Yapımcılığını ünlü yönetmenler Serdar Akar ile Tarkan Karlıdağ’ın üstlendiği “Elveda Rumeli” geçen yılın en yüksek reytingli dizilerinden biriydi...
O yüzden yapımcıların dizinin başrol oyuncusu Erdal Özyağcılar’la anlaşma yenilemesi çetin geçti.
Pazartesi akşamları yayınlanan dizinin reytingleri, hem yapımcılarını, hem de atv yöneticilerinin yüzünü güldürüyordu.
Çünkü “Elveda Rumeli” hep zirvedeydi...
Erdal Özyağcılar’ın yapımcılarından istediği zammı koparmasının nedeni başrolünü oynadığı dizinin çoğunlukla “gün birincisi” çıkmasıydı.
Ancak bu yayın döneminde işler değişti.
“Elveda Rumeli”nin yeni yayın dönemindeki reytingleri, geçen sezonun reytinglerini aratır oldu.
46’ncı Altın Portakal Film Festivali’nde sadece filmler yarışmıyor... Konserler, sergiler, paneller, film gösterileri, galalar, basın toplantıları birbirini izliyor...
Festivalin bu yoğun gündeminde etkinlikler acaba ne denli karşılık görüyor?
Saatleri çakışan etkinliklerin birbirini perdelediği, festivali takip edenlerin aynı saatteki etkinliklerden daha cazip olanını tercih ettiği yadsınamayacak bir gerçek...
Daha iyi program yaparak bu sorunu çözmek mümkün.
Ancak toplumumuzdaki şu hastalığı tedavi etmek zor.
Bazen kendimizi ilgilendiren en önemli konulara bile kayıtsız kalıyoruz.
Sinema ile uğraşanlar için “Fikri mülkiyet” önemli bir konu değil mi?
Antalya’da ılık bir sonbahar akşamı... 200 odasında 46’ncı Altın Portakal için Antalya’ya gelen misafirlerin konakladığı Dedeman Otel’in terasındayız...
Türk sinemasının sigara içen ünlüleri gruplar halinde parsellemişler terası...
Her masanın gündemi ayrı...
Bu akşam en iyi malzeme buradan çıkar diye oturmak için Kadir İnanır’la Tarık Akan’ın koyu sohbete daldığı masayı tercih ettim. Ve hislerim beni yanıltmadı...
İnanır’la Akan’ın keyifli sohbetinden hayli renkli bir malzeme çıktı. Türk sinemasının son 40 yılına imza atan iki ünlü aktörü bu yıl Antalya’ya farklı amaçlarla geldi.
Türk Sineması’nın ünlü yönetmenlerinden Memduh Ün’ün, “Hepsini toplayıp, yaktıracağım” dediği kitabı “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor”u okumaya Almanya seyahatimde başlamıştım. Memduh Ün’ün yönetmen olarak imza attığı 71 filmi acımasızca eleştirdiği kitabını Altın Portakal için geldiğim Antalya’da bitirdim...
Memduh Ün gibi “Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor” da ilginç bir kitap... Memduh Ün’ün “Bazı şeyler eksik” diyerek piyasadan toplatma kararı aldığı kitap, birçok sinemacının canını acıtacak.
Çünkü Ün, düşündüğü, hissettiği her şeyi çekinmeden yazdı.
Ünlü yönetmen, film çekerken çalıştığı ünlülerin zaaflarını, kötü alışkanlıklarını kitabında tek tek açıkladı.
Kitapla ilgili yazacak çok şey var.
Ancak 46’ncı Altın Portakal Film Yarışması’na gelmişken Memduh Ün’ün bizde ödüllendirmelerin nasıl yapıldığını anlattığı şu olaya öncelik tanımam lazım.
Çünkü bu olay, Türkiye’de jüride görev yapanların, “En iyi”leri belirlerken “objektif” kriterler yerine nasıl da “subjektif” kararlar verdiğini açık ve net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Son nefesine kadar inandığı dava için mücadele veren Prof. Dr. Türkân Saylan’ın hayatı önce kitap, ardından da televizyon dizisi olacak.
Ayşe Kulin’in şu günlerde tamamlamak üzere olduğu “Tek ve Tek Başına Türkân” adlı kitap, 1 Kasım’da piyasaya çıkacak.
Ayşe Kulin’in kitaplarından şimdiye kadar “Köprü”, “Geniş Zamanlar” ve “Gece Sesleri”ni televizyon dizisi yapan yapımcı Ata Türkoğlu, Everest Yayınları’ndan çıkacak kitabı da dizi film yapmak için yazarla anlaşma yaptı.
Koliba Filmin sahibi Ata Türkoğlu ile şu günlerde cast çalışmaları süren “Türkân” adlı diziyi konuştum.
Yazar Ayşe Kulin’in eserlerinden “Köprü”yü 65, “Geniş Zamanlar”ı 23, “Gece Sesleri”ni de 26 bölüm dizi yapan Türkoğlu, “Bunun da Ayşe Kulin’in diğer eserleri gibi ses getiren bir iş olacağını düşünüyorum” dedi.
