BODRUM ST. TROPEZ OLSA NE YAZAR?

25 Temmuz 2011

Adettir, hep aynı şeyden şikayet ederiz, Türkiye’nin değeri bilinmiyor. Oysa dünyanın en önemli gazeteleri çarşaf çarşaf Türkiye’nin güzelliklerinden bahseder. Beyoğlu’ndaki Zübeyir Ocakbaşı bile bu hafta New York Times’a çıktı. Ama bize yetmez, bir eziklik halidir gider.
Benzetmeleri severiz. Her ödül törenine ‘Türkiye’nin Oscarları’ deriz. İstanbul’da daha ilk moda haftası yapılırken yılların Paris Moda Haftası’yla karşılaştırırız. Söz konusu tatil yerleri olunca da hep St. Tropez’ye, Ibiza’ya özeniriz. Hatta hayatında bu bölgelere adım atmamışlar da sık sık bu benzetmeyi kullanır. Niyeyse Bodrum, Çeşme bize yetmez.

İşletmeciler döktürmüş
Dünkü gazetelerde Türkiye’nin önemli işletmecileri döktürmüş. Metin Fadıllıoğlu, “Bodrum St. Tropez’yle yarışmalı” demiş. “Bodrum şu an yanlış kullanılıyor. Her tarafta bar durumundan sıyrılmalı, St. Tropez müşterisini çekmeli.” Hatta ‘St. Tropez’de cumartesi günleri inanılmaz bir pazar kuruluyor. Yeme içmeden antikaya kadar ne ararsan var. Oraya gidenler illa cumartesiyi bekliyor, bu pazarı görmek için. Bodrum’da da böyle şeyler olmalı” diye eklemiş. Bodrum’da her gün ayrı bir yerde pazar olduğundan, özellikle perşembe günleri

Yazının Devamı

HÜSEYiN ÇAĞLAYAN’IN FARKI

23 Temmuz 2011

‘Bence Vögh...’ Siz onu Vogue reklamlarındaki bu iki kelimeyle hatırlıyor olabilirsiniz ama Hüseyin Çağlayan aslında çok başka bir boyutta. Sadece markası ve kıyafet tasarımlarıyla değil bir sanatçı olarak da yaptığı işler, video ve enstalasyonlarıyla da ses getiriyor.
Şimdi daha da gündemde olmasının birkaç nedeni birden var. Önce Paris’te Les Arts Decoratifs’de kasım ayına kadar devam edecek bir sergisi var. Ocakta daha genç ve hesaplı bir line’la karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Bunun için kendi internet mağazasını da kuruyor. Sonra üç yıldır üzerinde çalıştığı Hussein Chalayan kitabı bu hafta yayımlanıyor. Aynı zamanda, parfümlerine bayıldığımız Comme des Garçons ‘Chalayan’ isimli bir parfüm çıkarıyor Hüseyin Çağlayan şerefine. Bütün bunlar olurken o son derece sakin ve mütevazı. Hatta “Ünlülerin parfümleri çıkınca onlar gibi kokmak için parfüm alanlar olur, benim parfümümü alan benim gibi kokmayacak” deyip gülüyor, “Ben parfüm bile kullanmam.”

“Türküm, burada yabancıyım”
Karşımda Hüseyin Çağlayan var. Dev bir konferans salonunda toplanmış onu dinliyoruz. Victoria&Albert Müzesi’ndeyiz. Çoğunluk moda tasarımı öğrencilerinden oluşuyor. İlk izlenim, Hüseyin Çağlayan çok

Yazının Devamı

Moda artık sanat müzelerinde

20 Temmuz 2011




Londra’da Somerset House’da dün bir sergi gezdim. Somerset House müthiş bir bina. Londra Moda Haftası’nda defilelerin çoğu burada yapılıyor. Ayrıca İstanbul Doors’cuların 4 ay önce satın aldığı Tom’s Kitchen’ın bir şubesi de burada.
Serginin adı ‘Masters Of Style’ (Stilin Ustaları). Gayet ihtişamlı bir girişi var. Konu İtalyan markaları. Giorgio Armani, Dolce & Gabbana, Salvatore Ferragamo, Gucci, Missoni, Prada... Hepsiyle ilgili kısa bilgilerden sonra bir ekran çıkıyor karşınıza, burada her markanın defilesi dönüyor. Bir nev-i Fashion TV. Defile görüntülerinden sonra her markaya ayrılan bölümde önceki yıllardan ilan fotoğraflarını görüyorsunuz. Kate Moss’un ve Gisele Bündchen’in unutulmaz kareleri de var bunların arasında. Mert Alaş ve Marcus Piggott’un fotoğrafları da... “Ee, hadi artık başlasın” dediğiniz noktadaysa serginin sonuna geldiğinizi fark ediyorsunuz. “Bu kadar tantana Fashion TV izlemek ve birkaç moda dergisi karıştırmak için miydi?” diye itiraz da edebilirsiniz. “Bu nasıl bir pazarlama harikasıdır?” diye yapılan işi takdir de edebilirsiniz.

