Bürokrat

11 Ekim 2005

"... işe yaramayanlar en üst katta durur"."En üst kat", çoğu zaman bakanlık tahtıdır.* * *Ben bir bürokrat çocuğuyum.Hem anne hem baba tarafından..."Bürokrasinin Kâbe'si" sayılan Ankara'da büyüdüm. Bürokrasiyi tanırım.Bir dönem burnundan kıl aldırmayan, yetkide sınır tanımayan, kapısına düşeni paralayan canavarın, zamanla nasıl gemlenip sindirildiğini, sindikçe de sinsileştiğini "içerden" bilirim.O yüzden Kültür Bakanı Atilla Koç, ayağına getirtilen Sakal-ı Şerif için şaşkınlıkla "Bürokratlar getirdi" deyince acı acı güldüm.60 yıllık çok partili hayat tecrübemizle sabittir ki, yarışı kaybetmek üzere olan bakan için en kolayı atını kamçılamak, bürokratı suçlamaktır.Koç, Mülkiye yıllarından bilir:Hobbes devlete, "dev" anlamında "Leviathan" der. Dilsiz devdir Türk bürokrasisi...Suçu ona atarsın; o, kendini savunmaz, nasıl olsa siyasi sorumluluk da taşımaz. Ortada kalır "suç"; kâğıttan bir bataklıkta kaybolur gider.Bürokrasi, neferini ele vermez.Ama kendisini satan bakanı da affetmez.O her sabah "Siz nasıl takdir ederseniz" diye boyun eğen itaatkâr at, bir akşam öyle bir çifte atar ki şaşar kalırsınız."Şurayı imzalayıverin sayın bakanım"ın ne anlama geldiğini ya Yüce Divan'a ya da

Yazının Devamı

Avrupa da öğrenmeli!

8 Ekim 2005

Gerçi damat tam yüzükler takılırken bir çiğlik yaptı: "Nişanlanıyoruz, ama ucumuz açık. Sonunda nikâh vaat etmiyorum. Hele kendine çekidüzen ver, seni alıp alamayacağıma o zaman karar veririm. Bir de aileme sormam lazım. Onlar istemezse olmaz. Olsa da evde öyle istediğin gibi serbest dolaşamazsın" dedi. Ama evde kalıp "baba" dayağı yemektense elde vaatkâr bir yüzükle düğün kriterlerine hazırlanmak bize daha cazip geldi.Hem damadın ilk niyeti daha beter değil miydi:"Nikâhı boş ver. Gönlümde özel statün olsun, sana güçlü bağlarla bağlanayım, ayrı ev açayım, kapatmam ol".***"AB'li yeni hayat"tan örnekler var manşetlerde:Çöp dağları bitecek, ses sınırı gelecek, gıdalar paketlenecek, dolmuşlar kemerlenecek, yerlere tükürülmeyecek, (hatta) Hırant Dink'e mahkûmiyet türünden provokasyonlara geçit verilmeyecek, vs.Bazı Batılıların ise "Türkiyeli yeni hayat" konusunda farklı senaryosu var:Çöpler dağ olacak, ses sınırı aşılacak, her köşe başına bir kokoreççi açılacak, "Avrupalılığa hakaret" artık suç sayılacak, vs... Öyle ya, evlilikte kimin kimi etkileyeceği belli olmaz:Söz konusu olan "medeniyet aşılaması" değil ki, "medeniyetler buluşması"...***Şaka bir yana, bu tarihi buluşma sayesinde,

Yazının Devamı

'Ey bağışlaması bol Rabbim: AB'yi, Kurtlar Vadisi'ni, İngiltere güzellik kraliçesini koru...'

6 Ekim 2005

"25'lerin Sultanı", "11 ayın sultanı"nda, o ünlü afişteki görüntüyle mavi üstüne sarı yıldızlı eşarpla örttü başını...Mahyalara "Hayırlısıyla Avrupa" yazıldı.Bir Belçika gazetesi "Türkiye-AB: İnşallah" başlığıyla çıktı.Avrupa ailesi, ilk Müslüman üyesini doğurmaya hazırlanıyor.Hem Avrupa hem Türkiye için büyük bir macera başlıyor.Uzlaşma kültürünü özümseyenler "medeniyetler buluşması"nın keyfini sürmeye hazırlanırken iki tarafın radikallerinde panik var:Batıdakiler "İslam, Avrupa'yı esir alacak" diye hayıflanadursun, kimi dindarlar "Batı kültürü İslamı yozlaştıracak" diye feryat ediyor.Bu hengâmenin yaşanacağı toprak Türkiye...* * *Aslında burada yeni olan, siyasi buluşma; yoksa kültürel temas nicedir yaşanıyor.Beykoz'da ramazan davulcusu seçme yarışması vardı önceki gün..."Pop star" geleneği, sahur sokaklarına bulaştı. İlanlarda Hacivat'la Karagöz bonus saçları takmıştı. Bir lokanta, iftar mönüsünün yanında, kişi başına kalori miktarını yazmıştı.Barbi, İslam coğrafyasında çarşafa bürünmüş, cola "helal" sıfatını almıştı.Global Batılı markalar, Doğu'ya geldikçe tüketim kültürüne mahalli kıyafet giydiriyor."Tesettür defilesi", "helal cola", "misvaklı macun" hep bu modern pazarlama

