Nedir bu isimlerden çektiğimiz?

15 Mayıs 2010

Bu hafta isimlerle boğuşarak geçiyor. İçerikle ilgilenen yok. Sokakların isimlerinin değiştirilmesine alıştık. Peki, basketbol takımı Efes Pilsen’in durumu ne olacak?

Kendimi bildim bileli bildiğim bir sokağı anlatmaya çalışıyorum. Arkadaşım inatla başka bir isim söylüyor, ben başka bir isimde iddialıyım. Tarif etmeye kalkınca bakıyoruz ikimiz de aynı yerden bahsediyoruz. Sürekli sokak isimlerinin değişmesine alışığız, ama yine de kabullenmekte zorlanıyoruz. Artık sokak isimlerinden bile karşınızdakinin yaşını tahmin edebilirsiniz. Botoks motoks nafile. Sonunda bu duruma da geldik işte.
Bu hafta isimlerle boğuşmakla geçiyor. Taksim Meydanı 1 Mayıs Meydanı olsun mu? Efes Pilsen Spor Kulübü’nün adı değişecek mi, yoksa spor kulübü kapatılacak mı? Bir de basketbolda ‘bayanlar ligi’ yerine ‘kadınlar ligi’ denilir mi?
Biz isimlerle uğraşırken içerikle ilgilenen yok tabii. Taksim Meydanı’nda olanlarla ilgileneceğimize, ismiyle ilgilenmek daha kolayımıza geliyor. İsteyen Taksim Meydanı desin, isteyen 1 Mayıs Meydanı. Bu saatten sonra ne fark edecek? İsim değişse bile herkes bildiğini söylemeye devam edecek. 1 Mayıs adıyla meseleler hallolmayacak.
Bu arada bir not düşelim, Milliyet

Yazının Devamı

Boş bırakmaya gelmiyor!

12 Mayıs 2010

Memleketi birkaç gün boş bırakmaya gelmiyor. Sürekli gündem değişiyor, heyecanlı bir şeyler oluyor. Ama nedense artık hiçbir şey hiçbirimizi şaşırtmıyor. Ne ortaya atılan kasetler, ne telefon konuşmaları...

Tiyatro Festivali pazartesi akşamı başladı. İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı açılışta AKM’nin durumu ile ilgili üzüntüsünü dile getirdi. Herkes üzgün ama ne yazık ki ortada yapılan bir şey yok. Sürekli bir sürüncemede kalma hali. Neyse ki festival İKSV binasındaki Salon’da, Serra Yılmaz, Murat Daltaban ve Hakan Günday’ın DJ’lik yaptığı partiyle biraz da olsa neşelendi. Şimdi hemen adresinden programa bakın ve biletlerinizi alın. Unutmayın, festival 10 Haziran’a kadar devam edecek.



İKSV demişken, Şişhane’deki yeni binasındaki X Restaurant’ın terası, Nuteras’ı bile gölgede bırakacak demiştim kışın. İşte şimdi göreceğiz, X teras bakalım bu yaza damgasını vuracak mı...
Pazartesi akşamı bir başka teras daha açıldı. Kanyon’daki Wan-na artık açık havaya çıktı. Yazın hep Boğaz’da olmak isteyen bünyeler kışın popüler mekanı Wan-na’ya ne kadar gidecek göreceğiz.

Yazının Devamı

Fransa’da Türk mevsimi BiTMEZ!

8 Mayıs 2010

Anneler gününü geçirmek için annem ve ablamla gittiğimiz Paris sokaklarında sürekli Türkçe konuşmalar duyuyoruz. Hatta tanıdıklarla karşıla-şıyoruz. Sanki Nişantaşı’nda bir kafede oturur gibiyiz

“Ne güzel, kızlarınızla seyahat ediyorsunuz” diyor annemin yanında oturan, sonradan üç erkek çocuk annesi olduğunu öğrendiğimiz hanım. Hemen ekliyor, “Erkek çocuklarla böyle olmuyor işte.”
İstanbul - Paris uçağındayız, üç kadın, annem, ablam ve ben. Doktor randevularını Anneler Günü’ne denk getirip hem aradan çıkaracağız hem moral depolayacağız.
Paris’te sokakta sürekli Türkçe konuşmalar duyuyoruz. Hatta tanıdıklarla karşılaşıyoruz. Plaza Athénée’nin kaldırımdaki masalarına yayılıyoruz. Sanki Nişantaşı Beymen Brasserie’de oturur gibiyiz. Gelen geçen o kadar çok tanıdık var ki. Herkes birbiriyle konuşuyor. Garsonlar bile bu kadar çok tanıdığımız olmasına şaşırıyor.
İlk akşam yorgunlukla kendimizi midyeci Léon’a atıyoruz. Yan masada Türkler var. Hatta birkaç masa ileride de. Eskiden olsa yurtdışında Türklerle karşılaşınca “Ay burada da mı?” diyebilirdim, ama nedense artık hoşuma gidiyor.
Ertesi gün St. Germain’de dolaşırken karşımıza Stepevi mağazası çıkıyor. Sonra Vogue Paris’te

