EĞİTİM konusu, Türkiye'nin gündemine hiç böylesine yoğun bir şekilde gelmemişti. Bunun için MGK'ya mı, yoksa imam hatiplere mi teşekkür etmek gerekiyor bilmiyorum. En iyisi, her iki tarafa da, öyle ya da böyle olsa da eğitimi düşündürdükleri için şükranlarımızı sunarız.
Ama öylesine gelişmeler oluyor ki, şaşıp kalıyoruz.
Şu anda gelinen nokta: MGK kaş, yapayım derken göz çıkartmak üzere. Kesintisiz 8 yılı öngörürken, herhalde, tüm okulların imam hatiplere dönüşeceğini akıllarının ucundan bile geçirmemişlerdir.
Milli Eğitim Bakanı, günlerdir bölük pörçük söylediği sözleri, dün nihayet netleştirdi. İmam hatip liselerine gitmek isteyenler, ortaokullarda, şu anda olduğu gibi, Arapça ve Kur'an - ı Kerim derslerini seçmeli olarak alabileceklermiş.
Böylesine sinsice bir plan olamaz. Değil böyle bir planı uygulamaya koymak, düşünülmesi bile, olayın hangi boyutlara sürüklenmek istediğinin açıkca bir kanıtıdır.
Diyelim ki, uygulamaya kondu. Milli Eğitim'deki dinci kadrolaşmanında etkisiyle bir milyon öğrenci, bu dersleri seçti. Ancak imam hatiplere 150 bin öğrenci alınacak, Geriye kalan 850 bin öğrenci ne olacak?
Öğrendikleri belleklerinden mi silinecek?
Eylemin en etkilisi, en zarifi ve en fazla yaptırımı olandır.
"Aydınlık için bir dakika karanlık" eylemi bunlardan biriydi. Fazlasıyla etkili oldu. Şimdi devamı geliyor. Sanırım o da ses getirecek.
Sürekli okuyucularımızı bilir. Sık sık tekrarladığımız, telefon ya da faksla uyarı eylemi var. Duyarlılık gerektiği konularda, ilgili birimlerin telefon ve faks numaralarını yayınlıyor ve bize ilettiğiniz şikayet ve önerilerinizi, bu sorunları çözmek için, ilgili koltuklara seçilenlere, atananlara da iletmenizi istiyoruz.
Telefon eylemi, sizlerin duyarlılığı sayesinde her zaman etkili oldu. Bazen YÖK ve ÖSYM başkanlığının, bazen Milli Eğitim Bakanlığı ve Başbakanlığın, bazen de TBMM ve Cumhurbaşkanlığının faks ve telefonları, kilitlenme noktasına geldi.
Bu zarif eylem sayesinde, hem sorunu olanlar, en yüksek makamlara sorunlarını iletebilme olanağı yakalayabildi, hem de yetkililer, kamuoyunun ilgisini ve tepkisini, sokaklara taşmadan anında öğrenebildi.
Şimdi aynı duyarlılığı, gelin, hep birlikte, son günlerde Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi haline gelen "8 yıllık kesintisiz eğitim" konusunda gösterelim.
İslami dernekler, vakıflar, kuruluşlar bu yöntemi, bir "yıldırma" biçimi olarak
ERBAKAN'ın kriz yaratıp, taviz koparma taktiği, galiba tutmaya başladı. Baksanıza, anlı şanlı yazarlar, televizyoncular, politikacılar ve her dönemin uzlaşmacıları, "Aman hocayı kızdırmayalım, ne istiyorsa yarısını verelim" noktasına geldi.
Hoca da, önünde sonunda bu noktaya gelineceğini bildiğinden, çıtayı yükselttikçe, yükseltiyor. Bir yandan gerginliği tırmandırıyor, bir yandan da, istekler paketine, her gün bir yenisini ekliyor.
Öyle de hızlı gidiyorlar ki, yetişene aşkolsun. Biz daha Kur'an kurslarını da temel eğitimin içine sokuşturmaya çalışıyorlar derken, o, ortağı DYP'yi ikna edip, MGK'ya götürecekmiş de haberimiz yok. Helal olsun...
REFAHYOL koalisyonunun bozulmaması için asli görevlerini unutup, politikacılardan daha fazla politikacı olan bazı girişimciler, "aman hükümet yıkılmasında, ne taviz verilirse verilsin" anlayışını topluma da yaymaya çalışıyorlar.
