Kolejler kapansın!

16 Şubat 2001


<#comment>ODTÜ, Boğaziçi, Galatasaray, İstanbul Erkek, Kadıköy Anadolu, TED, Koç, Sabancı ve Bilkent'te eğitim ve öğretim, gelecek ders yılından itibaren Türkçe yapılacak. Yabancı hocaların verdikleri dersler ise tercüman tarafından Türkçeye çevrilecek...
Gazetelerde yakında benzeri bir haber okursanız hiç şaşırmayın. 50'ye yakın milletvekilinin imzasıyla TBMM Başkanlığı'na verilen kanun teklifi, yine benzeri bir amaçla verilen bir başka kanun teklifi ile birleştirilerek gündemin öncelikli maddeleri arasına alındı...
Çoğunluğu MHP ve ANAP'lı olan milletvekilleri, yazdıkları gerekçede; globalleşen dünyada birden çok yabancı dil bilmenin artık bir zorunluluk haline geldiğini özellikle hatırlatıyorlar. Ama nedense statü değişikliğine gidilmesi halinde nasıl yabancı dil öğretileceği konusuna açıklık getirmeyi unutmuşlar...
Aslında bu konuda dahiyane fikirleri olduğu kesin! Meğerse dil öğrenmek çok kolaymış. Yurtdışına gitmeye de gerek yokmuş. Hele hele öğrenilenlerin pekişmesi amacıyla bazı derslerin yabancı dille yapılması fikri külliyen kandırmacaymış. Dil bilimciler ne derler bilmem ama, sayın milletvekillerimiz her konuda olduğu gibi bu konuda da fazlasıyla

Yazının Devamı

MEB'den Çankaya'ya 52 gün sonra cevap

15 Şubat 2001


<#comment>Hatırlarsınız, Semra Sezer, öğrenimleri yarım kalan ya da hiç okul yüzü görmeyen gençler için bir proje başlatmış ve Milli Eğitim Bakanlığı'ndan destek istemişti. Ama bu mektup da tıpkı öğretmen, öğrenci ve velilerden gelen mektuplar gibi ciddiye alınmamış olacak ki, aradan haftalar geçmesine karşın cevap verilmemişti...
Çankaya'daki yılbaşı resepsiyonunda Semra Hanım'a projenin akıbetini sorduğumuzda kırgınlığını dile getirmiş ve ikinci bir mektubun hazırlığı içinde olduğunu söylemişti. Start için 19 Mayıs sözü verilmişti ve zaman giderek daralıyordu. Bu yüzden biraz hayal kırıklığı yaşıyordu...
Yazılanlar etkili oldu ki Bakan Bostancıoğlu, Semra Hanım'ın 1 Aralık 2000'de gönderdiği mektuba, 22 Ocak 2001'de cevap verdi. Cevabi mektup, her ne kadar Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü antetli kağıda yazılmış olsa da bakan imzasını taşıyor ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ne hitaben yazılmış. Birlikte okuyalım:
"Cumhurbaşkanımız adına Sayın Semra Sezer önderliğinde yürütülmesine karar verilen Ulusal Eğitime Destek Kampanyası ile ilgili proje taslağı incelenmiştir.
Bakanlığımız, Anayasa ve kanunlar çerçevesinde yürütmekte olduğu görevlere

Yazının Devamı

Sevgilin var mı?

14 Şubat 2001


<#comment>Geçen ayın en çok konuşulan konusu memur maaşlarına yapılan minnacık zam ve hayat pahalılığı olmuş. Bugünün en çok konuşulan konusu ise hiç tartışmasız sevgililer olacak...
Konuşmasını seven bir milletiz. Buna hiç kuşku yok. Eminim aşk ve sevgi üzerine de, bugün bol bol dil dökeceğiz. Peki konuşmaya konuşuyoruz da, sevmesini bilen, sevgisini dile getiren, bunu saygıyla ve farklı güzelliklerle süsleyen bir millet miyiz? İşte buna evet demek çok zor.
Aşkın uzaktan olanını, sevginin dile getirilmeyenini, birlikteliğin de kavgalı olanını tercih ediyoruz hep...
Aşkı, sevgiyi, yılda sadece bir güne sığdıranların sayısı o kadar çok ki! Peki ya diğer günler? Hep hüzünle dopdolu. Sanki güzel geçen her güne karşılık aylarca ceza çekilmesi, ilahi bir adaletmiş gibi kıvranıp durur sevgililer...
Üniversite gençliğinin yüzüne bir bakın! Sanılır ki bu yaşta ve bu konumda olmak her şey için yeter de atar. Ama öyle mutsuzlar ki, hem de çoooook...
Söyleşilerde laf zaman zaman dönüp dolaşıp aşka, sevgiye, flörte geliyor. İş konuşmaya geldiğinde her iki taraf da yani kızlar da, erkekler de çok rahat. Öyle bir tablo çiziliyor ki, sanırsınız ki aralarında müthiş

