Çarşamba günkü yazımda Demokrat Parti geleneğinden gelen Ömer Faruk Karahan adlı okurumun bana yolladığı bir mesajı köşeme taşımıştım.
Karahan, özetle şöyle diyordu.
“Demokrat Parti geleneği içinde büyük hatalar ve büyük sevaplar vardır. Bu çok köklü siyasi hareket her iki yönden de değerlendirilmelidir. Ancak tarih planında halkın gelenekçiliberal siyasete daha yakın durduğu gerçeğinden yola çıkılırsa, misyonunu tamamlayan bu partinin yerine 2000’li yılları kucaklayan yeni bir oluşumun doğmasını beklemek
Hükümetin Merkez Bankası’nı taşımak istemesi, geriye kalan birkaç kamu bankasını da belirli bir takvim dahilinde İstanbul’da olmasını arzu etmesi yeni bir tartışmayı daha gündeme getirdi.
“Madem İstanbul bir finans merkezi olacak o zaman Vadeli İşlemler Borsası da İstanbul’da olmalı...”
Bunu en fazla dile getiren kurum da Borsa Yatırımcıları Derneği...
Derneğin dayanak noktası da bu...
Bütün finans kurumlarını bir arada tutmak, her şeyi İstanbul’a istemek...
VOB’un Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ise tam tersini düşünüyor.
Ve diyor ki...
Diyorlar ki... “Eyvah... AKP için açılan kapatma davası EXPO sürecini sıkıntıya sokacak...”
Ne alakası var.
En az bizim kadar İtalya’nın durumu da karışık.
Başbakan Romano Prodi de birkaç hafta önce istifasını sundu. Prodi seçim yasasını düzenleyecek geçici bir hükümet kurulması için çalışmalar yapılmasını istiyor. Senatosu Başkanı Franco Marini, bunun için bir uzlaşma zemini oluşturmaya çalışıyor.
İtalyan seçim yasası, özellikle küçük partilerin lehine işlediği ve istikrarsız koalisyon hükümetleri
Herkes gibi ben de bu sütunlarda Türkiye’-nin siyasette alternatifler üretmesi gerektiğini dile getirdim. Çünkü demokrasimizin olgunlaşabilmesi için köklü, geleneği olan partilere ihtiyacımız bulunuyor. İktidarlar kadar muhalefetin de önemini bilmeliyiz. Hükümet alternatifleri zengin ülkelerde uzlaşma zeminin de, demokrasi kültürünün de daha gelişmiş olduğunu görüyoruz.
2002 seçimleri siyasette konsolidasyona neden oldu. Sandıktan çıkan AKP oldu, geçmişin liderleri de sandığa
Ben, AKP’nin 22 Temmuz’dan sonraki süreci kötü yönettiğini düşünüyorum. Yüzde 47 oy olarak iktidara gelen bir partinin çok daha atılımcı, çok daha adaletli, çok daha kucaklayıcı olmasını beklerdim.
Türkiye, Avrupa Birliği sürecinden uzaklaştığı andan itibaren muhafazakarlıkla demokrasi arasında sıkışıp kaldı. Bunun sıkıntılarını her alanda görmeye başladı. Büyük projelerdeki yatırım heyecanı yavaşladı, toplumun moral değerleri bozulmaya başladı, sivil toplum örgütleri daha az konuşmaya başladı.
Bir çok