Esen rüzgara göre yön değiştiren, aynı anda herkesi idare etmeyi, bir marifet sayan, oturduğu koltukta bir gün daha fazla kalabilmek için her türlü tavizi veren Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın, Çiller'in de onayını alarak Başbakan'a, onun da Milli Güvenlik Kurulu'na sunacağı rapora göre, Kur'an kursları da, temel
ŞU günlerde, sadece MGK'nın, Meclis'in ve medyanın değil, herkesin fazlasıyla uyanık olması gerekiyor.
Türkiye, büyük bir değişim sürecinde. Eğitimde, yani çocuklarımızın ve ülkemezin geleceği konusunda, önemli kararların arifesindeyiz. Türkiye, önümüzdeki birkaç hafta içerisinde, ya Bilgi Çağı'na uzanan çağdaş eğitim modelini benimseyecek, ya da adım adım, Cumhuriyet öncesi karanlık döneme geri dönecek.
RP'yi, inandığı yoldaki kararlılığı için gerçekten kutlamak gerekir. Yüzde 222'lik oy oranıyla, bütün Türkiye'yi parmağında oynatıyor. Nasıl ki, birkaç yüz militan öğrenci, 65 bin kişilik üniversitede, herkesin gözünün içine baka baka dersleri engelliyorsa, RP de, 65 milyonun önünde, bildiğini okuyor.
Keşke, diğer siyasiler ve kurumlar da RP'liler kadar, davalarına inanabilseler.
RP'de kul mantığı hakim olduğu için, genel merkezde alınan kararlar, hiç sorgulanmıyor. Çoğu zaman yanlışlığı bilindiği halde körü körüne itaat ediliyor. Zaten, en fazla yıpranmasına neden olanda bu katı tavrı. Olayları biraz tartışabilseler, bundan hem Türkiye, hem de kendileri karlı çıkacak.
RP güdümündeki muhafazakar kesim, imam hatiplerin ortaokullarında okutulan Kuranı Kerim ve Arapça derslerini, bütün
KESİNTİSİZ 8 yıllık temel eğitim konusunda kafalar karmakarışık. Kimin söylediği doğru, kiminki yanlış, anlayana aşkolsun.
Herkes ağzında bir şeyler geveliyor ama, hepsi kulaktan dolma. Esas konuşması gerekenler ise sus pus. Onlarca eğitim fakültesi, yüzlerce eğitim profesörü susuyor, sanki İslami eğitim söz konusu imiş gibi imamlar, müftüler, radikal dinciler fetva veriyor.
En büyük yanlışı da Başbakan, Milli Eğitim Bakanı gibi devleti yönetenlerle, demeç gazeteciliğinin ötesine geçemeyen medya yapıyor.
Erbakan, "8, 10 yıllık kesintisiz eğitim dünyanın hiçbir yerinde yok" diye üfürüyor, Mehmet Sağlam, "Anadolu liselerinde yabancı dil kaldılacak, sınavlar yapılmayacak, ilkokullar bu yıl mezun vermeyecek" diye aklına geleni söylüyor ve "yalanlar" hiç araştırılıp, soruşturulmadan manşete çıkartılıyor.
Medya böyle de, muhalefet farklı mı? Günlerdir temel eğitim konusu tartışılıyor, bir tane aklı başında milletvekili çıkıp da, bu işin doğrusunu, yanlışını ortaya koyuyor mu?
Müslümanlığı olduğu gibi, dini eğitimi de tekeline alan, kendileri gibi düşünenleri "inanan", farklı düşünenleri ise kafir ilan eden RP zihniyeti, bugünkü konumuyla, dinimize yarar değil zarar veriyor.
Daha önce de
ERBAKAN, 1973'te Ecevit'i, "kandırarak", imam hatiplere üniversite yolunu açtı. Onunla da yetinmedi, bugün tartışma konusu olan imam hatiplerin ortaokul bölümlerini öğretime başlattı.
O gün, koalisyon ortağına verilen ufak bir taviz gibi görünen olay, bakın Türkiye'yi bugün hangi noktalara getirdi!
Şimdi benzer ufacık (!) bir tavizi, DYP vermek üzere. Eğer, birazcık olsun Atatürkçü, laik, demokratik olduğuna inanan milletvekilleri, gaflet uykusundan uyanmazlarsa, Ecevit'in verdiği tavizden çok daha fazlasını, Çiller verecek. Hem de ANAP'ın içindeki "gizli Refahlılar"ın desteğiyle.
