Gurbettekiler

4 Şubat 2001


<#comment>Dünyanın dört bir yanında milyonlarca vatandaşımız var. Teknolojinin sağladığı üstün olanaklar sayesinde Türkiye'de olup bitenleri yakından izliyorlar. Sevinçlerini, kaygılarını, unutulmuşluklarını da sık sık bizlerle paylaşıyorlar...
İtalya, Yunanistan, ABD ve son olarak da Fransa ile yaşanan krizde en organize olan ve Türkiye'ye yapılan haksızlıklara en sert tepki gösteren yine onlardı. Asıl işi, dış dünyadaki imajımızı parlatmak olanlar uyurken, onlar yılmadan Türkiye'nin aydınlık yüzü olmaya devam ettiler...
Bunlardan bazıları işçi, bazıları patron, önemli bir bölümü de öğrenci. Çalışanların sorunları çok. O apayrı bir konu. Benim asıl üzerinde durmak istediğim Türkiye ile Batı arasında çok önemli bir köprü olan öğrencilerimiz. Pek çoğu kendi yarattığı olanaklarla ayakta kalma mücadelesi veriyor. Tek amaçları var: İyi bir eğitim alıp, hem kendileri hem de Türkiye için parlak bir gelecek sağlamak. Ama gelin görün ki, sorunları hiç bitmiyor...
Yurtdışındaki temsilciliklerimiz, sanki sorunlarını çözsün diye değil daha da ağırlaştırmak için çaba harcıyor. Yasalar, eğitimlerini tamamlasınlar diye değil, yarıda bıraktırmak için kullanılıyor. Sözün kısası:

Yazının Devamı

Üniversiteler kimin umurunda!

3 Şubat 2001


<#comment>Ankara'daki YÖK operasyonu tamamlandı. Aylardır süren gerginlik, Çankaya'nın zaferiyle (!) sonuçlandı. Cumhurbaşkanı Sezer, kazanan taraf olurken, ne oturduğu makamla, ne de kişiliğiyle hiç bağdaşmayacak bir tavır sergiledi...
Dayatmacılık konusunda elindeki kozları Çankaya'ya kaptıran YÖK de, son operasyonda ağır yara alan taraf oldu. YÖK, Sadece Çankaya ve Başbakanlık nezdindeki etkisini değil, üniversiteler üzerindeki yaptırım gücünü de kaybetmeye başladı.
YÖK Başkanı'nın güdümündeki Rektör Komitesi de, bir kez daha önemli olanın üniversiteler değil, koltuk olduğunu gösterdi. Rektörler, sıkı sıkıya yapıştıkları koltuklarının tehlikeye girmemesi için ne şiş yansın, ne de kebap misyonunu yüklendiler.
Üniversitelerin gerçek temsilcisi olduğunu iddia eden Üniversitelerarası Kurul ise kendisine bağlanan son umut kırıntılarını da yok etti. Kendilerinden istendiği yönde el kaldırıp, indirmenin ötesinde bir tavır sergileyemediler ve düne kadar YÖK'e devrettikleri seçme haklarını, bu kez de Çankaya'nın emrine sundular...
Türk yükseköğretiminin kaderi bu. Hep bir uçtan ötekine gitti. Yasalar da, kurullar da hep tepkiye dayalı oldu. Amaç üniversitenin

Yazının Devamı

Bilgi merkezleri

2 Şubat 2001


<#comment>Kütüphaneler, kütüphaneciler ve yaşadıkları sıkıntılar, bir sıralama yapılsa değil ilk 100, ilk 1000 sorun arasına bile girmez. Oysa çağdaş bir toplum yaratma yolunda ilk duraklardan birisi olması gerekir. Ama her önemli konuda olduğu gibi bu konuda da büyük bir vurdumduymazlık içerisindeyiz...
Bu alanda tüm ümitlerin yok olup gittiğini sanıyordum. Çünkü bu yönde olumsuz sinyaller geliyordu. Ama geçen ay, kütüphane kapısından dönen öğrencilere yönelik yazdığım bir yazıdan sonra aldığım mesajlar, ileriye yönelik umut verdi.
Kütüphanecilik konusunda yetişmiş pek çok insanımızın bulunduğunu ve bu konuda müthiş bir duyarlılık içerisinde olduklarını gördüm. Milli Eğitim ve üniversitelerin çağdaş kütüphaneler ve elektronik bilgi ağı yaratmak için harvurup harman savurdukları kaynakların, çok azının buralara aktarılması halinde mucizeler yaratılabileceğine inandım. Hem de fazlasıyla.
Milli Eğitim'in okulları bilgisayar ve internetle donatma projesi için milyarlarca dolar harcandığını yakından biliyoruz. Üniversiteler için de trilyonlarca lira dökülüyor. Özel okullara baktığımızda da bu konuda oldukça fazla para harcandığını görüyoruz. Peki ne kadar öğrenciye ve

