Diyalog Ek yerleştirmede, boş kontenjanlar için sadece açıkta kalan öğrencilerin başvuruda bulunabilmeleri, belki bir ölçü de makul olabilir. Ama yeni açılan fakülteler için böyle bir kısıtlamanın getirilmesi çok büyük haksızlık. Örneğin yeni açılan Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, bölgedeki pek çok öğrenci için bulunmaz bir fırsat. Ama böyle bir fakültenin açılacağından haberdar olamadıkları için, ya başka üniversitelere yöneldiler ya da farklı fakültelere. Yeni açılan üniversiteler için de durum farklı değil.YÖK yaz uykusuna yatmayıp da bu fakülte ve üniversitelerin açılmasına öncelik verseydi, böylesine bir haksızlık ortaya çıkmazdı. İki aylık bu gecikme yüzünden, şimdi pek çok öğrenci istediği fakülteye giremeyecek. Bu yıl olmasa bile, en azından gelecek yıllarda yeni açılan fakülte ve üniversiteler temmuz kılavuzuna girerse, ekimdeki ek yerleştirmelerde böylesine haksızlıklar yaşanmaz. Yeni açılan üniversiteler, fakülteler ve boş kalan kontenjanlara, ek yerleştirmeyle on binlerce yeni öğrenci alınacak. Kontenjan sayısı, çoğu iki yıllık meslek yüksekokulu olmak üzere 60 bin civarında. Başvurular dün başladı, 4 Ekim'de sona erecek. Konuyla ilgili ayrıntılar
Diyalog Anadolu liselerinde geçen yıl, Bakan Çelik'in keyfi tutumu yüzünden binlerce boş kontenjan kaldı. Bu yıl inattan vazgeçip 3. kayıt dönemi açtılar ve Müsteşar Vekili Mehmet Temel imzasıyla yayımlanan genelgede, kimlerin bu haktan yararlanacağı şu şekilde duyuruldu:"Başvurular 8 Eylül 2007 Cumartesi günü başlayacak, 10 Eylül Pazartesi günü saat 12.00'ye kadar adayın mezun olduğu okula yapılacak. Uygulama için, 10 Haziran 2007 tarihinde yapılan OKS'ye girmiş, 160 puan barajını aşarak tercih yapma hakkını elde etmiş ve tercihte bulunmuş adaylardan, herhangi bir ortaöğretim kurumuna kayıt hakkı kazanarak kaydını yaptırmış veya yaptırmamış olan tüm istekliler başvurabilecek."Kimlerin başvuracağı çok net olarak ortaya konmuş. Herhangi bir anadolu lisesini kazanamayanların başvurması olanaksız. Genelgeden anlaşılan o. Bu yüzden kazanamayanların çok büyük bir bölümü başvuruda bulunmadı. Ama, bakanlığın bir başka birimi olan Basın ve Halka İlişkiler Müşavirliği'nin bana cevaben, bakanlık internet sitesindeki şu cümlesine bakın:"3. yerleştirme olarak sözü edilen "Tercihinde Yükselme İşlemi" yazarın iddia ettiği gibi sadece bir yeri kazananlara değil tercih yapan tüm adaylara açık
Diyalog Ankara Üniversitesi Rektörü Nusret Aras, Hukuk Fakültesi Dekanı Metin Feyzioğlu, Anıl Çeçen Hoca ve çok sayıda öğrenci ve öğretim üyesi de dinleyiciler arasındaydı. Programda zaman zaman gergin saatler yaşandı. Ama seviye hiç düşmedi. Özellikle taslağın içeriğine yönelik ciddi görüş alışverişi yaşandı. Fırat'ın evet haklısınız dediği noktalar da oldu, şiddetle karşı çıktıkları da. İşte bu diyaloglardan en önemlisi Dekan Feyzioğlu ile Fırat arasında gerçekleşti:Feyzioğlu: Sayın Fırat, hazırladığınız taslağın içine genel adap diye bir kavram koymuşsunuz. Genel adaba aykırı olan ne demek? Şu andaki Anayasa'da böyle bir kavram yok. Bu kavrama dayanarak insanların giyim kuşamından nasıl yaşayacağına kadar birçok sosyal olaya müdahale edilebilir. Bu nasıl bir kısıtlamadır? Ayrıca çok önemli bir yargı kurumu olan Danıştay'ın üyelerinin atanma şekli de yürütmeye bırakılmış. Danıştay yeri geldiğinde bakanlıkları denetler. Şimdi denetleyeceği kişi tarafından tayin edilen kişi bu görevi nasıl yapar? Bir partinin ilçe başkanı o ilçedeki yargıcın üzerine çıkmış olur. Bir anayasa yapmak için yalnızca Meclis çoğunluğu yeterli değildir. Toplumun bütün kesimlerini katmalıydınız.Fırat: Sizi