RP kurmaylarının kafasında, İslami eğitime geçişin, senaryoları yazılıyor. Yarın, tıpkı 1973'te olduğu gibi tereyağından kıl çeker gibi bunu da gerçekleştirirlerse hiç şaşırmayın.
RP ve yandaşları, senaryonun gereği olarak şimdi 5+3'te ısrarlılar. Kesintisiz 8 yıla karşı çıkıyor, Anadolu liseleri ve kolej velilerini de tahrik ederek, ortalığı kızıştırıyorlar.
İpler kopma noktasına gelindiğinde ise büyük bir olgunluk örneği sergileyerek 8 yılık, hatta 11 yıllık kesintisiz temel eğitim kabul edecek ve "Bakın, öbürlerinin 24 yıldır beceremediğini, biz başardık" diye de övünecekler.
RP, Türkiye'nin kilitlendiği,
8 yıllık kesintisiz eğitim kararı, önümüzdeki günlerde, Meclis aritmetiğini alttüst edecek. Pamuk ipliğine bağlı REFAHYOL hükümeti, büyük bir ihtimalle, bu yüzden dağılacak.
ANAP ve DYP içindeki "gizli Refahlılar", RP'nin isteği doğrultusunda 5+3'e destek verirken, içlerinde pek çok bakanın da bulunduğu Atatürkçü DYP'liler de, kesintisiz 8 yıl için oy kullanacak.
Kimin kimden yana olduğu net bir şekilde ortaya çıkacak ve Meclis yeniden şekillenecek. Bu kadar sancı yaratmasının nedeni de bu.
Refah Partisi gibi dini istismar eden kesimler, 24 yıldır, 8 yıllık zorunlu eğitime karşı çıkıyor. En acısı da, ANAP ve DYP'nin, verdikleri her tavizin, kendilerinden çok, RP'nin işine yaradığını, göre göre, aynı yanlışta ısrar etmeleri. ANAP ve DYP, 8 yıllık kesintisiz eğitim yasa tasarısı Meclis genel kuruluna geldiğinde, bunun acısını bir kez daha fazlasıyla çekecek.
Erbakan ve çevresi, 8 yıllık kesintisiz eğitimi de içeren MGK tavsiyelerini imzaladıktan sonra, şimdi yan çizmeye başladılar. Gerekçeleri ise üzüm yemekten çok, bağcıyı dövmeye yönelik.
Ne diyorlar:
Karar, imam hatip liselerinin kapatılmasına yönelikmiş. Hiç ilgisi yok. Temel eğitimin 8 yıla çıkmasıyla birlikte, Anadolu liseleri,
SINAV maratonu 6 Nisan'da üniversite birinci basamak sınavı ÖSS ile başlıyor. Veli ve öğrencilerde heyecan dorukta. Bir an önce olsa da kurtulsak isteği giderek artıyor.
Bu arada, pek çok öğrencide bıkkınlık belirtileri çoktan kendini hissettirmeye başladı. Daha da kötüsü, "sınava girmeyeceğim" noktasına gelenler bile var.
Sizler bu sınav heyecanını, belki de ilk kez yaşıyor ve sanki, sadece kendinizin böylesine zor durumda olduğunu sanıyorsunuz. Ama, madalyonun öteki yüzü sizin tahmininizden çok daha farklı.
Herşeyden önce, paniğe kapılmaya hiç gerek yok. Sizdeki heyecan, bıkkınlık, yorgunluk ve "bir an önce olsun bitsin" stresi hemen hemen tüm öğrenci ve ailelerde var. Yani içerisinde bulunduğunuz durum, sizin için asla bir dezavantaj değil.
Yalnız, bu arada, özellikle şu günlerde, yorulanların kendilerine bir "ara tatil" vermelerinde sonsuz yarar var.
"Şimdi zamanı mı?" gibi bir yanlışa sakın düşmeyin. Sınava kadar, önümüzdeki her gün birbirinden daha zor olacak. Bu yüzden kendinizi iyi hissetmeniz açısından, sık sık birkaç günlük ara tatiller yapmanız sizi çok rahatlatacaktır.
Önceki yıllarda,"şimdi tatil zamanı değil" deyip, sınava girdiğinde kafasını toparlayamayacak kadar