Atilla Amca yeniden başkan ol!

5 Kasım 2008

Cengiz Semercioğlu kardeşim, Kelebek'i cimnastik salonuna uçurmuş... Başkan Atilla Örsel'e "amca" diye seslenerek başlıktan itibaren hemen bir yaşlılık iması oluşturuyor : Atilla amca yeniden başkan olma!.
Ne yapalım, bizim ülke böyle... Aragones'e "dede" dendiği zaman bu bir yaş ayrımcılığı oluyor, ama Atilla Örsel'e "amca" dediğin zaman hem saygı göstermiş oluyorsun, hem de hafiften yaşını ortaya koyuyorsun.
Benim sevgili adaşım, 70 değil, 69 yaşında...
75 de olsa fark etmezdi ya...
Zihin sağlığı pırıl pırıl yerindedir. Uluslararası Cimnastik Federasyon (FIG) yönetim kurulu üyesi, marketing komisyonu başkanıdır. Sportmendir. Sağlıklıdır. Cengiz'le birlikte ikimizin de suyunu çıkarır.
Bunları geçelim...
Cengiz, 30 yıldır hiçbir şey yapmamış sayıyor Örsel'i... Bir tek cimnastikçi yetiştirmediğinden dem vuruyor.

Yazının Devamı

Beşiktaş istedi!

3 Kasım 2008

Eğri oturup doğru konuşalım... Beşiktaş dün oynadığı savruk, dağınık ve niyetsiz oyunuyla bu yenilgiyi adeta istedi.
Sorumluluktan kaçan, risk almayı sevmeyen, topla oynamaktan uzak duran, topu tutamayan bir takım, elbette maç kazanamaz. Kazanırsa da rastlantı olur bu. Dün böyle talihli bir rastlantı olmadı ama, göz göre göre beklenen oldu.
Kayserispor da, Beşiktaş da hücum karakterlerinin ağır basmasına rağmen, kimbilir belki de birbirlerinden korktuklarından, daha savunmacı kimliklerle mücadele ettiler.
Buruk, tatsız ve ham bir oyun çıktı ortaya.
Ev sahibi takımda Ragıp ve Saidou, Beşiktaş'ta Cisse, Serdar ve Üzülmez hep savunmada kaldılar. Sadece Cisse bir iki kez uzaktan şut attı, ceza alanına girmeye çalıştı o kadar.
Kayseri'de Aghahowa ve Turgay, Beşiktaş'ta Delgado ve Holosko rakipleri için birer tehdit olamadılar uzun süre. Günün tek golünü atan Turgay da bu işi Beşiktaş savunmasının gaflarından üstüne kaldığı için becerdi. İsteyerek, arayarak koşarak ve yırtarak atılan bir gol değil bu!
Denizli'nin taktik anlayışını yüzde yüz isabetle yorumlamak elbette olası değil. Ne yapmak istediğini, maçı kazanmak için hangi incelikleri düşündüğünü bilemiyoruz. Ortada görünen

Yazının Devamı

Artık hepimiz ‘Ayşe’yiz!

29 Ekim 2008

Fenerbahçe'nin akil ve sakin asbaşkanları Şekip Mosturoğlu ile Ali Koç'un basın toplantısını merakla ve keyifle izledim.
Esasta "kamu yararına dernek" statüsünde olduğu halde, kurumsallaşma felsefesini iyice abartarak işi bir holding kapalılığına, sırlar imparatorluğuna dönüştüren ve kimseye yarar sağlamayan "iletişimsiz iletişim" (!) dönemi artık kapanıyordu.
İki spor adamı da saygılı ve içten davranarak sorulan her soruya boş geçmeden yanıt verdiler. Merak edilen her konuyu yönetim penceresinden açıklamaya çalıştılar.
Gürcan Bilgiç'in dediği gibi, iletişim sürecinin yeniden başlaması, daha başlangıçta bir çok sorunu ve eleştiriyi sıfırlamaya yetti.
Aziz Yıldırım ve yönetici arkadaşları, Aurelio'nun transferinden Aragones'in göreve getirilmesine ve işbaşında tutulmasına, Emre ve Güiza'nın transferine, oradan takımın oynadığı kötü futbola kadar bir çok eleştiriden şu iletişim kararıyla adeta kurtulmuşlardır.
Bu durum bana en kötü iletişimin bile iletişimsizlikten bin kat daha yararlı olduğunu bir kez daha anlatmaya yetti.
Düşünün, Fenerbahçe, ülkeye spor dünyasının en parlak yıldızlarını getirdiği (Ortega, Anelka, Appiah, Roberto Carlos, Zico), en erişemediği seviyelere

