Özrü kabahatinden...

6 Ekim 2000


       Önceki gün, yönetici belirleme sınavında sorulan 100 sorudan 25'inin hatalı ve yanlış olduğunu gündeme getirip, bu nasıl bakanlık demiştik. Sağ olsun Bakan Bostancıoğlu'ndan hemen açıklama geldi. Duyarlılığı için sevindik. Ama uzun sürmedi. Hani özrü kabahatinden büyük diye bir deyim var, işte Bakan'ın açıklaması tam buna örnek.
       Soruların yanlışlığı ile hiç ilgilenmemiş. Muhtemelen, nedir bu rezalet diye bürokratları sıkıştırmış, onlar da tam kendilerinden beklenen bir açıklama yaparak, güya hem kendilerini, hem de bakanı kurtarmışlar. İşte Sayın Bakan'ın sizleri bilgilendirmem ricasıyla gönderdiği açıklama:
       "Sınavda yöneltilen sorular, Bakanlığımızca değil, adayların hizmet içi eğitim gördükleri üniversitedeki öğretim üyeleri tarafından hazırlanmış ve sınavdan bir hafta önce Bakanlığımızın Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü Ölçme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na ulaşmıştır. İlgili Daire ise sadece, üniversitelerce hazırlanan sorulardan test kitapçığı oluşturarak sınavı uygulamış ve değerlendirmesini yapmıştır."
      

Yazının Devamı

Üniversiteler yine gündemde ama...

5 Ekim 2000


       Hayret! Bir ay içinde üniversiteler ikinci kez Türkiye gündeminde. Geçen ay rektörlük seçimleri nedeniyle uzun uzadıya tartışılmıştı. Birkaç gündür de Turizm Bakanı Erkan Mumcu ile Rektör Kemal Alemdaroğlu'nun İstanbul Üniversitesi'nin açılışında yaptıkları sert diyalog konuşuluyor.
       Gönül isterdi ki üniversitelerimizin zor koşullarda gerçekleştirdikleri bilimsel çalışmalar ve yaşadıkları sorunlar da aynı şekilde siyasi çevrelerin ve medyanın ilgisini çeksin. Ama neredeee...
       Toplum olarak kısır çekişmelere alışmışız bir kere. Ciddi tartışmalar, sorunların çözüme yönelik konsensüs neyimize!..
       Üniversite açılışında Erkan Mumcu'nun işi ne? Otel mi, tatil köyü mü, yoksa turizm mevsimi mi açılıyor ki Turizm Bakanı kalkıp konuştu? Yok eğer hükümet temsilcisi olarak öğrencilerin, öğretim üyelerinin sorunlarıyla yakından ilgilendiklerini göstermek için açılışa katıldıysa, neden onları değil de siyasi konuları tartışmaya açtı? Mezun olarak katıldıysa da neden üniversitesinin sorunlarını hiç gündeme getirmedi? Benim merak

Yazının Devamı

Bu nasıl bakanlık!

4 Ekim 2000


       Milli Eğitim Bakanlığı, uzunca süren bir hizmet içi eğitimden sonra 22 Temmuz'da yönetici adaylarını belirleme sınavı yaptı. Sınava 4 bin 500 kişi girdi. Türkiye'deki okulların büyük çoğunluğunu oluşturan A tipi okullar için gereken 80 puan barajını sadece ve sadece 140 kişi aşabildi.
       Sınava katılanların çoğu, ya halen okul müdürlüğü yapan kişilerdi ya da müdür olmak için başvuranlar. Yani sınava hazırlanan ve bu konuda iddiası olan öğretmenler. Bu çerçeveden bakıldığında, başarısızlığın öğretmenlerin bilgisizliğinden çok, sınav sorularından kaynaklandığı varsayımı ortaya çıkıyor. Nitekim bu durumu Hacettepe, ODTÜ, Ankara ve Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri de bir bir tespit ediyorlar. İşin uzmanı hocalara göre, MEB'in yaptığı yönetici sınavında sorulan 100 sorudan 25'i yanlış ve hatalı. Sorular, ne test tekniğine uyuyor, ne de bilgi açısından doğru. İşte bunlardan biri:
       İnternetin eğitime sağlayacağı en önemli yarar sizce nedir?
       Soru bu. Aşağıda da şıklar sıralanıyor. Uzmanların yorumu ise şöyle:
&nb

