Süper ego nerede?

8 Aralık 2010

Beşiktaş-Bursaspor maçı, sadece futbolla açıklanamayacak derslerle dolu...
Volkan Şen’in kırmızı kart gördüğü pozisyon mesela...
Volkan Şen, İbrahim Üzülmez’e yaptığı faulden sarı kartı gördükten sonra Fırat Aydınus’u alkışlıyor (!)... Hakem de ikinci sarıyı ve kırmızı kartı gösteriyor...
Yazık, hem de çok yazık bir tablo..
Hiçbir sporcudan beklenmeyecek biçimde kötü örnek oluşturuyor... Kırmızı kartı gördükten sonra Aydınus’un karın adalelerini (!) yoklayarak “Ne yapıyorsun sen! Ne yaptığının farkında mısın?” sözleriyle hesap soruyor.
Araya giren Guti, Bursaspor kaptanı Ömer Erdoğan daha kötü ve çirkin davranışların önüne geçiyorlar...
Volkan eldivenlerini atıyor sahaya... Saha dışından değil, sahanın içinden ağır ağır tünele doğru yürüyor...

Yazının Devamı

Guti’den Alex olur mu?

6 Aralık 2010

İnönü'de hayat, nihayet mevsim normallerine döndü. Evet, hava soğumuş ve Aralık ayına daha yakışan bir maç havası oluşmuştu, normaldi.
Daha da normal ve güzel olan, tribünde "tarafeyn"in kendi renkleriyle buluşmasıydı. Yıllar süren paranoyak inat sona ermiş, Bursaspor taraftarı da yerini almıştı. Maç öncesi dışarıda yaşanan çirkinliklerin dışında, bir ara stat içinde de Çarşı ile karşılıklı diyaloga(!) tutuştular... Küfür sloganları ile koltuk atışmaları da ayıptı... Bu güzel buluşmaya yakışmadı.
Günün en normale dönmüş görüntüsü, Beşiktaş’ın kendi sahasında, kendi evinin reisi kimliğine dönüşüydü. İç sahada abuk sabuk puan kayıplarıyla sarsılıp zirvenin uzağına düşen takım, Bursaspor gibi zor bir misafiri, gerektiği biçimde ağırladı... Zor da olsa golü bulup yenmeyi başardı.
Bursaspor’a Cenk’in elinden kaçırdığı, sonrasında da Aziz’in vuruşunda direkten dönen top dışında gol fırsatı tanımadılar. Bu da zaten bir duran top organizasyonunda yaşandı. Şampiyon takıma pozisyon vermemeleri, hem orta alanın (özellikle Aurelio'nun) baskılı oyunu, hem de savunmanın disipliniyle gerçekleşti... Bu arada dikkat... Schuster, yavaş yavaş savunma göbeğinde Toraman-Ersan’la başarılı ve

Yazının Devamı

Keşke azıcık Sabri olsalardı

5 Aralık 2010

Hagi, yöneticilerle yaptığı konuşmada genç ve savaşan, mücadele eden futbolcular istediğini söylemiş. Ara transferde böyle bir tipolojiye öncelik vereceğini söylemiş.
Uzun uzun konuşacağına “Sabri gibi oyuncular arıyorum” deseydi, daha iyi olurdu.
Misimoviç dışlanmış, Elano Blumer batan geminin malı olarak elden çıkarılmış... Dün sahada olsalardı, ne yaparlardı, tartışmalı!
Ama tartışılmayacak bir gerçek var ki, Galatasaray Ali Sami Yen’de gösteremediği istek ve iradeyi dün RTE Stadı’nda, deplasmanda Kasımpaşa karşısında sergiledi.
Hagi’nin sahaya çıkardığı 11, 7+4 olarak belirlenmişti... Ufuk, Sabri, Gökhan Zan, Hakan, Barış, Ayhan, Aydın’dan oluşan “yerli” grubuna eldeki (!) yabancılardan dördü (Neill, Cana, Pino ve Kewell) eşlik ediyordu.
Yabancı kontenjanı konusunda sınırların kaldırılmasını savunanlara saygılarımızı (!) sunarak devam edelim...
Hagi’nin hangi tercihlerle bu on biri belirlediğini bilmiyoruz ama, kafasındaki ve ruhundaki kimliğe en yakın olanlar dün sahadaydı.

