Bunun adı illüzyon!

18 Nisan 2012

Yanlış ve haksız bulduğum play off sistemine itirazımı saklı tutarken, yine de bir iyi niyet penceresi açmıştım Süper Final’e...
Herkesin üzerine düşeni yapmasını dilemiştim. Medyanın, federasyonun, kulüp yöneticilerinin, herkesin!
Ne yazık ki yine hayal kırıklığına uğradım.
Süper Final maçları, İlhan Mansız’ın deyimiyle “Çakma Şampiyonlar Ligi” kıvamında gösterilerle başladı.
Artık kabak tadı vermiş bir davul gösterisi... Rastgele seçilmiş müzik... Ellerine poroteksten kesilip boyanmış yıldızlar verilen genç kızların yağmur altında anlamsız bekleyişi...
Dansla, oyunla, akıllı bir koreografi zahmetiyle içi doldurulmuş sanatsal bir derinlik yerine yüzeysel göz boyamacılık, kandırmaca... Aldatmaca!
Özetle, neye layık görüldüysek o!

Yazının Devamı

Beşiktaş var mıydı?

17 Nisan 2012

İlk maçlardan sonra anlaşıldı ki şu Süper Final’in iki tür katılımcısı var. Birincisi, heyecan ve coşkuyla hedef duygusunu doruğa taşıyıp doğru yönde ilerleyenler... İkinci grupta, oyuna katılmayan, coşku, heyecan (hatta telaşa bile razıyım) gibi duyguları taşımayan, hedef duygusunu kaybetmiş, kendi içinde bütünlüğü olmayan, taktik anlayış, teknik beceri ve takım oyunu ile ilişkisini tüketmişler...
Dünkü maça bakarsak, Süper Lig’in lideri Galatasaray, Süper Final’in de liderliğine (şampiyonluğa) oynadığını her şeyi ile gösteren birinci sınıf katılımcıydı. Beşiktaş da ikinci grubu oluşturan “süper gönülsüz” ekip olduğunu bir kez daha ilan etti.
Galatasaray, sezon başından beri sabır ve emekle oluşturduğu takım oyununu dün İnönü’de gösterişten uzak, gerçekçi bir anlayışla sergiledi. Fazlasını yapmaya da ihtiyacı yoktu. Futbolun temel ilkelerine uydular. Pres yaptılar, yardımlaştılar. Beşiktaş’ın Fernandes - Ernst ikilisinden oluşan merkezine karşı alan daraltıp baskıyla pas yapmasını engellediler. Baskılı oyunu öylesine yoğunlaştı ki Beşiktaşlı futbolcuların topu taca, rakibe atmaktan, bırakmaktan başka çareleri kalmadı. Beşiktaş’ın kendi içindeki yardımlaşması da sıfırdı. Bu

Yazının Devamı

Sağlam uyanış

13 Nisan 2012

Süper Lig’in normal sezonunda gözümüzden kaçan güzellikleri Ziraat Türkiye Kupası’nda, çok farklı bir ortamda yakaladık. Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda her iki takımın taraftarı vardı. Önce sahayı dumana boğdular, sonrasında daha temiz bir görüntü sergilediler. Coşkuluydular. Skor tabelasına bakmaksızın şarkılarla, türkülerle günün keyfini çıkarmaya çalıştılar.
Bursaspor ligde iki kez yenildiği rakibinden rövanşı Kupa’da alıp yarı finale uzandı, Eskişehirspor’un rakibi oldu.
Maç yüksek tempoda gol arayışı ile başladı. Hemen ilk dakikalarda görüldü ki Bursaspor, Sivasspor’a oranla daha istekli, daha kararlıydı.
Vederson, Batalla, Pinto orta alandan harika koşularla gelip pozisyona giren N’Diaye kararlılığın en öndeki temsilcileriydi. Vederson’un sol kanat bindirmeleri ve ortaları sonunda Batalla’nın golünü getirdi. Sonrasında da Bursaspor yüklenmeye devam etti. Sivasspor savunmasının arkasına akıllı toplar attılar, akıllı koşularla pozisyonlara girdiler. Şilili Pinto, Batalla’nın iki derin pasıyla iki güzel golü atarken Sivasspor üç farkla geriye düşüp sindi.
Doğrusu Rıza Çalımbay’ın golcü, hücumcu ve baskılı oynayan ekibi, sanki o oyun anlayışını ligde bırakmış,