Yazının Devamı

EFES PİLSEN SPOR KULÜBÜ KAPATILACAK MI?

5 Mayıs 2010

Twitter ve Ekşi Sözlük yıkılıyor, ‘Efes Pilsen Spor Kulübü kapatılacak mı?’ diye. Mehmet Tez Milliyet Pazar’da çok doğru yazdı, ‘Kültürel kıyamet yasa tasarısı’ diye. Ama nedense bu yasa tasarısı bir Emek Sineması kadar ses getiremedi. Neden bahsediyorum? Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu’nun yeni yönetmelik taslağından. Bu yasa tasarısına göre ‘Çocukları ve gençleri hedef alan veya bu kişilerin ilgi alanına giren etkinlikler ile bu nevi etkinliklerin tanıtımında ve etkinliğin gerçekleştirileceği mekanlarda, alkollü içki markaları veya alkollü içki markalarını çağrıştıracak nitelikteki unsurlar kullanılamaz’. Tabii burada genç tanımının 15-24 yaş arası için yapıldığını da hatırlatalım. Bu ne demek oluyor? Müzik festivallerine, konserlere, sergilere, kısaca hiçbir kültürel etkinliğe içki firmaları sponsor olamayacak. Sponsorsuz hiçbir şeyin yapılamadığı bir dönemdeyiz. Büyük firmalar festivallere sponsor olmazsa festivaller de yalan olur. Festivalin adını her duyan koşup içki almıyor ya da zilzurna sarhoş olmuyor. Ama nedense bu yasaklar zihniyetini düşündükçe efkarlanıyor insan.
Hadi iyimser olalım, etkinliklere başka sponsorlar bulunacağını düşünelim. Çok düşük bir

Yazının Devamı

HANGi DiZiYE HANGi PiZZA?

1 Mayıs 2010

‘Ezel’ dizisini izlerken verilen siparişlerde pastırmalı Turkish Pizza birinci sırada geliyor. ‘Aşk-ı Memnu’yu izlerken İtaliano, ‘Yaprak Dökümü’ sırasında en çok acılı Mexicano sipariş ediliyor. O gün televizyonda ‘Ezel’ varsa pastırmalı Turkish pizza zirveye çıkıyor


TV dizileri hayatımızın her alanına girmiş durumda. Senaryolar sakız oluyor, saatlerce özet veriliyor, bak bak aynı donuk bakış... Ama azimliyiz, Türk seyircisini hiçbir şey yıldırmıyor. Bu yüzden de her marka ürününü bir yerden bir TV dizisiyle ilişkilendirmeye çalışıyor. Bakınız en son örnek, Domino’s Pizza.
Domino’s Pizza geçen hafta hangi dizi saatinde hangi pizzanın en çok sipariş edildiğini araştırmış ve kendi reytinglerini ortaya çıkarmış. Tüm illerde bir hafta içinde 150 bin haneye pizza servisiyapıldı. Sonuçlara bakalım. ‘Ezel’i ve ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ı izleyenler pastırmalı ve sucuklu Turkish pizza, ‘Aşk ve Ceza’yı izleyenler bol malzemeli Extravaganza pizzayı tercih ediyor. E, bu veriler bize diziler hakkında da bir şey söylemiyor mu?


Yazının Devamı

Dilek Sabancı ne istiyor?

