Fedai

16 Ocak 2005

Ne yalan söyleyeyim; bir rüşvet karşılığı gitmiştim söyleşiye...Öğretmenleri Fügen, ilkokul arkadaşımdı."Mutlaka öğrencilerimle tanışmalısın" demişti; "Gelirsen sana harika bir hediyem var."Bir saat boyunca nefis vakit geçirdik; onlar bana Kütükçü Alibeyi tanıttı, ben onların "Marsta hayat var mı?" gibi zorlu sorularını yanıtladım.Sohbet bitince "rüşvet"imi almaya geldi sıra...Fügen, çantasından bir VCD çıkardı. Okulun bilgisayarına taktık. Sanki bir zaman makinesinin motoru çalıştı. Ekranda 30 yıl önceki Fügenle ben vardık.Mimar Kemal İlkokulu... 1972 yılı mezuniyet töreni...Siyah önlüklü öğrenciler... Yakaları beyaz kolalı... Arkada ışıklı sarı saçlarıyla güzelim Cuyibar Öğretmen...Ve önde diz çökmüş çalı gibi karakuru bir çocuk:Ben!..***Bugün ana karnından itibaren görüntülenmeye başlayan çocuklar için belki ileride bunun kıymeti kalmayacak, ama benim yaşımda biri için kameraların daha ortalığa düşmediği o çağda çekilmiş 10 saniyelik bir görüntü bulmak ne sürpriz, tahmin edemezsiniz.Fügenin sınıfı bizim sınıfa benziyordu sanki; Fügen de Cuyibar Öğretmene...Bir feda kültürünün bayrağını devralmış da daha ileri taşırmış gibi hevesle, sevgiyle kucaklıyordu öğrencilerini...***Yavuz

Yazının Devamı

Donakalmak

15 Ocak 2005

Hani genç bir meslektaşımız röportaj için eğildiği sırada pantolonunun düşük belinin altından siyah g-string iç çamaşırı gözükmüştü.Bir meslektaşı da bunu görünce "hadise"yi görüntülemişti.Günlerce o fotoğrafı konuşmuştuk."Görevi başındaki bir gazeteciyi iç çamaşırıyla haber yapmak ayıp değil mi" diye sormuştu kimileri..."O da öyle giyinmeseydi" diye karşı çıkmıştı diğerleri...* * *Peki "hadise"nin yaşandığı toplantının ne olduğunu hatırlıyor musunuz?Tabii ki hayır!Çünkü izlenen değil, izleyen kişi haber olmuştu; biz de fotoğrafı görünce öyle "donakalmış"tık ki, genç arkadaşımızın neyi izlediğiyle ilgilenememiştik.Şimdi hatırlatalım:İç çamaşır, 12 Aralık 2003 günü İstanbul Üniversitesinde görünmüştü.Göründüğü sırada kürsüde "Rusyanın Kıbrıs politikası" tartışılıyordu.Salonda, İşçi Partisinin davetlisi olarak Türkiyeye gelen Uluslararası Avrasya Hareketinin Başkanı ve Rus meclisi Dumanın stratejik ve jeopolitik konulardaki başdanışmanı Alexandre Dugin, Putinin Transkafkasya ve Ortadoğu konusundaki danışmanı Anatoli Zaytsev ve Rusyanın eski Ankara büyükelçisi Albert Çernişev vardı.Habere konu olan muhabir, g-stringiyle objektife yakalandığı anda Rus konuklardan görüş almaya

Yazının Devamı

"İnsan hakları sicilini düzelt de gel!"

13 Ocak 2005

Hatta yıllar yılı Kongre İnsan Hakları Komisyonundan gelen heyetlere hesap vermiş bir ülkenin parlamentosu olarak Iraka bir delegasyon gönderip işkence iddialarını inceletmeliyiz.İncirlikte üslenme taleplerine, o heyetin hazırlayacağı rapora göre karar verileceğini söylemeliyiz.***Amerika totalitarizme gidiyor. İşin kötüsü kendisiyle birlikte dünyayı da sürüklüyor.Şu "Alberto Gonzales dosyası"na bakın:Bu Teksaslı yargıç, Bushun adli danışmanıydı.2002 başında Başkan için bir rapor hazırlamış ve "Savaş esirleri için geçerli olan Cenevre Sözleşmesi eskidi" demişti.Gonzalese göre "Bu sözleşme terör zanlıları için kullanılamaz"dı. Bu cevazdan iki ay sonra Başkan Bush, El Kaide üyelerine uluslararası yasaların uygulanmayacağını açıkladı.Ve önce Kübadaki Guantanamo askeri üssünde mahkemeye çıkarılmadan aylardır hapiste tutulan terör zanlılarına, sonra Iraktaki Ebu Gıreyb Cezaevindeki tutsaklara işkence yapıldığı haberleri patladı.İşkenceciler, bu zulüm seanslarını neşeli fotoğraflarla belgelerken cüreti, Gonzalesin elinden çıkan genelgelerden alıyordu.O genelgelerden biri 2002 yazında hazırlanmıştı ve sorgu sürecinde nelerin işkence sayılacağına dair tanımı değiştiriyordu.Bu genelgeye

