İki dudak arasında düz koşu

28 Ağustos 2013

Trabzonsporlu Volkan Şen, Rizespor maçında ilk yarının sonlarına doğru tribünde küçük bir taraftar grubunun küfürlü saldırısına uğradı. Volkan’ın el-kol hareketleriyle tepki gösterdiğini gördük. Sonrasında iki eliyle yüzünü kapatarak ağladığına tanık olduk. Takım arkadaşlarının, rakip meslektaşlarının ve hakem Bülent Yıldırım’ın teselli etme çabaları sonuç vermedi.
Volkan Şen, sanırım hakemden izin alarak, hocasına da çıkmak istediğini belirterek onay beklemeden oyunu terk etti.
Samuel Eto’o da Barcelona’nın bir maçında ırkçı aşağılamalara hedef olmuş, oyunu terk etmesi güçlükle engellenmişti.
Saha içinde futbolcuları robotik varlıklar olarak algılayıp, hemen her topla buluşmalarında en gerekli, en doğru, en iyi hareketi, en çabuk biçimde yapmalarını bekleyen, kafalardaki şablona uymayan hallerde de onları kirli, saldırgan bir dille aşağılayan tribün kültürü maalesef yıllar var ki değişmedi. Arada olumlu gelişmeleri gözlesek de küçük grupların çirkinlikleri ve kirli davranışları, sessiz çoğunluklar tarafından dışlanmadığı, kınanmadığı için geleneksel bir tribün raconu olarak görülmeye başlandı.
Kolaycı, popülist kültürden de beslendi o tribün kültürü... Kulüp

Yazının Devamı

Kuşkulu senaryo

27 Ağustos 2013

Evet, Beşiktaş değişiyor... Aybaba’dan Bilic’e, Hilbert’ten Serdar’a, Toraman’dan Atiba’ya, değişen aktörlerle birlikte ligin senaryosu da yenileniyor. Heyecanla, merakla izlenen bu filmde göze çarpan en önemli değişiklik, geçen sezon başında “coşkuyla” oynanan oyunun, bu yıl “kuşkuyla” gerilime dönüşmesi... Bilic’in senaryoda yapacağı değişiklik de endişeyle bekleniyor.
Kayseri Erciyesspor, Süper Lig’e dönerken, Gençlerbirliği’nden (Cem Can, Azofeifa, Vleminckx) ve Trabzon’dan gelen Yasin, hem akıl, hem tecrübe, hem de beceri tedarik etmiş. Fuat Çapa’nın ucuz ve uygun transferlerle oluşturduğu kadro dün kendi seyircisi önünde Beşiktaş’ı çok zorladı. Belki büyüklerle baş etmesi zor bir ekip ama Erciyesspor, bu ligde “kalıcı” mesajlar veriyor.
Beşiktaş iki kez geriye düşmesine rağmen maçı 2 farkla kazanıyorsa, elbette futbolcuların emeğine saygı duymak gerekir. Ancak savunmada iki bekin kademe hataları, orta alanda ve kanatlarda oluşan sorunlarla nasıl boğuşacak, merak ediyoruz.
Beşiktaş’ın oyun lideri ve beyni Fernandes... Zaman zaman yalnız kalıyor. Olcay’la, Gökhan’la, Atiba’yla senkron tutturamıyor. Hemen her topun Fernandes’le buluşması, kurgunun Portekizli’den

Yazının Devamı

Bravo Mert!

25 Ağustos 2013

Ersun Yanal belli ki durumun “vahametini ve ciddiyetini” anlatmış futbolcularına. Saraçoğlu’ndaki utandıran Arsenal performansından sonra Fenerbahçe’nin aynı tribünlerin önünde mahcup olmaması için önemli değişiklikler yapmış... Sow yedekte, Emenike-Webo çift santrfor gibi... Kuyt sahanın her yerinde bir örnek oyuncu olarak koşuyor...
Evet, oynadıkları oyunu beğensek de beğenmesek de Fenerbahçe bu defa ciddi. Sorumlu ve daha yardımlaşmalı bir oyun oynamaya çalışıyor. Elbette beklentileri karşılamaktan uzak, temposu düşük bir oyun oynuyorlar. Hepimize biraz sabır tavsiye ediyorlar. Hele bir havalar serinlesin, haftalar ilerlesin, belki daha iyi olacaklar. Her şeyin ötesinde, rakip takıma da bakmak gerek. Eskişehirspor, Yanal’ın bıraktığı yerden devam ediyor. Üstelik Ertuğrul Sağlam gibi iyi bir hoca ile işi çözmüşler... Dün pas oyununu daha iyi oynadılar Fenerbahçe’den. Rakiplerinden daha çok şut attılar, oyuna güzellikler, derinlikler kattılar.
Kendi adıma Bienvenue’nün eski takımına karşı kendini gösterme hevesine ve çabasına saygı duydum. N’Diaye de konuk takımın hücuma dönük orta alan oyuncusu olarak iyiydi.
Bu maçın iki oyuncusu özellikle dikkat çekici. Fenerbahçeli

Yazının Devamı

Kaygısızlar, saygısızlar!

