Önce destan yazan Türk Milli Takımı’nı kutlayarak yazıya başlayayım. Gerçekten de müthiş bir iş başardılar. Devamını elbette istiyoruz ama bu sonuç bile Türkiye’nin gururlanması için yeterlidir. Gelelim bizim konumuza...
Diyorlar ki...
“Futbol geri kalmış ülkelerin işi...”
Buna katılmıyorum.
Çünkü reytingler tam tersini söylüyor.
UEFA, izlenme oranlarından son derece memnun.
Türkiye-Portekiz maçı yüzde 80’e ulaşmış.
1999’un ilk ayları... Yaklaşan yerel seçimlere günler kalmış.
Müthiş bir koşuşturma...
Kağıtlar havada uçuşuyor.
Projeler, fizibiliteler...
Hesaplar, kitaplar...
Zamanla bir yarış var.
Bir yandan seçim bildirgesi hazırlanıyor.
En sıkıntılı günlerde bile Türkiye’nin geleceğine hep inanmışımdır. Türk insanının yaratıcı ve krizleri çözme becerisini örnek göstermişimdir. Bugün de karamsar değilim. Ama bazı endişelerim var.
Uzun zamandır hükümeti, bürokrasisini uyarıyoruz. Dışarıdan nasıl algılanıyor bilemem ama bu eleştirileri daha iyi bir Türkiye istediğimiz için yapıyoruz. Hangi hükümet olursa olsun; biz söylediklerine değil, icraatlarına bakıyoruz. Vatandaşımız memnun mu, gençlerimiz geleceklerinden umutlu mu, demokrasimiz
Bakalım daha neler göreceğiz, neler duyacağız?
Kanada’ya iltica etmiş, yedi yıl sonra Türkiye’ye geri dönüş yapan Nuray Canan Bezirgan, “Atatürk’ü değil, Humeyni’yi seviyorum” diyor.
İngiliz himayesinde yaşamayı tercih ettiğini söylüyor, belki de bu sayede bazı yasakların kalkacağını ifade ediyor.
Canlı yayında tarihsel derinliği olmayan bir takım analizler yapıyor. Belli ki, söyledikleriyle ilgili bir kitap okumamış, bir inceleme yapmamış.
Birçok kişinin tavrı gibi kulaktan dolma bilgilerle hareket ediyor. Tarihsel gerçeklerle
“AKP’li Sayın İl Genel Meclisi üyeleri...” “AKP değil, Ak Parti, diyeceksiniz...”
“AKP’li sayın üyeler...”
“Parti tüzüğünde, partinin kısa adının Ak Parti olduğu yazıyor. Nasıl ki insanlara ya da nesnelere istediğiniz isimle hitap edemezseniz Adalet ve Kalkınma Partisi’ne de AKP diyemezsiniz...”
“Bana Ak Parti dedirtemezsiniz...”
“AKP’nin tüzüğünün sadece AKP üyelerini bağlar. AKP denmesinden niye alındığınızı anlamıyorum. Partilerin kısaltmaları Türkiye’de baş harfleriyle olur.”
“Adalet ve Kalkınma Partisi’ne ‘AKP’ demek lakap takmaktır. Siz bu çatının altında böyle söyleyemezsiniz. Eğer bu parti üyelerinin istediği şekilde hitap etmezseniz sözünüz kesilir.”
“Ben size Hakko desem kabul eder misiniz?”
Yıl 1994...
Daha gelişkin embriyo hücrelerinin ilk klonlamasını Neal First gerçekleştirdi. En az 120 hücrelik buzağı embriyosu klonlandı. Bu çok hücreli inek embriyosunun çekirdeği çıkarıldı ve çekirdek yumurta hücresine aktarıldı.
1996...
Ian Wilmut, Neal First’ün deneyini koyunlar üzerinde yaptı. Ancak embriyo hücrelerinin çekirdeğini almak için hücrelerin duraklama dönemine gelmesini bekledi. Sonra çekirdekleri çıkarıp yumurta hücresine aktardı.
1997...
Dr. Wilmut, altı yaşındaki bir koyunun meme hücresinden
Ne demiş Turhan Arınç... “Biz İzmir’de AKP’nin seçim kazanmaması için gerekirse genel başkanımızla görüşür CHP’yi destekleyebiliriz. Tabii bu ittifak niyetimizde CHP’nin tutumu, tavrı ve göstereceği adaylar da çok önemli. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, gerçekten sevdiğim, dürüst samimi bir insandır. O dönem geldiğinde Kocaoğlu mu, başkası mı denirse buna göre oturup düşünürüz...”
Demokrat Partili biri Cumhuriyet Halk Partili bir siyasetçiye bunu söyleyemez mi?
Ya da AKP’li bir siyasetçi CHP’li bir
Gazeteleri okuyorum, televizyonları izliyorum.
Hükümete yakın kişilerin görüşleri Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karara siyasi bir proje olarak yorumluyorlar.
Ama Türkiye’nin demokratik, laik ve hukukun üstünlüğüyle yönetilen bir ülke olduğunu hep es geçiyorlar.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın “Velev ki bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz? Sembollere bir yasak getirebilir misiniz?” diye başlayan cümlenin ve sonrasında atılan adımların; hesapsız kitapsız, toplumun değişimin dinamiklerini hesap etmeden yapılan hamlelerin Türk toplumunu hangi ruh haline getirdiğini hep birlikte yaşıyoruz.
Ben bu süreçte birçok yazı kaleme aldım.
Bugün de aynı noktadayım.
1- AKP Avrupa Birliği’ne sarıldıkça, reformlara imza attıkça toplumun geniş kitlelerinden destek görürken, bu hedeften uzaklaşmaya başladığı günden bu yana da yalpalamaya devam ediyor. Unutulan reformlar, unutulan sözler AKP için