‘VATANIM SENSİN’İN SENARİSTLERİ NEDEN DEĞİŞTİ?

12 Ağustos 2017

Geçtiğimiz sezonun en iyi dizilerinden biri ‘Vatanım Sensin’di. Her bölüm tempoyu yüksek tutan senaryosu, güçlü oyuncu kadrosu, bütçesi, prodüksiyonu, başarılı rejisi ve özenli sanat yönetimiyle... Bütün parçaları doğru birleştirdiğinizde başarının tesadüflere kalmayacağını gösterdi.

Böyle zor ve hassas konuya sahip bir projeye, her hafta 140 dakika senaryo
yetiştirmek çok zor. Ekibin yorulduğunu, yıprandığını ve ayrılmak istediğini duymuştum. Şimdi konu basına da yansıdığı için yazıyorum.

Ne yazık ki, bizim sektörde oyuncuların ruh halleri, yorgunlukları önemsenir ama yazarlarınki çok düşünülmez.

Herkes senaryo hakkında fikir söyler, işlerine karışılır ve son dakika değişiklikleri istenir. Oysa en çok dikkat edilmesi, hassas davranılması gereken kişilerdir. Yoktan var ederler, sürekli üretmek zorundadırlar. Hikayeyi, seyirciyi, yapımcıyı, kanalı, oyuncuların beklentilerini ve prodüksiyon olanaklarını hemen her
şeyi düşünürler. Senaryo ekibinin başındaki Nuran Evren Şit başta olmak üzere bütün ekip çok başarılı bir iş çıkardı. Açıkçası ayrılmaları beni üzdü. Hepsinin eline sağlık. Umarım bu karar herkes için iyi olur. Yeni ekibin de aynı ruhu devam ettirmesini dilerim. Yeni sezonda

Yazının Devamı

DİZİ SEKTÖRÜNÜN MARŞINI BULDUM!

5 Ağustos 2017

Dizi yazan, bazen tasarımında çalışan, bu köşe aracılığıyla eleştiri yapan biri olarak ‘Ne olacak bu sektörün hali?’ üzerine çok kafa yoran biriyim. Nerede hata yapıyoruz? Neyi değiştirsek düzeltiriz? derken birdenbire geldiğimiz noktada reyting başarılarına bakayım dedim. Bir cümleyle özetle deseniz, Sezen’in o muhteşem şarkısındaki dizelerinden daha iyi anlatılamaz sanırım. ‘Kocaman, rengarenk, oyuncak zaferler!’

İşte size dizi sektörünün marşı olarak önereceğim o güzel şarkının sözleri. Sizce de çok güzel anlatmıyor mu?

Küçüğüm daha çok küçüğüm

Bu yüzden bütün hatalarım

Övünmem bu yüzden

Bu yüzden kendimi

Özel önemli zannetmem

Küçüğüm daha çok küçüğüm

Yazının Devamı

DİZİLER NEDEN KARAKTERSİZ?

29 Temmuz 2017

Başlığa bakıp, dizilere hakaret ettiğimi düşünmeyin. Önemli bir eksikliğe vurgu yapmak istiyorum. Diziler ve filmler o hikayenin karakterlerinin yolculuğudur, hedefine ve amacına ulaşma macerasıdır. O karakterleri tanımak isteriz, seversek onlarla birlikte yolculuklarına eşlik eder, beraberce kazanmalarını ve arzularını gerçekleştirmelerini bekleriz. Roller çoğu zaman hikayenin önüne geçer ve birçok dizi, karakter adlarıyla tanınır. Dedektif Memoli, Mükremin, Aliye, Taşfırın Haluk, İnek Şaban…

Son zamanlarda yayınlanan dizilerde ise akılda kalan, “O karakter şunu yapmaz, bunu istemez” diyebileceğimiz, halini tavrını örnek alacağımız, giyimini kuşamını hayata geçirebileceğimiz karakterler çıkmıyor. Peki neden?

Bir kere birbirinin kopyası işler ve benzer stereotiplerle dolu ortalık. Hikayeler, gerçeklikle bağlantısı olmayan, hayattan alınmamış şablon tiplerle kuruluyor. Hayat deneyimi ve birikimi olmayan, sadece izledikleri dizi ve filmlerden edindikleriyle üretim yapan bir kuşakla karşı karşıyayız. Sektör; ülkenin birçok bölgesine hiç gitmemiş, kenar mahalleleri bilmeyen, cezaevi, karakol, semt pazarı, köy kahvesi ve varoş mahalle görmemiş insanlarla doldu. Sadece kendi gibilerin

Yazının Devamı

‘ÇOCUKLAR DUYMASIN’ NE YAPMALI?

