HANGi DiZiYE HANGi PiZZA?

1 Mayıs 2010

‘Ezel’ dizisini izlerken verilen siparişlerde pastırmalı Turkish Pizza birinci sırada geliyor. ‘Aşk-ı Memnu’yu izlerken İtaliano, ‘Yaprak Dökümü’ sırasında en çok acılı Mexicano sipariş ediliyor. O gün televizyonda ‘Ezel’ varsa pastırmalı Turkish pizza zirveye çıkıyor


TV dizileri hayatımızın her alanına girmiş durumda. Senaryolar sakız oluyor, saatlerce özet veriliyor, bak bak aynı donuk bakış... Ama azimliyiz, Türk seyircisini hiçbir şey yıldırmıyor. Bu yüzden de her marka ürününü bir yerden bir TV dizisiyle ilişkilendirmeye çalışıyor. Bakınız en son örnek, Domino’s Pizza.
Domino’s Pizza geçen hafta hangi dizi saatinde hangi pizzanın en çok sipariş edildiğini araştırmış ve kendi reytinglerini ortaya çıkarmış. Tüm illerde bir hafta içinde 150 bin haneye pizza servisiyapıldı. Sonuçlara bakalım. ‘Ezel’i ve ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ı izleyenler pastırmalı ve sucuklu Turkish pizza, ‘Aşk ve Ceza’yı izleyenler bol malzemeli Extravaganza pizzayı tercih ediyor. E, bu veriler bize diziler hakkında da bir şey söylemiyor mu?


Yazının Devamı

Dilek Sabancı ne istiyor?

24 Nisan 2010

Türkiye Özel Sporcular Derneği (TÖSSED)?Onursal Başkanı Dilek Sabancı, sponsor arayışlarında “Sabancı’sın, paraya ihtiyacın yok” diye tepki alıyor

Geçen gün Dilek Sabancı ile MüzedeChanga’da yemek yedik. Rahşan Gülşan ve Tuluhan Tekelioğlu ile beraber. Sonra aramıza Burcu Esmersoy da katıldı. Sohbet iyice koyulaştı.
Bir ara “İnsanın uzun yıllar yaşadığı evin müzeye dönüşmesi nasıl bir duygu?” diye sordu Rahşan. Dilek Sabancı “Başlarda garip geliyordu ama artık alıştım, en çok bahçede anım var” dedi. Rahmetli babasını anlattı uzun uzun. Sakıp Sabancı’nın ölüm yıldönümü nedeniyle televizyondaki görüntülerini izlerken çok duygulandığını da... Zaman zaman babasının konuşmasını taklit de etti.
Sonra geldik asıl konuya... Dilek Sabancı bizden bir şey isteyecekti. Bir araya gelmemizin nedeni TÖSSED’in (Türkiye Özel Sporcular Derneği) çalışmalarını konuşmaktı. Dilek Sabancı, derneğin onursal başkanı. Dilek Hanım, TÖSSED Başkanı Necmettin Aydın ile birlikte başladı anlatmaya.
Daha ilk cümle bile yeterince vurucu. ‘Türkiye’de 8.5 milyon engelli var.’ Az buz bir rakam değil bu. TÖSSED’in amacı, engellileri cesaretlendirmek ve önlerini açmak.
Dilek Sabancı’nın en

Yazının Devamı

Antalya İstanbul hattı felç

21 Nisan 2010

Turistler tatillerini uzatmak durumunda kaldıkları için son derece memnun. Avrupa’daki otellerin aksine tatil köyleri zorunlu kalan müşterilerden para almıyor

Hava trafiği bitmiş durumda. Antalya’da kara trafiği de çok farklı değil. Çünkü Antalya Havalimanı’nın yeni iç hatlar terminalinin açılış töreni ve bisiklet yarışı da aynı güne denk gelmiş. Ama olsun, deniz sezonunu açtık, mutluyuz. Bu arada etrafıma şöyle bir bakıyorum, Fransız ve İngiliz turistler tatili uzatmak zorunda kaldıkları için hallerinden son derece memnun. Paris ve Londra gibi metropollerde mahsur (!) kalanlar otellere tıkır tıkır ödeme yaparken Antalya’daki tatil köylerinin çoğu, zorunlu kalan müşterilerden para almıyor.
Antalya Havalimanı’nın yeni iç hatlar terminali çok güzel olmuş. Pırıl pırıl. İçeride birçok mağaza ve stand da var. Bir tek anlam veremediğim ekranlardaki duyuruların Rusça olması. Evet, çok Rus turist geliyor. Ama Türkçe ve Rusça bilmeyenler ne yapacak? İngilizce dünyada geçerli, ama sanırım Antalya’da geçerli değil!
Uçak tam vaktinde kalkıyor. Sabiha Gökçen Havalimanı’na tam vaktinde iniyoruz. İnanamıyorum. Bir dakika bile sekme yok. Atatürk Havalimanı’ndaki rötarlı uçaklara,