Yazının Devamı

Gençlerin çığlığı

11 Ocak 2005

Yer: İstanbulSaat 15.00te Taksim Atatürk Kültür Merkezi önünde bekleyenler, aniden yükselen alevlerle irkildi.Gençten biri cayır cayır yanıyordu. Yanık ten kokusu İstiklal Caddesine doğru yayıldı. Az sonra yanıklar içindeki genç, Taksim İlkyardım Hastanesine kaldırıldı. Vücudunun yüzde 80i yanık içindeydi.Tiyatro gişesi önünde bekleyenler dehşet içinde kalakaldı.Ne olduğunu bile anlamamışlardı.Oysa genç eylemci, vücudunu ateşe vermeden önce "Tecrit kalksın, tecride hayır" yazılı bir pankart açmıştı.Uşak E-Tipi cezaevinden 2 gün önce tahliye olmuştu.Temmuzdan beri ölüm orucundaydı. Eyleminin 154. günündeydi.Birkaç saat sonra Tutuklu Aileleri Derneği, "11. ölüm orucu ekibi savaşçısının bir feda eylemi gerçekleştirdiğini" duyurdu.2000 Aralıkta, F-tipi cezaevlerindeki tecrit uygulamasına karşı başlatılan ölüm oruçları 5. yılına girerken 117. canı almıştı. 4 yılda 600 kişi de sakat kalmıştı.* * *5 gün sonra...Tarih: 30 Aralık 2004...Yer: Ankara Bu kez çığlık ODTÜ Mimarlık Fakültesinden yükseldi. 4. sınıf öğrencilerinden biri bileklerini kesmişti. Arkadaşları genç kızı hemen hastaneye kaldırdı.Kısa bir süre önce yine aynı fakültenin 1. sınıf öğrencilerinden biri aynı şekilde bileklerini

Yazının Devamı

Oyuncak

9 Ocak 2005

Janjanlı, pahalı, pek az oynandığından yıpranmamış rengârenk oyuncaklar, nedense ev sahibinin vicdan azabının belgeleri gibi gelir bana...Yeterince zaman ayrılmamış bir çocuğa verilmiş rüşvetler...Onsuz çıkılmış her seyahatin, o uyuduktan sonra dönülmüş gezmelerin, ona tercih edilmiş işlerin, onun payından çalınmış vakitlerin süslü bedelleri..."Onunla oynayamadım, ama hediye aldım" avuntusunun bahşişleri...Aşkın yerine koymaya çalıştığımız şişme bebekler gibi; teselli armağanları, sevilememiş evlatların...* * *Dünya, tsunami felaketzedeleri için ayakta...Batı kamuoyu, mağdurlara yardım için yarışıyor.G-7ler borç erteleme kararı alıyor, hükümetler bayrakları yarıya indiriyor, dünya saygıya duruyor ölenler için...Göz yaşartıcı bir ilgi bu; insanlığın dayanışma ruhu harekete geçiyor.Fakat ne yalan söyleyeyim; yardım kutularına atılan her kuruş bana, o oyuncak dağlarını da anımsatıyor.Batının bunca yıl sadece doğasını, kaynaklarını, kadınlarını, çocuklarını sömürmek için uğradığı bir coğrafyaya yardım yaparak vicdanını aklamaya çalıştığını hissediyorum.Endüstriyel dünyanın yarattığı doğa katliamının, yok edilen yağmur ormanlarının, nesli tükenen hayvanların, küresel ısınmanın,

