite çıkan köpeklerin görüntüsü görenlerin içini ısıtıyor. Projede köpek eğitmenlerinden, veteriner hekimlere, onkoloji uzmanlarından, köpek psikiyatrisi üzerine çalışan hocalara, köpek davranış bilimcilerinden, klinik psikologlara ve köpeklerin sınavlarını yapan hakemlere kadar büyük bir ekip yer aldı. Araştırmalara göre, köpek ve hasta yakınlaşması kanda serotonini artırıyor ve doğal antidepresan etkisi yaratıyor. Köpeklerin
Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’nin Digitik Atölye ile başlattığı projeyle çocuklar dijital haklarını, güvenli davranışları ve karşılaşabilecekleri tehlikeleri nasıl tanıyacaklarını öğrenecek.
Dijital dünya çocukları sadece oyun ve eğlenceyle değil, siber zorbalık, taciz ve istismar tehlikeleriyle de karşı karşıya bırakıyor. Aileleri ve öğretmenleri tarafından yönlendirilmeyen, sınır konulmayan çocuklar, tek bir hareketle hayatlarını tehlikeye atabilecek durumlara maruz kalabiliyor. Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM), Digitik Atölye ile bir eğitim programına başladı. Herkes için erişilebilir, eğitici ve interaktif atölyelerle ülkemizin dört bir yanındaki UCİM gönüllüsü gençler ve aileleri eğitilecek ve onlar da çocukları eğitecek.
Ünal Yüksel (Digitik Atölye kurucusu): “Dezavantajlı bölgelerdeki çocuklara ulaşabiliyoruz”
Çocukların dijital hayatın içindeki güvenliği için hangi çalışmaları yapıyorsunuz?
Oyuna dayalı öğrenme yöntemleriyle
Psikolog Lawrence Cohen, “İyi ebeveynlik, çocuklarımız mutlu olduğunda da mutsuz olduğunda da onlarla olabilmektir” diyor
Günümüzde sürekli endişeli ve stresli ruh hali etrafımızı sarmışken çocuklar da bu güvensiz ortamın en yakın tanıkları oluyor. 27-28 Mayıs’ta Psikoloji İstanbul’un düzenleyeceği Güvenli Yuva Konferansı için İstanbul’a gelecek olan “Oyuncu Ebeveynlik” kitabının yazarı psikolog Lawrence Cohen ile konferans öncesi konuştuk.
Cohen “Çocuklarda psikolojik dayanıklılığı artırmak” başlıklı konuşmasıyla etkinlikte yer alacak. Bağlanma, oyun terapisi, travma sonrası gelişim, ebeveyn destek modelleri gibi konuların ele alınacağı konferansa çevrim içi katılım da mümkün.
Çocuklar neye ihtiyaç duyar?
İşler zorlaştığında benim tavsiyem, temel konulara geri dönmektir. Bir numaralı temel unsur bağ kurmaktır. Güçlü ve sıcak bir ebeveyn-çocuk bağı her şeyin temelidir. Zor zamanlarda bile yere oturup oynamak için zaman yaratabiliriz; çünkü
Çocuklar oynaya oynaya büyür, gelişir. Hayatı oyunla öğrenirler. Duygularını oyunla tanır ve ifade ederler. Doğal afetler, savaşlar, ölümler gibi zorlayıcı durumlarda da oyun en güçlü ilaçtır
AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı), 6 Şubat depremlerinden sonra hızlıca bölgeye giderek, oradaki ihtiyaçları belirledikten sonra, Hatay’ın Defne, Gaziantep’in Nurdağı ilçelerinin yanı sıra Adıyaman’da bir Çocuk ve Aile Merkezi açmıştı. Burada 3-6 yaş arası çocuklar tüm gün okul öncesi eğitimi alıyor ve oyunlar oynuyor, arka odada da anneler, aile içi iletişim ve teknoloji kullanımı gibi konularda 22 haftalık uzun soluklu eğitim programlarına giriyor. İlkokula giden ‘abi ve ablalar’ ise okuldan sonra, merkezdeki kütüphanede ders çalışabiliyor, kitap okuyabiliyor, oyun oynayabiliyor. Anneler konteyner kentte açılan merkezden, hem sosyalleşebildikleri hem psikolojik destek alabildikleri hem de çocuklarını güvenle emanet edebildikleri bir yer olduğu için çok memnunlar. Gerçekten
Sorularımı yanıtlayan Prof. Boran’a göre uyku, tıpkı sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite gibi sağlıklı yaşamın temel belirleyicilerinden biri
Kovid-19 salgını günlerinde, “Uykusuzluk Pandemisi” başlıklı yazım için çalmıştım çocuk sağlığı ve uyku uzmanı Prof. Dr. Perran Boran’ın kapısını. Kendisi, bebeklerin ve küçük çocukların yaşadığı uyku sorunlarını sadece tıbbi değil, aynı zamanda duygusal ve toplumsal yönleriyle ele alıyor. Uyku sorunlarının sadece çocuğu değil, tüm aileyi etkilediğini biliyor ve yaklaşımını da tüm aileyi kapsayacak şekilde şekillendiriyor. “Bebek Uykusunun Anahtarı Anne Babanın Elinde” adıyla yayımlanan yeni kitabında hem Türkiye’deki çocukların uyku düzenlerine dair güncel veriler yer alıyor hem de uyku sorunlarının arkasında yatan nedenler, ailelerin yaşadığı zorluklar ve çözüm yolları aktarılıyor.
Bebeklerde en sık görülen uyku problemleri ve sebepleri neler?
Bebeklerde en sık karşılaşılan uyku sorunu, tıbbi adıyla insomni yani uykusuzluk. Bu durum, uygun koşullara rağmen