‘Özür’ Türkiye’yi böldü

25 Aralık 2008

“Aydın”ların özür kampanyası Türkiye’yi böldü. Kendilerine “aydın” diyen bazı kişiler, bu bildiriyle, Ermenistan’ı Türkiye’ye karşı tuttuklarını açıklamış oldular.
O bir avuç kişinin dışındaki, okumuş veya okumamış Türk halkı bu bölme gayretine karşı çıktı.
Başbakan gibi, bu girişimi zamansız bulanlar da vardı.
Onlara göre, “Bu kampanya Ankara’nın Erivan’a karşı açılımlarını durdurur” sonuç verecekti.
Daha ileri gidenler, bu imza kampanyasına önayak olanların diyasporayla işbirliği içinde olduklarını iddia ediyorlardı. Onlara göre, Ankara ile Erivan şöyle veya böyle anlaşıp tansiyonu düşürürse diyaspora ya da bizim bildiri elebaşılarına da iş kalmayacaktı.
TV’de konuşan bir kadın profesör, olanlar için “şarlatanlık” benzetmesini yapmaktan bile çekinmedi.
Bazıları da “özür dileme”nin tek taraflı olamayacağını ileri sürüyorlardı.

Yazının Devamı

Bayramın en önemli olayı

18 Aralık 2008

Bayram geldi geçti, demeyin. Bakın göz açıp kapayana kadar, "Yenisi geldi" diyeceğiz.
Bu bayram 9 gündü, yani "Bayramlar turizm bahanesi oldu diyenler" tam anlamıyla tatil neymiş gördüler.
Bu 9 günde gazetelerimizde, bazı yazarlarımızın yokluğunu da hissettik.
Bazı TV'lerde ana haberleri okuyanların her zamanki yerlerinde olmaması da bizi üzdü.
Onlarla 9 gün bir araya gelemedik, boşuna bekledik, buluşamadık...
* * *
Eskiden "Bayram" gazetesi vardı. Bayram günleri, Gazeteciler Cemiyeti'nin bu gazetesi çıkar, diğer gazetelerde çalışanlarda tatil yapardı. Sonra, "Sabah" gazetesinin o zamanki sahibi Dinç Bilgin ananeyi bozdu. Bir bayramda Sabah'ı çıkardı. Diğer gazeteler de mecburen buna uydu. Gazete çalışanlarının tatili de böylece tarihe karıştı. Ama Dinç Bey, bunun tadını sonuna kadar çıkartamadı.

Yazının Devamı

Kurbanlıklar ve aşure

11 Aralık 2008

Halimiz her ikisine de benzemiyor mu? Ben benzetiyorum.
Birçoğumuz kurbanlık gibiyiz, hem de Türkiye’nin hali aşure gibi karmakarışık.
Yani biz kargaşanın ortasında ne yaptığını, ne yapacağını şaşıran birer kurbanız...
* * *
Başbakan Tayip Erdoğan bayram namazından çıkarken, “Bu bayramın Türkiye için milat olmasını temenni ediyorum” dedi.
Bu, “halkın refahı”, “Türkiye’nin kalkındırılması” miladıysa, kaçıncı milat, değil mi?
* * *

Yazının Devamı

Siyasette adam gibi adam az

4 Aralık 2008

Her gün, her akşam gazetelerdeki TV’lerdeki haberlere bakın, dinleyin, siyaset adamlarının birbirlerini yediklerini göreceksiniz.
Bunların, Türkiye’nin kalkınması için, 72 milyon Türk halkı için bir araya geldikleri, ittifak ettikleri veya rakiplerinin bir faaliyetini olumlu buldukları yok.
Bu neden böyle oluyor?
Bizim “Siyasilerimizin çapsızlığından” diyeceğim, ama haksızlık etmekten korkuyorum.
- Güneydoğu sorunu
- Alevi sorunu
- Kriz sorunu ve ona bağlı olarak büyük işsizlik sorunu.

Yazının Devamı

Demokrasi mi, vah vah...

27 Kasım 2008

2008'deyiz, hani 2000'de Türkiye İtalya'yı yakalayacaktı. Büyük (!) siyasilerimiz böyle söylüyordu.
Hep soruyoruz.
Yakaladık mı?
Demek ki bizi, yani Türk halkını uyutmuşlar. Yıllarımız boşuna geçmiş. Onlarsa iktidarın tadını çıkartmış, sonra da evlerine çekilmişler.
Seçimi kaybetmek, iktidardan düşmek siyasiler için demokrasilerde tek müeyyide. Peki ülke için söz verip de yapmadıklarının "müeyyidesi sandıkta" deyip susacak mıyız?
Evet susacağız, susuyoruz, çünkü "Oyunun kuralı böyle" diyorlar. Ne yalan söyleyeyim, ben bu kuralı sevmiyorum, beğenmiyorum.
Bu, "demokrasinin eksik tarafı" diyorum.

Yazının Devamı

Birlik bombardıman altında

20 Kasım 2008

Ülkede üç grup var. - Bölücü. - Şeriatçı.
- Türkiyeci.
Bu Türkiyecilerin içinde Kürt kökenli, Laz kökenli, Çerkez kökenli, Arap kökenli, yani her kökenden kardeşlerimiz var.
Bunlar bir bayrak, bir toprak, bir vatan ve bir ülkede birleşip, bizim üst kimliğimiz Türktür, biz Türkiyeliyiz, diyorlar.
Ne zaman?
Yıllardır.
Bu Türkiyeliler içinde dini bütünler var. Yani, ben Müslümanım ve şartlarını da yerine getiririm, diyenler var.

Yazının Devamı

Mustafa’dan Atatürk’e...

13 Kasım 2008

Atatürk "modern Türkiye" demektir. Gerisi boş laf. Harf devrimi, kıyafet devrimi, laiklik, kadın hakları, eğitimin halka indirilmesi, Batı'da olanın Türkiye'de de olması bunlar Atatürk'ün gerçekleşen rüyası değil mi?
Bugün bile bunları modern Türkiye için kâfi görmeyip daha başkalarını eklemiyor muyuz? Ama yolu o açtı.
* * *
"O diktatördü."
O kelime bugün yakışıksız bulunabilir, yerine başka bir kelime konulabilir. Ama şu soru da hemen peşinden gelmeyecek midir?
Dünya çapındaki devrimlerin beş yıla sığdırılması peki nasıl olacaktı?
Hem o yıllar dünya savaşı arifesi, yani dünyanın kaynadığı yıllar, hem de Türk halkının yalnız yüzde 10'u okuryazar.

Yazının Devamı

Bu mu demokrasi, ey DTP?

6 Kasım 2008

Siz hiç olmazsa TV'lerdeki ana haber programlarını izliyor musunuz? İzleyenler, benim başlıktaki sorumu ve ne demek istediğimi anlarlar.
Pazar günü TV'ler, Başbakan'ın ziyaret ettiği Hakkâri'deki olayları, Diyarbakır'daki DTP'nin oturma eylemini ve o eylem sırasında çıkan olayları, Taksim'de DTP'nin yapmak istediği gösteri nedeniyle meydana çıkan yollardaki olayları gösterdi.
Bu çatışmalar, bazı kişilerin söyledikleri gibi hak, hukuk, demokrasi mücadelesi olamaz.
Bunlar iç savaş provasıdır.
Bölünme savaşı provasıdır.
Çünkü demokrasi savaşı, kırarak, dökerek, parçalayarak, yakarak olur mu?
Hayır.

Yazının Devamı