110 bin kontenjan göz göre göre boş kaldı!

15 Kasım 2009

Üniversitelerde 110 bin kontenjan boş kaldı. Günlerdir YÖK’ün bu konuya bir açılım getirmesini bekliyoruz. Ama nafile. Belli ki umurlarında bile değil. Akılları fikirleri kadrolaşmada. Demokratik açılım falan hepsi de palavra. Sandıktan kimin çıktığı onlar için akla en son gelen yaptırım. Helal olsun! Hepsini kutluyoruz. Tıpkı Doğramacı, Sağlam, Gürüz ve Teziç gibi Özcan da tarihe geçecek. Elbette ağızlarından liyakati, ülke sevgisini, demokrasiyi düşürmeyen YÖK üyeleri de.
Dünya üniversiteleri tek kontenjan açığına bile tahammül edemeyip, ülke ülke dolaşarak kontenjanlarını doldurmaya çalışırken, bizimkilerin bu vurdumduymazlığı, milli servete vurulan en büyük darbedir.
Eğer hükümetler, öğrenci sayısına göre YÖK’e ve üniversitelere bütçe vermiş olsaydı ya da öğrencilerden alınan harçlarla çarklar dönüyor olsaydı, 110 bin kontenjan açığı karşısında böylesine duyarsız kalınabilir miydi?
Ya da ülkemizde, demokratik açılımlar konusunda lafın ötesine geçip gerçekten sandığa saygı gösterilseydi, YÖK, en az oy alanı en üst sıraya çıkartabilir miydi?
YÖK, dünden bugüne daha da tartışmalı bir şekilde yönetilmeye başladı. Elbette dünün de savunulacak tarafları yoktu ama eskiler bu

Yazının Devamı

YÖK en az oy alan adayı ilk sıraya çekti

14 Kasım 2009

YÖK, Anadolu Üniversitesi’nde yapılan rektörlük seçiminde en az oy alan adayı Çankaya’ya birinci sırada gönderdi. Seçimlerde 334 oyla birinci çıkan Rektör Fevzi Sürmeli listede son sıraya, 96 oyla üçüncü olan Davut Aydın ise birinci sıraya yerleştirildi.Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde de 60 oy alan adayı değil 9 oy alan adayı dekan olarak atadı

YÖK, Anadolu Üniversitesi’nde gerçekleşen rektörlük seçimini ve öğretim üyelerinin iradesini yok saydı. Önceki hafta gerçekleşen rektörlük seçiminde en az oy olan adayı, Çankaya’ya birinci sırada gönderdi. Seçimlerde birinci çıkan Rektör Fevzi Sürmeli ise Çankaya’ya gönderilen listede son sırada yer aldı. YÖK, Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde de 60 oy alan adayı değil 9 oy alan adayı dekan olarak atadı.
Türkiye’deki toplam öğrenci sayısının yüzde 40’ını bünyesinde bulunduran ve öğrenci sayısı açısından sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en büyük üniversitelerinden biri olan Anadolu Üniversitesi, YÖK’ün aldığı bu kararın şokunu yaşıyor.
Çankaya bu oldubittiye dur mu diyecek? Yoksa iktidara yakın ismi mi rektörlüğe atayacak? Merakla bekleniyor. Gelen duyumlar, söz konusu durumun çok önceden tasarlandığını özellikle

Yazının Devamı

GDO’lu ürün ekimi ispatlansın, istifa ederim!

13 Kasım 2009

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, GDO’lu ürün ekiliyor diyenlere, hodri meydan çekti: “İspatlayın, istifa edeyim”.
Bilgi Üniversitesi’nde, önceki gece gerçekleşen Genç Bakış’ta GDO’lu ürünlerle ilgili iddiaları cevaplayan Bakan Eker, bu konuda müthiş bir bilgi kirliliğinin yaşandığına dikkati çekerek, AB standartlarının ötesinde bir uygulamanın söz konusu olmadığını söyledi.
Bakan, GDO’lu ürünlerin güvenli olduğunu ama kendisinin doğaya müdahale edildiği için yemediğine dikkati çekti ve hiç kimseye de “Yiyin diye tavsiyede bulunmam” şeklinde konuştu. İşte programdan satır başları:
GDO konusu bilimsel bir konu; bu konuyu genetik uzmanlarının, bilim adamlarının konuşması ve tartışması gerekiyor. Ama bilen bilmeyen herkes konuşuyor. Bilgi kirliliği var.
Dünyada 125 milyon hektar alanda GDO’lu ürün üretimi yapılmaktadır. Bu, Türkiye’nin 5 katı demek. GDO’lu ürün üreten ülkelerin sayısı 27; bunlar ABD, bütün Latin Amerika ve Güney Amerika ülkeleri, Avustralya, yeni Zelanda, Çin, Hindistan, Japonya ve bazı Asya ülkeleri ve bazı Avrupa ülkeleri.
GDO’lu tohum ve ürün kesinlikle üretmiyoruz. Var diyen olursa koltuğumu bırakırım.

