Ev sahibi-AKP düşman mı?

29 Eylül 2005

Eskiden, yani AKP iktidarından önce, kiracı ev sahibi karşısında korumasız addedilir ve kanunlarla korunurdu.Bunu AKP daha ileri götürdü. Piyasa ekonomisini güçlendirip yayarken tersine hareket ederek ev sahiplerini neredeyse düşman ilan etti. Kiracı için Borçlar Kanunu'nda değişiklik gündeme geldi...* * *KİRACI zaten bugün de korunmaktadır, korunmalıdır. Kira artışları sınırlıdır, sınırlı kalmalıdır. Ama ev sahibi de devlet tarafından düşman ilan edilmemelidir.Eğer bu devlet sosyal devletse ihtiyaç sahiplerine ucuz kiralık ev, ucuz satılık ev sağlamak onun görevidir.* * *KİRA artışında "Sınır enflasyon oranı olsun" deniyor da, neden "Faiz oranı olsun" denilmiyor.Bugün 200-300 milyar değerindeki bir dairenin kirası ortalama 1 milyar lira.Peki 300 milyar liranın faizi ne kadar? Ayda 4 milyar lira...Bu hesabı biz daha önce yaptık. "Yanlış" diyen olmadı... Başka bir hesaba göre ise, bir kat veya ev maliyetini 10 yıla çıkarmalı. O zaman da 300 milyar liralık bir konutun aylık kirası en az 2.5-3 milyar etmez mi?Tekrar edelim. Hükümetin savunduğu sistem liberal sistem. Fiyat piyasada arz-talebe göre oluşuyor. Öyleyse, hükümetin, kiralardaki artışı düşürmek istiyorsa, arzı artırması,

Yazının Devamı

Odalar Birliği kimden yana?

25 Ağustos 2005

Bir kısmı, "Erdemir bugünkü statüde kalsaydı" diyor.Diğer bir kısmı özelleşecekse Türk halkına veya Türk özel şirketlerine satılmasını istiyor.Üçüncü grup ise, globalleşen dünyada parayı veren düdüğü çalar görüşünde.Bu konuda işadamları ne diyor. Bu çok önemli. Odalar Birliği (TOBB) de Türk işverenlerinin en büyük kuruluşu bakın, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, gönderdiği mektubunda özetle şunları söylüyor:"TOBB yerli ve yabancı ayrımı yapılmadan bu ülkeye yapılacak her türlü yatırımın destekçisidir. Yabancı sermayenin Türk sanayicisine öğrettiği çok şey vardır. Global bakış açısını bize kazandırdığı gibi, dünya ile rekabet etmenin yollarını da bize öğretmiştir. Erdemir özelleştirmesine de bu açıdan bakıyor ve olayı kendi rekabet gücümüzün artırılması yönünde değerlendiriyoruz."Peki, TOBB'nin bizim yerli firmaların gücüne bakışı nasıl?"Dünyanın ilk 100 firmasının arkasında niye bir tane ülkemizde yerleşik Türk firması yoktur? Eğer Türkiye kendisine stratejik bir önem atfediyorsa, eğer Türkiye'nin kendisine ait stratejik bir vizyonu, hedefi, stratejik bir konumu var ise ve bölgesel bir lider olmayı düşünüyorsa, bunu ancak küresel şirketleriyle sağlayabilir."Bunlar iyi güzel de,

Yazının Devamı

Erdoğan ne yapmak istiyor?

18 Ağustos 2005

1. Kürt kökenli ama, Türk üst kimliği tanıyanlar,2. Türk üst kimliğini tanımayanlar.Türk üst kimliğini tanıyanlarla bu toplumun bir sorunu yok. Lazlar gibi, Çerkezler gibi, Araplar gibi, Abazalar gibi. Onlar nasılsa, bu Kürt kökenliler de böyle. Bunlardan cumhurbaşkanı, general, milletvekili, meclis başkanı, başbakan olan var. Bakın son hükümete kaç tane Kürt kökenli bakan var. En önemli bakanlıklardan İçişleri'nin başındaki saygıdeğer politikacı Güneydoğu'dan değil mi? Köken farkı da kız alıp vermeyle bir bakıma ortadan kalkıyor sayılmaz mı?* * *Peki "daha çok demokratikleşme" ne demek? Bu lazımsa bütün Türkiye'ye lazım değil mi?Yalnız Güneydoğu'ya, Ankara'nın lütfu olamaz.Ama Güneydoğu'nun bir özelliği var. "Daha çok demokratikleşme" mevcut sosyal yapı sürdükçe, yani ağalık ve aşiret düzeni devam ettikçe laf olarak kalmaz mı?Bu birinci grup için ihmal edilmeyecek şeyin ekonomik canlanma olduğunu unutmayalım.* * *İkinci grup, Türk üst kimliğini kabul etmeyen Kürt kökenlilerdir. Bunlar kendilerine "Kürt" diyorlar. Bunlar ayrı bir devletten, federal sisteme kadar farklı bir arayış içinde ve peşindeler. "Kürt sorunu" işte bunların sorunu.Bunlardan, ayrı bir devlet peşinde olanların,

Yazının Devamı

Mine haklı mı, haksız mı?

