Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, artık temcit pilavına dönüşen SBS’yi bir kez daha ısıtıp önümüze getirdi. Hatırlanacağı gibi SBS’yi ilk kez, Türk Eğitim Tarihi’nin en önemli projelerinden biri diye Hüseyin Çelik getirmiş, bir sonraki Bakan Nimet Baş böyle saçmalık olmaz diye sınav sayısını üçten bire indirmiş, Ömer Dinçer de kaldırılmasına karar vermişti. Ama şimdi görünen o ki allanıp, pullanıp yeniden getiriliyor. Çünkü bakanlar değişse de SBS’ci bürokratlar hep aynı koltukta oturmaya devam ediyor...
Peki “Her şey çok daha güzel olacak, çocukların yüzü gülecek“ denilen yeni sistem neler getiriyor? Daha da önemlisi, öğrencilerin üzerindeki stres azalıp, dersaneye bağımlılık azalacak mı?..
Gelin isterseniz yeni sistemin artılarını, eksilerini ve nelerin değişip değişmeyeceğini satır başlarıyla tek tek ele alalım...
Dersaneye bağımlılık?
Bakan Avcı yeni sistemin dersanelere olan bağımlılığı azaltacağını söyledi. Ama görünen o ki tam tersi olacak. Zaten gelecek yıl için kayıtlar çoktan doldu. Şimdi bu kervana, tıpkı 5 yıl önce olduğu gibi 7 ve 8’inci sınıflardan sonra 5 ve 6’ncı sınıflar da katılacak...
Stres azalacak mı?
8’inci sınıflara yönelik OKS kaldırılıp yerine
Afrika’nın ta ortalarına gidip binlerce kilometre yol kat ettik. Onlarca görüşme yaptık. Ama aklımız hep buradaydı. Çünkü, okulların açılmasına ramak kalmıştı. Öğretmen atamaları yapılmak üzereydi. Üniversite kayıtları için nihayet start verildi. Serbest kıyafet konusunda karar verilmek üzereydi. SBS’nin yerine ne geleceği konusunda karar aşamasına gelinmişti. 4+4+4’e yönelik yeni kararlar açıklanacaktı. Açıkta kalması muhtemel yarım milyon ortaokul mezunu için yeni açılım getirilecekti. Fen ve anadolu liselerindeki boş kontenjanlar için karar haftasıydı. FATİH Projesi sil baştan yeniden ele alınacaktı. Dershanelerin kapanıp kapanmayacağı konusunda nihai karar verilecekti...
Peki değişen ne var?
Koskocaman bir hiç!
Değişen ne var?
Görünen o ki 5 gün değil, 5 bin gün sonra da gelinse, değişen fazla bir şey olmayacak.
Tanzanya turumuzu tamamlayıp Türkiye’ye dönüyoruz. Her yönüyle çok ilginç bir gezi oldu. Afrika deyince artık çok daha farklı çağrışımlar söz konusu olacak.
Tanzanya tam bir zıtlıklar ülkesi. Her şeyin en iyisini de en vasatını da aynı anda görebilirsiniz...
Tanzanya’da 11’i devlet, 43 üniversite var. Özel liselerin oranı ise yüzde 40’larda.
Dar es Salaam Üniversitesi popülaritesi yüksek olanlardan. Kampüsü mükemmeldi. Eğitim düzeyi de fena değil.
Eğitim Bakanı
45 milyon nüfuslu Tanzanya’da her 5 kişiden biri öğrenci. Bütçenin yüzde 20’si eğitime ayrılıyor. Ama yine de en büyük sorunları eğitim. Çünkü kaynaklar yetmiyor.
Üniversitelerde kesin kayıtlar, önümüzdeki hafta gerçekleşecek. Fen ve Anadolu liselerindeki boş kontenjanların akıbeti ise hâlâ belli değil...
Çiçeği burnunda üniversitelilere önerimiz, kayıtlarını son güne bırakmasınlar. Sonra çok daha zor olabilir. Ve kayıta gitmişken, barınma sorununu da mutlaka çözmeleri gerekiyor. Yoksa ortada kalabilirler.
Yer, yurt bulamadığı için evine dönmek zorunda kalan çok öğrenci gördük, sakın siz de onlardan birisi olmayın. Bursa ihtiyacı olanlar da kayıt sırasında bunu özellikle bildirsinler. Çünkü üniversitelere özel, çok farklı burslar olabiliyor. Yani sadece o üniversite öğrencilerinin yararlandığı burslar var ve genelde istenilmeden de haberdar edilmiyor.
Bu arada, ders alma konusunda da geç kalmamakta yarar var. Son güne kalındığında önemli derslerin çoğu alınmış oluyor. Özellikle vakıf üniversitelerinin çoğunda hazırlık sınıfları var. Bu fazladan bir yıl demek. Hatta bazen iki, üç yıla çıkabiliyor.
İlle de okumak gerekir mi? Eğer İngilizceniz çok az ise yarar var. Ama eğer belli bir düzeyin üzerindeyseniz atlayabilirsiniz... Kazananlar kayıt yaptırmasalar dahi puanları düşüyor. Bu yüzden, eğer fazla yük getirmiyorsa, kayıt
Tanzanya’dan Zanzibar’a geçtik. Zanzibar üç adadan oluşuyor. Birinin adı da Mafia. İç işlerinde serbest, dışarıda Tanzanya’ya bağlı ve iki milyon nüfusu var.
