Türkiye'de isyan provası var

24 Kasım 2005

Kürtçü olmayanlar. Kürtçü olanlar.Birinciler üst kimlik olarak Türklüğü kabul edenler, Türkiye Cumhuriyeti devletinin asli unsuru olmaktan memnuniyet duyanlar.Bunlar, Meclis'e partilerin listelerinden 100-150 Kürt kökenliyi de sokanlardır. Türkiye devletinin bunlarla bir sorunu olamaz.Ankara, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu Kürt kökenli vatandaşlarının daha iyi yaşam şartlarına kavuşması için çalışmalıdır.* * *Ya ikinciler, yani Kürtçülük yapanlar? Onlar, Türkiye'nin Güneydoğu'suna "Kuzey Kürdistan" diyor.Yani Güneydoğu Anadolu'yu Barzani'ye bağlamak istiyor.Bu sözlerimiz nazari değil. Bu alenen ifade ediliyor. Basılmış haritaları bile var.* * *CEVİZ Kabuğu programını izledinizse görmüşsünüzdür.Türkiye bu açıdan fikir ve ifade özgürlüğü konusunda AB ülkelerinin hepsini geride bırakmış durumda. Kürtçü olduğu anlaşılan İbrahim Güçlü Bey, Anayasa'nın değişmesini istedi.Türk devletinin işgalci olduğunu iddia etti.Ermenilere yapılan soykırımın Kürtlere de yapıldığını vurguladı. Kürt toplumunun tek devlet (üniter devlet) istemediğini belirtti ve Barzani'yi methetti durdu.Bu adam, yani Güçlü Bey kimdir?Kürt kökenlileri temsil hakkını kimden alıyor?Kürt kökenli kardeşlerimizi temsil ettiği

Yazının Devamı

Masumu hapset, sabıkalıyı sal

17 Kasım 2005

Adalet Bakanı'nın bir öyle bir böyle konuşmasını, istediği zaman "ilk soruşturma gizliliğine" sığınmasını bir yana bırakalım, biz gördüğümüzü tekrar edelim.Bu ülkede yargının bağımsızlığını odak noktası yapan bir "yargı reformu" şart.* * *ADLİ kolluk gücü hâlâ kurulmamıştır. Savcılar polisi kullanmaktadır. Ama biliyoruz ki, fiilen polisler onlara bağlı değildir.Daha iyi bir adalet dağıtımı için yararlı olacaksa niye yargı reformu içinde "jüri"li sistem düşünülmüyor?Sonra, yargıya bir "sözcü" lazım. Adalet Bakanı'nın bu işi şöyle veya böyle, daha doğrusu siyasi endişeyle yapması, yargının bağımsızlığını zedelemiyor mu?* * *SON günlerde yargıyla ilgili dikkat çekici olaylar oldu.Van 100. Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı cezaevinde kendini asarak intihar etti.Rahmetli, cezaevinde intihar etmeseydi çoğumuz onun hapishanede olduğunu bile bilmeyecektik. Hayret edilecek taraf genel sekreter yardımcısının hapse düşmüş değil, 5 aydır cezaevinde hürriyeti kısıtlandığı halde davasının başlamamasıydı. Ya Arpalı intihar etmeseydi, mahkemesi başladığı gün serbest kalma sebeplerinin olduğunun farkına varılıp mahkemece salıverilseydi 5 ayı kim, nasıl telafi edecekti?

Yazının Devamı

Daha çok insanımız ölür

10 Kasım 2005

Ama önemli olan sonuç. Eski bayramlara göre ölümlerde azalma yok.Türkiye trafik kazalarını makul seviyeye indirmeyi başaramıyor. Çok kayıplı kazalar ocak söndürmeye devam ediyor. Özellikle de kamyon ve otobüsler ölüm makinesi gibi çalışıyor. Her bayramda olduğu gibi bu bayramda da trafik terörü onlarca can aldı. 85'i bayram süresinde olmak üzere, 10 günlük tatil boyunca 200'e yakın kişi yollarda trafik canavarına kurban gitti...* * *Bizim insanımız motorlu araca henüz intibak edemedi. O yönde etkili eğitim çabası da yok. Aslında Türkiye'nin başka ülkelerle mukayese edildiğinde motorlu araç fakiri olduğu görülüyor.Yani sorunun nedeni araç çokluğu değil.Asıl sorun sürücüler.Bir araştırmaya göre, Türkiye'de ağır vasıta sürücülerinin yüzde 51,6'sı ilkokul mezunu, yüzde 15,8'i ortaokul terk, yüzde 12,7'si ise ortaokul mezunu.Ve ağır vasıta şoförlerinin yüzde 43,3'üne "trafik denetimi" sözü "rüşvet"i hatırlatıyor.* * *Bayramda en feci kaza bir aileden 9 kişinin ölümüyle meydana geldi.Erzurum-Çat karayolunun 10. kilometresinde yolcu otobüsü ile bir otomobil çarpıştı. Otobüsün altında 20 metre sürüklenip şarampole devrilen otomobilde bulunan aynı aileden 4'ü çocuk 9 kişi yaşamını yitirdi.