22 Temmuz 2017

Kanal D sürpriz bir kararla ‘Çocuklar Duymasın’ın yeniden çekilmesine karar verdi. Dizinin ilk bölümü yarın akşam yayınlanacak. Kanal D, yeni dizi tutturmanın zor olduğu bir dönemde garanti bir iş yapmak istedi. Peki, ‘Çocuklar Duymasın’ 2017 tutar mı?

Projeyi anlatmaya gerek yok, izlemeyen yoktur. Hem reyting rekoru kırıp hem de aile yapısını anlatan, eğitici bir dizi olarak tek örnek gösteriliyordu. Zaman içinde başka kanallarda tekrar çekilince sevenleri kadar sevmeyenleri, yeniden yayınlanmasına tepki duyanları da oluştu. O nedenle yeni bir diziden hem
riskli hem de başarı şansı
daha yüksek.

Şu anda günlük yaşamı, hayattaki küçük meseleleri anlatan bir aile dizisi yok. Bu anlamda rakipsiz. Yeni dizilerde reyting rekabeti yüzünden hikayeler doğal akışında ilerlemiyor ve inandırıcı bir dünya kurması mümkün olmuyor. “Seyircinin dikkatini çekelim” diye işin doğasından uzaklaşılıyor, benimseyeceği karakterler ve kendini içinde görebileceği hikayeler yapılamıyor. Ne kadar reyting alırsa alsın hiçbir dizi günlük hayatımıza giremiyor.

‘Çocuklar Duymasın’ bu açıdan avantajlı. Çünkü oradaki tiplemeler yaşayan gerçek karakterler gibi hâlâ. Oynadıkları hiçbir rol ‘Çocuklar

Yazının Devamı

BU AŞK REKLAM MI, HAYAT DERSİ Mİ?

15 Temmuz 2017

Metin Hara, fizyoterapinin ardından aldığı eğitimlerle tamamlayıcı tıp alanında tedaviler yapıyor. Hara, yoluna kişisel gelişim alanında seminerler vererek devam ediyor. ‘Yol’ ve ‘Dem’ adında iki kitap yazdı. 2014’te Ayşe Arman’a verdiği röportajda, kendini ne kişisel gelişimci, ne şifacı, ne fizyoterapist ne de yazar olarak tanımlıyor. Kendi cümleleriyle, “Bence, bolca aşık olan, etrafına farkındalık katmaya çalışan, hayatı kendi anladığı gibi anlatmaya uğraşan, son derece sıradan ve normal bir adamım” diyor.

Bundan iki hafta önce adını Google’da aradığınızda, ya kitapları ya verdiği seminerler ya da katıldığı televizyon programları çıkardı. Şimdi bakarsanız, dünyaca ünlü top model Adriana Lima’yla sevgili olan Metin Hara çıkıyor. Bu yıl kitap yayınlasa, cümleleryine Lima’yla başlayacak. Budurum iyi mi kötü mü kararı
o verecek tabii, bize düşmez.

Dünyaca ünlü bir model, kimle sevgili olsa haber olur. Yaşlı bir iş adamıyla olsa yine haber olur, ama kimse şaşırmaz. Peki kitapları çok satsa bile, maddi serveti olmayan bir yazarla sevgili olsa? İşte buna şaşırılıyor. Hayret edenler haksız değil. Çünkü çoğunlukla güzel kadınlar ve modeller zengin erkekleri tercih ediyor. Bu duruma

Yazının Devamı

BU YAZ KONUŞULAN İŞ VAR MI?

8 Temmuz 2017

Yaz sezo-nunda yeni diziler ve programlar yayınlanmaya başladı. Peki bizi şaşırtan, üzerine tar-tışabileceğimiz, yıllar sonra bile hatır-layabileceğimiz olan var mı? Yok. Olmaz zaten. Nasıl olsun ki? “Eskiyi yeniden yapalım, yapılmışı az değiştirip yeniymiş gibi sunalım” dedin mi, olmaz. Bu sektörde çalışan biri olarak kendimi de katarak söylüyorum. İster sanat deyin, ister ticaret, ikisinde de cesaret, öngörü yoksa başarı çıkmaz. Hadi çok sağlamcıyız diyelim ne oluyor, yine 3-5 bölümde kalkmıyor mu işler? Yayındakiler doğru düzgün reyting mi alıyor? O zaman niye korkuyoruz ki? Zaten yayına giren bütün işler, “Hele bir deneyelim, reyting alırsa devam ederiz, almazsa kaldırırız” diyerek başlıyor. Bu bakışla, başarı gelir mi? Gelmez!

