Ertuğrul Özkök

13 Ekim 2007

Diyalog Daha önce de kendisiyle ilgili birkaç yazı yazmıştım. Çünkü Türkiye'nin en büyük gazetesinin yönetmeni ve Türkiye'nin en çok konuşulan isimlerinden biri. Beni ilgilendiren yönü ise gazeteciliği. Nerede, ne zaman gazetecilere karşı bir yaylım ateşi açılsa, kendi üzerime alınır, karşı taarruza geçerim. Çünkü o kadarını da hak etmiyoruz. Yönelttikleri eleştiriler bile medyadan öğrendikleri. Ya medya olmasaydı, bunları nereden öğrenecektiniz ki derim...Eleştirilecek yönlerimiz yok mu? Fazlasıyla var. Ama bu fazlalık, diğer meslek mensuplarından ya da sektörlerden kesinlikle daha çok değil. Ertuğrul Özkök ile ilgili yazılanları, konuşulanları duydukça hayretler içerisine düşüyorum. Bir anda kendimi anlamsız tartışmaların içinde buluyorum.25 yıldır ben de medyanın tam göbeğindeyim. Olup bitenleri bazen uzaktan bazen de yakından izliyorum. Tıpkı diğer haber konularında olduğu gibi bu konuda da taraf olmaktan çok, objektif olmayı yeğliyorum. Çünkü, öyle ya da böyle taraf olanların nereden nerelere geldiklerini gördükçe, objektifliğin, bu mesleğin olmazsa olmaz kurallarından biri olduğuna bir kez daha şahit oluyorum. Özkök'ün biri gazeteci, diğeri yönetici, iki şapkası var.

Yazının Devamı

Mükerrer cumhurbaşkanı

12 Ekim 2007

Diyalog İlginç tartışmalar yaşandı. Ama akılda en fazla kalanı, iz bırakanı "mükerrer cumhurbaşkanı" benzetmesi oldu.Referandum sürecinin başlamasından sonra yapılan düzenlemelerin hukuka aykırı olduğunu savunan Türk, yaşanan gelişmeleri "garip" olarak değerlendirdi ve "Ek maddelere yönelik düzenlemelerin gümrüklerde referandum süreci başlamadan önce yapılması gerekirdi" diyerek şöyle konuştu:"Bu garipliği gidermek için çabalar var. Ama anlamsız. Hukuka aykırı. Mükerrer maddeler var. 11. Cumhurbaşkanı mükerrer cumhurbaşkanı olacak."Eski TBMM Başkanı Cindoruk da benzeri değerlendirmelerde bulundu ve referandum sürecinin hatalarla dolu olduğunu söyledi. Genç Bakış'ta bu hafta Türkiye'nin güncel sorunlarını, referandum süreci ve yeni anayasa taslağını tartıştık. Konuklarımız eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve avukat Kezban Hatemi'ydi. Programın üzerinde en çok tartışılan bölümlerinden biri ise tezkerenin süresi ve gerekliliği yönünde oldu.Cindoruk ve Türk, olası bir harekât için tezkerenin gerekliliğini savunurken, Kezban Hatemi şiddetle karşı çıktı. İzleyiciler arasında SMS'le yapılan anket ise yüzde 76 evet, yüzde 24 hayır şeklinde

Yazının Devamı

Peki ya biz onlar için ne yaptık?

10 Ekim 2007

Diyalog Cemil Çiçek, "Sözün bittiği yerdeyiz" dedi. O yer neresi, bekleyip göreceğiz.Gençlerimizi artık bayrağa sarılmış tabutlarda değil, o bayrağı çok daha yükseklere tırmandırırken gururla alkışlamak istiyoruz. Bunlar artık son şehit cenazesi olsun.Gençlerimiz, vatan için gözlerini kırpmadan ölüme gidiyor. Acıların çok yoğun olduğu bugünlerde, belki yeri değil ama, şunu sormak gerekiyor: Peki biz onlar için ne yapıyoruz?İşsiz gençlerden, atanamayan öğretmenlerden mesajlar geliyor. "Onların yerinde biz de olabilirdik, olmaya da hazırız, ama manşetlere çıkmamız için ille de şehit olmamız mı gerekiyor?" diyorlar.Keşke duyguların böylesine yükseldiği, gençlerimizin böylesine gündeme geldiği şu günlerde, onların geleceklerini de biraz olsun konuşabilsek. Örneğin, vatan için, sizler için, bizler için yani hepimiz için canlarını feda eden şehitlerimiz, bu hain pusuya düşmemiş olsalardı ve bir kaç ay sonra terhis olup ana ocağına dönmüş olsalardı ne yapacaklardı? Hangi işte çalışacak, kaç lira maaş alacak? İş bulmak için kaç yıl bekleyeceklerdi?.. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına da sabır diliyoruz. Ne söylense boş. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Gençlerden ilk eleştiri biz