Diyalog Evren, 1961 Anayasası'nın çok iyi taraflarının bulunduğunu, ama o günün koşullarında Türkiye'ye lüks geldiğini söyledi. Dönemin Başbakanı Demirel'in değişik kurullarda, "Bu Anayasa ile ülkenin yönetilmesi imkânsız. Değiştirilmesi gerekir" dediğini söyledi.Evren, yeni anayasa çalışmalarına yönelik olarak da "Anayasa değiştirmek kolay iş değil. Tartışılır, tartışılır öyle kalır!" dedi. Başbakan Erdoğan'ın "Üniversiteler kendi işine baksın" şeklindeki çıkışıyla ilgili olarak da, "Zaman zaman ben de yazılanlara, söylenenlere kızıp, sert çıkışlar yapıyordum. Sonra hata yaptığımı anlıyordum. Erdoğan'ın da aynı görüşte olduğunu sanıyorum" değerlendirmesinde bulundu. Gül'ün cumhurbaşkanlığı konusunda ise "Söylediği gibi davranırsa bir sorun olmaz" yorumunu getirdi.Evren, en çarpıcı açıklamalarını ise türban ve dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yaptı."Kuranı Kerim'de saçların örtülmesi ve türban takılması konusunda tek kelime bulsunlar kendimi asarım" dedi. Mevcut Anayasa'daki 12 Eylülcüler yargılanamazlar yönündeki maddenin kaldırılmak istenmesiyle ilgili olarak da, "Halka gidelim. Halka soralım. Hodri meydan. Halk isterse yargılanalım" şeklinde konuştu.Evren yeni
Diyalog Görünen o ki türban gibi sancılı konulardan biri olan Din Bilgisi dersi için şimdilik bir çözüm yolu bulunmuş. Ama ne kadar uygulanabilir, hep birlikte göreceğiz. Her şeyden önemlisi de isteğe bağlı Din Bilgisi dersi haftada bir saatle mi sınırlı kalacak, yoksa veliler çok daha fazlasını istiyor diye üç beş saate mi çıkarılacak? Kurbağayı ürkütmemek için şimdilik bu konuda ayrıntıya girilmiyor. Ama kafalardaki plan bu. Dahası, ilk ve orta kurumlarındaki Din Bilgisi derslerine girerken türban serbestisi getirilecek mi, getirilmeyecek mi? İmam Hatip liselerinde olduğu gibi ilköğretim okulları ve liselerdeki Din Bilgisi derslerine de türbanlı girilmesi gerektiğini savunanların bu görüşleri ne kadar kabul görecek?..Önümüzdeki haftalarda eğitimin kangren olmuş sorunlarından türban ve Din bilgisi tartışmalarına takılıp kalırsak hiç şaşırmayalım. Oysa acil çözüm bekleyen o kadar çok sorun var ki!.. Milli Eğitim Bakanı Çelik, Din Kültürü dersinin zorunlu, Din Bilgisi dersinin ise seçmeli olabileceğini söylemiş. Haftada iki saat olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin birer saatlik iki ders haline getirileceğini belirten Çelik, böylece anayasal değişikliğe gerek kalmayacağını da