‘Made in Italy’ ile övünüyorlar
Sadece sergiyi pazarlamakla da kalmıyorlar. Aynı zamanda İtalya’nın da iyi

Yazının Devamı

ELEKTRiĞiNiZi ATMAK iÇiN: SUN.DAY.SKY

18 Temmuz 2011

Çimlerde yayılmak, oyun oynamak, yeni bir şeyler öğrenmek ve sosyalleşmek istiyorsanız işte bu hafta sonu tam size göre bir program var. Santralistanbul ve Showhow’ın düzenlediği Sun.day.sky, sabah 11.00’den gece 22.00’ye kadar devam ediyor. Bu aşamada festivalin ücretsiz olduğunun da altını çizelim.
Frizbi maçlarından uçurtma uçurtmaya, plak pazarından Bazaar’daki tasarımcı markalara, motosiklet deneyiminden gece sinemasına, iyi müzisyenlerden kukla, jonglör, sihirbazlık gösterilerine, yok yok. Çocuklulara not, limangokids çocuk alanında Leonardini oyuncaklardan özel çocuk atölyelerine kadar birçok seçenek var. Ayrıca festival boyunca Enerji Müzesi de gezilebilecek. Müzedeki ‘20’nci Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı’ ve ‘Arazi Üzerine: Kolombiya’da Çağdaş Sanat’ sergileri de görülebilir.

“Sun.day.sky sahile inebilir”

Sun.day.sky hakkında merak edilenleri Showhow’dan Övünç Cireli yanıtladı:

* Sun.day.sky’ın diğer festivallerden farkı ne?

Yazının Devamı

Komşu’ya destek: Yunan adaları rehberi

16 Temmuz 2011

Tatilde hepimiz aslında aynı şeyleri istiyoruz. Daha iyi yemek, daha makul fiyat, daha rahat ortam ve daha az gürültü... İşte hem bu yüzden, hem de aile bütçesini sarsmamak ve Yunan ekonomisine katkıda bulunmak için mavi tura çıkıyoruz


Geçen hafta sonu Leros’taydım. Denizden çıktım, telefonum çaldı. Arayan Nusret. Evet, Çamlık’taki meşhur etçi Nusret. Onu Günaydın’dan beri tanıyorum. Heyecanla yeni planlarını anlatmaya başladı. “Yunanistan’dayım, dönünce arayayım, uzun uzun konuşalım” dedim. “Ne işin var Yunanistan’da, orası krizde” dedi. Oysa biliyorum, buradaki Türkleri görse “Kriz mriz vız gelir, Türkler Yunan ekonomisini kurtarır” derdi. İşte bugün Yunan adalarını masaya yatırıyoruz. Mikro ekonomimizin gidişatı için kendimizi Yunan adalarına atıyoruz.
Mikanos: Adaların en eğlencelisi. Gece hayatı, beach club’lar, alışveriş ne isterseniz var. Denizden bakınca bir beton yığını, ama içine girince bu şirin sokaklarda kaybolmak istiyorsunuz. İster Psarou Plajı’ndaki Nammos’ta denizin güneşin tadını çıkarın, ister Belvedere Otel’deki Matsuhisa’da (Nobu’nun kardeş restoranı, adını şef Nobu Matsuhisa’dan alıyor) suşiye doyun, ister Babylonia’daki renkli

Yazının Devamı

10 günde ne değişti?

