Krizin sonu, yeni başlangıç

14 Ekim 1998

       BİR aylık tansiyon düşmeye başladı.
       Kriz, savaşa dönüşmeden çözüm yoluna girdi.
       Bunda Ankara'nın kararlı tutumunun rolü var.
       Belki de son yıllarda ilk kez Türk hükümeti varmak istediği hedef konusunda açık seçik bir mesaj verdi. Ve bu hedefe varmak için neler yapabileceğini net bir şekilde muhatabına yani Şam'a duyurdu.
       Aynı anda gereğinde savaşa başvurulabileceği izlenimi tüm dünyaya verilerek etkili çevreler harekete geçirildi, dikkatler konunun üzerine odaklaştırıldı. Askeri hareketlilikle diplomasi atbaşı yürüdü. Asker kullanılmadan ama kullanılabileceği tehdidi ile amaca ulaşıldı. Buna da kriz stratejisi denildi.
       Bu tutum yenidir ve başarılı olmuştur.
       Bu başarıda Türkiye'ye hemen cephe almayı marifet sayan birkaç ülkenin dışında İran'ın ve de özellikle Mısır'ın gayretleri de etkili oldu.

Yazının Devamı

Sebepler, sonuçlar önlemler...

13 Ekim 1998

       DÖRT çocuğun cinayeti toplumu sarstı.
       Her ne kadar Türkiye'de bundan daha büyük, sosyal ve ahlaki cinayetler, daha büyük yolsuzluk ve haksızlıklar olduğu söylense de...
       Toplumun geri kalmışlığıyla, milli gelir hesaplarıyla adeta bu vahşi cinayetin üstüne bir tül gerilmek istense de...
       Sanki ileri ülkelerde cinayetler olmuyormuş gibi. Oralarda cezalar, ceza mahkemeleri, cezaevleri yokmuş gibi konuşulsa da...
       Sanki toplumdaki bazı hukuksuzluklar diğer bazılarını mazur gösterebilirmiş gibi davranılsa da...
       Sanki Türkiye'nin daha az suç işlenir hale gelmesi için ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan İsviçre seviyesine çıkmasının beklenmesi, o ana kadar da cezayı savunmaktan uzak durulması gerekirmiş gibi izlenimler yaratılsa da...
       Tüm bunlara rağmen, caydırıcılığın geri plana itilmesinin suçların artışında büyük etken olduğunu vurgulamakta yarar var.

Yazının Devamı

Patronluk yapmayan patron

11 Ekim 1998

      "BASIN sektörünün evrensel ve etik ilkelerine hep bağlı kalmaya çalıştım.
       Gazete ve TV sahipleri şeffaf olmak zorundadır. Kamuoyu önünde adeta camdan evlerde yaşamalıdırlar. Ben bunu yaptım."
       Bu sözler 20 yılın sonunda Milliyet'ten ayrılan Aydın Doğan'a ait.
       Ona patron demek istemiyorum.
       Olsa olsa ağabey diyebilirim.
       * * *
       30 yılı aşkındır Milliyet'teyim. Hukuk fakültesinde öğrenci iken Abdi Bey beni alıp Milliyet'e getirdi. Hem mezun oldum, hem gazeteci.

Yazının Devamı

Arap dostluğu

9 Ekim 1998

       SURİYE 14 yıl boyunca bölücü terörü destekledi. Türkiye'ye düşmanlık yaptı. Ama ne oldu, ne değişti de Türkiye tepkisini bu son bir haftada gösterdi?
       Başbakan Yılmaz'ın benzetmesi ile Dışişleri Bakanı Cem'in cümleleri bu açıdan ilginç.
      "Ağzına kadar dolu bardağı taşıran son bir tek damladır..."
       Ve Türkiye artık Suriye'ye "Sen bana düşmanlığa devam edersen ben de sana düşmanlık yapacağım" demektedir.
       Bu tutum, "düşmanlığa karşı düşmanlık" Türkiye'nin kararlılığının ifadesidir ve işte son bir haftadaki fark, budur.
       Kararlılık savaş değildir. Savaş ihtarıdır. Türkiye ilk kez ve açık seçik bu ihtarda bulunmuştur.
       * * *