Yazının Devamı

Az da olsa muhalefet varmış

9 Ekim 2007

Diyalog "Yazınızda bahsettiğiniz sorunların hemen hemen hepsine ilişkin görüşlerimi, eleştirilerimi soru önergesi vererek, komisyon ve Genel Kurul'da söz alarak gündeme getirdiğimi bilmenizi isterim. AKP döneminde eğitimde yapılanların 3 temel amacının olduğunu düşünüyorum. Bunlardan birincisi, eğitimin laik niteliğinin zayıflatılması ve dinselleştirilmesi, ikincisi eğitimin ulusal niteliğinin zayıflatılması, üçüncüsü ise eğitimin ticarileştirilmesi ve piyasaya açılması. Eğitimle ilgili olarak çıkarılan kanunların, yönetmeliklerin, genelgelerin ve bakanlık merkez ve taşra teşkilatında yapılan kadrolaşma harekâtının bu 3 temel amaca yönelik olduğunun bilincindeyiz ve bu bilinçle bakanlıkta yapılanları, özellikle yapılmayanları ve yapılamayanları takip ediyoruz. Sayın Çelik'in bakanlığı döneminde MEB'de kaygı verici boyutlarda bir hukuksuzluk yaşanmaktadır. İdarenin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olması ve idarenin yargı kararlarına uyması hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmazıdır. Ancak AKP iktidarı döneminde özellikle MEB'de mahkeme kararlarının uygulanmaması, uygulanmasının geciktirilmesi ya da mahkeme kararının etkisiz kılınması yönünde bir eğilim ortaya

Yazının Devamı

Muhalefet var mı?

7 Ekim 2007

Diyalog Milli Eğitim Bakanlığı, sanki Bakan Hüseyin Çelik'in çiftliği ve istediği gibi at koşturuyor. Yapılanlara, yapılmayanlara, ne kendi partisinden ne de muhalefetten tek eleştiri yok. Tıpkı arada bir yaptığı doğru işlerin alkışlanmadığı gibi.Eğitimde alınan her karar, yediden yetmişe hepimizi ilgilendiriyor. Ağır faturaları, bugün olmasa da yarın çıkıyor. İşte bu yüzden sürekli takip edilmesi gerekir.Bir bakanlık düşünün ki, bakandan sonraki en önemli koltuğu aylardır boş. Müsteşar Necat Birinci, hakkındaki kesinleşmiş hapis cezalarından kurtulmak için milletvekili seçildi. Aradan aylar geçti, yerine atama yapılmıyor. Eskiden olsa, Cumhurbaşkanı Sezer engelliyor denilirdi. Şimdi kim engelliyor?..Koskoca Milli Eğitim camiasında o koltuğu dolduracak isim mi yok? Öğretmen atamaları tam bir komediye dönüştü. Ücretli, sözleşmeli, usta öğretici adı altında sürekli öğretmen alınıyor. Üç kuruş paraya çalıştırılıyor. MEB'in uyguladığı bu taşeronluk yöntemini herhangi bir şirket yapsa, Maliye, SSK kapısına bin defa kilit vururdu. Ama devletin kendisi bunu yapıyor? Muhalefet uyuyor.Anadolu liselerinde yabancı dille eğitim kaldırıldı. Geçen yıl ve bu yıl 5'er bin kontenjan boş kaldı.

