Türk futbolu için yeni bir dönem açılmıştı. Türkiye Futbol Federasyonu Hasan Doğan’ın başkanlığında ve yeni bir kadroyla sporda yeni açılımlar yapmak için görev başına gelmişti. Avrupa Şampiyonası bunun için ilk adım oldu.
Takımımız gerçekten de herkesi kıskandıracak bir performans gösterdi. Birçok kişiye göre şampiyonluğu hak edecek bir mücadele sergiledi. Bu büyük başarının ardından bazı projeleri gerçekleştirmek daha kolay olacaktı.
Federasyona güven artmış ve geleceğe dönük yatırımların hayata geçirilebilmesi
İngiltere’deki Chartered Management Institute’un yaptırdığı bir anket işkolikler aklında önemli ipuçları veriyor. Ankete göre...
İngiliz işkolikler her yıl tatillerinden 19 günü iş için feda ediyorlar.
Buna gerekçe olarak da işlerini yetiştirememe endişesini ve sorumluluklarını devredememe güçlüğünü gösteriyorlar.
Yöneticilerin yaklaşık üçte biri, kullanmadıkları için bir sonraki yıla aktarılan tatilleri olduğunu belirtiyor. Yüzde 29’u ise tatil yerine maaş almayı tercih ediyor. Anketin
Kişisel arşivime aldığım bir yazıda şöyle bir yorum vardı.
* * *
“Entel kelimesi Fransızcadan geliyor. Entelektüel kelimesinin kısaltılmışıdır.
Sıkça rastladığımız bir entel tipi vardır. Fransa’dan bir örnek verelim.
Tanınmış bir mağazadan alınmış siyah bir palto giyerler. Paltonun dış cebinde ismi okunacak şekilde yerleştirilmiş Le Monde gazetesi vardır.
Elinde Borsalino marka bir fötr şapka tutar. Şapkayı, markası okunacak bir şekilde elinde taşır.
Başlıca özellikleri, her konuda basit çözümler üretmektir.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal iki gün İzmir’deydi. Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği “İzmir’i istiyorum...” sözüne atıfta bulundu.
Ve dedi ki...
“Türkiye’yi fethetmek isteyenler, orayı alırlar, burayı alırlar ama yetmez. İzmir’i almadıkça o iş bitmez. İzmir alınmadıkça hiçbir başarı onları tatmin etmez. İzmir, ayaktaysa umut var demektir. Türkiye’ye yönelik hesapları olanlar ‘İzmir’i istiyorum’ derler.”
Öyle anlaşılıyor ki...
Seçim asıl burada geçecek.
Türkiye genelinde hangi sonuç alınırsa alınsın, “İzmir’i kazanmak ya da kaybetmek” liderler için bir kriter olacak.
İyi güzel de İzmirliler geçmişte nasıl oy kullanmış, söylendiği gibi “hep solun kalesi mi olmuş”, yoksa demokrat olmakla bu oy tercihleri açıklanabilir mi?
Yaşar Holding’in kurucusu ve onursal başkanı Selçuk Yaşar’la hafta başında uzunca bir sohbet yaptık.
Yarım asrı geçen sanayicilik hayatında birçok ilke imza atan Selçuk Bey, son dönemde balıkçılık konusunda ısrarını sürdürüyor.
Gerçekten de geçmişe bakıp Türk sanayisinin serüvenine baktığınızda Yaşar’ın sadece tesisler kurmadığını, sektörler yarattığını görüyoruz.
1941’de her şeyi ithal eden bir ülkede boya üretiyorsunuz.
1945’te DYO’yu kuruyorsunuz. İnşaattan otomotiv boyasına kadar yerli üretime geçiyorsunuz.
Süt sanayisinin olmadığı, pastörize sütün yalnızca Süt Endüstrisi Kurumu tarafından üretildiği yıllarda, yani 1975’te Pınar Süt’ü hayata geçiriyorsunuz.
Dayanıklı süt üretimine geçildiği dönemde “Kimse almaz...” sözlerine itibar etmeyip kararlı bir şekilde yola devam ediyorsunuz.
“Dostlar Kulübü...” Babamın da dahil olduğu bir arkadaş grubuydu.
Kendilerini böyle tarif etmişlerdi.
“Dostlar Kulübü...”
Her çarşamba toplanırlar, önceden belirlenen gündem maddesi üzerine tartışırlardı.
Hep siyaset, ekonomi değil elbette...
Hayatın her alanı gecenin konusu olabilirdi.
Kimler yoktu ki...
Öyle gözüküyor ki; kapatma davasıyla ilgili karar en geç bir ay içinde belli olacak. Yani ağustos başında Türk siyasetinin yol haritası belli olmuş olacak.
“Kapatma” çıkarsa erken genel seçim garanti gibi görülüyor.
Erken seçim demek iki seçimin bir arada yapılması demek.
Yani 2009 Mart’ında yapılması gereken yerel seçimler öne çekilecek, seçmenin önüne iki sandık birden konacak.
Yasalar böyle söylüyor.
* * *
Benzer bir tablo 1999 seçimlerine gidilirken de vardı.
Bu konu birçok kez gitti, geldi. “Anlaşmaya vardılar” dendi, ardından bir takım eksikler çıktı.
TMSF’de imzaların tamamlandığı duyuruldu, bu sefer EGS tarafında bazı eksiklerin olduğu ifade edildi.
Haftalar geçti, aylar geçti; sonuç bir türlü alınamadı. Şimdi herkes aynı soruyu soruyor. “TMSF ile EGS ortakları arasında el sıkışıldı mı, kesin bir anlaşmaya varıldı mı?”
İşte bu sorunun cevabını on binlerce mağdur merak ediyor. 280 milyon dolarlık borcu çalışarak ödeyecek olan EGS Holding’e bağlı 7 şirket, 25 Ocak 2008’de TMSF ile yapılan anlaşmaya göre Deniz A.Ş. çatısı