Bir bilim kadını olarak başta lepra (cüzzam) hastalığıyla savaş olmak üzere birçok çalışmaya imza atan, ardından Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurarak okutulmayan kızların okuması için yıllarca mücadele veren, son nefesini verene kadar Atatürkçü ve laik bir neslin yetişmesi için uğraş veren Prof. Dr. Türkân Saylan’ın gençliğini kimin canlandıracağı henüz belli değil.
Nurgül Yeşilçay’ın Ayşe
10 - 17 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek 46’ncı Altın Portakal Film Festivali boyunca Antalya’da olacağım. Cumartesi (yarın) başlayacak festivalin açılış töreni ile onur ödülleri gecesini kimlerin sunacağı belliydi, ama“Altın Portakal”ların dağıtılacağı gecenin sunucuları kesinleşmemişti. Çarşamba günü Koliba Film’de karşılaştığım Burcu Kara, “Altın Portakal Ödül Töreni’ni ben sunacağım” dedi.
Açılış törenini Halit Kıvanç ile Nehir Erdoğan ikilisine, “Onur Ödülleri Gecesi”ni ise “Aşk-ı Memnu” dizisinin olay ikilisi Selçuk Yöntem ve Beren Saat’e sunduracak festival komitesi, final gecesi Burcu Kara’ya partner olarak Beyaz’ı düşündü. Ancak aynı gece Star TV’deki canlı yayını nedeniyle Beyaz olmadı. Festival komitesi, Kara’ya partner, güzel oyuncu da geceye giyeceği kıyafet araştırmasında.
Kara, Star TV’ye çekeceği yeni dizinin başrolü için görüştüğü Koliba Film’in sahibi Ata Türkoğlu ile olan randevusundan sonra Antalya’da giyeceği kıyafet için modacı turuna çıktı.
Balık yemeden önce bilinmesi gerekenler
Hafta içinde Kadir İnanır’ın da aralarında olduğu bir grupla akşam yemeği yedik bir balıkçıda... İstanbul’un balığını temin eden balıkçılardan biri de vardı aramızda.
Söz
Bu yıl Türkiye adına Oscar’a “Yabancı Dilde En İyi Film” adayı olarak gönderilecek “Güneşi Gördüm”ün yapımcısı Murat Tokat, Mahsun Kırmızıgül için, “Mahsun’un bir gün o Oscar heykelciğini alacağını düşlüyorum. Ama bugün, ama yarın” demiş...
Hayatı sinema olan Hollywood yıldızları için bile “Oscar” ödülü bir “düş”ken, Türkiye’den birinin, hele hele de Mahsun Kırmızıgül gibi çiçeği burnunda bir sinemacıya Oscar, “düş ötesi bir şey” olmalı...
Kırmızıgül, yapımcısının dediği gibi “günün birinde” Oscar alabilir mi bilemem!
Ancak şunu söyleyebilirim, Kırmızıgül’ün sinema aşkı ve azmi gerçekten de ödüllük...
Kırmızıgül’ün sinemada sadece izleyici olduğu günlerde bir film projesi hayali vardı.
Prestij Müzik’in müzik dünyasında fırtınalar estirdiği dönemde şirketin ortağı Kırmızıgül, Sinan Çetin’in “New York’ta Beş Minare” adlı film projesine kafayı takmıştı, ama olmadı.
Önce senaryosu defalarca değişti, sonra da proje rafa kalktı. Kırmızıgül, müzik yapımcılığı defterini kapatıp sinemaya merhaba dedikten sonra “New York’ta Beş Minare”yi yine gündemine aldı.
Birçok insan bunun için, “Küçük bir ayrıntı canım, ne var bunda?” diyebilir. Ama gel gör ki şeytan ayrıntılarda gizlidir.
Çünkü size asıl doğru bilgiyi o küçük ayrıntılar verir.
Cezaevinde 218 gün yattıktan sonra özgürlüğüne kavuşan Deniz Seki’nin her şeyi artık haber...
Hem de giydiği tişörtten, yanında taşıdığı özel kaplı şeye, cezaevinden çıkar çıkmaz nereye gittiğine, ne yediğine kadar her şey... Her konuda olduğu gibi Deniz Seki olayında da araştırarak haber yapanların yanı sıra üstün körü, kulaktan dolma, yalan yanlış haber yapanlar da oldu.
Örneğin Deniz Seki’nin sol kolu ile göğsü arasına sıkıca tuttuğu şu özel kaplı şey...
Bu fotoğraf ya da görüntüye bakıp “Deniz Seki, Kuran-ı Kerim’i bir an bile yanından ayırmadı” diye haber yapanlar da oldu, “Deniz Seki, cezaevi günlüğünü yanından ayırmadı” diyenler de... Peki, aynı görüntüden yola çıkarak yapılan iki farklı haberden hangisi doğru?
Deniz Seki’nin, liseli kızların ders kitaplarını tutması gibi sıkıca sarıldığı şey Kuran-ı Kerim mi, yoksa, cezaevi günlüğünü yazdığı defter mi?