Yazının Devamı

Gözleriyle düşünenler

8 Ocak 2005

Hani hayatı algılamayı kolaylaştıran kavramlar vardır ya; bence bu da onlardan biri...Sağlar, satır arasında değinip geçtiği bu kavramla CHPnin Genel Başkan adayı Mustafa Sarıgülün destekçilerini kastediyor."Yakışıklı adam. Şık giyiniyor. Genç ve atak. Kocaman gülümsüyor. Üstelik karısı da güzel" diyenler var ya; onları...Peki globalleşmeye nasıl bakıyor, kabaran dış borçlara ne çare düşünüyor, AB ile dikenli müzakere sürecinde nasıl bir çizgiyi savunuyor, Türkiyenin dinamiği karşısında giderek tutuculaşan solu yeniden devrimci kılacak politikaları neler?..Bunlar "aklıyla düşünenler"in meseleleri..."Gözleriyle düşünenler", "Hele şık bir başkan bulalım, onlar da hallolur nasıl olsa" diye düşünür.İşin kötüsü Sarıgül de onlardan biri:Ciddi konular açıldı mı, "Ben onlarda uzman değilim. Hele bir seçileyim, uzmanını bulup getiririm" deyip sıyrılıyor.* * *"Gözleriyle düşünenler"in ülkemize son armağanı Tansu Çillerdi.Çuvallayan Türkiye imajını düzeltmek için "güzel gülüşlü bir demir leydi"nin çok işe yarayacağına inanıyorlardı. Ne düşündüğünden çok, ne giydiğiyle ilgileniyorlardı.Çok pahalıya patladı.Tahribat o kadar ağır oldu ki, bir sonraki seçimi televizyonda hiç görünmeyen,

Yazının Devamı

Mamaka ilkbahar geldi

6 Ocak 2005

Bahçede uzay gemileri gibi duran 2 yeşil balonun içinden çocuk sesleri geliyordu.İçeride onlarca Mamaklı çocuk, elde en iyi marka raketler, üstte son moda malzemelerle asfalt kortta tenis oynuyordu.Küçücüktüler, esmerdiler, raketleri kadardı boyları... Ama harika tenis oynuyorlardı. Vurdukları her top, tenisin bir zengin sporu olduğu inancını yıkıyordu. Bir mucizeye tanık oldum dün: Ankaranın merkezinden 25 kilometre uzağa, Bayındır Barajına doğru gittim. Askeri cezaevi ve çöplüğüyle nam yapan Mamakın gecekondularını geçtim. Bozkır sınırındaki Zerdalitepede Hasan Tahsin İlkokuluna girdim. Onları ilk kez, Ankara Tenis Kulübündeki (ATK) bir şampiyonada tanımıştım. Herkes sessizce maç izlerken, kenarda 30 kişilik bir grup "Mamak... Mamak..." diye öldüresiye bağırıyordu. Kortta, 10 yaşındaki kocaman gözlü Cemo yaman tenis oynuyordu.Mamaklı tenisçilerin öyküsünü orada öğrendim, gidip görmek istedim. Ve ne yalan söyleyeyim; gördüklerimden büyülendim:Her şey, 3 yıl önce Mamaktaki Birtat fabrikasının sahibi Nizamettin İrenin girişimiyle başlamış. Aynı zamanda ATKnın başkanı olan İren, hem Mamaklı çocuklara sahip çıkmak, hem tenise altyapıdan sporcu kazandırmak için bu işe gönül ve para

Yazının Devamı

Kim bu Eli Cohen?

4 Ocak 2005

Pazarlığın orta yerinde Türkiye var.Konusu ise bir İsrail casusu:Adı: Eli Cohen...* * *10 Aralık günkü Jarusalem Post gazetesi, "İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esada bir mesaj göndererek Eli Cohenin kemiklerini geri istedi" diye yazdı.Haberde İsrail tarafının bunu diplomatik yollardan değil, insani temaslarla yaptığı belirtiliyor, ama teması kimin yürüttüğü yazılmıyordu.Dün, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül İsraile uçarken, İsrail gazetesi Haaretzde yeni bir haber çıktı. Buna göre Tayyip Erdoğan, aralıktaki Şam ziyaretinde Esada İsrailin bir mesajını iletmişti.Bu mesaj, Eli Cohenin naaşının iadesi istemiydi.Gazeteye göre şimdi Gül, Esadın bu iadeye ilişkin şartlarını Katzava "fısıldayacak"tı. Gazete bu arabuluculuğun, İsrail-Suriye diyaloğu için önemli bir zemin teşkil edebileceğini de yazıyordu.* * *Şimdi, pazarlığın konusu olan Eli Coheni tanıyalım:Cohen, Halepten göçmüş bir Yahudi ailenin çocuğu olarak İskenderiyede doğdu. Atak bir gençti. 29 yaşındayken Mossaddan iş istedi, ancak İsrail gizli servisi, bu zeki gencin, fazla risk alma kapasitesi taşıdığı gerekçesiyle başvurusunu reddetti.1960ta Ortadoğuda sular ısınıp da Arap ülkelerinde çalışacak ajan

Yazının Devamı