23 Ağustos 2013

Önce kaygısızdılar... Golü atıp öne geçmişlerdi. Almeida ile neşelenip düşük tempoda top çevirmeye, acemi Tromsö karşısında “klas farkı”nı sergilemeye koyuldular. Tromsö, Norveç’in mütevazı bir temsilcisi... Tarihlerindeki en parlak sayfalardan biri, kuşkusuz Galatasaray’ı eledikleri eşleşme ile yazılıdır, biliyoruz. Ama unutmamamız gereken bir şey var. Kuzey disiplini ile oynuyorlar. Fizik mücadeleden kaçmadan, oyun disiplininden kopmadan.
Gerçekten klas farkı var Beşiktaş’la aralarında. Ancak yetenek, futbol pazarındaki bireysel ya da toplam değerleri bir yana, adamların oyuna duydukları saygı, Beşiktaşlı futbolcuların çok üzerinde... Gerçek sporculuk örnekleri vererek oynadılar dün... Hem oyuna saygı gösterdiler, hem de kendilerine duydukları saygının gereğini yerine getirdiler.
Böylece kaygısız ve saygısız oynayanlarla, disiplinli ve saygılı oynayanların ayrımı dikkat çekmeye başladı.
Almeida’nın harika Fernandes asistiyle attığı gol, Beşiktaş’a büyük avantaj kazandırmıştı. Ama bu gol aynı zamanda gevşemelerine, dağılmalarına, yavaşlamalarına ve çözülmelerine de neden oldu. Tromsö, Ciss’in sağdan yaptığı ataklarla Beşiktaş’ı yokluyor, çaktırmadan Ersan ve Escude’nin

Yazının Devamı

Ayıp, utanç verici!

22 Ağustos 2013

Anladık, Arsenal’in sakatları, noksanları var. Üstelik hiç de iyi değiller. Premiership’e çok kötü bir başlangıç yaptılar. Arsene Wenger, kulüpteki 17. yılında transfer yapmadığı, kadroya bir yıldız oyuncu katmadığı için ağır biçimde eleştiriliyor. Tribünlerden homurdanmalar duyuluyor Emirates’te...
Ama yine de Saracoğlu’daki maçın efendisi Arsenal!
Fenerbahçe, tarihinin en silik, en şaşkın, en anlamsız, en kimliksiz ve en kişiliksiz oyunu ile Şampiyonlar Ligi’ne havlu atıyor.
Elbette Arsenal’e yenilebilir, elenebilirsiniz... Herkesin yüreği yanar, herkes üzülür. Boşa giden emeklere yanarsınız. Bir şeyler yapmaya çalıştınız, beceremediyseniz, utanmazsınız hiç değilse. Oysa dünkü maç utandırdı.
Milyonlarca euroya, gösterişli parlak transferlere, hazırlık dönemindeki çalışmalara, özveriye, ümide, gayrete, enerjiye ve sinerjiye hiç de uymayan bir utanç senaryosuydu izlediğimiz.
Nereden baksanız tel tel dökülen bir Fenerbahçe vardı sahada... Özellikle orta alanda Mehmet Topal, Emre ve Meireles, savruk, dağınık, ilkesiz, korkak bir oyun sergilediler. Yanal’ın Emre’nin tecrübesine güvenmesi, oyuncusunun takım içindeki etkili konumundan yararlanmaya çalışması anlaşılabilir

