Başkan Aziz Kocaoğlu diyor ki...
“İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı birçok bakanlıktan, birçok makamdan çok daha önemli bir yerdir. İnsanların hayallerinde İzmir gibi bir kente belediye başkanı olmak her zaman vardır. Bu gayet normaldir. Ben bu süreçte adayların fazla olmasından yanayım. Her parti stratejilerine uygun adayları belirleyecektir...”
Kocaoğlu’na katılıyorum.
Birkaç icracı bakanlık dışında İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kentlerin belediye başkanı olmak çok daha caziptir.
Bir diğer artısı yaşadığınız, belki de doğduğunuz,
Sevgili Ülgen Zeki Ok, Midilli’yi yazmış.
Ben de birkaç hafta önce Milliyet’in bir etkinliği için kalabalık bir ekiple birlikte Midilli’deydim.
Ada hayatı bana hep cazip gelmiştir nedense...
Ya bu gidişler yoğun bir temponun sonrasında ya da ortasında olduğu için beni mutlu etmişti.
Ya da her seferinde Nazım Hikmet’in “Basit yaşacaksın...” şiiri aklıma geldiği için bir özeleştiri yapma fırsatı yakaladığım için hoşuma gitmişti.
Belki de adada yaşayan halkla konuşup sonra karar vermek gerekiyor.
İnsan böyledir.
Urla’da tam bir şok yaşanıyor. İskele’nin artık sembolü haline gelmiş ve buluşma noktası olan yerler Milli Emlak’la Urla Balıkçılar Kooperatifi arasındaki itilaftan dolayı yıkılmayla karşı karşıya... Mahkeme süreci tamamlandığı için yasal süreler içinde yıkımlar gerçekleştirilmek zorunda.
Pervin Mısırlıoğlu “www.izmirizmir.net” teki köşesinde şöyle diyor:
“Urla’nın en güzel yanı sahilidir. Belki antik çağdan beri bu böyledir. Balıklar oradan gelirdi kente, üzümler kasalarda oradan açılırdı denize. Ya da şarap yapılır ve
Geçen hafta bir yazımda, “Tansu Çiller sesleri mi?” diye sormuş ve yazımı şöyle bitirmiştim.
“Kimse kusura bakmasın... Geçmişin kaybedilmesinde kusuru olanlara gelecek teslim edilmez. İzmirliler Türkiye’yi kucaklayacak yeni bir lideri çıkarmak için kafa yorsalar çok daha iyi iş yaparlar...”
Gelen bazı mesajlardan örnekler vereyim.
Bir Demokrat Partili diyor ki...
“Ne yapalım... Demokrasinin çınarı olarak gördüğümüz parti göz göre göre küçülüyor. Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Demokrat Parti’yi yeniden
Geçenlerde Gönen Gayrimenkul Yatırım İnşaat’ın yeni Genel Müdürü Emre Erdil ile sohbet ediyorduk. Erdil, genç yaşına rağmen uluslararası birçok projenin içinde yer almış bir kişi.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’ni bitirdikten sonra ABD’ye New Jersey Üniversitesi’nde inşaat işletmeciliği yüksek lisansı yapmış. Sonra da iki büyük inşaat firmasında Kiska Construction ve RC Dolner LLC’de proje mühendisliği ve proje müdürlüğü görevlerinde bulunmuş.
New York, New Jersey, Pennsylvania ve Connecticut
Koruyucu aile ve evlat edinmeyle ilgili üst üste iki yazı yazınca birçok yorum mesaj kutuma düştü.
Bu gerçekten çok hassas bir konu...
Bir kadının, bir erkeğin, bir ailenin çevresiyle birlikte bu kararı alması hiç de kolay değil.
Birçok faktör masanın üzerinde duruyor.
Tahmin edilemeyen o kadar ayrıntı da var ki...
Önce fikren kendinizi hazırlıyorsunuz, ardından işlemleri başlatıyorsunuz.
Bu da yetmiyor.
Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı EBSOV’un 2000 yılından bu yana özellikle eğitim alanında yaptığı çok önemli çalışmalar var.
Vakfın bünyesindeki Bayanlar Birliği, kadınlarımızın kişisel gelişimleri, toplumdaki yerlerinin sağlamlaştırılması, iş ve sosyal yaşamdaki yerleri ve haklarıyla ilgili sürekli projeler geliştiriyor.
550 öğrencilik burs programına maddi kaynak sağlamak adına geziler, geceler, sosyal ve kültürel etkinlikler düzenledikleri gibi son yıllarda da Bayanlar Birliği üyelerinin de görev aldığı tiyatro oyunları sahneye koyuyorlar.
Önce “Kadınlık Bizde Kalsın” son da “Düdüklüde Kıymalı Bamya” adlı oyunlar sergilendi.
Bu yılki oyunun ismi ise “Ateşle barut yan yana durursa” olacak.
Oyunu yönetecek kişi de benim de çok yakın dostum Cihangir Turantaş...
Oyun, kadının kimliğini ortaya koymaya çalışıyor.
Dün kaldığım yerden devam ediyorum. Önce “Koruyucu Aile” olmayı ardından evlat edinmek isteyen bir yakınımızın duygularını sizlerle paylaşmıştım.
Bugün de bu sürecin nasıl işlediğini ve hangi noktalarda insanın moralinin bozulduğu ya da düzeldiğini kendi satırlarıyla aktarıyorum.
“Bir ‘Güneş’im olsun diye başlayacağınız bu serüvende, ne yazık ki ‘Güneş’ her sabah olduğu gibi kendiliğinden doğmuyor hayatımıza.
Bir ‘Güneş’imizin olabilmesi için evlat edinmek, ‘Koruyucu Aile’ olmak ya da ‘Gönüllü Aile’ olmak lazım. Evlat edinmek söz konusu olduğunda ‘Güneş’ sizin nüfusunuza geçiyor, sonsuz bir birliktelik başlıyor. Zaman zaman öylesine büyük bir sorumluluğu yüklenmekten çekinen aileler ‘Koruyucu Aile’ yaklaşımını deniyor. Bu yaklaşımda çocuk tamamen sizinle kalıyor, ancak gerçek ailesi ile bağı hiç kopmuyor, düzenli aralıklarla görüşebiliyor. Bir başka yaklaşım ise ‘Gönüllü Aile’. Koruyucu aileden farkı