Yazının Devamı

Ermeni meselesi

1 Şubat 2001


<#comment>Fransızların sözde Ermeni soykırımı konusundaki tavrı hepimize ders olmalı. Fransız gazetecileri, Fransız işadamları, Fransız vatandaşları da Fransız politikacılardan farklı değil. Objektiflik, dürüstlük, bilime saygı, dostane ilişkiler hak getire. Varsa yoksa çıkarları...
Fransızlar böyle de, İngilizler, Almanlar, İtalyanlar, Amerikalılar ve diğerleri farklı mı? Alın birini vurun diğerine. Çıkarları söz konusu oldu mu, o bize dayattıkları kutsal değerleri, bir anda yerle bir oluyor.
Fransızlar, madem soykırım konusunda bu kadar duyarlılar, neden hemen yanı başlarındaki Almanya'yı Yahudi soykırımı konusunda sorgulamıyorlar? Haydi onlara gücü yetmiyor. Sırpların Boşnak soykırımı neden ilgilerini çekmiyor?..
Görünen o ki, soykırım falan Fransızların umurunda değil. Üstelik eğer tarihin derinliklerinde soykırım örnekleri arıyorlarsa hiç uzağa gitmelerine gerek yok. Başta Cezayir olmak üzere sömürge ülkelerinde ne yaptıklarına baksınlar yeter...
Bizim bu Fransız çirkefliğinden çıkaracağımız ders, her zamankinden çok daha güçlü olmamız gerektiğidir. Hem de her alanda. Üniversitelerimiz ve sivil toplum örgütlerimiz Ermeni ve Fransız yalanlarını çürütecek

Yazının Devamı

Nasıl üniversite?

31 Ocak 2001


<#comment>YÖK'ten sonra, Üniversitelerearası Kurul da misyonunu tamamladı. Her iki kurumun da üniversiteler lehine hareket ettiğine inanmak artık çok güç...
Bugüne kadar YÖK'ün güdümünde olan Üniversitelerarası Kurul, şimdi dümeni kırılmış gemi misali fırtınalı okyanusta savrulup duruyor...
Kanun yapıcılar, YÖK yasasını hazırlarken, YÖK bir tarafın kontrolüne girmesin diye güç dengesi kurmuş. Üyelerin üçte birini Cumhurbaşkanı, üçte birini Bakanlar Kurulu, üçte birini de Üniversitelerarası Kurul atasın demiş. Ayrıca bir üyelik de Genelkurmay'a verilmiş.
Dışarıdan bakıldığında demokratik bir yapı gibi gözüküyor.
Ama gelin görün ki kağıt üzerindeki bu demokratik yapı, uygulamada tam bir diktatörlüğe dönüşmüş durumda. Hem de daha ilk kurulduğundan beri...
Hemen her konuda arı kovanına çomak sokan Cumhurbaşkanı Sezer, YÖK'teki başkan sultasını sorgulamaya başlayınca büyük bir direnişle karşılaştı. Haydi YÖK'ü anladık, elindeki gücü kaybetmek istemiyor. Ama ya üniversitelere ve rektörlere ne oluyor? Hazır, YÖK'ün güdümünden kurtulma şansı yakalamışken neden bu fırsatı ellerinin tersiyle itiyorlar...

Yazının Devamı

Vetoya veto!

