Deprem için ne yaptık?

15 Mart 2008

Deprem tartışmaları yeniden başladı. Artçı mı, öncü mü? Büyük deprem ne zaman olur, nereleri etkiler ve biz buna ne kadar hazırız?
Konuşulan konular bunlar. Peki geriye dönüp baktığımızda neler görüyoruz? Acıların en büyüğünü yaşadıktan sonra, ne kadar ders aldık, bugüne kadar neler yaptık?
Deprem uzmanlarına bakarsanız, aradan geçen bu 10 yıllık süreyi, hiç de iyi değerlendirmedik...
Çarşamba günü Kocaeli’ndeydik. 99 depreminde onlar da çok büyük acılar yaşadı. Üniversitede taş üstünde taş kalmamıştı. Eski rektörlük binası onarılarak deprem müzesi haline getirilmiş. O güne ait fotoğrafları görünce, insanın yüreği cız ediyor. Odaları gezdikçe, dönemin rektörü, rahmetli Baki Komsuoğlu’nun verdiği onurlu mücadeleyi de çok çarpıcı bir şekilde görebiliyorsunuz.
Depremden 40 gün sonra çadırda başlayan yeni öğretim yılı ve üç yıl sonra yoktan var edilen devasa bir kampus. Her şey kare kare görüntülenmiş.

Yazının Devamı

ODTÜ eski hocasına sahip çıkmadı

29 Şubat 2008

Diyalog ODTÜ biraz da Beşiktaş'ın Çarşı grubu gibi. Her şeye karşı. Önceki gece, Genç Bakış'ta muhalif tavrıyla, türban sorunu çerçevesinde gerçekleşen anayasa tartışmalarına farklı bir bakış açısı getirdi. İktidarın özgürlük arayışının sadece türbanla sınırlı kalmasına tepki gösterdi. Sabih Kanadoğlu, Ural Akbulut ve Engin Ataç'ın konuk olduğu son Genç Bakış, 7 yıllık Genç Bakış'lar içerisinde en çok izlenen program oldu. Onunla da kalmadı, ana haber bültenleri de dahil pek çok dizi ve kadın programını da geride bıraktı.Programın en çarpıcı bölümlerinden biri olan günün SMS anketinde ise, Başbakan Erdoğan'ın laikliğin güvencesi olabileceğine inanların oranı sadece yüzde 20 çıktı. On binlerce katılımcının yüzde 80'i ise kişilerin değil, kurumların ve yasaların laikliğin güvencesi olabileceği mesajını verdi.İşte bazı satırbaşları: YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, birkaç ay öncesine kadar YÖK'ün sevilen öğretim üyelerinden biriydi. Fazla tanıyanı olmasa da kendi bölümünde öğrencileriyle mutluydu. Ama son icraatları, Türkiye genelinde olduğu gibi eski üniversitesinde de öyle bir hava estirmiş ki onunla gurur duyanı bulmak neredeyse imkânsızdı. Türkiye'de türban sorunu yoktur. Siyasetin

Yazının Devamı

Dünden bugüne YÖK başkanları

27 Şubat 2008

Diyalog YÖK'ün kurucusu Doğramacı, YÖK Yasası'nı ve başkanlık yetkilerini biraz da kendisi için düzenledi. Sandı ki o koltukta hep kendisi oturacak. Sandı ki kuvvetler ayrımı hep var olacak. Onun döneminde tek sesli bir YÖK vardı. Rektör atama ve rektörleri görevden alma, iki dudağının arasındaydı. Evren ve Özal'la çalıştı. Rüzgâr nereden estiyse, Kâbe'si orası oldu. Evren türbanı yasakla dedi, yasakladı. Özal serbest bırak dedi, serbest bıraktı. Üniversiteleri dağınıklıktan kurtarıp tek çatı altında toplarken, artıları kadar eksileri de oldu. Her şeye rağmen gelmiş geçmiş en donanımlı başkan oydu. Hacettepe'nin, Bilkent'in ve Anadolu'daki onlarca üniversitenin altında onun imzası var. Sadece laf üretmedi, çok sayıda üniversite de kurdu.Doğramacı'dan sonra başkanlık koltuğuna, şimdi AKP milletvekili olan Mehmet Sağlam oturdu. İlk kazık attığı kişi ise, kendisini o koltuğa oturtan Doğramacı oldu. Her dönemin adamı olarak bilindi. O sayede sivrildi. Başkanken, üniversitelere hizmetten çok, koltuğun sağladığı nimetlerin tadını çıkardı. Siyasi geleceğine yönelik yatırımlar yaptı. Önce DYP'ye girdi. Sonra da o dönemin yükselen değeri AKP'ye. Bu arada cemaatlerle ilişkilerini de hep