Yazının Devamı

Bayramda Ankara perişan

3 Kasım 2005

İslamiyetten önce Türk kavimleri, devletleri de kendi inanç, örf ve âdetlerine göre belli günleri kendileri için kutsal kabul etmişler ve bu günleri çeşitli merasimlerle kutlamışlar.İslamiyetten sonra bu sevinçli, neşeli günler için bayram manasına gelen "ıyd" kelimesi kullanılmış.İslamiyette bayramlar ikidir.Birincisi, Arabi aylardan şevval ayının birinci günü Ramazan Bayramı, ikincisi, zilhicce ayının onuncu günü Kurban Bayramı'dır.* * *Bayram neşeli, sevinçli gün demek olunca yazıların da neşeli, sevinç dolu olması gerekir.Ama mümkün mü?Cennet gibi bu coğrafyayı cehennem yapmanın ustasıyız.Bu ülkede, "yok yok."Yani un var, şeker var, bunlarla helva yapalım diye yola çıkıyoruz, olmuyor.Siyasi aşçıbaşılarımızın beceriksizlikleri var...Doğru söyleyen hâlâ dokuz köyden kovuluyor.Başbakan genellikle "basına" takmış görünüyor.Söylemleri değişmiyor. "Basın da basın." Kötülüklerin anası sanki gazeteler ve TV'ler.İktidarlarda değişme yok, gelişme yok, methettin mi senden iyisi bulunmaz, eleştirdin mi, Özal'ın deyimiyle "2.5 gazete kalır ha!"* * *2 bayram birbirine çok yakın geldi.29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve bugün başlayan Ramazan Bayramı adeta çakıştı...Dönelim 29 Ekim'e. Neydi

Yazının Devamı

Van'ın su yüzüne çıkardığı

27 Ekim 2005

Türkiye'de yargı bağımsız değil.Türkiye'de hakiki bir demokrasi yok. Bunları bilelim ve Van olayını ona göre yorumlayalım. Daha doğrusu Van olayı ışığında bu saptamaların değişmesini sağlayıcı çalışmalara bir an önce başlayalım."Bir musibet bin nasihatten evladır" sözünün de bizim olduğunu unutmayalım.* * *BIRAKIN bakanın hâkimiyetini. Bağımsızlığa halk gözüyle bakalım.Yargının bağımsız olmadığını biz söylemiyoruz. Siz de hatırlarsınız. Yargının tepesindekiler bunu ifade ettiler. "Hâkimler vicdanları ile cüzdanları arasında sıkışmıştır" diye.Yargının bağımsız olmadığı bundan daha güzel ifade edilebilir mi? Bu söz önemli bir vecize olarak Türk "hikmetli sözleri" arasındaki yerini şimdiden aldı ve bir dönemin bir cümle ile tarifini yapma başarısını gösterdi.Geçenlerde Orhan Birgit Cumhuriyet'te yazdı. İnönü'nün CHP'si döneminde haksız tutuklamalara ve haksız serbest bırakmalara örnekler verdi. "Beyaz eldivenli hâkim" uydurma adıyla gündeme gelen bir hâkimin CHP milletvekili olma vaadine karşı Kasım Gülek tahliye ediliyordu. Sonradan o hâkimin CHP'den Adana milletvekili olduğunu görüyoruz. Benzer olaylar DP zamanında da devam etti. Zamanımıza kadar gelindi.* * *TÜRKİYE'de gerçek bir