Yazının Devamı

Türkiye batarsa işte bundandır

7 Ekim 1998

       TÜRKİYE'de enflasyon kimine göre 91.4 oranında, kimine göre ise 65.9.
       Ali Rıza Kardüz, yani Güngör Uras, birinciye, "Fatma Hanım Teyze'nin enflasyonu"; ikinciye ise, "Güneş Taner Bey'in enflasyonu" diyor.
       Yani, Türkiye'de bir gerçek bir de sanal enflasyon var.
       Gerçek enflasyondan yüzde 91.4 oranına göre etkilenen sade vatandaş, maaş zammını ise sanal enflasyon oranına göre alırsa iki kez yandı demektir.
       * * *
       OYSA Türkiye'de hiçbir zaman yanmayanlar da var.
       Mesela bizim bildiğimiz klasik işadamlarından farklı, yani dişiyle tırnağıyla uğraşıp emek sarfetmişlerin, risk alanların dışında yeni bir küçük grup var ki ilişkileri şaibeli; 25 - 30 yaşlarında, yani çok genç, ama sağlam bir bankadan bile trilyonlarca liralık krediler alabiliyor ve batırabiliyorlar.

Yazının Devamı

İç barış gereği...

6 Ekim 1998

       ON beş yıl önce de, yirmi yıl önce de söyleyenler vardı; ama onlara tebessümle, belki de istihza ile bakılırdı.
       Oysa bugün artık herkes söylüyor:
      "Türkiye'nin güçlenmesini istemeyenler zımni bir anlaşma içindeler."
       Politik, ekonomik, askeri... Haçlı ruhuyla hareket ediyorlar. Bu yeni "haçlı"ların içinde Müslüman ülkeler de var.
       Avrupa Birliği'nin kodamanları; "AB bir kültür birliğidir" derken, Türkiye'nin bu birlikte yer alamayacağını, kafamıza vura vura kaç kez tekrar ettiler.
       Amerika, daha on gün önce iki Kürt lideri barıştırıp, Türkmenleri saf dışı ederek, Kuzey Irak'ta Kürt devletinin temelini atıverdi.
       Fransız Meclisi'nin Ermenilere sahip çıkışından sonra İtalyan Meclisi'nin PKK'ya kucağını açması da tesadüfi mi?

Yazının Devamı

İşbirlikçilerle çözüm zor...

4 Ekim 1998

       BİR yandan Çakıcı kaset ihraç edip durdu. Gözdağı vermek istediklerini, korkutmak istediklerini böyle tedirgin etti. Bir yandan da onun konuşmalarını banda alan başka birileri onun ve dostlarının aleyhine olacak bantları piyasaya sürdü.
       Bu ikinci tip bantlardaki konuşmaları devletin bazı organları, devlet memurları kaydettiğine göre, bunlar neden gizli tutuldu, saklandı, zamanında neden işlem yapılmadı, sorusu akla gelmiyor mu?
       Ve bu bant kayıt işini yapıp gerisini getirmeyenlerden hesap sorulmayacak mı?
       Başbakan Mesut Yılmaz'ın şu sözü çetelerin Türkiye'yi teslim aldığını göstermesi bakımından tarihe geçecek:
      "Çeteler bizden önce komutan tayinine bile cüret etmişler."
       * * *
       BU söz Türkiye'nin nerelerden döndüğünü gösteriyor.

Yazının Devamı

İki milat

2 Ekim 1998

       MALİ milat gibi, Türkiye'ye iki milat daha lazım.
       İç barış için bir milat.
       Dış barış için bir milat.
       Türkiye geçimsiz çocuklara döndü.
       İçte kavga, dışta kavga.
       Kavgada haklı da olsanız hayatınızı kavgayla sürdürebilir misiniz?
       Almanya aleyhimize karar mı aldı? Yüklenelim Almanya'ya. Veryansın edelim başbakanına. Koyalım ambargoyu. Almayalım uçaklarını, helikopterlerini; sokmayalım onları ihalelerimize. Bir ülkeye karşı tepki bu şekilde gösterilebilir, sürdürülebilir. Ama bunu her önüne gelene uygulamaya kalkmak, genelleştirmek, diplomasinin yerine koymak akılcı sayılır mı?

Yazının Devamı