Yazının Devamı

YÖK Başkanı'na 'iktidar taşeronu' iması

26 Şubat 2008

Diyalog Özcan'ın bu yükün altından kalkamayacağı ta en başından belliydi. Atanma yöntemi bile hatalıydı.YÖK başkanının nasıl atanacağına yönelik Anayasa maddesi çok net. Cumhurbaşkanı, görevinde başarılı olmuş birini, örneğin bir işadamını, gazeteciyi ya da bir politikacıyı YÖK başkanlığına atayabilir. Ya da "tercihen, rektörlük yapmış" bir öğretim üyesini bu koltuğa oturtabilir.Özcan, bu iki kriteri de yerine getirmiyor. Ne başarılı bir işadamı, gazeteci, politikacı, sanayici ya da başka bir şey ne de rektörlük tecrübesiyle donanımlı bir bilim adamı.Bırakın rektörlüğü, dekanlık bile yapmamış. Oysa daha önceki YÖK başkanlarına baktığımızda hepsi rektörlükten gelme. Üstelik kurucu rektörlük gibi zor bir süreçten de geçmişler.Özcan ise, bugüne kadar hiçbir kurumu yönetmemiş, kriz anında nasıl davranılır tecrübesi yaşamamış, en önemlisi de üniversiteleri yeterince tanımıyor.Durum böyle olunca da pot üzerine pot kırıyor.Önce "Konuşursam ipimi çekerler" dedi. Sonra da Maliye Bakanı'nın "Sıkıysa bizim istediğimiz gibi konuşmasın" dayatmasıyla karşı karşıya kaldı.Türban konusundaki gaflarına ise her gün bir yenisi ekleniyor. İşte birkaçı: Rektörler yasaları görmezden gelirse, bu sorun

Yazının Devamı

Anayasa değişti, şimdi ne olacak?

24 Şubat 2008

Diyalog Bu konuda kafalar karmakarışık. Üniversitelerdeki genel kanı, YÖK Yasası'nın ek 17. maddesinde yeni bir düzenleme yapılmadan türbanın serbest bırakılması mümkün değil.Bu yüzden, ek 17. maddeye ilave yapılmadan, CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne yapacağı itiraz sonuçlanmadan, türban konusunda bir gelişme beklemek sanki acelecilik olur.Peki bu aşamada ne olacak?AKP, 17. maddede bir düzenlemeye gidip türbanın nasıl bağlanacağını tarif etmekten kaçınacak mı? Yoksa MHP'ye verdiği sözün gereğini yerine getirip bu konulardaki kafa karışıklığına son mu verecek? Her şey muamma.Tıpkı katsayılar konusunda olduğu gibi geri adım atıp olayı soğumaya bırakabilir diyenler de var. 17. maddeyi hemen çıkarır ve bu tartışma son verir diyenler de.Ama asıl merak edilen konu, Çankaya'nın da altını çizdiği, bazı vatandaşların endişelerini gidermeye yönelik düzenlemelerin ne zaman ve nasıl yapılacağı?Bu düzenleme gerçekleşmeden, üniversitelerde türban tümüyle serbest kalır mı, kalmaz mı? Sanki önümüzdeki haftaların en önemli tartışma konusu bu olacak!Peki bu düzenlemenin içeriği ne olur?Türbanın üniversiteler dışındaki tüm öğretim kurumlarında ve kamuda yasak olacağına ilişkin bir maddenin Anayasa'ya

Yazının Devamı

Öğretmenler perişan durumda!

