Ne talihsiz kuşağız biz... Son 20 yılın 12’sini Bush’larla geçirdik.
1980’lerden 90’lara Baba Bush’la geçtik.
2000’lerin 8 yılını da oğluna verdik.
Baba Bush “Aslında öbür oğlum Jeb de iyidir” demeye başlamıştı ki Obama yetişti.
Bush’lar kalabalık aile...
Baba Bush oğluna demiş ki:
“Benim annende yaptığım hatayı sen Irak’ta yaptın; zamanında çekilmeyi bilmedin.”
Birazdan yazacağım cümleyi önce sıradan bir hakikat gibi kurdum kafamda... “Yazıya öyle başlayayım” dedim.
Sonra, bana çok normal gelen bu cümlenin içerdiği dehşeti fark edip ürperdim.
Tecrübeyle sabitlediğim ve her duvara yazmak istediğim cümle şu:
“Türkiye’de devletin içinde olmadığı siyasi cinayet yok gibi...”
Aklınıza ilk gelenleri sayın; hemen hepsinin dosyasında devletin ağırlığını hissedeceksiniz:
Devlet çoğu zaman azmettirici rolde...
Buna yetişemediyse, göz yumuyor veya görmezden geliyor.
Hem Türkiye’de neler yaşanmakta olduğunu daha iyi anlatabilmek hem de Ergenekon arşivi ve iddianamesi hakkında fikir verebilmek için, son yılların en ilginç adli belgesinden kişisel sayfaları açtım
Türkiye öyle bir yer haline geldi ki, kaderiniz bazen birilerinin iki dudağının arasında olabiliyor. Anlı şanlı isimlerin kaderinin Tuncay Güney’in iki dudağı arasına sıkışıp kaldığı gibi mesela...
“Türk James Bond’u”nun sorgu tutanağında kimler yok ki:
Seda Sayan’dan Süleyman Demirel’e, İbrahim Tatlıses’ten Adnan Polat’a, Ajda Pekkan’dan Hüseyin Kıvrıkoğlu’na kadar yüzlerce isim...
“Tuncay Güney’in Mülakat Çözüm Tutanağı” adıyla savcılığa sunulan 128 sayfalık belgeye kaynaklık eden sorgunun görüntüleri geçen hafta yayınlandı ve ortalığı kasıp kavurdu ya; ben de bu vesileyle o sorgu tutanaklarında ve Ergenekon iddianamesinde kendi izimi sürüp nelere ulaştığımı sizlerle paylaşmak istedim.
Fethullah Gülen ile Ergenekon davası arasında bir bağlantı var mı?
Resmen yok gibi görünüyor, ancak birçok belge, tanık, ifade, bu iki isim arasındaki hesaplaşmayı ele veriyor.
Güney’i sorgulayan Ahmet İhtiyaroğlu, her konuda bülbül kesilen Güney’in, konu Gülen’e geldiğinde tedirgin olup terlediğini söylemişti.
Kendisinin de Fethullah Gülen oluşumu içinde yer aldığını söyleyen Güney ne demişti:
“Eskiden Gülen, Ergenekon’un bir alt yapılanmasıydı. Zamanla onu geçti. Emniyet’te güçlendi. 28 Şubat sonrası Ergenekon, Gülen oluşumunu tasfiye kararı aldı. Şimdi Gülen ile Ergenekon arasında çatışma var.”
* * *
Yani şimdi de tersi mi oluyor?
Nâzım Hikmet’in eşi Vera anlatmıştı: 1962’de Kahire’de Asya-Afrika Yazarlar Birliği Kongresi’ne gidiyorlar. Türkiye’yi temsil eden Nâzım, Kongre Başkanlığı’na aday...
Çin delegesi çıkıyor:
“Nâzım Hikmet Türkiye’yi temsil edemez, çünkü Türk pasaportu yok. Cebindeki, Sovyet pasaportu” diyor.
Nâzım kalkıp kürsüye geliyor ve diyor ki:
“Benim, Türkiye’mi temsil etme hakkım var. Halkının dilinde yazan şair, kendi ülkesini temsil edebilir.”
Ve başkan seçiliyor.
* * *
Ergenekon mu? Susurluk mu? Gladio mu? “Bunlar birbirinden farklı mı; aynı yapının parçaları mı?”
Kafalar karıştı. Netleşmemiz lazım:
Susurluk’ta açığa çıkan “siyaset-mafya-polis” koalisyonu, Ergenekon denilen ahtapotun kollarından biriydi.
Gladio ise ahtapotun yüzdüğü kirli denizin adı...
O denizin hudutları içinde tüm NATO ülkeleri vardı. Hepsi, bu gizli yapıyı birer birer ortaya çıkardı.
En sona Türkiye kaldı.
Şimdi bunun sancılarını yaşıyoruz.
Oğlumla şehir turuna çıktık geçen gün... Baba olmadan önce okuduğum kitaplar, “Ona yaşadığı kenti gezdirin. Mekân bilinci kazansın” diyordu.
Ben de şehrimizi en yalın, en zalim haliyle tanıtmak istedim.
Bahçelievler’den başladık gezmeye...
15. Sokak’a girdik; “Bak” dedim, “TİP’li 7 gencin boğazlandığı yer burası...”
“TİP ne baba?” diye sordu.
“Sosyalizmi Meclis’e sokan parti” dedim; “Onları yok ederek Meclis’i çare olmaktan çıkarıp sözü silaha verdiler.”
Bahçeli’ye gitmişken Prof. Muammer Aksoy’un evinin yerini de gösterdim. Anlattım:
Geçen hafta Türkiye’nin gündeminde olan üç isim... Ve o üç isimle ilgili kırık dökük hatıralar...
GÜLŞEN ORHANEmmi kızı
2007’nin kasım ayında Milliyet’in Baba Beni Okula Gönder kampanyası çerçevesinde açılacak bir kız yurdu için Van’ın Bahçesaray’ına gitmiştik.
Van’ın en yoksul ilçelerinden biri olarak biliniyordu Bahçesaray...
Kışın kar yağdığında yollar kapanıyor, Van’a 7 saatte zor varılıyordu.