Yazının Devamı

Aferin Ali!

3 Aralık 2010

UEFA Avrupa Ligi, Beşiktaş için tam anlamıyla bir huzur kaynağı... Ligde ve Türkiye Kupası’nda uğradıkları kazalar, yaşadıkları hayal kırıklıkları ve zor günler, UEFA’da hiç karşılarına çıkmadı. Porto’ya İnönü’de yenildiklerinde dahi taraftarları hiç öfkelenmedi, huzurlarını kaybetmediler.
CSKA Sofya önündeki rövanş maçı, hatırlayalım Ernst’in golüyle kazandıkları o stres yüklü ilk maça oranla daha rahattı.
Beşiktaş, Galatasaray karşısında yaptığı gibi kontrollü ve sakin oynamayı tercih etti. Schuster’in ekibi savunmada öne çıkarak çok dikkatli bir “çizgi” uygulamasıyla Bulgar takımının hücumcularını sık sık ofsayta düşürdü...
Orta alanda Aurelio, bu maçta kendisinden beklenenleri yerine getirdi, savunmayı zor durumlarda bırakmadan hamlesini yaptı ve takımını rahatlattı. Guti’nin topla buluşmaları da ilginçti... Ya kanatlara veya Nobre’nin önüne iyi toplar indiriyor, ya da pas yanlışlarıyla top kaybediyordu.
İlk yarıda attıkları üç şut dikkat çekici... 23’de İsmail Köybaşı, 25’de Hilbert ve 34’de Nobre... Beşiktaş’ın bekleri, gol için hücumcu arkadaşlarından daha etkin ve istekliydiler.
Guti’nin kullandığı duran toplar, giderek verimli hale geliyor. Tabata’ya yapılan faulü

Yazının Devamı

Mustafa Hoca’dan liderlik dersi

1 Aralık 2010

Gaziantepspor-Trabzonspor maçını izliyorum... Bünyamin Gezer, Serdar’ın cezaalanında Selçuk’a sarılarak yaptığı harekete penaltı kararı veriyor.
Atıştan önce “yüzde yüz gol pozisyonunu engellemekten” kırmızı kart gösteriyor Serdar’a...
Kulübede Gaziantepspor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas’ın sinirlendiğini, öfke kontrolünu kaybettiğini, şapkasını yere atıp tekmelediğini de görüyoruz ekranda... Kafkas tribüne davet ediliyor hakem tarafından, nazikçe!
Maçtan sonra Lig TV ekranında Maraton programını izliyorum. Mustafa Denizli, Tolunay Hoca’nın bir lider olarak yaptığı yanlışları dile getiriyor. Liderin, takım üzerindeki etkisinin nasıl olumsuza döneceğini, artık maçı kontrol edemeyeceğini, futbolcularıyla arasında güven sorunu oluşacağını, liderin her şeyden önce örnek olması gerektiğini anlatıyor özetle...
Pazar sabahı Tolunay Kafkas arıyor Mustafa Hoca’yı...
Soylu bir davranışla, teşekkür ediyor. Eleştirilerinden gerekli dersi çıkardığını, bir daha asla böyle davranışlar sergilemeyeceğini söyleyip söz veriyor.

Yazının Devamı

Gözü Guti’de kaldı!