Yazının Devamı

Etkin mühendislik yasası

11 Kasım 2009

Antalya’da hafta sonu gerçekleşen İnşaat Mühendisliği Eğitimi Sempozyumu’nda üzerinde en çok konuşulan konulardan biri, etkin mühendislik yasası oldu. İnşaat mühendisleri, özellikle, bu konuda öncü olmak istiyorlar. “İyi mühendis, kötü mühendis belli olsun, herkes sınava girsin, yeterliliğini kanıtlasın” diyerek hemen herkese hodri meydan çekiyorlar.
Öyle eski, yeni ayrımı da yapmıyorlar. Tüm mühendisleri kapsayan bir açılımdan yanalar. Yani genç mühendisler için yetkinlik aranacak da kırk yıllık mühendisler için aranmayacak mı sorusuna, gönül rahatlığıyla, “Herkes için aynı kurallar geçerli olsun” cevabını veriyorlar.
Böyle bir teklife ancak şapka çıkarılır. Üstelik her beş yılda bir yeterliliklerinin yeniden saptanmasına da sıcak bakıyorlar. Belli ki deprem sonrası eleştiriler bir hayli canlarını acıtmış...
Sempozyumda inşaat mühendisliği öğrencilerinden öğretim üyelerine, mesleğin duayenlerinden büyük inşaat şirketlerinin temsilcilerine kadar çok geniş yelpazeden konuklar ve konuşmacılar vardı. TMMOB da başkanından yönetim kurulu üyelerine kadar yanlarındaydı.
Mühendislik Fakültesi dekanları da uzun süre önce kendi aralarında örgütlenmiş; başta akreditasyon olmak üzere,

Yazının Devamı

İstanbul Üniversitesi uçmaya hazırlanıyor!

10 Kasım 2009

Türkiye’nin en eski ve en büyük üniversitesi, bir yıl sonra, hemen her alanda en önde olmaya hazırlanıyor. Bu sözler yeni rektör Yunus Söylet’e ait. Rektörlük seçimleri öncesinde bizi ziyaret etmişti. Biz de koltuğuna ısınmasını bekledikten sonra iade-i ziyaret yaptık.
Kendisi ve yakın mesai arkadaşları harıl harıl çalışıyor. “Evden kovulmaya az kaldı. Çünkü gidemez olduk” diyorlar.
Yaklaşık 10 aydır, kendi tabiriyle, tohum ekiyorlar. Bu bir yıl daha sürecekmiş. Ondan sonra ise yaptıklarını anlatmaya başlayacaklar.
Neler mi yapıyorlar? Hemen her şey. Damı akan rektörlük binası için çatıya bile çıkmış. Öğrencilere sabah kahvaltısı ve akşam yemeği getirmiş. Mezunları Gül’ün üniversiteye olan ilgisini daha da güçlendirip, Demirel’in İTÜ için yaptıklarını, onun ve diğer mezunların da İÜ için gerçekleştirmesinin arayışı ve beklentisi içine girmişler.
Bilimsel teşvik en üst düzeye çıkmış. “Tayin ve terfilere hiç müdahale etmiyoruz” diyor.
Üniversitenin parçalanmasına ise hiç sıcak bakmıyor. Eğer parçalanırsa, giderim mesajını veriyor. YÖK üyesi olmasına rağmen, YÖK’ün her kararını içine sindirebilmiş değil. Üniversiteleri Maliye’nin cenderesinden kurtaracak torba bütçe

