Korona sadece sağlığımızı değil kimyamızı da bozdu. Moral ve motivasyonumuz dibe vurmuş durumda.
Herhangi bir konuda sağlıklı, sürdürülebilir bir karar almamız neredeyse imkânsız.
Psikolojik olarak adeta çökmüş durumdayız. Sabır sınırlarımızı artık fren tutmuyor!
Eğer öyle olmasaydı, sınav odaklı eğitim ve sınavlar koronayla mücadele ve çocuklarımızın sağlığından daha önemli hale gelebilir miydi?..
Korona tablosu vahim ötesi!
Vaka sayısı her gün yeni bir rekor kırıyor.
Buna rağmen, yaşanılan bu korkunç salgını ciddiye almayanların sayısı hâlâ çok fazla.
Peki ama nereye kadar?
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı:
“Eğitimde sınav sürecinde olan 8. ve 12. sınıflar ile okul öncesi eğitim kurumları dışındaki tüm kademeler uzaktan eğitimle sürecektir.”
MEB, uygulamanın detaylarını ve kurallara uymayanlara yönelik yaptırımları umarız hemen açıklar, yoksa büyük bir kafa karışıklığı ve keyfiyet yaşanır!
İşte cevap bekleyen bazı sorular:
- 12’ler okula uçarak mı gelecek, toplu taşıma olmayınca?
- İlkokullar uzaktan eğitime geçiyorsa, niye o zaman ilkokul öğretmenleri aşılanıyor, 8. ve 12. sınıf öğretmenleri aşılanmıyor?
- Köy okulları, özel eğitim kurumları ve dershaneler ne olacak? Görünen o ki, sınav odaklı eğitime devam!..
Dünü dünde bırakmak!
Sınavlar öyle ya da böyle hep vardı, olmaya da devam edecek!
Ölçme değerlendirme olmadan performans değerlendirmesi yapmak elbette mümkün değil!
Tartışılan asıl konu ise sınavlara gerek duyulup duyulmamasından daha çok içeriği ve zamanlaması.
Pandeminin tam da zirve yaptığı bir dönemde okul içi yüz yüze sınavlar ne kadar acil? Daha da önemlisi, girilecek riske değecek bir değerlendirme söz konusu mu?
Akademik anlamda ne verildi ki ne isteniyor?
Giriş sınavlarına gelince... Doğan her çocuğun üniversite önüne yığılıp, umut tacirliği yapıldığı, öğrencilerin dershane kölesi haline getirilip, yüzde 90’ının enkaza dönüştürüldüğü kaç ülke var?
Sınavlar ilgiyi, yeteneği, beceriyi, vizyonu ve en önemlisi de yaratıcılığı, üretkenliği, vizyonu ölçebiliyor mu? Adil mi, güvenilir mi, objektif mi, seçici mi? Evet demek mümkün değil!
KPSS benzeri saçma sapan diğer sınavlar ise tam bir utanç tablosu!
2020 verilerine göre, OECD ülkeleri arasında okulları en uzun süreli kapalı kalan ülkelerden biriyiz.
Öğretmenlerimize göre bu bilgi yanıltıcı. “Çünkü biz her gün okula gidiyoruz” diyorlar. Yine aynı şekilde, özel okulların çoğunda da derslere kesintisiz devam edildi ve ediliyor.
Okullar nerede, ne zaman, haftanın kaç günü, kaçıncı sınıflara açık sorusu, kentten kente hatta köy ve ilçelere göre değişiyor. Pandeminin seyrine göre değişmeye de devam edecek.
Dersler uzaktan da olsa, öğretmenlerin okula imza için gidip gelmelerine yoğun tepki var. Hem riskli hem de gereksiz görülüyor. MEB, umarız, bu tedirginliği dikkate alır!
Peki, aşı konusunda son durum ne?
Öncelik sırasında öğretmenlerin önüne geçen geçene. Köy okullarında aşı vurulan bazı öğretmenler var ama oranlar çok düşük. Keşke bir takvim açıklansa da önlerini görebilseler.
Özel okullardaki öğretmenler ve diğer eğitim çalışanları da sakın unutulmamalı! Yoksa onun bıraktığı hasar
Vaka sayısı, alıp başını gitse de hayat devam ediyor.
Hemen herkes tedirgin ama en çok da veliler.
Bir yanda korona riski öte yandan her geçen gün, eğitimden, okuldan, sükûnetten daha da uzaklaşan evlatları...
