Tespit

12 Ekim 1999


       Türkiye'de yeni bir dönemin gereği açıkça görülüyor.
       Bu dönemi kim açacak?
       Geniş kitlelerden bunu beklemek zor. Geniş kitle geçim derdinde.
       Üstelik istek tabandan da gelse, tarih halk kitlelerinin başlattığı reformların örnekleriyle dolu değil.
       Genelde hep etkin bir çevre, bir önder grup reformları başlatıyor.
       Hatta bazen bu, geniş kitlelere rağmen oluyor.

Yazının Devamı

Kültür hizmetinde AXIS'le yine önde

10 Ekim 1999


       Bilgiye varmak en güncel konu.
       TV'ler, radyolar, gazeteler, dergiler, internet bilgi dağıtıyor.
       Bir klasik bilgi kaynağı da ansiklopediler. Aslında onlara işlenmiş bilgi deposu demek belki daha doğru.
       Türk halkı ansiklopediye çok önem veriyor.
       Milliyet olarak yalnız son sekiz yılda dağıttığımız 44 milyon cilt ansiklopedi ve kitap ile bunun tanığıyız.
       Çocuğunu, torununu, hatta doğmamış çocuğunu ve doğmamış torununu düşünen sorumluluk sahibi anneler, babalar, aile reisleri iyi bir ansiklopedinin de sahibi olmak istiyor.

Yazının Devamı

Halk seçerse rejim değişir mi?

9 Ekim 1999


       Başka ülkelerde yıllarca çok iyi işleyen çeşitli sistemler bizde nedense yürümüyor, tökezleniyor.
       Mutlakiyeti, meşrutiyeti bir yana bırakın, gelin cumhuriyete...
       Türkiye her sistemi denedi.
       İlk tanıdığımız, "Meclis hükümeti" sistemiydi. Bu sistemde "yasama" ve "yürütme" yetkileri hukuken ve fiilen Meclis'te toplanmıştı. "Yasama" yetkisini Meclis bizzat, "yürütme" yetkisini kendi içinden seçtiği hayet ya da kurul eliyle yerine getiriyordu. Ülke tümüyle Meclis tarafından yönetiliyordu.
       Türkiye'deki 1921 Anayasası ile "Meclis hükümeti" sistemi saf şekliyle uygulamaya konulmuştu.
       29 Ekim 1923'ten sonra Türk Anayasa Hukuku, aşama aşama "Meclis hükümeti" sisteminden "parlamenter rejim"e doğru geçiş yönünde gelişmişti. 1924 Anayasası ile Türkiye'de kurulan temsili rejim, parlamenter ve Meclis hükümeti sistemlerinin karışımından oluşan, "karma" bir rejimdi.

Yazının Devamı

AB kapısı aralandı mı?

8 Ekim 1999


       Önceki gün: "Batı Avrupa zaten ırkçıdır."
       Dün: "Tam üyelik hakkımızdır ama Avrupa Birliği'ne üyelik uğruna milli birliğimizi tehlikeye atmamız mümkün değildir."       Bir yandan AB Komisyonu'nun ve AB Konseyi'nin Türkiye'ye Helsinki'de aday ülke statüsü önerme kararı aldığı bildirilirken öte yanda Başbakan Ecevit'in sert çıkışları.       Sayın Ecevit'in sözleri ezbere söylenmiş değil.       AB Komisyonu'nun yaptığı bir anket de bu ırkçı eğilimi açıkça gösteriyor.       Ankete bile belki gerek yok. Daha birkaç gün önce Avrupa'nın göbeğinde, Avusturya seçimlerinde ırkçı partinin kazandığı zafer de bunu gösteriyor.       Avusturya'da ırkçı bir parti, Hitler hayranı parti iktidara yürüyor.       Gizli açık bu anlayışta olan büyük bir kesim var Avrupa'da.       "Türkiye Müslüman bir ülkedir. AB Hıristiyan kulübüdür" diyenler de bir başka bakımdan

Yazının Devamı

İstikrar olmayınca

7 Ekim 1999


       Pek çok aksaklık ülkedeki istikrarsızlıktan kaynaklanıyor.
       Son on yılda üç genel seçim yapılmış, on bir hükümet değişmiş. Aşağı yukarı üç aya da bir Adalet bakanı düşüyor.
       Böyle bir durumda ne adaletten, ne mahkemelerden, ne de cezaevinden beklenen elde edilebilir.
       * * *
       ADALET Bakanı açıkladı. "On bir yeni cezaevi yapımına başlanıyor." İşler ihaleye çıkıyor.
       Geç kalmış bir başlangıç.

Yazının Devamı

Cumhurbaşkanı'nı kim seçsin?..

6 Ekim 1999


       Sayın Cumhurbaşkanı Demirel görüşünü açıkladı:
      "Cumhurbaşkanı beş yılda bir seçilsin, ilk kez seçilebilsin, iki dönemden fazla cumhurbaşkanlığı yapılmasın."
       Bilindiği gibi bugün süre yedi yıl ve bir dönem cumhurbaşkanlığı yapan ikinci kez aday olamıyor.
       ANAP lideri Mesut Yılmaz önerisinde "Cumhurbaşkanı beş yıl için ama iki kez seçilebilsin. İki dönem on yıl eder. Demirel yedi yıl yaptı, öyleyse Cumhurbaşkanı'nın görev süresi üç yıl uzatılsın" diyordu.
       Demirel'in önerisinde büyük fark var. Evvela, süre uzatma önerisine katılmıyor. Görüşü; "Cumhurbaşkanının iki turlu seçimle halk tarafından seçilmesi" noktasında odaklanıyor.
       * * *

Yazının Devamı

Papandreu'da yeni bir şey yok

5 Ekim 1999


       Taksim Toplantısı'na konuşmacı olarak katılan Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun sorulara verdiği cevaplar neyin ifadesiydi?
       Resmi Atina'nın pek de değişmediğinin.
       Deprem felaketi yıllarca baskı altında kalan bir şeyi ortaya çıkarttı:
       Türk - Yunan halkları birbirine düşman değil.
       Bu iki halk dost olduğunu bağırmak istiyor, sivil toplum örgütleri işbirliği içinde olmak istiyor; iş dünyası, bilim dünyası ortak çalışmalar yapmak istiyor.
       Bunlara tek engel var, Atina yönetimi.

Yazının Devamı

Aferin, isyan bastırıldı!..

3 Ekim 1999


       Bu hafta üç olay ilgi çekicilikte öne fırladı.
       Cezaevlerinde isyan, Clinton'la Ecevit'in fotoğrafı ve GATA'daki konuşma...
       Cezaevlerinin terör eğitim ve yönetim merkezi haline geldiğini herkes biliyor.
       Teşhis var ama tedavi yok.
       Bu durum cezaevine girenlerin büyük bir bölümünün can güvenliklerinin de tehdit altında olmasına yol açıyor.
       Yani devlet, mahkumunu hem ıslah edemiyor, hem koruyamıyor.

Yazının Devamı