Yazının Devamı

Süper final... Süper fırsat!

11 Nisan 2012

Biliyorsunuz, play off sistemini sportif anlamda yanlış ve haksız buluyorum. Bunun açık nedenlerini başından beri sıkça yazdım.
Yanlışlık ve haksızlık, oynanan 34 maçtan sonra iyice su yüzüne çıktı.
En yakın rakibine 9 puan fark yapan, en çok maç kazanan (23), en az kaybeden (3); en çok gol atan (69) ve en az gol yiyen (24) Galatasaray, şampiyonluk turu atmak yerine, normal sezonda hepsinden de 4’er puan aldığı, yendiği ama yenilmediği rakipleriyle final maçlarına çıkacak.
Süper Final’de şimdi 6 haftalık “Derbiler Maratonu” bizi bekliyor.
Bu oldu bittiyi önleyemediğimize göre, hiç değilse geleceğe umut taşımak adına yeni rekabet sürecini adam gibi yönetebilir, futbolumuzun can sıkan, adam yıpratan, seyirciyi oyundan soğutan çirkinliklerini ayıklayabiliriz.
Süper Final, bu anlamda bir fırsat olabilir. Yeni ve temiz örnekliklerle süslenebilir, gerginliğe ve kavgaya yol açmayan yüzde yüz futbolla dolu kapışmalara tanık olabiliriz.
Süper Final’de hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. Bunları yok sayarak, hep kendi dışımızdaki insanlardan ve kurumlardan doğru davranış beklemek ne sportmenliğe, ne de yiğitliğe sığar.

Yazının Devamı

Eğlenceli kapanış

9 Nisan 2012

Manisa’daki kapanış maçı dramatik bir buluşmaya sahne oldu... İki takım için de normal ligdeki hedef duygusu ortadan kalkmıştı.
Galatasaray, Super Lig’in tartışılmaz, açık ara lideri, Süper Final’in de favorisiydi...
Manisaspor bir sezonda üç antrenör değiştirmiş, ama makus talihini değiştirememiş, düşmüştü!
Dahası, Manisalı oyuncular, aylardır hak ettikleri ücreti alamıyordu. Belki de evlerine götürdükleri son para, Yiğit Gökoğlan’ın Galatasaray’a satışından elde edilen 2,5 milyon euroluk bonservis ücretinden uygun görülen avanslardı.
Manisaspor, fukara evinde zengin ağırlayan ev sahibi konumundaydı. Doğal olarak ağırlayamıyordu.
Maç, keyfini, zevkini, heyecanını kaybetmiş; zoraki formaliteye dönüşmüştü.
Yine de dikkatli bir göz için seyredilebilir şeyler vardı...

Yazının Devamı

Aferin size!