Yazının Devamı

Melike'yi de sindirememişlerdi

4 Ekim 2005

Melike, 19 yaşında gelmiş Avusturya'ya... 16 yıldır Viyana'da yaşıyor. Oradaki 350 bin Türk'ten biri... 2 yıl önce yine ekimde bir TV programına davet edildi. "Biri Bizi Gözetliyor" formatlı programın adı "Takas"tı. Takas, 1 değil, 2 evde çekiliyor. Seçilen evlerde birbirine taban tabana zıt fikirden aileler oturuyor. 5 gün süreyle eş değiştiriyorlar.Melike için seçilen evde, Avusturyalı ırkçı lider Heider'e oy vermiş, yabancı düşmanı bir aile vardı. Melike, oğlu ile birlikte, istenmediği bu aileye "tam üye"ymiş gibi katıldı.Avusturyalı kadın da dazlak oğlu ile Melike'nin erkek arkadaşı Dursun'un lokantasında çalışmaya başladı."Takas" gerçekleşince kameralar gümbürtüyü seyre koyuldu.* * *"Avusturya'nın en ünlü Türk çifti" haline gelen Melike ve Dursun ile programdan sonra Viyana'da görüşmüştüm.İkisi de "müzakereler"in şokunu hâlâ üzerinden atamamıştı.Melike eve girdiğinde banyoda hangi tuvalet kâğıdını kullanacağına dair "Viyana kriterleri"yle karşılaşmış.Sonra oğlunun "serbest dolaşım"ı engellenmiş, her odaya girmemesi için uyarılmış.Eşit muamele beklerken, gece örtüsüz bir yer yatağında yatırılmışlar. Sabah "Boş durma, şu sigara tablalarını dök" talimatına maruz kalmışlar. "Ben

Yazının Devamı

Biz, siz, onlar...

1 Ekim 2005

Ertesi gün Fatih Altaylı, "İyi de 'Biz' dediğin kim" diye sormuştu:"Biz Galatasaraylılar, spiker her 'Biz' dediğinde top Milan'a geçti zannediyoruz".Dün, bu tavrını "düzeltti"."Fener gol atsın diye dua ettim" diye yazdı. Avrupa'nın Türkiye'ye karşı takındığı tavır onda "rövanşist" duygular doğurmuştu.* * *Günümüzün kimlik karmaşasına harika bir örnek bu...Aslında "biz"den önce, "siz" problemlidir Türkçede...İnsanlar kime "siz", kime "sen" diye hitap edeceğini bilemez, genellikle kıyafetine, yaşına, konumuna göre karar verir. Toplumdaki otorite ilişkilerinin, güç dengelerinin bir yansımasıdır "siz":Kaymakam tebaasına "sen" der mesela; taban da birbirine "sen" diye hitap eder, ama taban, kaymakama "siz" demek durumundadır.İngilizce gibi bazı dillerde, hitapta "sen"-"siz" farkı yoktur.İsveç'te, 1960'larda dilden "sen"-"siz" farkının kaldırılması için kampanya açıldığını biliyor muydunuz?* * *"Kazanacağız" diyen spiker tartışmasının bamteli şu:"Biz" şemsiyesi, artık hepimizi kapsamaya yetmiyor.Birkaç nedenle:Şemsiye yıprandı, ufaldı; buna karşın zamanında o şemsiyenin kenarında kalıp ya da altına alınmayıp ıslananlar "onlar"laştı, gidip kendi "biz"lerini oluşturdu.Ulus devletin