24 Nisan 2010

Türkiye Özel Sporcular Derneği (TÖSSED)?Onursal Başkanı Dilek Sabancı, sponsor arayışlarında “Sabancı’sın, paraya ihtiyacın yok” diye tepki alıyor

Geçen gün Dilek Sabancı ile MüzedeChanga’da yemek yedik. Rahşan Gülşan ve Tuluhan Tekelioğlu ile beraber. Sonra aramıza Burcu Esmersoy da katıldı. Sohbet iyice koyulaştı.
Bir ara “İnsanın uzun yıllar yaşadığı evin müzeye dönüşmesi nasıl bir duygu?” diye sordu Rahşan. Dilek Sabancı “Başlarda garip geliyordu ama artık alıştım, en çok bahçede anım var” dedi. Rahmetli babasını anlattı uzun uzun. Sakıp Sabancı’nın ölüm yıldönümü nedeniyle televizyondaki görüntülerini izlerken çok duygulandığını da... Zaman zaman babasının konuşmasını taklit de etti.
Sonra geldik asıl konuya... Dilek Sabancı bizden bir şey isteyecekti. Bir araya gelmemizin nedeni TÖSSED’in (Türkiye Özel Sporcular Derneği) çalışmalarını konuşmaktı. Dilek Sabancı, derneğin onursal başkanı. Dilek Hanım, TÖSSED Başkanı Necmettin Aydın ile birlikte başladı anlatmaya.
Daha ilk cümle bile yeterince vurucu. ‘Türkiye’de 8.5 milyon engelli var.’ Az buz bir rakam değil bu. TÖSSED’in amacı, engellileri cesaretlendirmek ve önlerini açmak.
Dilek Sabancı’nın en

Yazının Devamı

Antalya İstanbul hattı felç

21 Nisan 2010

Turistler tatillerini uzatmak durumunda kaldıkları için son derece memnun. Avrupa’daki otellerin aksine tatil köyleri zorunlu kalan müşterilerden para almıyor

Hava trafiği bitmiş durumda. Antalya’da kara trafiği de çok farklı değil. Çünkü Antalya Havalimanı’nın yeni iç hatlar terminalinin açılış töreni ve bisiklet yarışı da aynı güne denk gelmiş. Ama olsun, deniz sezonunu açtık, mutluyuz. Bu arada etrafıma şöyle bir bakıyorum, Fransız ve İngiliz turistler tatili uzatmak zorunda kaldıkları için hallerinden son derece memnun. Paris ve Londra gibi metropollerde mahsur (!) kalanlar otellere tıkır tıkır ödeme yaparken Antalya’daki tatil köylerinin çoğu, zorunlu kalan müşterilerden para almıyor.
Antalya Havalimanı’nın yeni iç hatlar terminali çok güzel olmuş. Pırıl pırıl. İçeride birçok mağaza ve stand da var. Bir tek anlam veremediğim ekranlardaki duyuruların Rusça olması. Evet, çok Rus turist geliyor. Ama Türkçe ve Rusça bilmeyenler ne yapacak? İngilizce dünyada geçerli, ama sanırım Antalya’da geçerli değil!
Uçak tam vaktinde kalkıyor. Sabiha Gökçen Havalimanı’na tam vaktinde iniyoruz. İnanamıyorum. Bir dakika bile sekme yok. Atatürk Havalimanı’ndaki rötarlı uçaklara,

Yazının Devamı

Sotheby’s’de birbirini ağırlama dönemi bitti

17 Nisan 2010

Londra’da düzenlenen Çağdaş Türk Sanatı müzayedesinde, en yüksek fiyatlara giden eserler yabancılar tarafından alındı. Çağdaş Türk sanatına ilk defa yabancı para girdi

Koleksiyonerler, Türkiye’de alabilecekleri eserleri gidip Londra Sotheby’s’de alacak, yabancılar bu müzayedeyle ilgilenmeyecek sanılıyordu. En azından geçen yıl durum böyleydi.
Oysa perşembe günü ikincisi yapılan Sotheby’s Londra Çağdaş Türk Sanatı müzayedesinde, durum değişti. Geçen yıldan 1 milyon sterlin daha fazla gelir elde edildi. Bu yılki satış tam 2 milyon 436 bin 850 sterlin. Türkçesi 5 milyon 577 bin 465 TL. Fahrelnissa Zeid, Taner Ceylan ve Canan Tolon gibi 16 sanatçı rekor kırdı. Fahrelnissa Zeid’in eseri uluslararası bir müzayedede yabancı bir alıcıya satılan, 1 milyon doların üstüne çıkan ilk modern Türk sanat eseri. Taner Ceylan’ın eseri de 121 bin 250 sterline satıldı.
Gelelim müzayedeye katılan koleksiyonerlere. Özcan Tahincioğlu, Emin Hitay, Numan Ceyhan gibi önemli Türk koleksiyonerler de Londra’daki müzayede salonundaydı. En yüksek fiyata satılan ilk dört eseri ise yabancıların satın alması herkesi şaşırttı. Katılanlardan yüzde 32’si Sotheby’s’in yeni müşterisiydi.
Sotheby’s İstanbul’un

Yazının Devamı