Öğret-menlerimizin sırtındaki yük daha da ağır. Bir yanda aileleri öte yanda öğrencileri. Aşıdan ise hâlâ haber yok...
Tüm bu zor süreçte en çok yıpranan ise MEB. Ne İsa’ya yaranabildiler ne de Musa’ya! Aldıkları her karar, tartışmaları da beraberinde getiriyor...
ÖNCELİK SIRALAMASI
OECD ülkeleri arasında, okulları en uzun süreli kapalı kalan ülkelerden biriyiz.
Peki, çare oldu mu? Kesinlikle hayır. Tam tersine vaka sayısı ve ölüm oranları patladı. Moral, motivasyon dibe vurdu! Yeni yasaklar geldi! Uzaktan eğitim çare olamadı. Öğrenciler okuldan, eğitimden, arkadaşlarından koptu. Aileleriyle ciddi sorunlar yaşamaya başladı...
Aşıda seçenek arttıkça kafalar daha da karışacağa benziyor.
O mu, bu mu, şu mu derken korunmanın olmazsa olmazı olan aşı bile tartışmalı hale geldi. Yerli aşılarla birlikte, içinden çıkılamaz bir hal alacak!
Bu yüzden, Sağlık Bakanlığı bu konuda yeniden bir bilgilendirme kampanyası yaparsa çok yararlı olur!
Önce neden aşı olunması gerektiği hatırlatılmalı, olmak istemeyenler için kişisel hakların yanı sıra kamu sağlığına yönelik yaptırımlarda nasıl bir yol izleneceği anlatılmalı, sonra da her aşının özellikleri, artıları ve eksileri tek tek sorgulanmalıdır.
Bu arada, eğer aşı öncesi ille de bir belge imzalanacaksa, neden birinde olup, diğerlerinde olmadığı da herkesin anlayacağı bir dille kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Yeni bir şans!
YÖK verilerine göre, üniversitelerimizde 8.5 milyon öğrenci öğrenim görüyor. Çeşitli nedenlerle öğretimleri yarıda kalan ya da üniversitelerden ilişiği kesilen öğrenci sayısı ise yüz binlerle ifade ediliyor. Af istekleri daha önce TBMM’ye gelmişti ama hâlâ ses soluk yok! Peki, çıkar mı?
Çıkarsa bir
İşsizler sıralamasının en tepesinde üniversite mezunları geliyor.
Üniversitelerdeki öğrenci sayımız ile Avrupa birincisiyiz diye övünüyoruz ama üniversite mezunu işsizler sıralamasında da şampiyonluğu kimseye bırakmıyoruz!
Günümüzün en önemli sorunu, özellikle gençler ve anne babalar için hiç tartışmasız işsizlik!
İş yoksa, moral motivasyon dibe vuruyor.
Hele bir de giriş sınavları yüzünden çocukluğunuzu ve gençliğinizi hiç yaşayamadıysanız, ailece bu konuda maddi ve manevi olarak büyük bir mücadele verdiyseniz, yaşadığınız çöküntü çok daha fazla oluyor.
Milyonlarca gencimizin adeta enkaza dönüşmesi bu yüzden!..
İnsan gücü planlaması yapmadan, kalifiye insan gücü yetiştirmeden, gençlerimize daha iyi bir gelecek sunmamız mümkün değil. Ne olur artık bunu anlayalım!..
Eski tas, eski hamam
Pandemi süreci daha da zor geçmeye başladı. Nedenleri konusunda onlarca gerekçe sayabiliriz. Peki, yeterince ders aldık mı? Keşke gönül rahatlığıyla evet diyebilsek ama çok zor!..
Diğer konular bir yana eğitimde patinaj yapıp duruyoruz. En basit konularda bile kafa karışıklığı yaşanıyor.
Ciddi anlamda bir koordinasyon eksikliği var. Alınan kararlar, akşamdan sabaha değişiyor.
Duyuruların paydaşlara ulaşması ise çoğu zaman iş işten geçtikten sonra gerçekleşiyor!..
Pazartesi yerine cuma!
Eğitimle ilgili kararlar, pazartesi yerine cuma günü alınsa, çok daha iyi olmaz mı?
Bakanlar Kurulu pazartesi günü, akşamüzeri toplanıyor ve alınan kararlar ancak akşam saatlerinde açıklanıyor. Söz konusu kararların, Valiliklerce değerlendirildikten sonra okullara ulaşması ve uygulamaya dönüşmesi ise zaman alıyor, kafa karışıklıklarına neden oluyor.
En azından eğitime yönelik karar alım süreci cumaya çekilemez mi?..