7 Nisan 2012

Kimse Mete Kalkavan’ı eleştirmeye kalkmasın. Asıl eleştirilmesi gereken Hugo Almeida ile Egemen Korkmaz...
Zaten oynadığınız futbol filan değil. Bari “Süper Final” hatırına sahada kalın. Adam gibi mücadele etmeye çalışın. Beceremiyorsanız, çirkinleşmeyin! Kırmızı kart görmeyin. Ayıplarla duşa gidip arkadaşlarınızı terk etmeyin! Formunuzu kaybetmişsiniz anladık... Öğrendik ki sorumluluk duygunuz da erozyona uğramış, çok yazık!
Haftalardan beri oynadığı resmi maçlarda galibiyet yüzü görmeyen, UEFA’dan, Türkiye Kupası’ndan elenen Beşiktaş, neredeyse Süper Final grubundan da düşecek... Neyse ki geçmiş olsun... Ligin normal sezonu bitti.
Carvalhal’ı, malum ince bir operasyonla evine gönderdi Beşiktaş... Tayfur Havutçu’nun eşofmanları giyince takımı sarsacağını, yeni bir ruhla gözleri kamaştıracağını bekleyenler hayal kırıklığına uğradılar.
Beşiktaş futbol takımının sorunları öylesine çok ve çeşitli ki, Tayfur Hoca bunların üçünü çözse, beşinde ayakları dolanır. Fikret Orman ve arkadaşları beşine çare bulsa, sekizi yine yeter Beşiktaş’ın başını ağrıtmaya...
Karabükspor karşısında Holosko ile golü buldular. Quaresma’nın savunma bölgesinden topu alıp oyuna sokması çok

Yazının Devamı

Hangi kıza aşığız biz?

4 Nisan 2012

Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 13 Ağustos 2011’de tüm dünyaya ilan etti:
“2020 Olimpiyat Oyunları’na adayız. Tüm dünya sporcularını İstanbul’a bekliyoruz!”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 22 Mart 2012 Perşembe günü UEFA kongresinin açılışında konuştu:
“2020 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda sizleri Türkiye’de ağırlamaktan mutluluk duyacağız!”
Doğrusu, ikisi de tek tek ele alındığında yürek ferahlatan, gurur veren, kıvanç duyacağımız mesajlar. Her şeyden önce ülkeyi yöneten en yetkili siyasetçinin, spora ne kadar içten baktığını gösteren, sporsever herkese enerji veren sözler.
Ne var ki Sayın Başbakan’ın iki konuşması da tedirginlik ve risk yaratıyor.
Olimpiyat düzenlemeye aday bir ülkenin ve kentin, olimpiyat oyunlarından iki ay öncesinde ve iki ay sonrasında hiçbir uluslararası spor etkinliği için ev sahipliğine aday olmayacağını kabul ve ilan etmesi gerekiyor.

Yazının Devamı

Soğuk bir şaka!

2 Nisan 2012

İlya Ehrenburg’a sormuşlar: “Doğu ve batı sistemlerinin hiç mi ortak bir yanı yok?” Ünlü gazeteci ve filozof yanıtlamış: “İkisinde de meyve bıçakları kesmez!”
Beşiktaş forvetleri de aynen meyve bıçakları gibi...
İçeride de dışarıda da gol atamıyorlar, zorlanıyorlar. Rakibin hevesini, direncini kıramıyorlar, kesemiyorlar!
Adları ne olursa olsun, Almeida, Quaresma, Edu, Fernandes ya da Ekrem, Burak, Veli gibi biri...
Arı gibi çalışıyorlar ama bal yapmıyorlar. Beşiktaş, Samsunpor gibi Süper Lig’in bitkisel hayata geçmiş takımına oksijen verdi dün... Kan takviyesi yaptı...
Samsun önce direndi, sonra ayağa kalktı, derken Ekigo, Uğur Boral ve Serdar Özkan’la inanılmaz gol pozisyonlarına girdi... Oyuna ortak oldu.
Süper Final’in dört takımından biri olarak sahaya çıkan Beşiktaş, yeni başkanına ve taraftarına İnönü’de umut vermeliydi, heyecan vermeliydi, keyif ve neşe sunmalıydı... Olmadı, yapamadılar. Maç soğuk bir “1 Nisan Şakası” ile başladı... Tribünler yeni başkana “Yeter” deyip “İstifa” sloganı attılar... Sonra da “Şaka yaptık, 1 Nisan” diye açıklama getirdiler.

Yazının Devamı