23 Şubat 2008

Diyalog Bağımsız Eğitimciler Sendikası'nın yaptığı anketin sonucu:Öğretmenlerin yüzde 93'ü borçla yaşıyor.Türk Eğitim-Sen'in araştırma sonucu ise:Öğretmenler bunalımda, yüzde 8'i de intiharı düşüyor.Peki öğretmenler böyle düşünmekte haksızlar mı? Böylesi bir duruma beceriksizlikleri nedeniyle mi düştüler yoksa koşullar mı onları bu hale getirdi?Zor durumdalar. Ama onları daha da üzen, sahipsizlikleri. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda sofranın en başında, protokolün en ön sıralarında yer alan, sokağa çıktıklarında herkesin selam durduğu öğretmenler, şimdi eğer borç batağına düşüp pazarda limon satacak hale düştülerse bunun sorumlusu onlar mı yoksa başta siyasiler olmak üzere hepimiz miyiz? Bunu yeniden sorgulamamız gerekir.Neden intihar noktasına geldiler? Binde bir bile olmaması gereken bir sonuç, nasıl yüzde 8'lere tırmanmış? Çok iyi irdelenmesi gerekiyor. Hem de çok!.. İki ayrı öğretmen sendikası, iki farklı konuda araştırma yapmış. Sonuç vahimin de ötesinde. Bağımsız Eğitimciler Sen- dikası'nca (BES) yapılan araştırmada, Türkiye'deki her 100 eğitimciden 93'ünün borçla yaşadığı, kredi kartı borçları yüzünden kara listeye alınan eğitimcilerin sayısının da yüzde 120 arttığı

Yazının Devamı

Kurucusundan AKP'ye bombardıman

22 Şubat 2008

Diyalog Genç Bakış'ta, Türk siyasetinin son 60 yılını konuşurken konuklarımızdan biri de oydu. Hüsamettin Cindoruk ve Mümtaz Soysal, merkez sağ ve merkez soldaki gelişmeleri anlattı. O da AKP'nin nasıl kurulduğuna, bugün hangi noktaya geldiğine ve Türkiye'yi nereye götürdüğüne yönelik sorulara cevap verdi. Söylemleri sertti. Ama partisinden ayrılmaya hiç niyeti yoktu.Hüsamettin Cindoruk, siyasi bir duayen olarak, dünü dünde bırakan ender isimlerden biri. İTÜ'lü öğrencilere, Menderes ve diğer liderleri anlatırken, sadece hatalarına değil, yaptıkları hizmetlere de bakmalarını önerdi.Sola yönelik eleştirilerin odağındaki Mümtaz Hoca ise, bilgece söylemleriyle sadece öğrencilerin değil ekran başındakilerin de takdirini topladı.Demirel, Özal ve Erbakan'ın da mezun olduğu İTÜ'de, çarşamba gecesi aşırı sol rüzgârlar esti. Rektör Faruk Karadoğan'ın "Üniversiteler ibadet yeri değil, bilim yuvasıdır" söylemi, öğrencilerin özelleştirmeden paralı öğretime, AB ve ABD karşıtlığından yeni anayasal düzenlemelere varan sert çıkışları, İTÜ'de derelerin altından çok suların aktığı izlenimi verdi... Ertuğrul Yalçınbayır AKP'nin önemli kurucularından biri. Gül Hükümeti'nde Başbakan Yardımcısı'ydı.

Yazının Devamı

Çankaya bu istifaya el koymalıdır

20 Şubat 2008

Diyalog Atatürk'ün direktifi ile Türk eğitim sistemine yön versin diye kurulan Talim ve Terbiye Kurulu, eskiden özerk bir yapıya sahipti. Tıpkı Genelkurmay gibi. Tıpkı Merkez Bankası gibi. Ama siyaset ve cemaatler sonunda oraya da girdi. Liyakatin yerini farklı değerler aldı. İstifaya zorlanan 1963 doğumlu Erdoğan, özellikle eğitim yönetimi ve ekonomisi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Gazi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümü mezunu. MEB burslusu olarak Amerika'daki Columbia Üniversitesi'nde mastır ve doktora yaptı. İstanbul Üniversitesi'nde görevliyken de bu makama atandı. Yani eğitimin hep içindeydi. Dün bir ara görüştüğümüz TBMM Başkanı Köksal Toptan'a göre de o makama atanacak en uygun isimlerden biriydi. Ama şimdi izinde. Çankaya, istifasını onaylarsa üniversitedeki görevine geri dönecek.Şimdi bütün gözler Gül'de. Çankaya bu istifayı kesinlikle kabul etmemeli. En azından Erdoğan'ı çağırıp neden istifa noktasına geldiğini mutlaka dinlemeli. Çünkü, bu sıradan bir istifa değil. Daha birkaç ay önce, Erdoğan'ın yardımcısı Prof. Ali İlker Gümüşeli de istifaya zorlanmış ve Erdoğan koskoca kurumda iyice yalnızlaştırılmıştı. Sonunda da işte bu zoraki istifa

Yazının Devamı