Yazının Devamı

Doğramacı çok değişmiş

6 Ekim 2007

Diyalog Kitapta enteresan fikirler var. Doğramacı'yı hiç tanımasak, YÖK yasasını onun hazırladığını bilmesek, üniversiteleri nasıl yönettiğini görmesek, bu kadar şaşırmazdık. Doğramacı, yeni kitabında, dün ne dediyse, ne yaptıysa tam tersini söylüyor. Değişim dedikleri bu olsa gerek. Tek eksik; üniversitelerde türban tümüyle serbest bırakılsın, kızlarımızın öğrenim hakkı engellenmesin cümlesi. Ama satır aralarında ve hedef gösterilen yolda sanki o da ima ediliyor.Hoca Bey, dünyaya yönelik genel bir durum tespiti yaptıktan sonra önerilerini sıralıyor. Benzer bir kitap da "çömezi" Kemal Gürüz tarafından hazırlandı. Henüz yayımlanmadı. Yakında piyasaya çıkar. Çok daha donanımlı... Eski YÖK Başkan İhsan Doğramacı 1915 doğumlu. Yani 92 yaşında. Yeni bir kitabı yayımlandı. Adı: Türkiye'de ve Dünya Yükseköğretim Yönetimi. Ne büyük bir enerji. Doğramacı, kitabında önce tespitlerde bulunuyor. Sonra da önerilerde. Tespitlerinden bazıları şöyle: Cumhuriyet döneminde yükseköğretimin gelişmesinde zaman zaman aksamalar olmuş ve Türkiye'mizin potansiyelinden yararlanılamamıştır. (Sanki TC öncesinde her şey mükemmelmiş ve aradaki duraksamalarda kendisinin hiç payı yokmuş gibi!)1923-1932 döneminde

Yazının Devamı

Öğretmenler dertli hem de çok dertli

5 Ekim 2007

Diyalog Öğretmenin mutsuz olduğu toplumlarda ise öğrenci ve velilerin mutlu olduğu düşünülemez. Yüzlerdeki karamsarlığın önemli gerekçelerinden biri de bu. Sakın göz ardı etmeyin. Öğretmenlerinizle yakından ilgilenin. Onların mutsuzluğu, aslında sizin mutsuzluğunuzdur. Bu zor günlerinde onların yanında olun ki geri dönüşümü sıkıntı, öfke ve çaresizlik değil, sevgi, hoşgörü ve güler yüz olsun... Öğretmenlik, sanki çile mesleği oldu. Yıllarca çile çekmeden ataması yapılan yok gibi. Kapıda atama bekleyenler mutsuz da, görevdekiler mutlu mu? Alın birini vurun diğerine. Öğretmenler arasında mutsuzluk oranı had safhada. Ve giderek artıyor. İşsiz öğretmenler yarın Ankara'da saat 12.00'de Milli Eğitim Bakanlığı'nın önünde seslerini duyurmaya çalışacaklar. Bakalım kaç kişi gelecek? Böylesi durumlarda, hep birilerinin kendileri adına mücadele vermesini isterler. Bu yüzden de zahmet edip toplantılara katılmazlar. Sonuçta da, yüz binlerce mağdur olduğu halde, protestocuların sayısı birkaç yüzle sınırlı kalınca ciddiye alınmazlar.Bekleyip göreceğiz. Bir bardak suda fırtına mı kopartılıyor yoksa gerçekten bıçak kemiğe mi dayandı, hep birlikte şahit olacağız.Eğitim sendikaları böylesi günler

Yazının Devamı

Hani 10 bin öğretmen alınacaktı?

3 Ekim 2007

Diyalog Bir yanda görev bekleyen yüz binlerce öğretmen, öte yanda boş geçen dersler. Bu aymazlığın mantığını anlayan var mı?Hangi branşlarda kaç öğretmen alınacak? Öncelikli iller hangileri olacak? Bu hemen açıklanmalıdır!..UNESCO ve DaimlerChrysler'ın, kültürler arası diyalog ve bilgi alışverişine destek vermek amacıyla düzenlediği Uluslararası Mondialogo Okul Yarışması'nın başvuruları başladı. Milli Eğitim Bakanı Çelik, okulların açıldığı ilk günlerde 10 bin sözleşmeli öğretmen daha alınacağını açıkladı. Ama aradan neredeyse üç hafta geçti, çıt yok. "Önümüzdeki günlerde" denile denile bugüne kadar gelindi. İstanbul'un göbeğinde bile boş geçen dersler var. Ama hâlâ söz verildiği halde bir atama takvimi duyurulmuş değil. Bu belirsizliğin bir an önce giderilmesi gerekir. Geçtiğimiz yıl 138 ülkeden 35 bin öğrencinin katılımıyla gerçekleşen yarışmaya bu yıl 150 ülkeden 50 bin öğrencinin katılması bekleniyor.14-18 yaş arasındaki öğrenciler için düzenlenen Uluslararası Mondialogo Okul Yarışması, farklı ülkelerdeki gençlerin sanal ortamda ortak projeler üretmesi esasına dayanıyor. Örneğin Amerika'daki bir öğrenci ile Çin'deki bir öğrenci ortak bir proje hazırlayabiliyor. Geçen yıl

Yazının Devamı