29 Kasım 2010

“Karanlıklar içinde güneş doğar ya aniden, Ne güneşler doğdu, burası Ali Sami Yen!”
Ultraslan’ın tribüne astığı veda mesajıydı bu... Türk sporunun tartışmasız 1 numaralı yöneticisi, Galatasaray’ın en büyük kurucusu, kendi adını taşıyan statta son derbiye ev sahipliği yapıyordu...
O’na duyduğum saygı adına hüzünlü bir hevesle gittim Ali Sami Yen’e... Açılış kazasıyla birlikte ne unutulmaz maçlar yaşanmıştı orada... Gerçekten tarih yazılmıştı... Galatasaray’ın UEFA’daki zafer yürüyüşü de orada başlamış (2000), Milli Takım’ın Dünya Kupası hasreti de (2002) orada bitmişti...
Evet, güneşlerin doğduğu yerdi Ali Sami Yen...
...Ve endüstriyel futbol uğruna ne güneşler batıyor, diyordum ben...
Biz dönelim futbola!
Beşiktaş, hak ederek bir derbi kazandı... Schuster ile Hagi’nin tartısında kantarın ibresi Alman’ı gösterdi...

Yazının Devamı

Schuster’in terazisi

24 Kasım 2010

Türkiye’de 60’lı yılların futbolunun oynandığını bilmiyordum!” Bernd Schuster’in Konyaspor (2-2) beraberliğinden sonra yaptığı açıklama... İspanyolca konuşan Alman Hoca’nın ne demek istediği pek anlaşılamıyor.
1960’lı yıllarla kastettiği nedir?
İtalyanlar’ın savunmaya ve oynatmamaya dayalı katenaçyosu mu?
İngilizler’in 4-3-3 ya da 4-4-2’si mi?
Almanlar’ın liberolu oyunu mu ?
Konyaspor bunlardan hangisini oynadı?
Bernd Schuster yarım asır öncesinin futbolunu ne kadar yaşadı, ne kadar gözleyebildi? Bilmiyoruz. 1959 doğumlu bir teknik direktör olarak, 60’lı yıllar bittiğinde (1970) O henüz 11 yaşındaydı. Elbette o yaşta bir çocuğun, hele Almanya gibi bir ülkede futbol öğrenmesi, daha sonradan araştırarak, eski maçları film ya da videodan izleyerek bir fikir edinmesine elbette yardımcı olabilir.

Yazının Devamı

Kelebek etkisi

22 Kasım 2010

Hagi’nin, Misimoviç’i kadro dışı bırakması tartışmalı. Galatasaraylı dostlar, ortada bir disiplin suçu ya da bizim bilmediğimiz bir kavga yoksa, Boşnak oyuncuyu salt “gönülsüz” diye dışlamanın yanlış olduğuna inanıyor çoğunlukla.
Misimoviç, iki günlüğüne Almanya’ya gidip kariyeri için bir çıkış noktası arayadursun... Bu yanlış ya da doğru kararın, Galatasaray’da bir tür kelebek etkisi yarattığını, futbolcuları sarsıp uyandırdığını, Hagi’nin de gözünün karardığını ve insafının kalmadığını düşünebiliriz.
Kayseri’deki Galatasaray, tıpkı Hagi karakteriyle oynuyordu. Kaybetmeye tahammülü yoktu. Kazanmak için her türlü riski göze alıyor, pozisyon üstüne pozisyon yaratıyor, öncekilere oranla daha çok şut atıyor, her şeyden önemlisi tüm hatlarıyla oyunun içinde yer alıyordu.
Maçın ilk 1 saatlik bölümünde savunmasını da öne çıkararak hep öne oynayarak Kayseri’nin hesaplamadığı bir güç gösterisi sundular. Elano, Pino, Kewel ve ille de Sabri! Gerçekten hepsi de aslanlar gibi mücadele ediyor, saldırıyordu. Arada Kayserispor’a da pozisyonlar vererek. Zalayeta, Selim Teber, Mehmet Eren ve Santana’yı yüzde yüz gol pozisyonlarıyla baş başa bırakarak.
Masum oyun futbolu sevenler, taraftar

Yazının Devamı