SÜRPRİZ gelişme, Çiller'in dünkü atağı.
Çiller, "Ecevit azınlık hükümeti kursun, hep beraber destekleyelim" diyor.
Gerekçesi; "Ecevit parti lideri, Erez değil."
Bunu daha önce Ecevit önermiş ama Çiller hemen kabul etmemişti, şimdi anlaşılıyor ki aynı noktaya dönüyoruz.
Ecevit'in ve Yılmaz'ın; Çiller'in bu önerisine ilk anda olumlu baktıkları anlaşılıyor.
Ecevit'le görüştükten sonra Yılmaz'ın, Çiller formülüne sıcak baktığı şu cümlelerde saklıydı: "Bugüne kadar güvenoyu alacak bir hükümet oluşumu gerçekleşememişti. Çiller'in teklifiyle güvenoyu çoğunluğu oluşmuş gibi görünüyor. Zaten biz, Ecevit azınlık hükümeti formülüne daha önce de olur demiştik."
Ecevit azınlık hükümeti gerçekleşebilir mi?
SADE bir vatandaş için ekonomik durumu açık seçik anlamak güç.
Bir yanda kriz edebiyatı yapılıyor, öte yanda umut edebiyatı.
Ve en önemlisi Türkiye ekonomisini bu duruma getiren o güneş gibi parlak mimarlar, işi terk ettikleri için konuşmuyor, susuyor.
Ama biraz çelişkili de olsa konuşan uzmanlar var.
Mesela; iki yıla yakındır hükümetin en önemli bakanlarından biri değilmiş gibi, Yalım Erez şimdi halka, "Türkiye gidiyor beyler..." diyor.
Bir de piyasa var.
Örneğin yılbaşı geldi, bayram yaklaşıyor.
IRAK'la ABD Kuzey ve Güney Irak'ta karşı karşıya geldiler.
Keşif uçuşu yapan uçaklara Irak ateş açıyor.
Onlar da Irak mevzilerini ateşe tutuyor.
Olay Türkiye'yi herkesten çok ilgilendiriyor.
ABD, Türkiye'nin müttefiki; üstelik belki de dünyadaki çok etkili, son müttefiki.
Türkiye'nin ABD'den çıkarları var.
Ama Irak da Türkiye'nin komşusu ve bu komşuluk statüsünü değiştirmek de öyle pek mümkün değil.
EREZ'e görevi verdikten sonra bunun nedenini soranlara Demirel şöyle diyordu:
"Parti liderleri arasında bana isim önerenler oldu, bu isimleri alt alta koyunca Yalım Erez ismi çıktı."
Sonradan Erez'in güvenoyu alma ihtimalinin zayıfladığını söyleyenler de o ismi ortaya atan siyasi parti liderleri değil mi?
O liderlere ne oldu, neden değiştiler; doğrusu merak konusu.
Türkiye'de göz göre göre bazı hatalar yapılıyor.
Önce; inisiyatifin Demirel'e kalması, onun da Erez'i görevlendirmesi siyasi partilerin ve liderlerinin uzlaşma yolundaki beceriksizliği sayılmaz mı?
Geçmişten ders almayan parti liderleri kendi aralarında anlaşıp açık seçik, "işte adayımız" diye bir başbakan adayı çıkaramıyor.
İNSAN Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edilişinin 50. yılı kutlanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde de belirtilen temel niteliklerden biri "insan haklarına saygılı" olmak.
Evrensel Beyanname'de, Anayasamızın anlayışına ışık tutan bazı hükümlere göz atalım:
Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir akide, milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin işbu beyannamede ilan olunan tekmil haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir.
Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.
Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayri insani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.
Kanun önünde herkes eşittir ve farksız olarak kanunun eşit korunmasından istifade hakkını haizdir.
BUGÜNÜN en dikkat çekici konusu; Ankara'da elden ele dolaşan bir yeni Anayasa taslağı.
Otoriter bir devlet düzeni öngördüğü, hatta yasamanın bazı yetkilerini yürütmenin başına verdiği iddia edilen bir taslak.
Bir yanda Türkiye, hükümetini ararken bir yanda bazıları perde arkasında rejimi değiştirecek hazırlıklar yapıyor.
* * *
TÜRKİYE'de bir görünen Türkiye var, bir de görünmeyen. Sade vatandaş görüneni gerçek sanıyor.
Örneğin yıllardır sade vatandaş çetelerden, mafyadan haberdar mıydı?
Adliyenin, polisin, hükümetin, devletin her şeye hakim olduğunu sanarak vatandaş rahat rahat uyurken bir de baktı ki olaylara başkaları hakimmiş.
EREZ ısınma turlarına başladı.
En ilginç buluşma Kutan'la oldu.
Çünkü Yılmaz ve Ecevit'in Erez'i destekleyecekleri önceden biliniyordu, merak konusu olan Kutan'dı.
Kutan'ın Erez'e dün hemen "hayır" dememesi, ikinci turu beklemesi, FP'nin kapıları kapatmadığı anlamına geliyor.
Kutan'ın dünkü ilk buluşmayı "bilgilendirme" toplantısı olarak kabul ettiği anlaşılıyor. O zaman da FP'den Erez'e bu aşamada açıkça olumlu cevap verilmesini beklemenin gereksizliği de kendiliğinden ortaya çıkıyor.
FP ikinci turda Erez'in tekliflerini, sunacağı şartları ve kurmak istediği hükümetin çatısını öğrendikten sonra bunları yetkili kurullarında görüşüp cevabını verecek.
Ama bu özet bile gösteriyor ki; Erez FP'ye olumlu bakıyor, FP de Erez'e aynı şekilde baktığı için hükümete katılma kapısını aralık tutuyor. Peşinen hayır demiyor.
TÜRKİYE'de vaat edilenle sunulan arasındaki farktan mağdur olmaya alışmış bir halk var. Siyasette olduğu gibi, ticarette de...
Öyle alışmışız ki aldatılmaya; aleyhimizdeki durumların pek çoğunun üzerinde durmuyoruz bile.
Örneğin kablolu TV'ye geçildi. 550 bin kişi buna abone oldu. Yakında yapılacak 1.5 milyon abone ile sayı iki milyona ulaşacak.
Ne için?
Temiz görüntü, kesintisiz bir yayın için.
Ama bu sağlanamadı.
Özellikle kesintisiz yayın.