Yazının Devamı

Büyüklük ve ağırlık

27 Ekim 2008

Perşembe’den Pazar’a dünya bu kadar mı değişir? Oynanan oyunun adı futbolsa evet! Lige kötü başlayan Eskişehirspor, Bursa’dan üç puanla döndüğü evinde beklenenin üzerinde bir iştah ve istekle başladı maça. Galatasaray’ın 9 sakat oyuncu ile daralan kadrosu, Skibbe’nin alternatiflerini sınırladığı gibi UEFA yorgunluğundan da olumsuz biçimde etkilendiğini gösterdi.
Örneğin Ayhan... Perşembe gecesinin kahramanı, dün tüm gayretine ve attığı gole rağmen orta alanda çabuk ve presli oynayan Eskişehirspor karşısında etkili olamadı. Lincoln’ün yokluğu Sarı - kırmızılı takımın ofansif karakterinde bir çözülmeye neden olmuştu. Nonda ve Baros uyumsuz oynadılar... Kewell, Baros’un golünde iyi bir asist yapmasına rağmen, maçın tümüne bakıldığında bilinen kimliğinden uzaktı. Galatasaray’ın elindeki “tek taş yüzük” Arda da koca takımın yükünü tüm gayretine rağmen taşıyamadı.

Rekabet seviyesi yükseliyor
Dahası, Galatasaray’ın yediği gollerdeki inanılmaz talihsizlikler peşpeşe geldi. Youla’nın golünde Servet ve Emre Aşık’ın Gineli’den o çalımları yemesi inanılmaz çift hata... Kaleci De Sanctis’in son anda çıkması da... Eskişehirspor serbest vuruşunda ev sahibi takımın üç oyuncusu ofsayt

Yazının Devamı

Zor hocam, zor!

25 Ekim 2008

Mustafa Denizli'nin ne kadar zor bir işe soyunduğunu gördüm... Takım inşa etmek tamam da, ruh yaratmak o kadar kolay değil

Ankara'da üçüncü dakika dolmadan golü bulup maçı götürüyorsun.
İstanbul İnönü'de üçüncü dakikada golü yiyor, 92 dakika süreyle mücadele ediyor, tepiniyor ama maçı kazanamıyorsun.
Beşiktaş, anlaşılan o ki, bu yıl da İnönü sendromundan kurtulamayacak. İç saha kayıplarına çare bulamadan sezonu tamamlayacak.
Ne tanı koyarsanız koyun, Mustafa Denizli'ye rağmen bu gerçek değişmeyecek.
Mustafa Denizli de tüm hamlelerine rağmen bu gerçeği değiştiremeyecek.
Ortada mental bir sorun var. Beşiktaşlı futbolcular, Delgado'dan İbrahim Üzülmez'ine, Nobre'sinden Bobo'suna kadar sorunlular. Aklın gereği olan kolayı değil panik halinde zor olan vuruşları seçiyorlar. Hatta vuramıyorlar bile. Topu dürtüyorlar. Rahat değiller.