Yazının Devamı

İktidarların YÖK kandırmacası

8 Kasım 2009

YÖK’ün 28’inci kuruluş yıldönümü yine protestolarla kutlandı. Bir başka kurum yok ki bu kadar yoğun eleştiri almasına rağmen giderek güçlensin.
Kurulduğundan beri neredeyse tüm siyasi partilerin “Mutlaka kaldıracağız” dediği bir kurum. Ama nedense, muhalefetteyken söylenen tüm bu sözler iktidara gelindiğinde unutuluyor.
A’dan Z’ye son 28 yılda, iktidarların bu konudaki genel tavrı, “Bugüne kadar bu gücü başkaları kullandı, biraz da biz kullanalım” şeklinde. Bu dün de böyleydi, bugün de.
AKP, YÖK’e en karşı olan partilerden biriydi. Bırakın muhalefeti, Sezer ve Gürüz dönemlerinde YÖK için söylenmedik laf bırakmadılar. Ama şimdi tümüyle kendi kontrolleri altına girince, bırakın kaldırmayı, yetkilerini her geçen gün daha da artırıyorlar.
YÖK, 12 Eylülcüler tarafından üniversiteleri zapturapt altına alsın diye ideolojik olarak kuruldu ve sonraki yıllarda da hiçbir zaman akademik bir kurum olamadı. Hep siyasi kimliği öne çıktı. Neredeyse aldığı her karar akademik ve bilimsel olmaktan çok siyasi bir kimlik taşıyor.
Doğramacı, aklınca, YÖK’ü kurarken bağımsız bir yapıya kavuşturmayı amaçladı. Üçlü bir sacayağı üzerine oturttu. Üyelerin üçte birini Çankaya, üçte birini hükümet, üçte

Yazının Devamı

Ecevit Üniversitesi?

7 Kasım 2009

Ecevit’in, ölümünden önce en büyük arzularından biri de kendi adına bir üniversitenin kurulmasıymış. Ne zaman gündeme gelse, “Çok iyi bir proje ama çok para gerekir. Benim etrafımda hiç işadamı yok ki!” dermiş.
Söz konusu olan tabii ki bir vakıf üniversitesi ve rahmetlinin de dediği gibi, çok pahalı bir yatırım. Herhangi bir devlet üniversitesine kendi adının verilmesi ise sanırım hiç gündeme gelmemiş. Kendisi de dillendirmemiş. İyi ki de istememiş. Yoksa itiraz eden çok olurdu ve muhtemelen de akademik camiada kabul görmezdi. Çünkü üniversiteler için pek bir şey yaptığı söylenemez!
Peki, arkasında kendi ismini günün birinde bir üniversiteye taşıyacak siyasi bir parti ya da sevenler bıraktı mı? İşte o da tartışılır...

Kimlerin adı verildi?
Gün gelir Ecevit’in bu arzusu yerine getirilir mi bilmeyiz ama siyasetçilerin ikbal günlerinde ileriyi düşünmelerinde sonsuz yarar var. Örneğin Çiller de üniversiteden gelip başbakan olmuştu. Ama tüm olanakların elinin altında olduğu o dönemlerde, ne üniversitesini ne de üniversiteleri hatırladı. Sonra da üniversitesi ve üniversiteler ona hiç kapılarını açmadı... Bugüne kadar 11 cumhurbaşkanı, 30 da başbakan geldi, geçti. Ama sadece

Yazının Devamı

Neden okumuyoruz?..

6 Kasım 2009

Televizyon, internet derken neredeyse okumayı-yazmayı unuttuk. Peki, bütün dünyada böyle mi? Ya da okumamanın başka nedenleri var mı? Bu konuda söylenecek o kadar çok söz var ki, hepsi de çok önemli.
Önceki gece, 28’incisi düzenlenen TÜYAP Kitap Fuarı’nda gerçekleştirdiğimiz Genç Bakış’ta bu konuyu ele aldık. İşte okuma ve okumama üzerine söylenenler:

Altan Öymen (Gazeteci, yazar)
- Okumak güzeldir. İnsan okurken aynı zamanda hem eğlenebilir, zevk alabilir, hem de öğrenebilir.
- Ben hiç, okumayın diyen bir başbakan hatırlamıyorum.
Sn. Özal en azından Red Kit okurdu. Gazete de, karikatür dergisi de okurdu. Menderes’in eski Türk Edebiyatı ve de hitabet sanatıyla ilgilenirdi. Böylece güzel cümleler kurar, güzel konuşurdu. Dünyada da okumayın diyen başkan yoktur herhalde. Bu bize mahsus bir şey.

Yazının Devamı