13 Temmuz 2011

Çok değil, tam 10 gün önce Bodrum’da in cin top oynuyordu. Şimdiyse eskisi gibi tıklım tıklım. Bodrum’un içinde park yeri bulmak için defalarca tur atmanız gerekiyor. Küba’da ya da Tango’da yemek, Adamik’te içki, Bianca’da eğlence derken gece hayatı giderek Bodrum’a kaymış durumda.
Bitez’deki Bianca’da iyi konserler oluyor ama geçen seneki fahiş fiyatlardan ağzı yananlar bu yıl "Daha da gitmem" diyor. Artık Bodrum’da her yer o kadar pahalı ki, en sevdiğim dükkanlardan İpekçe’nin fiyatları bile makul kalıyor.
Koylardaki restoranlarda ve gece kulüplerinde hâlâ yer bulmak mümkün. Yalıkavak’taki balıkçı Sait’te hafta içi hâlâ tek tük de olsa boş masa oluyorsa bu bir işaret.
Türkbükü eski güzelliğine tekrar kavuşmuş durumda. Kalabalık ama itiş kakış yok. Yıllardır hiç değişmeyen klasiklerin yeri ayrı. Hoca’nın Yeri’nde çiğ börek, Atılay’da balık mutlaka yapılacaklar listesinin başında geliyor. Tabii meşhur Doğal Dondurma’da gecenin bir yarısı kuyruğa girip dondurma da alınacak.
Türkbükü’nün bu yılki iyi yanlarından biri de tekneler eskisi kadar karaya yanaşmıyor. Böylece deniz de pırıl pırıl. Maça Kızı’nın önünde Numarine’in Can Yalman tasarımı turuncu teknesi göze çarpıyor.

Yazının Devamı

BURGAZ’DAN DÖNMEK iSTEMEDiM

11 Temmuz 2011




New York Times Seyahat eki dün kapağını Büyükada’ya ayırdı. Liesl Schillinger imzalı yazıda Büyükada’ya 21’inci yüzyılın henüz gelmediği anlatılıyor. Schillinger, “Starbuckslar, gökdelenler, arabalar yok, sadece bisikletler, faytonlar, köşkler ve plajlar var” diye başlıyor; Büyükada’yı anlata anlata bitiremiyor. Özellikle kaldığı Splendid Palace Oteli yere göğe koyamıyor. “İstanbul’da da Ayasofya gibi müthiş tarihi eserlere bakan otellerde kaldım, ama burası farklı çünkü burada tarihi esere bakmıyorsun orada kalıyorsun” diyor. Sonra da Büyükada’yla ilgili tüyolar veriyor. Troçki’nin evinden nerede yemek yenire kadar. Büyük tur, küçük turu bile bir bir anlatıyor. Büyükada’yı New York’un sayfiyesi Hamptons’a benzetiyor.

Adalar’da yaşanır mı?
Tam da bu yazıyı okumadan birkaç gün önce yolum Burgazada’ya düşüyor. Her şey bir telefon konuşmasıyla başlıyor.
“Burgaz’da yazlık ev tuttum. İşe de oradan gelip gidiyoruz” diyor Tracy. Aklımdan ilk geçen şey, çok zor olmaz mı? Hayatını İDO’ya bağlayacaksın, vapur ve deniz otobüsü saatlerine göre kendini ayarlayacaksın. Her gün iş çıkışı trafiğin üstüne bir de bunları düşüneceksin. Değer mi?

Yazının Devamı

JOHN VE 42 YILLIK ORKESTRASI

9 Temmuz 2011




Şehirde yazın en eğlenceli şeyi hiç şüphesiz açık hava konserleri. Geçen haftaki Efes One Love Festival’den sonra kendimi Küçükçiftlik’teki Elton John konserinde buldum.
Son zamanlarda gittiğim en iyi konserlerden biriydi. İçeri girip de beyaz örtülü sandalyeleri görünce kendimi düğünde gibi hissettim. Herkes birbirine ‘Siz erkek tarafı mısınız?’ diye sormaya başladı. Sonra ‘Club house’ bölümüne geçtiğimizde “Aaa gençler bölümüne geldik” dedik. “Büyükler sandalyelerde” diye güldük. Ortam bir aile çay bahçesinden farksızdı. Doğrusu bu kadar kötü bir set-up’ta hiç kimse bu konserden umutlu değildi.
Oysa Elton John olağanüstü bir performans sergiledi. Tam 2. saat aralıksız sahnedeydi. Bir tek kostüm değiştirmedi diye üzüldük, özellikle Mehmet Tez gözlük değiştirmemesine fena halde takıldı. Konseri bir yanımda Mehmet Tez, diğer yanımda Mert İçgören’le izledim. İkisi de benim için müzik konusunda önemli ölçü. Onlar bile beğendiyse tamamdır.
Beni en çok etkileyen bölüm Elton John’un orkestrasını tanıtmasıydı. Bu arada özellikle basçı favorimdi. Orkestra arkadaşlarının biri 1969’dan beri, diğeri 1970’den beri Elton John’la çalıyor. İnanması zor, 40 küsur senedir

Yazının Devamı