Yazının Devamı

Takım iradesi

24 Ekim 2008

Bu Galatasaray UEFA'da Kadıköy'e doğru bir adım daha attı. Lig şampiyonluğu için de dün geceden korkutucu bir mesaj vererek, "Ben de varım" dedi


Galatasaray, farklı ülkelerden topladığı yabancılarla, sakat - sağlam oyuncularıyla, her türlü tartışmayı, spekülasyonu, polemiği ve Skibbe üzerinde oluşturulan kara bulutları dağıtarak olağanüstü bir dayanışma sergiliyor. Dün Olympiakos önünde oynadıkları maç Şampiyonlar Ligi'ne layık muhteşem bir futbol gösterisiydi. Hakçası Yunan takımı da bu gösteriye hırsla, enerjiyle, iştahla katılıp ortak oldu ama ev sahibi o kadar kararlı ve disiplinliydi ki tüm isteklerine rağmen oyunda denkliği kuramadılar.
Maçın yıldızı Ayhan Akman'dı bana göre... Meira ile birlikte orta alanda olağanüstü performans gösterdi. Rakibin bütün sızma hareketlerini inanılmaz bir zamanlama, çabukluk ve ön sezi ile yakalayıp oyunu yeniden hücuma dönüştürdü. Gerçek bir dinamonun ne olduğunu gösterdi. Arda ve Kewell kanatları değişerek kullanırken Olympiakos savunmacılarının başını döndürdüler. Lincoln olağanüstü çalışkan ve gayretli, Sabri sağ kanat bindirmeleriyle önlenemez bir tehdit unsuruydu. Ne var ki, yaptığı ortalara biraz dikkat etse belki daha farklı ve

Yazının Devamı

Fatih Terim krizi

22 Ekim 2008

Süreç uzadıkça polemikler, tartışmalar ve spekülasyonlar yoğunlaşıyor. Zenginin malı züğürdün çenesini yorar örneğine bire bir uymasa da Fatih Terim’in yeni dönemde alacağı maaş, milletin ağzına sakız olarak sunuluyor.
Terim ve yardımcıları, dört aydan beri eski sözleşmelerine göre maaş alıyorlar. Yeni dönemde 2012’ye kadar yenilenecek olan sözleşme ile Terim’in maaşı ayda 220 milyon YTL’ye yükselmiş olacak. Elbet yardımcıları için de bir miktar artış söz konusu.
Bu maaş, milletin çenesini yoruyor. En komik itirazlar da bu milletin parasını bu kadar cömertçe harcayıp savurmaya hiçbir kuruluşun (özerk federasyon dahil) hakkı olmadığı biçiminde dile getiriliyor.
Mehmet Demirkol, dün Terim’in göreviyle ilgili piyasa koşullarını çok iyi analiz edip yazmış...

Devlet bütçesinden ayrı
Bugün de başka örneklere bakalım.
Guus Hiddink mesela, Rusya’dan aldığı teknik direktörlük ücreti yılda 4 milyon Euro net. Maçtan maça Yunanistan’a uğrayan Otto Rehhagel de o paraya yakın bir yıllık ücretle eşofman giyiyor.

Yazının Devamı

Uğurlu sayısı: 3

20 Ekim 2008

Mustafa Denizli’nin Beşiktaş kariyeri, uğurlu sayısı 3’le başladı...
Savunmayı üçlüye döndürdü. Orta alanda Cisse ve önündeki üçlü ile dörtlü bir blok oluşturdu... Holosko Nobre ve Tello ile forveti de üçlemiş oldu.
İlk golü bulduğunda kronometre 2.43’ü (3. dakika) gösteriyordu.
12 dakikada üç golü bulup, maçın 6’da biri bitmeden 3 puanı güvence altına aldı.
Düşünün, cumartesi günü Kocaeli’de üç golü bulana kadar (98 dakika) göbeği çatlamıştı Fenerbahçe’nin.
Mustafa Denizli’nin teknik direktörlük kariyerini değerlendirenler, istatistiklerden, oyun felsefesinden önce “şanslı” olduğunu söylemeden geçemezler. Elbette, inanmayan bir grup hocaya karşılık şansa inananlar da vardır. Mustafa Denizli için bu anlamda bir şans değerlendirmesi yapana itiraz etmem.
Ne var ki, benim 40 yılı geride bırakan futbol anılarımın içinde şans, hep “arayanın” bulduğu bir şeydir.

Yazının Devamı