Yazının Devamı

Sezer farkı

3 Ekim 2000


       Cumhurbaşkanı Sezer pazar günü TBMM'nin, dün de Ankara Üniversitesi'nin
       açılışında yaptığı konuşmalarla eğitime ne kadar önem verdiğini gösterdi. Her ne kadar TBMM'deki konuşması hükümetin çok hoşuna gitmese de, düşüncelerine tercüman olduğu için halkı fazlasıyla memnun etti. YÖK Başkanı, harp okullarının değil de üniversitenin açılışında bulunabilseydi, Cumhurbaşkanının YÖK'e ilişkin kaygılarını ilk ağızdan dinlemiş olacaktı. Belli ki, rektörlük seçimleri sırasında yaşanan soğukluk hala devam ediyor...
       İşte Cumhurbaşkanı Sezer'in TBMM'de yaptığı konuşmanın eğitime yönelik bölümünden satır başlaşları. Sizi bilmem ama ben de altına imzamı atarım!
       * Eğitimin şu anda Türkiye'nin en önemli ve öncelikli konusunu oluşturudu kanısındayım.
       * Eğitim düzeyinin ve niteliğinin yükseltilmesinde zorunluluk vardır.
       * Bugün ülkemizde bir seferberliğe gereksinme varsa, bunun geçerli olacağı alan hiç kuşkusuz eğitimdir.

Yazının Devamı

Mantık farkı

1 Ekim 2000


       Dikey geçişle ilgili yazılarımız, konunun dışındaki okurlarımızı sıktı. Bunun farkındayım. Ama milyonlarca gencin kaderini tayin eden bir kurumun mantığını ortaya koyma açısından son bir kez daha ele almakta yarar görüyoruz.
       ÖSYM, yapılan eleştirilere yönelik genel bir açıklama yaptı. Özetle şöyle:
       1. Çok başarılı öğrencilerin yerleşememelerinin nedeni, sınavda düşük puan almalarından ya da çok yüksek puanlı yükseköğretim programlarını tercih etmelerinden kaynaklanmaktadır.
       2. Boş kalan kontenjanların çoğu eğitim fakültelerinde. Onların da iki yıllıkları olmadığı için boş kaldı.
       3. Yabancı dil puanıyla öğrenci alan bölümlere, Sözel puanla öğrenci alınacağı, başvuru kılavuzunda belirtilmişti.
       4. Meslek Yüksek okullarının akademik otalamalarını bildirmedikleri adaylara, başarı puanı olarak 30 verileceği de kılavuzda bildirilmişti. Bu konuda ÖSYM işlemlerinde yanlışlık yoktur...

Yazının Devamı

En büyük suç!

30 Eylül 2000


       Anayasa'ya göre en büyük suçların başında devleti yıkmaya, devlete olan güveni sarsmaya yönelik eylemler var. Yapan yandı. DGM savcıları anında soruşturma açıyor. Ya bu suçu işleyen devletin ta kendisi ise bunun cezası ne olacak? İşte bu konuda bağlayıcı bir yasa bildiğim kadarıyla yok. Bu yüzden de devlet vatandaşına kazık atmaya devam ediyor.
       Örnek aramak için uzağa gitmeye hiç gerek yok. Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK ve ÖSYM'nin her icraatı, devletin vatandaşa attığı kazığın en çarpıcı örneği. Son yaşanan Dikey Geçiş Sınavı (DGS) rezaleti, gençlerin devlete, devlet kurumlarına ve devlet adamlarına olan saygılarını dibe vurdurttu. İstedikleri tek şey, adilane bir dikey geçiş sistemi ama, olmuyor olmuyor. Açıklama istiyorlar, telefonlar yüzlerine kapanıyor. Azarlanıyor, itiliyor, kakılıyorlar...
       Öğrenciye hizmet için kurulmuş bir merkez, öğrenciye böylesine eziyet çektirebilir mi? Normal bir ülkede kesinlikle olmaz. Ama Ankara'da oluyor. Öğrenciler, haksızlığa uğradıklarına inandıkları için günlerdir sorularına cevap arıyorlar. Ama başta mezun oldukları