Yazının Devamı

Mastırın yoksa...

13 Şubat 2001


<#comment>Cumhuriyet'in ilk yıllarında okuma / yazma biliyor olmak işe girmek için önemli bir avantajdı. Sonraki yıllarda ilkokul, ortaokul diplomaları revaçta oldu. Uzunca bir süre de lise diploması pek çok kapıyı aralamak için yetti de arttı...
On yıl öncesine kadar üniversite diplomasının bir ayrıcalığı vardı. Ne zaman ki YÖK'le birlikte üniversite sayısı üçe katlandı, işte o zamandan beri yüksek öğrenim diplomaları da sorgulanmaya başlandı. İş ilanları, şu şu üniversitelerden mezun olanlar tercih edilir diye verilir oldu...
Özel üniversitelerin pıtırak gibi çoğalmasından sonra ise günümüzde üniversite diplomasının artık pek bir önemi kalmadı. En gözde üniversitelerin diplomaları bile, eğer aynı iş için başvuran Avrupa ya da ABD'den mezun biri varsa ikinci plana itildi. Ama yabancı diplomaların saltanatı da uzun sürmedi. Dışarıya öylesine çok öğrenci gitti ki, Türk üniversiteleri gibi yabancıların da gözde olanları tercih edilmeye başlandı...
Son yıllardaki trend ise üniversite diploması tamam da artı neyin var yönünde. İngilizcenin yanında ikinci bir dil, mastır, doktora, sanal alemi çok iyi biliyor olma, dünyayı çok iyi tanıma gibi pek çok meziyet aranır

Yazının Devamı

15 bin kitapçı iflasın eşiğinde

11 Şubat 2001


<#comment>Eğitim sektöründe sorunu olmayan birilerini bulmak gerçekten çok zor. İşin garibi; sorun çözeni bulmak da bir o kadar zor. Bu yüzden, problemler dağ gibi yığılıyor...
Hiç mi iyi şeyler yok, bari hafta sonlarında içimize su serpen yazılar yaz dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ama sadece gündemi değiştirip, havadan sudan şeyler yazayım diye sorunları pas geçmek de zor geliyor...
Gurur duyacağımız bir haber yakaladığımızda zaten onu hemen sizlerle paylaşıyoruz. Ama nedense kötü haber tez yayılır özdeyişindeki gibi gelenler hep olumusuz olanlar. Sadece sorunları değil, paylaşmak istediğiniz güzellikleri de bizlere yazın ve mutlaka takipçisi olun. Medyanın görevi elbette sadece eleştirmek değil. Takdir ve teşfik de temel görevimiz...
Okuyan bir toplum değiliz. Bu yüzden kitap yazmak, dağıtmak ve satmak da karlı bir iş değil. Ancak gönül verenler bu işi yapıyor. Kitapçıların çoğu emekli öğretmen. Kahvehaneye gidip pişbirik oynama yerine hem çok sevdikleri kitap ve öğrencilerden kopmuyor hem de ucu ucuna yeten emekli maaşlarına bir katkı sağlıyorlar. Maksat oyalansınlar...
Ama gelin görün ki sayıları 15 bini bulan kitapçı, kitap toptancısı ve yayıncı zor