Yazının Devamı

Sotheby’s’de birbirini ağırlama dönemi bitti

17 Nisan 2010

Londra’da düzenlenen Çağdaş Türk Sanatı müzayedesinde, en yüksek fiyatlara giden eserler yabancılar tarafından alındı. Çağdaş Türk sanatına ilk defa yabancı para girdi

Koleksiyonerler, Türkiye’de alabilecekleri eserleri gidip Londra Sotheby’s’de alacak, yabancılar bu müzayedeyle ilgilenmeyecek sanılıyordu. En azından geçen yıl durum böyleydi.
Oysa perşembe günü ikincisi yapılan Sotheby’s Londra Çağdaş Türk Sanatı müzayedesinde, durum değişti. Geçen yıldan 1 milyon sterlin daha fazla gelir elde edildi. Bu yılki satış tam 2 milyon 436 bin 850 sterlin. Türkçesi 5 milyon 577 bin 465 TL. Fahrelnissa Zeid, Taner Ceylan ve Canan Tolon gibi 16 sanatçı rekor kırdı. Fahrelnissa Zeid’in eseri uluslararası bir müzayedede yabancı bir alıcıya satılan, 1 milyon doların üstüne çıkan ilk modern Türk sanat eseri. Taner Ceylan’ın eseri de 121 bin 250 sterline satıldı.
Gelelim müzayedeye katılan koleksiyonerlere. Özcan Tahincioğlu, Emin Hitay, Numan Ceyhan gibi önemli Türk koleksiyonerler de Londra’daki müzayede salonundaydı. En yüksek fiyata satılan ilk dört eseri ise yabancıların satın alması herkesi şaşırttı. Katılanlardan yüzde 32’si Sotheby’s’in yeni müşterisiydi.
Sotheby’s İstanbul’un

Yazının Devamı

Bir Noel Baba’nın imajı kalmıştı!

14 Nisan 2010

Şezlonga uzanmış, mayolu, güneş gözlüklü bir Noel Baba’nın turizme katkısı sizce ne olur?

Pazartesi günü gazetelerde görmüşsünüzdür. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Antalya’daki ‘Myra-Demre Sempozyumu’nun kapanışında Noel Baba’nın kırmızı kürklü imajına savaş açmış.
“Bundan 100 yıl kadar önce Coca Cola bir imaj yaratmış. Geyikler üzerinde gezen, uçan, kızaklar üzerinde gezen, kürkler içinde yaşayan Noel Baba imajına teslim olduğumuz zaman Akdeniz çanağında Noel Baba’dan koparız. Baştan beri Aziz Nicholas’ın kışın bile denize girilen bir iklimde yaşadığını, kızaklar üstünde gezen bir insan olmadığını dünyaya anlatmalıyız. Ticari bir ürün gerçeği teslim almış. Biz ticari ürünün arkasına takılmayalım. Ben Aziz Nicholas’la ilgili tüm etkinliklerin Demre’de yapılmasından yanayım. Ancak gerçeğinden kopmadan.” Türkiye’de bütün kültür-turizm sorunları çözülmüş sanırım. Meğer tek sorunumuz Noel Baba’nın imajıymış. Noel Baba’yı TC vatandaşı yapacağız da ne olacak? Bir de vergi kimlik numarası mı vereceğiz ona?
Geyikleri, kızakları bir kenara bırakın. Şezlonga uzanmış mayolu, güneş gözlüklü bir Noel Baba getirin gözlerinizin önüne. Ne değişti? Birden bire Demre dünyanın en