Yazının Devamı

Solda yeni girişim ve CHP

20 Ekim 2005

Neden?Solda CHP ana muhalefet partisi olarak ayakta değil miydi? O, yani CHP, sol olma vasfını yoksa kaybetti mi? Öyle olmasa bir sol arayışına ne lüzum vardı?Veya Schröder'in CHP'ye karşı tutumu, CHP sol vasfını korusaydı böyle olur muydu?Almanya'nın sosyal demokrat Başbakanı Schröder, Türkiye'ye yaptığı son iki ziyarette CHP lideri Deniz Baykal ile görüşmedi. SDP çevrelerine göre bu ciddi soğukluğun nedeni, Alman liderin artık CHP'yi ve Deniz Baykal'ı sosyal demokrat çizgide değil, "milliyetçi" olarak algılamasıydı.Gördünüz değil mi, Türkiye'de yeni bir sol arayış var ve sosyal demokrat bir dünya lideri CHP'yi artık solda görmüyor.* * *HEP söylediğimiz gibi, CHP'ye İngiliz İşçi Partisi'ni 18 yıl sonra iktidara taşıyan atılımın bir benzeri gerekiyor.Belki de bir Tony Blair.Tony Blair, her şeyden önce "Yeni İşçi Partisi ve İngiltere için yeni hayat" diyerek yola çıktı.Bu içi boş bir slogan değildi. İçi umut doluydu ve o umut paketi halk için çok şey ifade ediyordu. Bunun özeti, yüksek maaş, herkese iş, düşük vergi demekti.Blair, yalnız sosyal demokratların değil, tüm halkın liderliğine oynadı. Yalnız İşçi Partisi'ni değil, bütün İngiltere'yi "yenileme" onun temel ilkesi ve hedefi

Yazının Devamı

İtiraz edilmedik ne kaldı?

13 Ekim 2005

"Köprüye hayır."Bu "hayır"lara rağmen köprüler yapıldı. Üçüncüsü de yolda. Göç durdurulmadıkça dördüncüsü de gelecek...Renkli TV'ye "hayır" diyenlerden biri sonradan bu itiraz ettiği kuruma "Genel müdür ol" denilince itirazını unutup genel müdür de oldu.İdeoloji doğruları görmeye engel olmamalı. Maalesef Türkiye'de engel oluyor.* * *ŞİMDİ gündeme, Haydarpaşa'ya, o terk edilmiş köhne köşeye can verecek bir proje geldi. İtiraz sesleri yine yükseldi. Durun, dinleyin, sonra önerilerinizi sunun. Ama, "Haydarpaşa eskisi gibi kalsın" demeyin.Bu İstanbul'a, dolayısıyla bu ülkeye ihanet olur.* * *Sıra Galata'ya geldi.Senelerce yazdık, "O sahil halka açılsın" diye. Bilenler biliyor. Biz ileri de gittik, bu arada Dolmabahçe Sarayı'nın duvarları da yıkılsın istedik.Ortaköy'e kadar sahil şeridinin de halka açılmasını önerdik.Nihayet yıllar sonra da olsa "Galataport" ihalesiyle o bölgenin bir bölümünü modern bir havaya büründürmenin, bu arada halkın istifadesine açmanın günü doğdu.Buna da itiraz edildi.Önce Rahmi Koç'tan itiraz geldi. Ona cevabı oğlu Mustafa Koç verdi.Sonra Başbakan'dan muhalefeti de hedef alan toplu bir cevap geldi:"Yahudi sermayesi gelir, düşmansın, Arap sermayesi geliyor,

Yazının Devamı

Gözlerim niye yaşardı?

6 Ekim 2005

Bir anda gözlerim yaşardı. Bu yaşlar gazetede ve evde, gündüz ve gece 48 saat, dakika dakika TV başında beklediğim için değil, 42 yıllık bir özlemin gerçekleşmesi nedeniyleydi. Yani bunlar sevinç gözyaşları idi. Hükümeti kutlarım.Yoksul, kalabalık ve Müslüman Türkiye AB ile müzakerelere başladı.Tam üyelik müzakereleri boyunca Türkiye sorunlar yaşamayacak mı?Yaşayacak.Ama olsun başladı ya...* * *Türkiye 17 Aralık'ta Avrupalılardan söz aldı."3 Ekim'de AB ile Ankara arasında müzakereler başlayacak" diye.Bu, 42 yılın sonunda gelinen nokta idi. Sondan bir önceki nokta...Arada Türkiye gümrük birliğine girdi. Niye bu gümrük birliğinin şartlarını kabul etti? Sonunda AB'ye gireceğiz diye.O sonun başlangıcı 3 Ekim de geldi ama deyim yerindeyse AB'de bazıları mızıkçılık yaptı.Türkiye için Avusturya'ya göre "tam üyelik" yerine "imtiyazlı ortaklık" olmalıydı.Ankara işte bunu kabul edemezdi.Avusturya'nın bu tutumunu Türk halkı da en azından not ediyordu.* * *Avusturya'nın tutumu hep benzer şekilde olmuştu. Ekseriyete karşı idi. Ama baskı karşısında da tutumunu hep değiştirmişti.Haider denen "Hitler" benzerinin iktidardan mahrum edilmesi de böyle oldu.AB ve ABD ortak direnç gösterince Haider'in

Yazının Devamı