Yazının Devamı

YÖK, ÖSYM, AÖF

29 Eylül 2000


       Dikey Geçiş Sınavı DGS'nin yarattığı kuşkular, artarak devam ediyor. Öylesine çarpıcı sonuçlar geliyor ki, şaşmamak elde değil. Osman Baysan, okulundan birincilikle diploma aldı. Eşit Ağırlık'ta Türkiye 231'incisi oldu ama hiçbir yere giremedi. Tarkan Çetindamar, o da okulundan dereceyle mezun oldu. Üselik 100 bin kişinin katıldığı sınavda ilk 25'e girdi. Sonuç yine hüsran. O da hiçbir devlet üniversitesine giremedi. Erkan Barin. Lisede sözel bölümden mezun oldu. Turizm okudu. Birincilikle mezun olup DGS'ye girdi. Sözel soruların tamamını yaptı. Başvurabildiği bölümler Eşit Ağırlık'lı puanı gerektirdiği için okumadığı matematik sorularını da çözmesi istendi. Yapamadı. Şimdi o da açıkta.
       YÖK, güya bu sınavı haksızlığı, torpili önlesin diye getirdi. Ama şu ana kadar yarattığı haksızlık, öncekilerden katbekat daha fazla. Okul birincilerinin tamamına yakını açıkta. YÖK ve ÖSYM başkanları, sınav sonuçlarını bir kez daha önlerine koyup, hatalarını gelecek yıla bırakmadan hemen düzeltmek zorunda. Önümüzde daha zaman var. Ek yerleştirme ile hem boş kontenjanlar doldurulur, hem de okul birincileri için

Yazının Devamı

Dikey geçiş ayıbı

28 Eylül 2000


       Yerimiz olsaydı da dikey geçiş taban puanlarını yayınlayabilseydik. Müthiş çelişkiler var. Boğaziçi, ODTÜ, Hacettepe başta olmak üzere en gözde üniversitelerde bile kontenjan açığı var. Oysa bu üniversiteleri 3 - 5 kişinin tercih etmesi imkansız. O halde niye boş kaldı? Anlamlı bir açıklaması yok. Dahası, ilk bine giren öğrenciler açıkta kalırken, 50, 60 bininci sıradaki öğrenciler, dikey geçiş hakkı elde ettiler. Hem de en iyi üniversitelere. İşte birkaç örnek: Ankara Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği 242 puanla, Boğaziçi İngilizce öğretmenliği 290 puanla, Bilkent Uluslararası İlişkiler 291, Peyzaj Mimarisi 262 puanla, Gazi Fen Bilgisi Öğretmenliği 251 puanla, Hacettepe Okul Öncesi Öğretmenliği 235, Sosyoloji 323, A.İ. Endüstri Mühendisliği 322 puanla, İstanbul Fransız Dili ve Edebiyatı 286 puanla, Koç İşletme 317 puanla, Maltepe Hukuk 303 puanla, Mimar Sinan Sosyoloji 319 puanla, Doğu Akdeniz Hukuk 246 puanla, Yakındoğu Bilgisayar Mühendisliği 313 puanla öğrenci aldı.
       En çarpıcı olanı da, hiç yabancı dil sınavına girmeyen adaylara gönderilen dil puanı. Okulların başarı notunu geç göndermeleri

Yazının Devamı