Yazının Devamı

AB yolunda Kaos

29 Eylül 2005

İçeride "AB'den vazgeçilsin, işler eskisi gibi gitsin" diyen muktedirlerle, dışarıda "Atatürk resimleri insin, soykırım telaffuz edilsin" diyen cahiller elbirliğiyle mayın döşese de yoldan dönüş zor...Bakmayın son dönemeçteki sert virajlara; komik gelişmeler de yaşanıyor:Şimdilerde AB'ye sımsıkı yapışan eski mukaddesatçılar 70'lerde "Avrupa bizi zürriyetimizden edecek" diyordu ya; talihe bakın ki bugün kaderleri eşcinsellerin eline kaldı.Kaos GL (Gey-Lezbiyen) derneği hakkında kapatılma talebiyle suç duyurusunda bulunan Ankara Valiliği'ne önceki gün Avrupa Komisyonu'ndan uyarı geldi:"Bu karar insan haklarının ihlalidir. Derhal düzeltin."Yani Kaos'u kapatırlarsa, kaos başlayacak.* * *Aktüel, daha 1997'de "AB'nin anahtarı eşcinsel lobide" diye yazmıştı.Bunu söyleyen, Sorbonne Üniversitesi'nde, Türk eşcinselleri üzerine tez yazan bir Fransız'dı. İddiasına göre, "Avrupalı bürokratlar için eşcinsel hakları, Kürt sorunundan daha önemli"ydi. "Gey hakları tanınırsa AB'ye tam üyelik yolu açılacak"tı.Bu, sıradan bir iddia değil. Örneğin Avrupa Parlamentosu'nda AB'nin genişlemesinden sorumlu Dış İlişkiler Komitesi üyesi olan Michael Cashman, aynı zamanda AB ülkelerindeki insan hakları,

Yazının Devamı

İnönü'ye bir kez daha şapka çıkardık

27 Eylül 2005

Askeri rejim, kukla bir sol yaratma peşindeydi. Dağılan solu toparlayacak ve askerlerden veto yemeyecek bir isim aranıyordu."Paşa'nın oğlu" en iyi isimdi.Tek sorun vardı:O, bunu istemiyordu. Kapısını aşındırıp razı ettiler. İnönü SODEP'i kurduğu gün, partili arkadaşlarıyla Atatürk Orman Çiftliği'ne dondurma yemeye gitti.O gün, yaş günüydü.* * *İzleyen senelerde, siyasetin çamurdan zemininde, üzerine toz kondurmadan yürüdü.Ne çok hatıra var, onun kısa politika serüveninden akılda kalan:Dışlanan Kürt muhalefetini Meclis'e, yasal mücadeleye çekmesi... Sivas katliamının siyasi sorumluluğunu cesaretle üstlenmesi...Makam arabası kırmızı ışıkta durduğunda ön koltuktaki korumasını atlatarak arabadan inip yürümesi...Bitmek bilmeyen Meclis oturumlarında sıkıntıdan fizik problemleri çözmesi...Omza almak isteyen partililerden kurtulmak için kendini yere sermesi...Politikaya zarafet, tevazu ve nükte eklemesi...Mitinglerde kurban kestirmezdi. "Sana kurban olurum" diye haykıran bir partiliye de şöyle demişti:"Aman yapma, 1 oy 1 oydur"...* * *Cemal Süreya'nın deyimiyle "politikanın mahcup jokeri"ydi o...Ama politikacıdan önce bilim adamıydı.(Bu vesileyle pazar günü, köşeme Commer'in arabasının

Yazının Devamı

Commer'in eyleminden sonra ODTÜ'deki en büyük kalabalık!

25 Eylül 2005

İki sanatçı, iki anı Uzun bir aradan sonra biraz rötarla başladığı turnesinin ilk durağı Ankara ODTÜ stadyumuydu.Geçen hafta sonu muhteşem dolunay altında stadyumu dolduran Ankaralılara harika bir konser verdi.ODTÜ'de günlerdir konserin tartışması sürüyordu. Üniversitenin Tarkan konseriyle açılması fikri, "devrimci ODTÜ" geleneğini sahiplenenlerde rahatsızlık yaratmıştı. Onlara göre, bir zamanlar sloganlarla çınlayan ve üzerinde hâlâ "Devrim" yazan tribünlerin "Oynama şıkıdım şıkıdım" diye inleyecek olması yadırgatıcıydı. Lakin dinleyen olmadı.Tarkan, konserin açılışında sahneye yerleştirilen perdede İngilizce albümle ilgili yıllardır bitmek bilmeyen "yapıyorum, yaptım, çıkacak, çıkmak üzere" demeçlerinden bir potpuri sundu. Kendisiyle inceden dalga geçti. İlkinin kahramanı Tarkan... Sonra da nicedir beklenen İngilizce şarkısını ilk kez söyledi. Ancak yıllar içinde öyle büyük bir beklenti oluşmuştu ki, Tarkanseverler pek tatmin olmuş görünmediler. Üstelik sahnede yerinde duramayıp sürekli dans eden, o ele avuca sığmaz star biraz hareketsizdi. Bu boşluğu, gösterişli sunum ve arada sahne alan bir dansöz doldurdu. Tarkan, "Şişmanladı, artık dans edemiyor" diyen açık ara rakiplerini

Yazının Devamı