Yazının Devamı

Buenos Aires ve Gezi

21 Ağustos 2013

Gündemimizde “Avrupa Bakanı” olarak yer alan Egemen Bağış, “2020 Olimpiyatları kaçarsa sorumlusu Gezi eylemcileridir” demiş... Zamansız, farklı algılar ve etkiler yaratan olumsuz ve kırıcı bir demeç bu.
Her şeyden önce İstanbul’un rakipleri Madrid ve Tokyo için, “Türkler kaybetme psikolojisine girdi” gibi bir kanaat oluşur ki bunu Bağış da arzu etmez!
İstanbul, Tokyo ve Madrid, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC)’nin 7 Eylül’de Buenos Aires’deki 125. sessionunda son kez kantara çıkacaklar. Evaluation Commission (Değerlendirme Komisyonu) raporundan sonra Lozan’da yaptıkları sunumu “son sözleriyle” tekrarlayacaklar. Sonrasında oylamalara geçilecek, 2020’nin ev sahibi belirlenecek.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Buenos Aires’de Türk delegasyonuna liderlik yapacak, olimpik kürsüden dünyaya seslenecek. Her neyse, Türkiye’nin öncekilere oranla en hazırlıklı, en donanımlı ve en güçlü haliyle Buenos Aires’te oylamaya çıkacağını söyleyebiliriz. Unutmayalım, Brezilya Cumhurbaşkanı Lula da Silva, IOC delegeleri önünde ağlayarak 2016 Olimpiyat Oyunları’nı Rio’ya taşımıştı... Tony Blair de İngiltere Başbakanı olarak IOC Genel Kurulu’na gitti ve 2005’te oyunları Londra’ya getirdi.

Yazının Devamı

Farklı, güzel kararlı!

19 Ağustos 2013

Misafir, misafiri sevmezmiş... Beşiktaş, İnönü’yü yıkım, yapım dolayısıyla tahliye ettiği için bu sezonu hep “misafir” olarak başka statlarda idrak edecek... Atatürk Olimpiyat Stadı’ndaki maçta maalesef iki misafire yer yoktu... Bu kararı alanları kutlamak mı gerek, yoksa kınamak mı, siz karar verin! Gözlerim Trabzonspor seyircisini aradı... Maalesef yoklardı. Aralarında sorun olmayan iki kulübün taraftarı da sorun çıkarmazdı, bunu biliyorum. Tek taraftarlı maçlardan sıkılıyorum.
Saha içine geçersek... Trabzonspor, Avrupa Ligi eleme turlarında hem başarıyla play-off’a kalmış, böylece daha ciddi bir hazırlık dönemi geçirmişti. Şahsen deplasman kaygısına da kapılmadan daha dirençli ve etkili oyun bekliyordum Akçay Hoca’nın takımından. Ama öyle olmadı. Savunmasında ve orta alanında direnip dayanmaya çalışan bordo-mavililer, hücumda önemli bir etkinlik gösteremediler... Olcan’ın zoraki solbek görevi, hücumdaki yaratıcı katkısını ve sürpriz şutlarını daha baştan sıfırlamıştı. Burak’tan sonra bu yıl da Halil’in gidişiyle Trabzonspor santrfor kadrosunda boşluğa düşmüştü. Henrique’nin o görevi tek başına karşılayamayacağı daha ilk maçtan anlaşıldı.
Bilic’in Beşiktaş’ı ilk maçtan

Yazının Devamı

Vicdan geç kalırsa

14 Ağustos 2013

Gördük ki tıpkı Mehmet Terzi’nin atletizmde yaşadığı sıkıntı, Hamza Yerlikaya’nın da güreşte başına dert olmuş.
Hamza da “doping” pisliğine bulaşmış 18 güreşçinin listesini okuyordu dün.
En başta son Kırkpınar Şampiyonu Ali Gürbüz... Hem altın kemeri iade edecek, hem de 30 bin liralık para ödülünü geri verecekti. Gürbüz’ün kan ve idrar örneklerinde yapılan analiz sonucu anabolik steroid olarak tanımlanan iki madde bulunmuştu: Stanazolol ve dehidroklorometil testesteron. Haltercilerin ve atletlerin sıkça kullandığı erkeklik hormonuna dayalı, analizlerde “çok zor bulunan” yasaklı maddeler.
O maddelerin bulunması,bu yılın başında Köln laboratuarında yeni bir teknikle kolaylaşmıştı. Duydum ki bazıları, “Yahu bu bizim milli meselemiz... Örnekleri Köln’e göndermeye ne gerek var! Atina’ya gönderseydiniz temiz çıkardı” diye itiraz etmişler. Oysa bilimde her bulgu paylaşılır, bunu atlamışlar. Şimdilerde Atina laboratuarı da kimse merak etmesin- rahatça buluyor o zor maddeleri.
Hamza Yerlikaya’nın sıkıntısı dopingle de sınırlı değil.
Bir de Rıza Kayaalp’in FİLA’dan gelen 6 aylık cezası var...
Hatırlayalım, Gezi olayları sırasında Rıza Kayaalp, attığı tweetlerle göstericileri

Yazının Devamı