Adanın yüzde 98’i Müslüman. Daha önce Umman’ın başkentiymiş. Tanzanya’nın politikacıları da, okumuşları da, zenginleri de genelde hep buradan çıkıyormuş.
Turistik bir ada. Başta İtalyanlar olmak üzere çok sayıda Avrupalı turist var. Çevredeki kum adaları çok ilginç. Bu bölgede gel-gitler hayatın bir parçası olmuş. Günde iki kez deniz 300, 400 metre çekiliyor. Sona geri geliyor. Denizin ortasındaki kum adalarına, deniz çekilince gidip piknik yapabiliyormuşsunuz...
Zanzibar’a Darusselam’dan geliş ufak uçaklarla 15 dakika sürüyor. Ve kesinlikle görmeye değer!..
Çok sakinler
Tanzanya’da ne trafik ışığı var, ne yol çizgisi, ne tabela. Trafik çok yoğun. Ana caddeler dışında yan yolların tümü toprak. Toplu taşıma, raylı sistem yok gibi. Trafik hep yoğun ama müthiş sabırlılar. Emniyet şeridi yok ama o yoğun trafikte her an biri sola geçip basıp gidebiliyor. Bizde olsa anında tüm kornalar çalar, küfrün bini bir para olur. Burada çıt yok. Üstelik kendileri dakikalarca aynı noktada kilitlenmiş kalmışken, diğerinin
Rektör ve doktorlarla birlikte, birkaç günlüğüne Tanzanya’ya geldik. Doktorlar, gönüllü sağlık hizmeti verecekler. İlginç olan ise Tanzanya Sağlık Bakanı’nın 20 yıl önce Marmara Tıp’tan mezun olması. Bu yüzden “Ben de yarı Türk sayılırım” diyor. Devlet Başkanı ve Eğitim Bakanı ile de görüşeceğiz. Eminim ki onların da Türkiye ile ilgili farklı anıları vardır...
THY’nin günü birlik Tanzanya seferleri var. 7 saat sürüyor ve Türkiye ile aynı saat diliminde. Yani hiç saat farkı yok. Ama biz sonbahara girerken, onlar ilkbahara giriyor.
Tanzanya Doğu Afrika’da Hint Okyanusu kıyısında 45 milyon nüfusa sahip farklı bir ülke. Nüfusun yarıdan biraz fazlası Müslüman... Zanzibar, Kilimanjaro, Viktorya Gölü, Serengeti Milli Parkı, Grangora Krateri gibi turistik, çok farklı özelliğe sahip. Ama safari turizmi en yaygın olanı...
1.5 ton ilaç
Ufuk Hekimler Derneği, bir yıl önce kurulmuş. Tanzanya seferi, ilk yurtdışı etkinlikleri. TİKA da destekliyor. Farklı kentlerden gelen doktor ve hocalar var. Tanzanya’da 10 gün kalacaklar. En fazla onların ihtiyacı var diye Afrika’yı ve özellikle Tanzanya’yı düşünmüşler. Gelirken de 1.5 ton ilaç getirdiler, ücretsiz olarak dağıtıyorlar.
Türk
Şu günlerde, eğitimle uzaktan yakından ilgisi olan hiç kimseye, siz siz olun sakın eğitime yönelik sorular sormayın!
Örneğin çocukların kayıtları tamamlandı mı sorusunu kesinlikle sormayın! Burunlarından soluyorlar. Özellikle de SBS velileri.
Bu konunun ısrarla üzerine gidiyoruz. Çünkü bir değil, bin defa haklılar.
Bir yanda kapı önünde bekleyen yüz binlerce öğrenci, öte yanda boş kalan kontenjanlar.
Böyle hak, hukuk, adalet olmaz. Olmamalı da...
Hele hele, bugüne kadar böyle gelmiş, böyle gider deme lüksüne hiç kimse sahip olmamalı...
Ve zaman giderek daralıyor. Okullar açıldı, açılacak. Yani ne yapılacaksa bir an önce yapılmalı!..
Fen ve Anadolu liselerinde resmi kayıt maratonu tamamlandı sayılır. Ve Galatasaray’dan İstanbul Erkek Lisesi’ne, Kabataş’tan Türkiye’nin dört bir yanındaki en iyi fen liselerine kadar hemen hepsinde çok önemli kontenjan açıkları var!..
Ve bu konuda, MEB’in sessizliği hâlâ devam ediyor.
Bu kontenjanların boş kalmasının, Anayasa’nın eşitlik ve yararlılık ilkesine aykırı olduğu, yargı tarafından da kabul edildi.
MEB de hatasını bu yıl için düzelteceğini yargıya bildirdi. Ama hâlâ değişen bir şey yok.
Milli Eğitim Bakanı Avcı, devreye girip, bu hatayı düzeltmezse, devreye çok daha üst makamların girebileceğini özellikle hatırlatmak isteriz.
Okullarda yer olmadığı için lise kapısında bekleyen yarım milyona yakın öğrenci varken, öğrencilere yeni yer açılsın diye sınıf mevcutları artırılırken, ortada kesinleşmiş yargı kararları mevcutken MEB’in bu boş kontenjanlara seyirci kalması mümkün değil.
Önceki yıllarda yapılanlar geride kaldı ve artık maymunun gözü açıldı. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.