11 Ağustos 2005

Ama polemik dediğiniz şeyi başlatan yazı tüm Türkiye'yi ilgilendiriyorsa susmak olmuyor.Mine Kırıkkanat'ın yazısı gibi.Aleyhte yazanı çok, lehte yazanı az oldu.Ben bu polemiği seyretmekle, okumakla yetineyim istedim, ama olmadı.Dediğim gibi, 70 milyonu ilgilendiren bir konuda susamazdım ki...* * *Pazar günleri eşimle birlikte genellikle Bebek'e iniyoruz.Orada denizi ve karşı kıyıları seyrederek oturuyor, bir şeyler yiyip içiyoruz. İçtiğimiz de çay, kahve filan...Garsonlar artık bizi tanıyor. Bazen biz söylemeden çayımız, kahvemiz geliyor. Sonra Bebek sahilinde yürüyoruz. Dönüş için taksiye bindiğimiz yer ise Arnavutköy. Buradaki caminin önü...Yani Hisar'dan Arnavutköy'e kadar olan alanı haftada en az bir gün görme şansım var.* * *İşte, özellikle Bebek-Arnavutköy arası, Mine'nin sözünü ettiği o aileler tarafından işgal altında.Yeşil çimenler yok artık. Yeşilin yerini toprak almış.Çoluk çocuk toprak üzerine seriliyor. Yatanlar, uyuyanlar, sohbet edenler, "Burada denize girmek yasaktır" tabelası dibinde denize girenler...Çay pişirenler, dört köşe siyah mangallarını yakmaya uğraşanlar, yelleyenler ve yanmış mangalında duman içinde et, tavuk kızartanlar.Düğünler yapılan gemilerin bağlı

Yazının Devamı

Başbakan bu konuda haklı

28 Temmuz 2005

Tabii artar. İstanbul'a her yıl 400 - 500 bin kişi göçüyor.Bunların çoğu işsiz ve evsiz.Bu yüzden İstanbul işporta ve gecekondu şehri oldu.Kanunsuzluk arttı. Şehrin nerede başlayıp nerede bittiği bilinemez oldu. Altyapı yetiştirmek zorlaştı. İstanbul büyük bir köy, 21. yüzyıl köyü havasına büründü.Buna oy peşinde koşan yerel yöneticilerin çoğu sebep oldu. Onları yargılamak lazım.Erdoğan 1995'te "İstanbul'a 'nakil ilmühaberi' ile girilmeli" deyince "Belediye Başkanı vize öneriyor" diye birçokları ayağa kalktı, isyan etti.Oysa Erdoğan'ın önerisi kabul görseydi bugün İstanbul büyük bir köy görünümünde olmaz, medeni bir şehir olurdu.Erdoğan bu "İstanbul ilmühaberi" konusunu 10 yıl sonra geçen gün yeniden gündeme getirdi. Kentin güvenlik konusunda sıkıntılar çektiğini söyleyen Başbakan, şöyle devam etti:"İstanbul'u göçler bunaltmış. Hep beraber burada direnmeli, ayağa kalkmalıyız. İstanbul'u biz ezdirmeyeceğiz, yedirtmeyeceğiz. İstanbul'u yeniden kazanacağız. Bunu yüreğimden gelen sesle söylüyorum. Seçim kaybedeceğimizi bilsem dahi şu İstanbul'a, asla kaçak bir dam diktirmeyin. Şehrin insan üzerinde hakkı vardır. Şehri katledemezsiniz."Bu, İstanbul'a vize koymanın müjdesi mi?Bu, iş

Yazının Devamı

Yabancılar mı, yerliler mi?

