Gündem Yargıtay'dan 'kaynana' kararı! Nafaka kararı bozuldu

Yargıtay'dan 'kaynana' kararı! Nafaka kararı bozuldu

24.09.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, bir boşanma davasında kadına nafaka bağlanmasına yönelik mahkeme kararını, “kadının kaynanasına hakaret ettiği” gerekçesiyle bozduğu ortaya çıktı.

Yargıtaydan kaynana kararı Nafaka kararı bozuldu

HABER MERKEZİ - Karara göre, bir çift evlilik birliğinin temelden sarsıldığı gerekçesiyle karşılıklı boşanma davası açtı. Yerel mahkeme, eşinin annesine hakaretlerde bulunan kadın ile karşılık veren kocayı “kusurlu” saydı, çiftin boşanmasına ve kadına yoksulluk nafakası bağlanmasına karar verdi. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi de bu kararı hukuka uygun buldu.

Haberin Devamı

'KADIN TAM KUSURLU'

Tarafların “kusur belirlemesi ve nafaka” yönünden temyiz başvurusu üzerine davayı görüşen 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Kararın gerekçesinde, kadının, eşinin annesine süregelen şekilde, ağır biçimde hakaret ettiği, erkeğin ise “tepkisel” nitelikte karşılık verdiği belirtildi. Erkeğin kusurlu bulunmasının doğru olmadığı belirtilen gerekçede, “Davalı-davacı kadının tam kusurlu olduğunun kabulü ile tam kusurlu kadın tarafından açılan birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekir” denildi. 

Gerekçede, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği hatırlatıldı, “Tam kusurlu kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilemez. O halde, kadının nafaka talebinin reddi gerekirken kabulü doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir” denildi. 

Haberin Devamı

EŞİNDEN HABERSİZ EV SATANA KÖTÜ HABER

Öte yandan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, erkeğin kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan satmasını boşanma sebebi saydı. Eşin rızası olmadan yapılan ev satışının 'güven sarsıcı' olay olarak nitelendiren Yüksek mahkeme, bu tür durumlarda kişilik haklarına saldırıda bulunulan mağdur kadına manevi tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti.

Yaklaşık 30 yıllık evli olan çiftin arası; kocanın evini satarak, ilk evliliğinden olan oğluna ev almasıyla açıldı. Aile Mahkemesi'ne boşanma davası açan B.K., önceki evliliklerinden olan çocuğuna daire vermesiyle eşinin de kendi adına daire istediğini, bu talebi gerçekleşmeyince evi terk ettiğini öne sürdü.

ERKEK TAM KUSURLU

Eve geri dönmesi için noterden ihtar çektiğini, gönderdiği parayı almasına rağmen eve dönmediğini dile getirdi. Davalı - davacı kadın ise iddiaların asılsız olduğu, adeta evi terke zorlayan davacı erkek olduğu, bağımsız konut temin etmediği gibi eve dön ihtarını da bağımsız olmayan bu konuta yaptığını söyledi, Toplam 100 bin TL tazminat talep eden kadın, boşanma davasının kabulünü istedi. Tarafları dinleyen Mahkeme, davacı - karşı davalı erkeğin boşanma davasının kubülüne hükmetti. Kararı kadın, istinafa götürünce devreye Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 4. Hukuk Dairesi girdi. BAM kararında; "Erkeğin kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı anlaşıldığından bu vakıanın davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesinin gerektiğini, bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin tam kusurlu olduğu belirtilerek gerekçenin düzeltilmesine karar verilmiştir." denildi.

Haberin Devamı

YARGITAY'DAN EMSAL KARAR

Davacı - karşı davalı koca kararı temyiz edince dava dosyası Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin önüne geldi. Emsal nitelikteki kararda şöyle denildi: "Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yukarıda da belirtildiği üzere; erkeğe 'kendi adına kayıtlı taşınmazı eşinin görüşünü almadan sattığı' vakıasının kusur olarak yüklenildiği, kadından habersiz yapılan bu eylemin ekonomik anlamda güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu anlaşxılmaktadır. Bu kusurun kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrası şartları kadın yararına oluşmuştur. Hal böyle iken Bölge Adliye Mahkemesince kadının yararına uygun miktarda manevî tazminat hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile manevî tazminatın reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir."