Futbolun utanç günü

23 Eylül 2013

Alın size ders gibi bir futbol maçı!.. Galatasaray, hasret kaldığı galibiyeti hatırladı... Beşiktaş da unuttuğu yenilgiyi.
Biri, 72 bin taraftarının önünde maçın kesin favorisiydi. Öteki, Şampiyonlar Ligi maçından Real Madrid’e ezilerek çıkmış, gururu incinmişti.
Olimpiyat Stadı’nın o ünlü rüzgârı her şeyi tersine çevirdi. Gururla yüksekten uçanlar, burun üstü çakıldılar. Hüzün ve utançla gerilip birbirlerine öfkelenenler her şeyi unuttu, iki golle yaşama sevincine tutundu.
Evet, neydi dersimiz? Futbolda dün yoktur! Her maç taze bir başlangıç (ya da bitiş) olabilir!
***
Sezonun ilk derbisi başlarken, Galatasaray’ın Sneijder, Drogba, Burak üçlüsüyle “hücum” karakterini öne çıkarması, doğrusu bu ya “Terim’in uçukluğu” olarak yorumlandı. Hiç de üretken görünmeyen Sneijder’le formsuz Burak’ın forvette zenginlik değil, orta alanda yoksunluk yaratacağı anlaşılmıştı. Dahası, Engin, Selçuk, Melo’lu orta alan da dirençli ve yaratıcı değildi... Beşiktaş’ta Fernandes, Gökhan, Hutchinson, Veli, Olcay ve Fernandes’le bu alan daha zengin görünüyordu. Hele Almeida’nın golünde Gökhan - Serdar’ın akıllıca işbirliği, Kartal’ın tam anlamıyla bir kanat gösterisi olarak alkışlandı!

Yazının Devamı

Erdener’e ok atmak!

18 Eylül 2013

TMOK Başkanı Uğur Erdener için iki yönlü soruşturma başlatılmış. Hem adaylık sürecindeki harcamaları, hem de Hacettepe Üniversitesi rektörlüğü dönemindeki hesapları, ayrı ayrı müfettişler tarafından inceleniyormuş.
Erdener’i dürüst bir bilim ve spor adamı olarak tanırım. Duygusaldır, iyi niyetlidir. O da benim gibi alıngan ve kırılgandır. O nedenle zaman zaman birbirimizi kırdığımız üzdüğümüz olmuştur. Spor adamı olarak eleştirilecek kararları ve eylemleri olabilir. Onu başarısız bulanlar da az değildir. Ne var ki Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC)’nin genel kurulunda sandalye sahibi tek Türk de Uğur Erdener’dir. Uluslararası Okçuluk Federasyonu (FITA) Başkanı olduğu için oradadır. Gönül ister ki IOC’nin yeni başkanı Thomas Bach, rahmetli Sinan Erdem’den sonra onu Türk spor adamı kimliğiyle üyeliğe davet etsin.
Sportif kimliği ve etkinliğiyle Uğur Erdener’in herkesi memnun etmesi beklenemez. Özellikle İstanbul’un olimpiyat adaylığı sürecinde spor teşkilatıyla, bakanlıkla, federasyonlarla yoğun ilişkileri ve temasları oldu. İçerideki etkinliklerinin yanı sıra uluslararası toplantılara katıldı, IOC üyeleriyle görüştü. Karar sahiplerini etkileyecek lobi çalışmaları yaptı.

Yazının Devamı

Bilic’in orkestrası

16 Eylül 2013

Slaven Bilic’i kutlamak gerekiyor. Bursaspor gibi deplasmanda karşılaşabileceği en zor rakibe karşı geri adım atmadan, tutucu önlemlere başvurmadan özgür ve akıcı bir oyunu kurguladığı için... Avusturya’dan milli maçta burun kırığıyla dönen Veli Kavlak’ın bir de arka adalesinde arıza çıkınca, Bilic bir tercih sorunuyla karşı karşıya kaldı. Defansif olarak İbrahim Toraman ya da Necip Uysal’ı Atiba ile eşleyebilirdi. Hayır, kolay ezbere başvurmadı Hırvat Hoca... Alışılmış düzeninin biraz dışına çıkıp Oğuzhan’ı sürdü sahaya...
Daha yaratıcı, daha ofansif ve daha etkin oynamanın formülünü böyle yazmıştı. Savunma dörtlüsünün önünde Atiba, Gökhan, Oğuzhan, Fernandes ve Olcay’la zengin bir orta saha ve onların önünde Almeida! Yalnız bu dizilişin ön koşulu vardı: Oğuzhan hem Atiba’ya, hem de Fernandes’e yardım edecekti. O da elinden geleni yaptı, hem ofansif hem defansif, iki rolünü de başarıyla canlandırdı!
Bursaspor Teknik Direktörü Daum, Belluschi’nin yokluğunda olabildiğince kalabalık bir orta alan oluşturup Batalla’nın liderliğinde Pinto’ya atılacak toplarla Bursaspor’a gol kapısı açmaya niyetlenmişti. Hiçbir hesabı tutmadı. Beşiktaş savunmasında Sivok - Escude göbeği adeta

Yazının Devamı

Tesis tamam, şimdi insan!

11 Eylül 2013

Eğri oturup doğru konuşalım... Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC)’nin 2020 oylamasında kaybeden İstanbul değildir sadece.
İstanbul’un kaybından daha da önemli ve hüzün verici olanı, Olimpik Hareket ya da Olimpizm kavramının aldığı yaradır.
Bu büyük idealler, her şeyden önce insanoğlunun ırk, dil, din, cinsiyet ayrımını reddeden temel bir felsefeye dayanıyordu.
IOC Genel Kurulu, İstanbul’u finale çıkarmakla adil bir görüntü sergilemiş, ancak son seçiminde “Müslümanlar sadece kendi aralarında savaşırlar, çatışırlar” diyerek kırmızı çizgi ihlali yapan Tokyo Belediye Başkanı’nın kentini olimpiyat ev sahipliği ile onurlandırmıştır(!). Bu büyük haksızlık, İstanbul’u mağdur etmekle kalmıyor, ama aynı zamanda korkunç dinsel ayrımcılıkla Olimpizm’e ihaneti belgeliyor. Son oylamada ortaya çıkan tablo, farklı parametrelerle açıklansa da sayısal olarak IOC üyelerinin üçte ikisinin kendini hala İslamofobi’den kurtaramadığını gösteriyor. Daha da acı ve dramatik olanı IOC’nin tüm insanlığa örnek olacak bir hamle ile İstanbul’u seçme ve dinlerarası diyalog ve anlayışa öncülük etme fırsatını harcamış olmasıdır.
IOC’nin bu fırsatı daha uzun yıllar değerlendirebileceğini sanmıyorum.

Yazının Devamı

Her şey Başbakan’ın ağzında!

7 Eylül 2013

Bir yandan G20’lerin Suriye gündemli toplantısı, bir yandan da Buenos Aires’deki Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin 125. sessionu...
İkisi de önemli. Özellikle üç ülkenin başbakanı için. Shinzo Abe (Japonya), Mariano Rajoy (İspanya) ve Recep Tayyip Erdoğan (Türkiye) için.
G20 liderleri, Suriye’yi tartışıp iddialarını ve kanıtlarını ev sahibi ülkenin lideri Putin’e anlattılar, gösterdiler. Üç Başbakanın alel acele 15 saatlik yolculuklarla Buenos Aires’e gelmesi daha yoğun çabalara dayanıyor. Tokyo, Madrid ve İstanbul’a 2020’yi kazandırmak için sessiz ve etkili çalışmalara liderlikleriyle katılıyorlar. Japonya Başbakanı Abe, ekonomide 3 okla özetlediği “Abenomics” hamleleriyle ülkesini kurtarmaya çalışırken, elindeki en önemli koz, 100 ülkeden toplam 10 milyon gence 7 yıl süreyle karşılıksız sportif destek vermek. Eğitim ve malzeme sağlamak.
İspanya Başbakanı Mariano Rajoy’un eli o kadar güçlü değil. Ekonomik krizden hiç etkilenmeyecek düşük bütçeli bir projeyle, hazır tesislerinde olimpiyatı düzenleyeceklerini, genç işsizler oranını da bu sayede düşüreceklerini söylüyor.
Japonya Başbakanı G20’den erken ayrılıp Buenos Aires’de üslenmiş. İngilizce yayınlanan Buenos Aires

Yazının Devamı

Arjantin’de son Tango

6 Eylül 2013

Arjantin’e uçtum... Tango, futbol ve aşkın ülkesine. Kuşkusuz, hayatımın en heyecanlı, en meraklı seyahati bu olacak. Gelecekte bu heyecan dozunu aşabilecek bir yolculuk yapar mıyım? Bilemiyorum.
Oralara neden gittiğimiz malum... Uluslar arası Olimpiyat Komitesi (IOC)’nin 125. sessionunu izleyeceğiz. 2020 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın ev sahibini belirleyecek seçime tanık olacağız.
İstanbul, Tokyo, Madrid...
Üçünden biri, ille de bizimkisi...
Ama hangisi?
Duygu fırtınalarının içinde savruluyorum. Umut, endişe, öfke, sevgi, nefret, aşk, ihtiras, huzur, huzursuzluk... Yine de gururlu ve mutluyum. 31 yıl önce bir manşet yazısı yazmıştım, Tercüman’da: “28. Olimpiyat Oyunları İstanbul’da düzenlenecek.” Arkadaşım Doğan Ersavaş da Ankara’dan o tarihte sessiz, minik ve küçük arayışları haberleştirmişti. O hayalimle bir çok meslektaşım alay etti. Uçukluğumdan dolayı (!) beni azarlayan büyüklerim oldu. Ama su akıyordu, yolunu bulmuştu. Olimpiyat, Türkiye’nin gündemine girdi. Masallarımızın, şiirlerimizin ve şarkılarımızın İstanbul’u, hayallerimizin de başkenti oldu.
Buenos Aires’de beşinci kez aday olan güzeller güzeli kentimizde bu defa düğüne hazırlanıyoruz.

Yazının Devamı

Kazanan haklıdır

2 Eylül 2013

Atatürk Olimpiyat Stadı’nın “geçici” ev sahibi yorgun... Hem UEFA Avrupa Ligi’nde “nafile” gayretlerle elde ettiği Tromsö galibiyetiyle gruplara kal(ama)ma başarısı, hem de aynı kadroyla iki gün aradan sonra Gaziantepspor’la oynama zorunluluğu...
Futbolcuların, teknik direktörün ve yöneticilerin yaşadığı üzüntü ve hayal kırıklığının üzerine fiziksel yorgunluklar binince düşük tempolu, durgun bir maç seyrettik. Gaziantepspor da sezona güçlenmeden, kadroyu yeterince yenilemeden-derinleştirmeden giren bir ekip... O nedenle içeride dışarıda kişilikli başa baş oynama kültürünü kaybetmiş. Böyle bir durgunluk hali, bazen her iki takımı da olumsuz etkiler. Maç başlar, dakikalar geçer, bir de bakarsınız ki bitmiş!
Baştan itibaren böyle bir beklenti içindeydik. Ancak umduğumuzun ötesinde Almeida dublesiyle bitti maç... Onca gol fırsatını ağırlığı ve zamanlama yanlışları yüzünden kaçıran, ikili-üçlü organizasyonlarla Fernandes ve arkadaşlarının taşıyıp getirdiği toplara yetişemeyen, uyanamayan Hugo Almeida, ilk golü Atiba Hutchinson’ın sol kanatta rakipten biraz da faul kokan hamle ile kaptığı toptan attı. Buradaki güzellik, Kanadalı’nın meşin yuvarlağı Fernandes’e verdikten sonra

Yazının Devamı

Bir de CAS olmasaydı!

30 Ağustos 2013

Beşiktaş için de Bilic için de soğuk bir geceydi. Atatürk Olimpiyat Stadı’nda 1-0’la bile tur atlayacak takım, ilk 45’te o tek golü bir türlü bulamıyor, saç baş yolduruyordu. Uçanlarla ‘bu da kaçar mı’lar Fernandes’ten başladı, Almeida, Olcay, Hutchinson’la devam etti. Rakip bir Norveç takımıydı ve kimse kendini geçmişin acı anılarından soyutlayamazdı. Rosenborg ve Valerenga maçlarını anımsamak, tedirginlik için yeterliydi.
Efendim, küme düşme hattında zor günler geçiriyorlarmış. Norveç Ligi hiç de önemli değildi aslında. Trömsö yıllar önce Galatasaray’a yaptığı ‘acı sürpriz’in peşindeydi. Fizik güçleriyle teknik ve taktik zaaflarını örtüyor, bir korner, bir duran top ve bolca koşu ile bulacakları bir golün hesabını yapıyorlardı... Beşiktaş golleri kaçırdıkça adamların kronometreyi akıllıca kullanıp, kurnaz taktiklere de başvurduklarını görmeye başladık.
Ama durun... O sıkıntılı dakikalarda Bilic’in gözlem ve analizleri sihirli çözümü buldu. İkinci yarıya başlarken gördük ki Hırvat hoca Ersan’ı çıkarmış, zoraki sol bekin görevini Hutchinson’a vermişti... Fernandes’in yaratıcı rolüne de bir ortak girdi oyuna: Oğuzhan... İşte sezon başından beri merakla beklenen Beşiktaş’ın

Yazının Devamı