Yazının Devamı

Türk kadınının iç dünyası ÇOK RENKLi

7 Nisan 2010

Kamçı, kelepçe, göğüs ucu püskülü gibi fantezi ürünleri yok satıyor. Kimse giymez denilen seksi iç çamaşırları diğerlerinden daha çok tercih ediliyor

Dünyanın en seksi kadınlarına röportajlarında ev halleri sorulur. Çoğunun yanıtı aynıdır, hiçbiri evde uçuşan ipek gecelikler ya da jartiyerle dolaşmaz. Victoria’s Secret mankenleri bile evde seksi iç çamaşırları ve beyaz kanatlarıyla değil, yıkanmaktan solmuş penye bir tişört ve eşofman altını tercih eder. Çünkü evde mühim olan rahat etmektir.
Agent Provocateur en seksi iç çamaşırı markalarından biri. Kanyon’da küçük bir mağazası var. Bu marka için çalışan bir arkadaşım anlattı, “Türkiye en iyi satış yaptıkları ülkelerden biri. Kamçı, kelepçe gibi fantezi ürünleri yok satıyor. Kimse giymez denilen iç çamaşırları diğerlerinden daha çok tercih ediliyor.”
Türk kadınlarının iç dünyasının ne kadar renkli olduğundan konuşurken yeni boşanmış bir arkadaşımız “İşte” dedi. “Ben galiba orada yanlış yaptım, benim hiç öyle aksesuarlarım olmadı.”

İddialı modeller daha çok satıyor
Hadi Agent Provocateur zaten seksi ürünler satan bir marka. Öyle herkesin giyeceği şeyler de satmıyorlar. Kendi çapımdaki pazar araştırmama devam etmek için

Yazının Devamı

Eyvah, Baylan Bebek’te açıldı!

5 Nisan 2010





Baylan Pastanesi’nin Bebek’te açılacağını duyduğumda ‘Eyvah, Baylan’ın da Markiz gibi sonu mu gelecek?’ dedim. Sanki burası hep Kadıköy’de kalmalıydı. Başka yerde, başka insanlarla aynı olmazdı diye düşündüm

Baylan, 87 yıllık bir efsane. Yıllarca İstanbul Life’ta ‘İstanbul’un en iyi 100 lezzeti’ni seçtiğimizde Baylan’ın ‘kup griye’si listenin en başlarında yer aldı. Kup griye balbademli, vanilya ve karamel dondurmalı bir kup. Anlatılmaz yaşanır türünden bir lezzet. Makaronları da başarılı. Fransız zinciri Laduree yanında zayıf kalır. İstanbul’da daha iyi makaron yapan pastane yok. Çikolatalarından kişlerine kadar yaptıkları her şey lezzetli.

Yazının Devamı

İstanbul’da ‘Parizyen’ cazibe

3 Nisan 2010

İş güç derken günlük telaş içinde İstanbul’da yeni yerler keşfetmek konusunda son derece tembeliz. İnsanın yaşadığı kentte kendini hala turist gibi hissedebilmesi ne kadar güzel

İstanbul gibi bir şehirde yaşayıp, nasıl beceriyorsak hep aynı yerlere gidiyoruz. Hatta çok sevdiğimiz yerlere bile “Uzak ya da trafik olur” deyip çoğu zaman gitmiyoruz. İşte Galata ve Çukurcuma da benim için öyle. Dün sabah erkenden yola çıktım. Yol ve yön özürlü biri olarak bin kere gittiğim Cezayir restoranın yerini bulamadım. Evet, Galatasaray Lisesi’nin arkasında, Fransız Sokağı’nın ve Çukurcuma’nın tepesinde. Yürüyerek bulmak kolay. Ama tek yönlü sokaklar sağ olsun arabayla epey tur attım. Bu arada bir polis memuruna yol sordum ve ‘İstiklal Caddesi’nden gidin’ dediğinde çok şaşırdım. Benim bildiğim İstiklal Caddesi trafiğe kapalıydı. Ben hep tramvayların arkasına takılan arabaları ‘suç işliyor’ sanırdım. Meğer gündüzleri öyle değilmiş.

135 yıllık bina
Gelelim sabah sabah buralara gitme nedenime. The House Grubu, konaklama şirketinin yüzde 50’sini İrlandalı bir fona sattı. Birkaç ay önce bunu ilk benden duydunuz. Dün de ilk otelleri açıldı. Açılıştan bir gün önce oteli sizin için

Yazının Devamı