Oysa şu an başarı için çok güzel ortamvar. Çünkü kimsede bir iddia yok. Sanki göze batmadan bir şeyler yapalım gibi ilerliyor.

Yeni gelen işlerin de bir çoğu başlamadan umutsuz vaka halinde. Rakip yok,
sol şerit boş ve herkes sağdan sağdan gidiyor. Biraz cesur davranan, yaptığı işin arkasında durabilecek olan biri, başarıyı yakalayacak. Ruhunu, duygusunu katan, samimi olan ve öz güveniolan kazanacak.

BEYOĞLU SİNEMASI SADIK SİNEMASEVERLERİ BEKLİYOR!

Ekonomik

Yazının Devamı

‘ŞEVKAT YERİMDAR’IN REYTİNG BAŞARISI NEDEN?

1 Temmuz 2017

FOX’un dizisi ‘Şevkat Yerimdar’ geçtiğimiz yıl çekildi. Yayınlanmak için bir yıl bekledi, ekrana gelmeme ihtimali bile akıllara geldi. Milliyet yazarı Ali Eyüboğlu yazınca dikkatimi çekti. Geçtiğimiz hafta tam tekrarlarıyla birlikte sekiz kez yayınlanmış. Üstelik tekrar bölümü reytinglerde gün birincisi oldu.

Peki tekrarlarının bu kadar izlenmesinin nedeni ne? Bir kere sıcak mahalle dizisi kıvamını yakaladı. Yeşilçam’ın günümüz versiyonuna yaklaştı. Bölüm boyunca akıp giden hikaye yerine, laf esprilerine dayanan, yer yer absürde yönelen kısa skeçlere ağırlık veriyor. Yani merak unsurundan çok, espri ve oyuncu performansı üzerine oynuyor. Eğer merak unsuruna dayalı hikaye yapmış olsaydı, seyirci merakını giderdiğinde bir kez daha izleme isteği duymazdı. Ama fıkra ya da skeç gibi sahneler olunca, seyirci beğendiği sahneleri tekrar tekrar izleyebiliyor.
Diyaloglarındaki başarı da bunda çok pay sahibi. Sosyal medya diline yakın, güncel göndermeleri olan, yeni kuşak bir dili var.

Özgürcan Çevik’in canlandırdığı Şevkat, Murat Akkoyunlu’nun oynadığı Cuma, Eser Eyüboğlu’nun hayat verdiği İsmail karakterlerinin sevilmesinin de etkisi büyük tabii.

Bu köşede çok defa yazdım. Geçtiğimiz

Yazının Devamı

‘CESUR VE GÜZEL’İN FİNALİ NEDEN ŞAŞIRTTI?

24 Haziran 2017

'Cesur ve Güzel’, bir intikam hikayesinin ortasında yaşanan zor bir aşkı anlatıyordu. Bu hafta 32’nci bölümde final yaptı. Her ne kadar Cesur’un Tahsin Korludağ’la hesaplaşması olarak başladıysa da, ardından diğer karakterlerin de sırları birer birer ortaya çıktı ve başka hesaplaşmalar gündeme geldi.

İntikam, aşkı gölgeleyen bir örtü gibi. Masalsı bir aşk da anlatsanız hep geçmiş hesaplaşmaların gölgesinde kalıyor. Final bölümü, aşk sahneleri isteyen seyircileri de giderayak tatmin etmeye çalıştı. Cesur ve Sühan’ın romantik birçok sahnesi
flasback’lerle gösterildi.

Hep acımasızlığı ve kötülükleriyle yer alan Tahsin Korludağ, nefret ettiği Cesur’la aynı tarafta durdu ve hatta onu korudu. Gerekçesini de ona yazdığı bir mektupta anlattı. Torununu babasız bırakmamak için kendini feda ettiğini, yaptığı kötülüklerin bedelini kendine ödeteceğini söyledi. Hikayenin en kötü karakteri Rıza ve Tahsin Korludağ birbirini öldürmeye çalışırken, teknede havaya uçtular. Son ana kadar heyecan devam ederken, sonunda kötüler kaybetti ve aşk kazandı.

Yönetmen Ali Bilgin, masalsı aşk hikayesini başarılı bir şekilde ekrana yansıtarak ‘20 Dakika’ ve ‘Medcezir’ dizilerinden sonra kariyerinin yükselen

Yazının Devamı