Yazının Devamı

Öğretmenin feryadı

10 Şubat 2001


<#comment>Ankara'yı anlamak mümkün değil. Yüz binlerce, hatta milyonlarca insanı ilgilendiren konularda kılını kıpırdatmaz ama, tarikatlar söz konusu olunca 24 saatte iş bitirir...
Türkiye'de 15 milyon öğrenci, 20 milyon veli ve yarım milyonu aşkın öğretim elemanı var. Sayısal olarak en büyük güç, eğitim ordusunda. Ama iş yaptırım gücüne gelince, belki de en etkisiz kesim yine onlar. Oysa bir ayağa kalksalar Türkiye'de yer yerinden oynar...
Ankara'nın anladığı tek dil oy hesabı. Arkanda kaç oy varsa, o kadar ciddiye alınıyorsun. Eğitime gönül verenler de, tarikatlara gönül verenler gibi ah keşke bir araya gelebilseler! İşte o zaman Ankara'da baş tacı edilirler.
Ama eğitim dernekleri, vakıfları, sendikaları bir araya gelip güç birliği yapacaklarına, birbirlerinin altını oymakla meşguller. Öğretmen, öğretim üyeleri, veli dernekleri farklı mı? Alın birini vurun diğerine. Ya özel öğretim kurumları? Onların durumu daha da vahim. Pastayı büyüteceklerine, daha da küçülmesi için el birliği ile yarış halindeler...
Acı ama gerçek! Eğitim, sahipsiz hem de çok sahipsiz. Bu yüzden de öğretmenlerin, öğrencilerin, velilerin, öğretim üyelerinin, eğitim yatırımcılarının

Yazının Devamı

Meslek liseleri katlediliyor

9 Şubat 2001


<#comment>Mesleki eğitimin geliştirilmesi için Cumhuriyet'in ilk yıllarından günümüze çok emek harcandı. Ama şimdi hepsi boşa gidiyor...
Amele okulları olarak görülen meslek liselerinin, Robert, Galatasaray, İstanbul Lisesi gibi en gözde okullara girebilecek öğrencilerin bile tercih ettiği teknik kolejler haline gelmeleri kolay olmadı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın son 50 yılda gerçekleştirdiği en büyük hamle, önünde kuyrukların oluştuğu bu okullardı. Ama yılların emeği ve harcanan katrilyonların artık bir önemi yok. Bırakın en iyi öğrencileri, sıradan öğrenciler bile en son çare olarak düşünüyor, birkaç yıl öncesinin en popüler okullarını...
Nasıl bu noktaya gelindiğini defalarca yazdık. Bu konuda Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, YÖK'e, ÖSYM'ye parti liderlerine on binlerce mektup yazıldı. Ama hala bir sonuç yok!..
Meslek liselerine olan talebi azaltmak için YÖK'ün tezgahladığı bu senaryoda, maalesef en zararlı çıkan teknik liseler oldu. İmam hatibi bitirenler kendileriyle ilgili fakültelere, yani ilahiyat fakültelerine avantajlı bir şekilde girerken, meslek liseleri bu haktan mahrum bırakıldı...
İletişimi bitiren iletişim fakültesine, elektriği bitiren elektrik

Yazının Devamı

Tatilya = eziyet

8 Şubat 2001


<#comment>Tatilya'nın kuruluş yıllarındaki sloganı, eğlence dünyasında sınırsız eğlenceydi. Oysa şimdi bırakın eğlenceyi, üstüne üstlük bir de eziyet çekiyorsunuz. Hem de kişi başına 12 milyon lira gibi oldukça yüksek bir giriş ücreti ödeyerek...
Tatilya'yı Demirel'in aile fotoğrafındaki isimlerden Kamuran Çörtük kurdu. İlk açıldığı yıllarda göreni hayran bırakıyordu. Yarı yıl tatilinden yararlanarak dün çocukları götürdüm. Bir güzel eziyet çekip geri döndük...
Tatilya, Bayındır Holding'in borçları nedeniyle İş Bankası'na devredilmiş. Oh ne ala. İş Bankası'nın yapmadığı bir tek bu iş kalmıştı!..
Herhalde değişim süreci yaşandığından olacak. Eğlence mekanlarının çoğu çalışmıyor. Çalışanların önünde de uzun kuyruklar var. Eskiden her köşe başında rastladığınız görevlilerden de eser yok. Giriş ücreti olarak alınan 12 milyon lira karşılığında her biri 450 bin lira olan üç jeton veriliyor ki o da sadece bir oyun oynamanıza yetiyor. Ücretsiz olanlar için ise en az yarım saat kuyrukta bekleyeceksiniz. Tabii bu arada araya kaynak olanlara kızıp sırayı terk etmezseniz. Ha bu arada Kamikaze gibi çılgınca olanlar var ki, ona da bizim yüreğimiz yetmedi...
Dahası var:

Yazının Devamı