21 Temmuz 2005

Bu konuşmadan anlaşılıyordu ki, Bakan Abdüllatif Şener'in görüşünü paylaştığı işadamları arasında Hisarcıklıoğlu da var.Bakan Şener ne diyordu:"Geliri içeride elde edip, dışarıya transfer eden yabancı sermaye uzun vadede dengeleri bozar. Cari açık kapanmaz..."TOBB Başkanı işadamı Hisarcıklıoğlu da bakıyorsunuz bir bakıma Bakan Şener gibi konuşuyor.Hakkını yemeyelim, Hisarcıklıoğlu önce "ülke ekonomisinin iyiye gittiğini" söylemezlik etmiyor. Ama sonra... Sonra söylediklerine bir bakalım. İşte tehlike bu sözlerde, Bakan da bunları ifade etmek istemişti:"Yabancı sermaye lazım, ama dikkatli olmak gerek... Cari açık fazla, üstelik bu cari açığın aşağı yukarı yarısı sıcak parayla karşılanıyor. Bu ekonomimizin kırılganlık noktasıdır. Ülkemize gelen sıcak paranın kazancı, dünya tefeci piyasasındaki kazancının üç dört katıdır."* * *ARA malı ithalatı geçen yıl ihracatımıza eşitken bu yıl yüzde 10 ihracatımızı aşmıştır. Bu, fabrikalarımızın kapanması, onların yerine mesela, Çin'deki, Hindistan'daki fabrikaların bizim için çalışması demektir.Bu senenin ilk beş ayında protesto edilen senet sayısının geçen yıla kıyasla yüzde elli artmış olması da piyasadaki sıkıntıyı ortaya

Yazının Devamı

Her mesleğin zorluğu var

14 Temmuz 2005

Bu girişi niye kullandım?Çünkü, ABD'de mahkeme, haber kaynaklarını açıklamayı reddettiği için 18 ay hapse mahkûm edilen ve itirazları da reddedilen New York Times muhabiri Judith Miller'in tutuklanmasına karar verdi de ondan.Haber kaynağının adını mahkemeye açıklamayı kabul eden Time gazetesinden Matthew Cooper ise hapse girmekten kurtuldu.* * *BİZİM "Basın Konseyi"nin, "Gazeteciler Cemiyeti"nin kuralları arasında ve "Doğan Medya Grubu" yayın ilkeleri içinde de bu "kaynağı açıklamama" ilkesi yer alıyor.Doğan Medya Grubu'nun yayın ilkelerinden 15'incisi şöyle diyor:"Haber kaynağının, kamuoyunu yanıltmayı amaçladığı haller hariç, gizliliğine azami saygı ve titizlik gösterilir."Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin bu konuda ilkesi şöyledir:"Gazeteci, kendisine güvenilerek verilmiş bilgileri, belgeleri, kaynakların kendileri izin vermediği sürece, meslek ilkesi uyarınca, hiçbir şekilde açıklayamaz."Basın Konseyi de haber kaynağının gizliliği konusunda şu ilkeyi koymuştur:"Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur. Kaynağın kamuoyunu kişisel, siyasal, ekonomik, vb. nedenlerle yanıltmayı amaçladığı haller bunun dışındadır."Yeni Basın Kanunu'nda da "Gazeteci haber kaynağını açıklamak zorunda

Yazının Devamı

Üniversiteler batıyor...

7 Temmuz 2005

(1) Herkes üniversiteye girmek istiyor.(2) Üniversitelerimiz yeterli eğitimi vermiyor.Herkesin üniversiteye girmek istediği, üniversite kapısında bekleyen gençlerimizden belli. Bu yıl üniversiteye giriş sınavlarına 800 bin civarında öğrenci girdi. Dershanelere devam eden genç sayısı da aşağı yukarı aynı. Bunların hepsi, üniversiteye girmek isteyenlerin her yıl arttığını gösteriyor.Peki üniversiteye gireceklerin tespiti nasıl yapılıyor? Memleketin belli sektörlerinde bu mezunlara ihtiyaç var mı? * * *ÜNİVERSİTENİN yolu liseden geçer. Yani liseye gidenin amacı üniversiteye girmektir. Üniversiteye girmeyecek olan meslek okuluna gidecektir.Avrupa'da meslek okuluna giden yüzde 60, üniversiteye girmek için liseye yazılan yüzde 30 iken bizde tersidir.* * *ÜNİVERSİTELERİMİZDE yeterli eğitim verilmiyor. Üniversite sayısı lise gibi çoğalıyor. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç bunun nedenini, üniversitelere temel teşkil eden ortaöğretimin gerektiği gibi kurumsallaşmamasında görüyor.Bunun için de YÖK 6 kişilik bir komisyon kurdu, çalışıyor. "Bilim politikası ne olmalı?", bunun araştırması yapılıyor.Bu araştırma ne zaman biter, bu araştırmanın sonuçları tatbik edilir mi, göreceğiz.* * *BAZI

Yazının Devamı