30 Ocak 2001


<#comment>Üniversitelerarası Kurul dün Ankara'da toplandı. Amaç; Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilen YÖK üyelerinin yerine, yeni adaylar belirlemekti. Sonuç: Vetoya, vetoyla cevap.
Üniversitelerarası Kurul'un, Cumhurbaşkanı Sezer'in veto ettiği isimleri, hiç değiştirmeden yeniden Çankaya'ya göndermesi, Ankara kulislerinde YÖK Başkanı Gürüz'ün Cumhurbaşkanı Sezer'e resti olarak yorumlanıyor. Akademik kulislerin en çok merak ettiği konu ise devletin en tepesinde yaşanan bu gerginliğin nasıl noktalanacağı?..
Üniversitelerarası Kurul, rektörler ve her üniversiteden seçilen birer üyeden oluşuyor. 150'ye yakın üyesi var. Her ne kadar özerk bir kurul gibi gözükse de, bugüne kadar hep YÖK başkanlarının güdümünde oldu. Başkanlar ne istediyse o oldu. Tıpkı dün olduğu gibi.
Dün iki toplantı vardı. Öğlenden önce sadece rektörlerin katıldığı Rektörler Komitesi, öğlenden sonra da Üniversitelerarası Kurul. Sabahki toplantının başkanı Gürüz'dü. Taktiği verip gidecekti. Ama rektörler vazgeçirdi ve öğlenden sonraki toplantıya da katıldı...
Üniversitelerarası Kurul için dün, tarihi bir gündü. Ya rüştünü ispat edip özgür bir karar alacak ya da kendisine dikte ettirilen

Yazının Devamı

YÖK / Çankaya kavgasında son raund

28 Ocak 2001


<#comment>Üniversitelerarası Kurul bir ay içerisinde üçüncü kez toplanıyor. Yarın Ankara'da gerçekleşecek toplantıda Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen üyelerin yerine seçim yapılacak. Daha doğrusu yapılmayacak. Çok büyük bir ihtimalle veto edilen adaylar, hiç değişiklik yapılmadan bir kez daha aynen Çankaya gönderilecek...
Cumhurbaşkanı'nın vetosunu hiçe sayıp, aynı listeyi göndermek açıktan açığa bir meydan okuma. Üniversitelerarası Kurul böyle bir riski alır mı? Normal koşullarda almaz. Ama hala YÖK'ün güdümünde. YÖK de, aradaki gerginlik azalsın değil, tırmanabildiğince tırmansın istiyor. Kime ne yararı dokunacaksa...
Veto edilen isimlerin yeniden Çankaya'ya gönderilmesi, atama yetkisini otomatikman Cumhurbaşkanı'na veriyor. Yasaya göre, Üniversitelerarası Kurul kontenjanından boşalan bu iki üyeliğe önümüzdeki bir hafta içinde Cumhurbaşkanı'nın atama yapması gerekiyor...
Cumhurbaşkanı Sezer, iddia edildiği gibi Üniversitelerarası Kurul toplanmadan, veto ettiği adayların yerine atama yapmış olsaydı, kamuoyu önünde zor duruma düşerdi. Yarın yapılacak toplantıyı beklemekle gerginlikten yana olmadığını gösterdi. Şimdi sıra Üniversitelerarası Kurul'da...

Yazının Devamı

Başarı ölçütü!

27 Ocak 2001


<#comment>Bir okulun başarısı neye göre belirlenir? Aslına bakılırsa yetiştirdiği insana göre olması gerekir. Ama Türkiye'de sınavlara endeksli hale geldi. Hangi okul, kolejlere ve üniversiteye daha çok öğrenci yerleştiriyorsa o okul başarılı, diğeri başarısız kabul ediliyor. Tıpkı üniversiteyi kazanın başarılı, kazanamayanın başarısız görüldüğü gibi...
Giriş sınavlarında elde edilen başarı elbette çok önemli. Ama her şey değil. Sınavlarda çok başarılı olup da hayattan kopuk öğrenci yetiştiren o kadar çok okul var ki! Maalesef velilerin peşinde koştuğu okullar da yine bu okullar. Olayın yanlışlığını anladıklarında ise iş işten çoktan geçmiş oluyor...
Türk eğitim sisteminin en büyük zaaflarından birisi bu. Giriş sınavları yüzünden eğitim ve öğretimin temel ilkeleri bir kenara bırakıldı, sınavların peşine düşüldü. Yanlış bir sınav sistemi uygulandığı için de eğitim altüst oldu.
Örneğin liseleri ele alalım. 74 değişik lise türü var ve bu okullarda yüzlerce farkı ders okutuluyor. Oysa ÖSS'de sadece 9 dersten soru soruluyor. Diğer dersler ise öğrenci için angarya. Yani sınavda soru sorulmayan derse, ders gözüyle bakılmıyor. Dolayısıyla o yüzlerce dersin öğrenciye

Yazının Devamı