Diyalog Sektöre akan paranın 8-10 milyar dolar olduğu söyleniyor. Peki karşılığında ne oluyor? Fazladan bir üniversiteyi ya da kolejleri mi kazanıyor? Hayır. Kalite yükseliyor mu? Onun cevabı da hayır. O halde her yıl 8-10 milyar dolarlık harcama neden yapılıyor? İşte cevabı aranması gereken soru bu.Ama bakın hiç gündeme geliyor mu? İktidarlar değişiyor. Ancak dershaneciliğe bakış açısı hiç değişmiyor. Çünkü kimsenin umurunda değil.Oysa, Türk insanın mutsuzluğunun temelinde ÖSS, OKS, TUS, KPSS gibi ardı arkası kesilmeyen bu sınavlar geliyor. Bir kişi kazanıyorsa 9 kişi "başarısız" damgası yiyor. Hem de defalarca. Sanki sınava katılanların tümü 100 üzerinden 100 alsa, okutacak yer varmış gibi. Türkiye'nin asıl sorunu, yeterince öğretim kurumunun bulunmaması. Elbette daha sonrasında da istihdam. Yani bir yandan kaynak sorunu yaşıyoruz. Öte yandan da müthiş bir savurganlık ve moral bozma furyası söz konusu. Son 20 yılda dershane sektörüne akan parayla, ODTÜ standartlarında en az 30 üniversite kurulabilir, yüzlerce fabrika açılabilirdi. Ama bu manasız yarışı daha da alevlendirmenin ötesinde hiçbir şey yapmıyoruz.YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı, sınav ateşini körükleyenlerin başında
Diyalog İşte aradaki bu gerginliğin giderilmesi için Çankaya harekete geçti. Gül, önümüzdeki haftadan itibaren üniversite açılışlarına katılarak ciddi anlamda mesajlar verecek. Üniversitelerin gönlünü alacak. İlk durak Hacettepe Üniversitesi. İkinci durak ise 10. kuruluş yıldönümünü kutlayan Bahçeşehir Üniversitesi. Daha sonra ise sırasıyla Anadolu'daki üniversiteler. Çankaya, üniversitelerden davet gelmiyor yönündeki iddialara şiddetle karşı çıkıyor. "Çok yoğun davet var. Hepsine yetişmeye çalışacağız. Aksini iddia edenler bekleyip görür" yorumunu getiriyor...Gül'ün bu çerçevede üniversitelerin sorunlarıyla yakından ilgileneceği ve çözümü konusunda hükümetten isteklerde bulunacağı belirtiliyor.Bu arada, gelecek ay görev süresi sona erecek olan Teziç'in yerine kimin YÖK başkanı olacağına yönelik kulisler de devam ediyor. Sürpriz bir isim olasılığı üzerinde de duruluyor... Hükümet ile üniversiteler arasındaki gerginlik, azalacağına her geçen gün daha da artıyor. YÖK yasa tasarısıyla başlayan, anayasa taslağı ve türban nedeniyle doruğa çıkan tartışmalar nedeniyle aradaki diyalog tümüyle kopmuş durumda. Milli Eğitim Bakanı Çelik, okullardaki şiddetin faillerinin başarısız öğrenciler
Diyalog Bakan Çelik, geçen yıl, yeni bir kayıt dönemi açılarak, kontenjanların doldurulmasını isteyenlere, "Puanlar çok düşer, bu kaliteyi bozar" diye karşı çıkmıştı. Biz de ısrarla, puanlarda çok önemli oynamalar olmayacağını, dolayısıyla kalitenin düşmeyeceğini iddia etmiştik.Hatta CNN Türk'teki bir canlı yayında, ben kendisinin bu sistemi bilmediğini ve yanıldığını söylediğimde, şiddetle karşı çıkmış ve asıl yanılanın bizler olduğunu söylemişti.Bu yıl inattan vazgeçildi ve boş kontenjanların doldurulması için bir adım adıldı. Ancak bu eksik bir adımdı. Neden eksik bir adım olduğunu ilerleyen satırlarda açıklayacağım. Ama daha önce bakanın puanlar düşer, kalite dibe vurur iddiasını, MEB internet sitesinde yayımlanan kendi verileriyle çürütmek istiyorum.Bu yıl ikinci kayıt döneminden sonra, tercih yükseltme sistemiyle boş kontenjanlar dolduruldu. Örneğin Galatasaray Lisesi'nde 2 açık vardı. Taban puan ise 472'ydi. Üçüncü yerleştirme sonunda da taban puan yine 472. Sadece virgülden sonraki rakamlarda yüzde birlik değişim söz konusu oldu.İstanbul Lisesi'nde de durum farklı değildi. Toplam 18 açık vardı. Taban puanı 468'di. 3. yerleştirme sonunda da taban puan 467. 90 boş