Arşivlerime girip baktım. EXPO’yla ilgili ilk haberimi 1992 yılında yapmışım. Başlangıçta pırıltılı bir proje gibi gözüken ama kamuoyunun pek ilgilenmediği EXPO’yla ilgili ilerleyen dönemlerde de haberler yaptım.
80’li yılları kayıpları telafi etmekle meşgul olan Türkiye de, İzmir de bu projeye hazır değildi.
Hakkını teslim etmek gerekir, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’ın dışında hiç ama hiç kimse EXPO’yu bir kez olsun bile telaffuz etmedi.
Kentin geleceğiyle ilgili tartışmalar yapıldığında EXPO’yu yine gündem maddesi yaptık ama birinci
Bugün öğlen kalabalık bir grupla Paris’e gidiyoruz.
Yaklaşık 1.5 yıldır konuştuğumuz EXPO yarışında artık son güne geldik.
Yarın akşam saatlerinde Milano’nun mu, İzmir’in mi galip çıktığını hep birlikte öğrenmiş olacağız.
Elbette gönlümüz İzmir’den yana...
Çünkü hem bu fikre çok alıştık hem de EXPO sayesinde geleceğin İzmir’ini yaratmaya çalışacağız. Eğer alabilirsek 50 yıl içinde yapacaklarımızı, beş-altı yıla sığdıracağız. Milano’ya göre birçok avantajımız var.
Geçen bu süre içinde ben de, meslektaşlarım da bunları
‹zmir Ticaret Odası Mart ayı Meclis’inde Yönetim Kurulu Başkan Vekili Akın Kazançoğlu’nun bir konuşması vardı. Kazançoğlu, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik fotoğrafı çok net özetleyen bir sunum yaptı.
Satırbaşlarıyla aktarayım.
Kasım 1995’ten bu yana dolar ilk kez 100 Yen’in altına düştü.
Petrol 110 dolarlık sınırı geçerek tarihi zirve yaptı.
ABD, Asya ve Avrupa borsalarında sert düşüşler yaşandı.
Altın tarihi zirvesine ulaştı.
Euro-dolar paritesi, tarihin en yüksek seviyelerine ulaştı.
Toplumun değişik kesimlerin gelen sağduyu, itidal çağrıları anlamlı...
Türkiye’de demokrasiden bahsediyorsak bunun sadece seçim ve Meclis olmadığını anlamalıyız.
Yargının bağımsızlığını herkesin savunması gerektiği gibi sivil toplum örgütlerinin güçlü olmasını da herkes istemeli.
TOBB, Türk-İş, TİSK, Kamu-Sen, TESK, TZOB, Hak-İş’in kamuoyuyla paylaştıkları basın açıklamasının sözcülüğünü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu yaptı.
Hisarcıklıoğlu’nun son cümlesi, “Eğer
Türk siyasetinde yıllardır görmeye alışık olduğumuz bir fotoğraf vardır. İktidardakiler kan kaybetmeye başlayınca hırçınlaşırlar, saldırganlaşırlar...
Başlangıçta verdikleri uzlaşma, ortak akıl mesajlarını unuturlar, herkesle kavga etmeye başlarlar.
Bugün yaşadıklarımız da aynen böyle...
Siyasetimizin değişmez kuralı yine sahnede sergileniyor.
Başbakan sürekli suçluyor, sürekli suçu birilerinde arıyorlar.
Böyle dönemlerde medyanın işi daha da zorlaşır. Çünkü eleştiri oklarının birinci hedefi yine gazeteler,
Bu yazıyı yazmak için birkaç gün bekledim. Baktım ki tepki yok, yorum yok...
Geçtim bilgisayarımın başına...
Bir süredir AKP’li yöneticiler İzmir’e farklı şehirlerin belediye başkanlarını getirip siyaset akademilerinde konuşmalar yaptırıyor.
Birkaç hafta önce Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel geldi.
Türel’i başkan olmadan önceki dönemden de tanırım. CHP’nin Antalya adayının Türel olduğu çok konuşuldu. Hatta bir takım görüşmelerin yapıldığı siyaset koridorlarında da konuşuldu.
Ben Türk
Demokrat Parti geleneğinden gelen bir ailenin ferdi olan Ömer Faruk Karahan’ın partinin misyonuyla ilgili bir yorumunu geçen hafta yayınlamıştım.
Karahan, Demokrat Parti misyonunun bittiğini, partinin ya da yeni siyasal oluşumların dünyanın yeni şekillenmesine uygun yeniden yapılanması gerektiğini söylüyordu.
Bunun üzerine Demokrat Parti Genel Merkezi bana yolladığı bir yazıda misyonun bitmediğini, aksine partiye her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu söylemişti.
Ve şöyle bir mesaj veriliyordu:
“DP, AP, DYP ve Demokrat Parti
Ben hiç şaşırmıyorum. Başbakan önündeki metine sadık kaldığında bir sorun çıkmıyor. Hazır metnin dışında bir şeyler söylemeye başladığında ya da gazetecilerin sorularını yönelttiği bir ortamda açıyor ağzını yumuyor gözünü... İşte o zaman...
“Modern bir İslam devleti olarak Türkiye, medeniyetlerin uyumuna örnek olabilir” diyebiliyor.
“İslam ile laikliği yan yana tanım olarak getirmek yanlış olur. Kişiler laik olmaz” diyebiliyor.
“Üst kimlik olarak kullandığım ifade; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır ve bunun defaatle